Site İçi Arama

dinfelsefe

Anahtar Ve Şifre

"Şifre" sözcüğünü Fransızcadan almışız, "sayı", "rakam", "kod" anlamında. "Anahtar" ise etimolojik olarak Yunanca bir sözcük, anoichtíri, "açkı", "açacak" demek. İçinde anahtar sözcüğünün geçtiği en eski Türkçe kaynak 14. yüzyıldan kalma "Süheyl ü Nev-bahâr" diye Farsça bir mesnevinin Türkçe tercümesi.

Etimoloji Ne Söylüyor

"Şifre" sözcüğünü Fransızcadan almışız, "sayı", "rakam", "kod" anlamında.  

"Anahtar" ise etimolojik olarak Yunanca bir sözcük, anoichtíri, "açkı", "açacak" demek.

İçinde anahtar sözcüğünün geçtiği en eski Türkçe kaynak 14. yüzyıldan kalma "Süheyl ü Nev-bahâr" diye Farsça bir mesnevinin Türkçe tercümesi. 

Bu mesnevi 1354 yılında Hoca Mesud ve yeğeni İzzeddin Ahmed tarafından Farsçadan Türkçeye çevrilmiş. Konusu Yemen padişahının oğlu Süheyl ile Çin hükümdarının kızı Nevbahâr arasındaki büyük aşk. Hikâye çok sürükleyici aslında, fırsat bulursanız internetten bulup okuyun, tavsiye ederim. Aşk sadece Leyla ile Mecnun, Aslı ile Kerem, Ferhat ile Şirin arasında değil ya, bunların aşkı da çok güzelmiş. 

Tarihte anahtar ve kilit sistemleri insanoğlunun toprakla tanışıklığına bağlı olarak korunma ve bir şeyleri koruma ihtiyacından doğmuş diyebiliriz. Tarih boyunca insanlar bir şeyleri saklama ihtiyacı duymuş olmalılar. Sakladıklarını da meraklı gözlerden ırak tutmak için çeşitli yöntemler düşünmüşler. 

Yapılan arkeolojik kazılarda antik çağlardan kalma basit anahtar ve kilit kalıntılarına rastlanmış. İlk örneklerin 4000-4500 yıl öncesine ait olduğu düşünülüyor. 

Antik Mısır'da da tahtadan yapılmış basit dilli kilitlerin olduğu yazılı kaynaklarda geçiyor. 

Kimi kaynaklar ilk defa anahtarın antik Romalılar ve/veya antik Yunan tarafından düşünülmüş olduğunu yazmışlar. 

Babil'de de bazı anahtar kalıntıları bulunmuş. 

Çin tarihinde de çengel-yay sistemi denilen asma kilitlere rastlanmış. Demek ki onlarda da bir şeyleri kilit altında tutma ihtiyaçları hasıl olmuş. 

Gerçi nedense çocukluğumda çok severek izlediğim "Indiano Johns" filmlerinde antik zamanlardan kalma bir hazine ararlarken, bir sandığı mesela açmak için o çağlarda da sanki çok karışık tip kilitler varmış gibi bazı film sahneleri düşünmüş senaristler. Ama o sahneler film sahnesi tabii ki, senaristlerin hayal dünyası ve seyirci beğenisi ön planda tutuluyordur muhtemelen bu tarz filmlerde. Halbuki antik çağlardan kalma kalıntılar çok basit kilit sistemleri.

İlk modern kilit ve anahtar sisteminin bulunuşu 18. yüzyıl sonlarını buluyor. 1778'de İngiliz Robert Barron çift etkili kilidi geliştirmiş. 18. yüzyılda geliştirilen bir başka kilit de, Bramah kilidi. Günümüzde en yaygın kullanılan kilit ise Yale kilidi. 1848 yılında Amerikalı Linus Yale tarafından bulunmuş ve daha sonra oğlu tarafından geliştirilmiş.

Ama eski zamanlarda, yani henüz anahtar bulunmadan önce insanlar genellikle bir şeyleri saklamak için gizli yerler kullanmışlar. Bu gizli yerlere girmek için ise hayal dünyası ürünü metotlar da düşünmüşler. Bunun en güzel örnekleri masallarda geçiyor.

Binbir Gece Masalları

Meşhur "Ali Baba ve kırk haramiler" masalı bu tarz hikayelerden biridir mesela. 

"Bin bir gece masalları"nın bu çok bilinen hikayesinde, Ali Baba haramilerin "Açıl susam açıl" diyerek girdikleri mağarayı öğrenen fakir bir oduncudur. Masal şiddet içeren kısımları ayıklandıktan sonra küçük çocuklar için çok sürükleyicidir. Çok defalar filmi de yapılmıştır.

