Guy Debord’un Gösteri Toplumu’nu Anlamak
1931'de Paris'te doğan Debord, babasını küçük yaşta kaybetti. Paris Üniversitesi'ndeki Hukuk eğitimini yarıda bırakarak sanat çalışmalarına ağırlık verdi. Debord bu dönem de birçok şiir ve yazı da yayınladı. 1968 kuşağının ortaya koyduğu harekette, yazdıklarıyla hem sahaya hem de düşün hayatına yön verenler arasında yer aldı. Bu dönem içinde sinema çalışmalarına da ağırlık verdi.
Neden Yazarız?
Yazan insan bana göre üç nedenle yazar. Birinci neden; kendini aydınlatan düşüncelerin, insanlık için paylaşma iç güdüsü. İkinci neden; okuyanların düşünmesini, düşündüklerinin başka bir düşünce ile mukayese etme yetisini geliştirmesine yardımcı olmak. Üçüncüsü de; kendinden sonra gelen nesillere yazılı belge bırakma isteğidir. Benim aklımdan geçenler ve bugüne kadar edindiğim tecrübelerimden çıkardığım en yalın ifadelerle en kısa bu şekilde böyle özetleyebilirim. Şimdi size modern çağın en son filozoflarından biri olan Guy Debort'ın düşüncelerinden size bazı şeyleri aktarmak istiyorum.
Yazar ve Şair Guy Debord Kimdir?
1931'de Paris'te doğan Debord, babasını küçük yaşta kaybetti. Paris Üniversitesi'ndeki Hukuk eğitimini yarıda bırakarak sanat çalışmalarına ağırlık verdi. Debord bu dönem de birçok şiir ve yazı da yayınladı. 1968 kuşağının ortaya koyduğu harekette, yazdıklarıyla hem sahaya hem de düşün hayatına yön verenler arasında yer aldı. Bu dönem içinde sinema çalışmalarına da ağırlık verdi.
Alkol bağımlılığı hayatında sürekli bir sorun olan Debord, ömrünün sonuna kadar bundan kurtulamadı. Debord, 30 Kasım 1994 tarihinde, kalbine ateşlediği silahla hayatına son verdi. Bedeni ölmüş olsa da, fikirleri ve bıraktığı eserler hala düşün hayatının en önemli baş yapıtları arasında kabul görmektedir.
Geride bıraktığı en önemli çalışması "Gösteri Toplumu" adlı eseridir. Gösteri Toplumu kitabında kapitalizmle şekillenen tüketim ilişkilerinin ülke ve ideoloji ayırt etmeksizin bir gösteri biçimi yarattığını ve bu durumun kaçınılmaz olarak dünyanın tek bir pazar oluşuyla sonuçlanacağını iddia etmiştir.
Guy’un Gösteri Toplumunda Kullandığı Temel Tezler
Debord bu tezini iki temel üzerine oturtmuştur. Birinci tezinde; yoğun gösteri (liberal yönetimlerde) ve ikinci tezinde, yaygın gösteri (totaliter rejimlerde) varsayımında bulunmuştur. Debord, yoğun gösterinin toplumun ufak bir kesimini, yaygın gösterinin ise toplumun büyük bölümünü etkisi altına alacağını ileri sürdü. Düşüncelerinde Karl Marx (sosyalist düşüncenin kurucu babası) ve Georg Lukacs'ın (demokrasinin ve kapitalizmin en önde gelen fikir babası) etkileri vardır.
Guy Debord, kendini sinemacı olarak adlandıran, Marksist teoriyle haşır neşir olan bir Fransızdır. Ancak 1967 yılında yayınlanan "Gösteri Toplumu" kitabının geniş kitleler üzerinde etkisiyle, bir anda ciddi bir ün kazanmıştır.
