Hayatta Mücadele, Sen Bitti Demeden Biter mi Hiç?
Günlük en çok konuşulan sözcüklere bir göz atarsak, temel gereksinimleri anlatan sözcüklerden sonra en çok kullanılan sözcüklerin başında “mücadele” ve bazen de aynı anlamda kullanılan “savaş” sözcükleri gelir.
Hangi canlı yok ki bir hareket, bir eylem içinde olmasın! Bitkiler, hayvanlar ve insanlar hep hareket halindedir. Bu canlı organizmalar, bir sonraki aşamaya evrilme ve kendini gerçekleştirme yolunda ilerlemeye bir şekilde programlanmışlardır.
Büyüme, değişme ve gelişme dediğimiz olgu, devinimin (hareket) kendisidir ve canlıların ortak özelliğidir. İnsan dışında diğer canlılar düşünmeden; içgüdüsel olarak otomatikman gerekeni yaparlar. Doğasında olanı ortaya koyarlar ve doğası neyse öyle davranırlar. Hiçbir hayvan, yemek bulma veya üremek için başka bir canlıya danışma gereği duymaz. İzin almaz, yanlış veya doğru seçim içinde olup olmadığını sorgulamaz. Bazı temel şeyler dışında doğasında olmayan bazı hareketleri eğer bir eğitim sürecinden geçerse, ilave olarak yapabilir. Dar kalıplar dahilinde hayvanlar da bir şeyler öğrenebilir. Ama en nihayetinde doğası neyse öyle davranır.
Hayvanların bazı temel davranışlarındaki ustalığa biz insanlar sahip değiliz, hayvanlar kadar becerikli olamadığımız birçok husus vardır. Yine de hayvan olarak adlandırılan canlılar yemek, içmek ve hayatta kalmak için çevre ve yaşam koşulları ile bir mücadele halindedir.
Örneğin, sabahları kuşların erkenden yiyecek bulma telaşı içinde olduklarını görürsünüz. Tembellik eden, mızmızlanan kuş yoktur herhalde. Diğer hayvan türleri de kuşlar gibidir. Belki biraz Ağustos Böceği diğer hayvanlardan farklıdır? Nihayetinde kuştan aslana kadar tüm hayvanlar doğadaki bitmez tükenmez yaşam mücadelesinin bir parçasıdır. Bazen av olurlar, bazen avcı.
İnsan bitki ve hayvanlardan farklı olarak aklını kullanma ve düşünme özelliği nedeniyle olsa gerek, mücadeleyi pek sevmez. Konforu daha çok sever. Adeta konforuna yay yüklüdür. İster ki her şey kendisi için yapılsın. Çocukluk döneminde öğrendiği bazı bencil davranışları hayat boyu taşımak ister, büyümeye direnir. En az emekle en çok fayda sağlamak ister, kestirmeyi de çok sever.
Bazı hayvanlar doğar doğmaz hayata merhaba deyip yürüyüp koşmaya başlarken bebeklerin belirli bir seviyeye gelebilmeleri için uzun süre geçmesi gerekir. Yürümesi bile neredeyse bir yılına mal olur. Yıllarca okula gider, eğitim alır ama yine de birçok açıdan geride kalır ve bazı şeyleri çoğu kişi bir türlü beceremez.
Ben bu olguya yaşadığım sürece bire bir şahit olduğumdan mıdır bilinmez! Ben kendi hayatımın bir sosyolojisi olarak gördüm ve yaşadım. Her insan böyle değildir; ama insan ne kadar çalışkan olursa olsun yine de bazı durumlarda konfor tuzağına düşer. Süreklilik için yeniden öğrenme konusunda isteksiz olabilir. Bu yüzden yaşam denen yolculukta sürekli mücadele etmek insanın öğrenmesi gereken en önemli becerilerinden birisi olması gerekirsen, beşer bu şaşar, çoğunlukla bu gerçeği unutulur.
“İnsan, mantık diğer deyişle, us dışı bir varlıktır!” önermesi aslında iyi anlaşılması gereken bir olgudur. Zira insan ne kadar akıllı, çalışkan veya ne konumda olursa olsun bazen kendisinin bile onaylayamayacağı yanlış davranışların içinde kendini bulabilir. Hani vardır ya, sigaranın içilmemesi, gerektiği konusunda akıl veren ve otorite olan bir doktor aynı zamanda kendisi de onulmaz bir tiryaki olabilir.
Gelelim sözün özüne. İnsan doğasına özgü olan bu özelliklerden dolayı, mücadele etmek, kişinin kendi davranışlarının sorumluluğunu almak, hedef ve amaçlarını gerçekleştirmek ve sorun çözebilme yeteneklerini geliştirmek için mücadele etmeyi her düzey de öğrenmeli ve bu beceriyi hayatının sonuna kadar koruyabilmelidir. Zira zamanla farklılaşan sorunlar, sürekli değişen koşullarda eski bilgi ve becerilerle çözülemeyebilir. Önceden bildiklerimiz, bize öğretilenler veya büyüklerimizin yaşadıklarından edindiklerimiz bazen bir işe yaramayabilir. Dünkü güneş ile, bugünkü çamaşır bile doğal olarak kurutulamıyor. Dün işe yarayan bugün veya gelecekte işe yaramıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün söylemiyle, “Umutsuz durumlar yoktur sadece umutsuz insanlar vardır” sözü, bize içinde yaşanılan koşullar ne olursa olsun umut etmeyi, umudu tazelemeye, sorun çözebilmek için mücadele yetisini her geçen gün daha da ileriye taşımayı ve günün şartlarına göre uyumlaştırmayı öğütlüyor.
Hayat mücadelenin ta kendisi hayattır. Hayatla mücadele etmeyenler sadece ölülerdir. Çünkü; hareket eden insan yaşıyordur ve bu hayatla mücadelesi vardır. Mücadeleye devam. Çünkü biz insanız, insan gibi yaşamayı biliriz.
Saygı dolu sevgiyle kalın.