Bu masal 8.yüzyılda Abbasi Halifesi Harun Reşid zamanında Farsça derlenmiş olan ve Ortadoğu kökenli halk hikayelerinden oluşan "Bin Efsane" adlı bir eserde geçer. Bu eserde aslında Arap kültürü ile Doğu kültürünün harmanlanmış halini görürüz. Neticede bu eser 9. yüzyılda "Bin bir gece masalları" adıyla masalcı Ebu Abdullah Muhammed el-Gahşigar tarafından Farsçadan Arapçaya çevrilmiş. Türkçeye de eski zamanlarda çevrilmiş. Türkçeye ilk defa 15. yüzyılda şair Abdi tarafından çevrilmiş. Ama Arapça haliyle Avrupa'ya da ulaşan bu eser, 1704 yılında Fransızcaya çevrilerek Avrupa halklarının da masallardan haberdar olması sağlanmış.  

Gerçi bu eserin tercümesi yapılmadan önce içinde geçen bazı hikayelerin Avrupa'ya önden dilden dile anlatılarak ulaştığı düşünülmekte. 

En son 1835'te Kahire'de Arapçası tekrar derlenen "Bin bir gece masalları" kitabı o günden sonra değişmeden bugünkü son şekliyle biliniyor.

Yine aynı eserdeki masallardan biri olan "Alaaddin'in Sihirli Lambası"nda da lambadan cinin çıkması için lambanın ovalanması gerekir. Yine farklı bir şifre metodu.

Yani anahtar deyince aslında sadece metal bir anahtardan bahsetmiyorum, eski zaman masallarında sözlü anahtarlar, yani diğer bir deyişle çeşitli şifreler geçerken, bugün modern dünyada da bir çok bize özel şeyi anahtar kelimeler veya şifrelerle açıyoruz. Banka hesaplarımız, sosyal medya hesaplarımız, internetimiz, evimizin, arabamızın, daha birçok şeyin kapısı, telefonumuz, bazen hatta çocuklar ulaşamasın diye çocuklara özel kanallar harici diğer kanallar için televizyonlarımızın çocuk kilidi, bulaşık makinalarının çocuk açmasın diye kilidi, ne bileyim, toplu taşıma kartlarımız mesela, kredi kartlarımız, hepsi şifrelidir. Kim bilir daha neler neler artık, hepsi anahtarlar veya şifrelerle açılabiliyorlar ya da şifrelenerek kullanılıyorlar.

Küçükken hatıra defterleri olurdu, ya da anı defterleri, anılarımızı yazardık. Kenarında kilidi olurdu, başkası okumasın diye.

Rusya'da ilk kiraladığım evlerden birinde üzerinde kilit olan eski bir buzdolabı bile vardı diye hatırlıyorum. 

Bir zamanlar burada komün hayatı yaşandığı için sanırım bu tarz evlerde kalan aileler, diğer ailenin kendi satın aldıklarını almaması için kendi buzdolaplarına kilit takmayı düşünmüşler. Gördüğümde bana biraz garip, biraz da komik gelmişti.

Komün yaşamı yaşanan evler dediğim genelde her odasında birer genç çiftin yaşadığı, her odanın kapısının ayrı kilidi olan, banyoyu, tuvaleti ve mutfağı ortak kullandıkları evler. Yurt gibi, ama yurtlar bekarlar için düşünülmüş. Komünalka denilen bu evler ise evli çiftler için. 

Aslında Rusya'da evler küçük metrajda olduğu için özellikle mutfakları da çok küçük oluyor. Ama komünalka denen bu tarz evlerde mutfaklar daha geniş oluyor. Bazen iki, bazen de üç aileye yetecek şekilde düzenlenmiş oluyorlar. Hatta bazılarında eskiden iki tezgâh, iki ocak, iki buzdolabı ve iki masa oluyormuş. Eğer iki aile aynı evde yaşıyorlarsa, sonuçta herkes aynı saatte yemek yemek zorunda olduğundan kimi evlerde böyle bir çare düşünmüşler. Ama genelinde mutfak sırayla kullanılıyormuş. 

Artık kalmış mıdır böyle çift donanımlı mutfaklar bilmiyorum, ama bu tarz evler mutfakları daha geniş olduğu için satın almak isteyenler için tercih ediliyor diye biliyorum. İşte bu tarz bir evdi sanırım o ilk zamanlar kiraladığım ev, buzdolabında kilit vardı, çok komik gerçekten.

Orta çağ Avrupa’sına uzanalım biraz, karanlık çağ. O çağlarda Avrupa'nın karanlığında anahtarlı bir sistem, bekaret kemeri uygulaması. Rezalet bir uygulama.

Bekaret kemerinin detaylı olarak ilk kez anlatıldığı eser Konrad Kyeser von Eichstätt'in 1405 yılında yazdığı "Bellifortis" adlı eseriymiş. Kitapta bir çizimle gösterilen bekaret kemerinin Floransalı kadınların önlerine giydikleri bir elbise olduğundan bahsediliyormuş. Gerçi bazı tarihçiler kitapta bahsi geçen bu kemerin zamanının bir ironi ve esprisi olduğunu düşünüyor olsalar da bekaret kemeri bana her zaman çok komik bir uygulama olarak gelmiştir. Avrupa'nın bir zamanlar ne garip şeylerle uğraştığını düşününce aslında komikten öte, belki garip, belki de ürkütücü desem daha doğru olur.

