Düşünmek Nedir? Neye Yarar?
Bu yazıyla amacım sizi düşünce tarihine yolculuk yaptırmak değil. Ama düşünmenin değerinin ülkemizde de yeterince anlaşılmadığına, gereken değerin verilmediğine bir tespit olarak dikkatinizi çekmek istiyorum.
Descartes “düşünüyorsam varım” derken kendisinin yaşadığı çağda düşünmenin anlamı çok büyük bir şeydi. Zira o dönemde insanlar düşünebilmek yerine “inanmayı” daha çok tercih ediyorlardı. Toplumlardaki çoğunluğun okuma yazma bilmemesinin yanı sıra, filozofların yazdıkları eserlerin bile okunmasının yasaklandığı o dönemlerde, “düşünmek” tehlikeli bir uğraştı. Düşünen ve düşüncelerini başkalarına bunu anlatan insanların başını zora sokuyordu. Zira birçoğu kralın, padişahın veya o dönemin diğer hâkim zihniyeti, kazananları tarafından lanetleniyorlardı.
Bu yazıyla amacım sizi düşünce tarihine yolculuk yaptırmak değil. Ama düşünmenin değerinin ülkemizde de yeterince anlaşılmadığına, gereken değerin verilmediğine bir tespit olarak dikkatinizi çekmek istiyorum.
Düşünmek için illaki alim veya akademisyen olmamıza gerek yoktur. Buna rağmen Türk insanının ekseriyeti düşünme fiilinden biraz uzak duran yapıya sahiptir. Zira duygular daha önemlidir bizler için. Duygusallıkla çoğu zaman zayıf olmayı karıştırsak da, duyguların bizleri yanıltacağı ve asla düşünce ile kıyas edilemeyeceğini anlayamayız bir türlü. Duygu, insanı insan yapar ve duygusuz olmak asıl sorunun kendisidir. Ancak duygularımıza güvenerek yola çıkamayız; zira duygular bizi aldatabilir. Doğruyu bulmamız sadece duygularımıza dayanarak elbette mümkün değildir. Düşüncenin; dolayısıyla bilginin yerini duygularımız tutamaz.
Düşüncenin ürünü bilim; ölçer, biçer ve sorgular ve bizi doğru bilgiye böylece ulaştırır. Doğru bilgi hayatımızı kolaylaştıran gerçekleri oluşturur; gerçeklerin olduğu yerlerde ise duygular ve varsayımlar ikincil planda kalır, hatta çoğunlukla barınamaz.
Dolayısıyla kendimizi kandırmadan, bana, sana veya başkasına göre değil de gerçeklere göre hareket etmeyi bilmeliyiz. Düşünen insan kendi hayatının efendisi olur, hemen olmasa da, olmaya başlar. Bu da insan olmak, düşünmeyi gerektirir. Düşünmek ve düşünerek doğruya ve gerçeklere ulaşabilmek her türlü sorunun çözümü için olmazsa olmaz bir ilkedir.
Okul müfredatlarından felsefeyi, mantığı, sanatı kaldırırsak ve sporu da seçmeli ders yapsak belki düşünen ve düşünmeyi önemseyen bir insan topluluğu oluşmayabilir. Ancak, dağdaki çobanın bile düşünme yetisi olduğuna göre, az ya da çok düşünme yetisi her toplumda mevcuttur. Eğitim, sistematik düşünebilmeyi, nedensellik içerisinde sorgulayıcı düşünceyi hayatının rehberi yapabilmeyi mümkün kılar.
Ülkemize veya kendi bireysel yaşamımıza göz attığımızda, karşı karşıya kaldığımız sorunlara bakarsak gerek bireysel gerekse toplumsal düşünce eksiliği sonucu oluşan sorunlar yumağını hep birlikte görebiliriz! Sorun çözücüler de sorunu yaratan düşünce sistemi ile hareket ettiklerinden ne yazık ki çözüm yerine sorunun parçası haline geliyorlar. Tam etraflıca düşünmeden, düşünceye dayalı analizler yapmadan balıklama atlanan çözümler de daha sonra yeni sorunların başlangıcı olurlar. Kısır döngü böyle devam eder, gider.
Düşünen insan analitik çözümler yapar, gerçekleri görür, yeni ve yaratıcı seçeneklere ulaşır, sınırlarını zorlar. Bilgiyi yaşamının merkezi yapar, olması gereken gerçeği oluşturabilmek için eyleme geçer. İş birliğine ve uzlaşmaya saygı duyar. Bencil değil, bizcildir. Sağduyulu, hoşgörülü ve esnektir. Doğrudan yanadır, çıkarına göre taraf tutmaz, tutamaz. İnsanları sınıflandırmaz, ötekileştirmez, onları layıkıyla anlamaya çalışır. Sorumluluk sahibidir ve toplumun kurallarına uyar.
Bana göre aklın doğru yola sevk edicisi düşünmektir. Düşünmeden yapılacak her türlü aktivite insana çoğunlukla hüzün ve mutsuzluk getirir. Onun için her adımımızı düşünerek atmalıyız, çünkü; iç güdülerimiz ne kadar hızlı yap diyorsa, akla dayalı düşünme de o kadar sakin olup, doğruyu bulmaya insanı yönlendirir.
Saygı dolu sevgiyle kalın.