Guy kitabında birkaç ana mesele üzerinde durmuştu. İdeolojik aygıt olarak devlet, diyalektik tarih ve zaman mekân meselesi, kültürün yıkımı, Marksizm ve son olarak Marksist kuramın da etkisiyle; yabancılaşma, metalaşma, proletarya ve sınıfsal mücadele.
Gösteri toplumunu tanımlarken temel aldığı kriter, iktisat ve kültürel olanda meydana gelen dönüşümün etkisiyle yeni dünyanın "gerçek dışılığı" idi. İddia ettiği şey, gösteri toplumunun, iktisadi üretim tarzlarının sebebi ve sonucu olarak gerçek dışılığı sunmada bize aracılık ettiği idi. Şahsen ben öyle anladım.
Var olan dünyamız, metalaştırılmıştır. İktisadi olarak tüm gerçeklerinden arındırılmış soyut bir dünyadır. Gerek toprağın dönüşümü olarak mekânın düzenlenmesi, gerek zaman algılarımızda ortaya çıkan değişimler, gerekse imajlar toplamı olarak yeni toplumsal ilişki biçimlerinin bize sunduğu şey, burjuvazinin göstermek istediğinin ta kendisidir. Öyle ki, burjuvazi dünyada hiç yenilgiye uğramamış tek sınıftır ve şu an dünyamızda tekelini sürdüren bilinç, onun bilincidir.
Modern dünyanın hafızası, geçmişi ve geleceği yok etmiş, "şimdinin hafızası" olarak bize sunduğu tek şey de "yönetmenin hafızası" olmuştur. Dolayısıyla bu kadar hakimiyet altına alınmış bir dünyada, herhangi bir şey hakkında eleştiri getirdiğimizde dahi, o şeyin eleştirisi hakkında da bir anlamda eleştiri getirmiş oluruz. Çünkü, yeni dünyanın tüm kavramları, içi boşaltılmış soyut şeylerden ibarettir. Tek işlevi, "unutturmak" olan garip bir düzendir bu. Elimizi attığımız her şey, bir tür imaj ve metadan ibarettir.
Zamanın tüketilir bir meta haline gelmesi, mekânların tecridinin ve kapatılmanın mekanına dönüştürülmesi, kültürün günümüzdeki varlığının sahte bir temsil ve yadsımadan ibaret olması tüm bunları kanıtlar gibidir.
Gösteri Toplumu Ne Anlatıyor? Konusu, Ana Fikri, nedir?
Yaşamını medyatik uygarlığın ötesinde, herkesten uzakta ve gizlice tamamlamış olan Guy Debord 20’nci yüzyılın ikinci yarısının en önemli şahsiyetlerinden ve kâhinlerinden biridir. Gösteriye katılmayı reddeden bir radikaldir! Debord'un Gösteri Toplumu adlı kitabı yıkıcı olduğu kadar tarihe de direnebilmiş bir eserdir. 70’li yıllarda yayımlandığında çağını aşan aşırı tezleri nedeniyle şok yaratmış, 80’li yıllarda ise hayatın doğruladığı bir metin olarak kabul görmüştür.
Egemenliğini tüm dünya da çoktan kurmuş ve gündelik dile geçirmiş olan gösteri toplumunu ilk kez tanımlayan ve adlandıran Debord, kapitalist iktisadın ve meta dolaşımının uzantısı olarak nitelendirdiği gösteri egemenliğinin sosyalist oldukları iddiasında olan ülkelerde de var olduğunu; dünyanın yeniden tek bir pazar haline geleceğini ve bürokratik iktidarların da Amerikan tipi gösterinin hâkimiyeti altına gireceğini söylemiştir.