Düşünmek, Var Olmak

Düşünmek ve anahtar deyince René Descartes'ı anmadan olmaz:

"Düşünüyorum, öyleyse varım". 

Modernitenin anahtarı olarak görür birçokları bugün ünlü filozofun bu sözünü. 

Düşünmek! Birçokları için "düşünmek" anahtar sözcüktür modern dünyanın başlangıcı için.

Evet, Avrupa kendi içinde modernize olurken bir yandan da bir sürü savaşla çalkalanmış yıllarca. Bu savaşlardan özellikle sonuncusunda komite kademesinden gönderilen mesajları şifrelemek önemli olmuş.

Evet, Enigma'dan bahsediyorum. Dünya tarihinde ünlü bir şifreleme cihazı. 

İkinci dünya savaşı sırasındaki Nazi Almanya'sının meşhur kripto cihazı Enigma. 

Aslında 1920 yılında ticari olarak kullanılmaya başlanmış farklı konularda, ama savaş sırasında kullanılan ordu modeli "Wehrmacht Enigma" en popüler olanı. Şifresinin çözülmesiyle dünya savaşının iki yıl erken bittiği söyleniyor. Gerçi savaşı bitiren benim bildiğim atom bombalarıydı. Şimdi girmeyeyim bu felakete, başka bir yazının konusu olsun. Ama Enigma konusunda bir zamanlar güzel bir film seyretmiştim, şifresinin çözülmesini konu almıştı film. Rastlarsanız seyredin, sanırım filmin adı da Enigma'ydı, tavsiye ederim, güzel filmdir.

DNA, Yaşamın Kodu

Anahtar deyince bir konuya daha değinmek gerekli sanırım. Anahtarların tarihi insanoğlu için o kadar eski olmasa da, aslında doğanın da kendince anahtarları var. Belki de şifreleri desek daha doğru olur. 

Evet, DNA, yaşamın kodu. Yaşamı bir sonraki nesle aktaran, aynı zamanda da yaşarken neyin nasıl yapılacağını düzenleyen kod. Gen haritası çıkarılmış olsa da henüz tüm detaylarına hâkim olamadık. Belki bir gün daha detaylı anlaşılır bazı şeyler. 

Ama hücre içi kimyasal reaksiyonlarla bu kod neyin ne zaman nasıl yapılacağını bilinç sahibi olmayan maddelere anlatıyor. Cansız maddelerin bir canlı organizma olarak işlevlerini düzenleyen kod DNA. Canlılığın şifresi. Bir anlamda bilincin de kodu. Doğada milyonlarca yıl içinde gelişerek oluşmuş bir anahtar aslında DNA.

Hadi bir de askeri düzendeki anahtara değineyim. Askerlik yapan herkes bilir, nöbet yerinde parolayı bilmeyeni aslında vurma hakkın vardır, tanıdık biri bile olsa, hatta komutan bile olsa. Yani parolayı bilmiyorsa vursan, haklı olan sen olursun. Parola ve işaret, askeri düzende önemlidir, parolayı unutmayacaksın!

Yazının sonunda bir konuya daha değinip bugünlük de tamamlayalım.

Bazen de anahtar cümleler vardır.

Sloganlar! Sloganlar önemlidir.

İstanbul yerel seçimlerinde genç Berat'ın seçim otobüsüne yanaşıp "Ekrem abi, her şey çok güzel olacak!" demesi slogan olmuştu. Belki de seçimin kazanılmasında anahtar cümle buydu. Ben şahsen İstanbul yerel seçiminin kazanılmasında bu sloganın büyük katkısı olduğunu düşünüyorum.

Önümüz seçim, kimi baskın seçim olacak diyor, kimi erkene alınmak zorunda diyor, önemli değil ne zaman olacağı, ama er ya da geç o sandık konacak halkın önüne. 

Bu sefer muhalefet çok ümitli, bu kadar yıllık yanlış uygulamalara bu sefer bir dur diyebileceğini düşünüyor. Her iki tarafa da eleştirilerim olsa da, ben de öyle düşünüyorum, en azından ümit ediyorum diyeyim.

Peki bu seçim için şimdiden bir anahtar cümleye ihtiyaç yok mu sizce? 

"Geliyor gelmekte olan" yeterli bir slogan mı? 

Bana biraz "hiçbir şey olmadıysa bile bir şeyler olmuştur" deyimi gibi hissettiriyor. Bence çok ümit veren bir slogan değil sanki.

Bence daha ümit verici bir slogan gerekli!

Hadi diğer genç Berat'lar, aklınızı çalıştırın biraz. Biriniz halkın beğeneceği, halkı sürükleyici bir slogan daha üretin!

Bu seçimlerin de anahtar sloganının yaratıcısı olun! 

Sizler için güzel bir gelecek hazırlamak bizim görevimiz, ancak gelecek sizlerin elinde olacak, gelecek sizsiniz. Hep birlikte güzel bir gelecek için genç Berat gibi sizin de bu çorbada bir tuzunuz olsun, hadi düşünün biraz!

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılar.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 03.09.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1771 kez okundu

Google Ads