Gösteri Toplumunda tek kelimeyi bile değiştirme gereğini duymadan yıllar sonra kaleme aldığı Gösteri Toplumu Üzerine Yorumlarda mafya, terörizm, polis devleti gibi olguların nasıl gösterinin bir parçası haline geldiklerini sergiler. Gösteri toplumunda, kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasına dönüşür, sahteleşir. Tüm dünya aynı gösterinin sahnesidir artık; hepimiz aynı gösterinin oyuncuları ve seyircileri oluruz. Tarihsel bilgiyi yok etmek, özgünlük görünümü altında sansürü genelleştirmek, gösterinin vazgeçilmez ikizi olan terörizme girişmek, doğruyu bir yanlışlık anı yapmak, öznelliği silmek gibi şeyler gösteri toplumunun söylemini oluşturur. Bu umutsuzluk kitabı, hapishane halindeki bir dünyada yaşadığımızı gözler önüne serer.
Antikçağdan günümüze, zaman kavramından mekân kavramına, şehircilikten turizme ve kültürel tüketim soytarılığına kadar her alana uzanan Gösteri Toplumunun labirentleri arasındaki yolculuk, kitabın ortalarında giderek dehşete dönüşür: Çıkış yoktur!
Debord karamsardır! Karamsarlığın doruğunda yaşayan tüm devrimciler gibi gerçekçidir de. Hakikati söyler aslında. Bu okuduğum kitaptan seçtiğim Alıntı Sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum:
Her şeye rağmen yanlış umut, umutsuz olmaktan daha iyidir.
İnsanlar babalarından çok, yaşadıkları zamana benzerler.
Hey baylar ve bayanlar hayat kısa. Ve bizler eğer yaşıyorsak, kralları çiğnemek için yaşıyoruz.
Çağımızın tasviri nesneye, kopyayı aslına, temsili gerçekliğe, dış görünüşü öze tercih ettiğinden kuşku yoktur.
Çağımız için kutsal olan tek şey yanılsama, kutsal olmayan tek şey ise hakikattir. Dahası, hakikat azaldıkça ve yanılsama çoğaldıkça çağımızın gözünde kutsal olanın değeri artar, öyle ki bu çağ açısından yanılsamanın had safhası, kutsal olanın da had safhasıdır.
Televizyon güzel bir görüntü gösterdiği ve bu görüntüyü küstah bir yalanla yorumladığında aptallar her şeyin açık seçik olduğuna inanır.
Gerçek anlamda altüst edilmiş dünyada doğru, bir yanlışlık anıdır.
İçinde bulunduğunuz durum ve koşullar ne kadar tehlikeli olursa olsun, umutsuzluğa kapılmayın.
Sonuç;
İşte, Debord diye bir adam yıllar yıllar öncesinden daha kitlesel iletişim araçları bile etkin kullanılmazken çıkıyor kapitalizmi, reklamcılığı, metalaşan toplumu, yozlaşan kültürü anlatıyor. Bu kitap iki bölüm halinde yazılmış. Birinci bölümde pasaj pasaj gösterinin tanımı yapılıyor. İkinci bölüm ise kitabın tamamlayıcısı olarak, yazarın yorumlarından oluşuyor ki birinci bölüme göre çok daha rahat okunuyor. Bu kitabı okurken birçok kez anlamadığım yerleri tekrar okuyup anlamaya çalıştım. Kitabın anlatmak istediğini anlamak için, okuyucunun kitapta geçen ideolojilere ve felsefik dile hâkim olması daha iyi olur.
Debord'u anlayabilmek için zaman içinde yolculuk yapmak, nedenleri ve niçinleri çok olan bu kitabı okumak gerekir. Bu kitap, kanaatimce entelektüel insanlar için manifesto niteliğinde bir baş yapıttır. Bu kitabı okuduktan sonra sizler de yıllar önce yazılan bu kitabın günümüzde olanları nasıl ifade ettiğini görünce şaşırıp kalacaksınız. Bugün düşünce yapısı yaşatılmaya çalışsa da Sosyalizm çökmüştür. Kapitalizmin içinde bulunduğu durum ise her türlü tartışmaya açıktır. Guy Debord'un gösteri toplumu kitabını, herkesin okumasında fayda görüyorum.
Saygı dolu sevgiyle kalın diyorum.