Özgürlük
Özgür olabilmenin en büyük şartı; insanın onuruyla yaşayabilmesi ve bunun için mücadele edebilmesidir. İnsanların uğrunda ölebilecekleri en önemli mücadele alanının adıdır özgürlük. Hepimiz özgürlük için söylenen şu sözü biliriz. "Özgürlük verilmez, alınır!" Bu söz aynı zamanda tarihi bir gerçekliği de bize göstermektedir.
Özgürlük, sihirli bir kelime olduğu kadar, tehlikeli de bir kelimedir. Bugün dünyamızda bu kelimenin içeriği yüzünden savaşlar veriliyor. Gücü eline geçirenlerin pek sevmediği bu kelimeyi, geniş halk yığınları aldığı nefes kadar önemli görüyor, önemli olduğunu biliyor. Tabii beyniyle düşünen, aklıyla hareket eden insanlar için bu sözüm.
Özgür olabilmenin en büyük şartı; insanın onuruyla yaşayabilmesi ve bunun için mücadele edebilmesidir. İnsanların uğrunda ölebilecekleri en önemli mücadele alanının adıdır özgürlük. Hepimiz özgürlük için söylenen şu sözü biliriz. "Özgürlük verilmez, alınır!" Bu söz aynı zamanda tarihi bir gerçekliği de bize göstermektedir. Gerçekten de bu böyledir. Özgürlük denince aklımıza ilk gelen; bireyin ve toplumun özgürlüğüdür. Eğer, özgür bir toplumda yaşamıyorsak, o toplumun bir ferdin olan bireyin de özgürlüğünden bahsedemeyiz. Bir de özgür olmakla, özgürlüğün kıymetini bilmek farklı şeylerdir, bu ayrımı da bilmek gerekir.
Herkes kendince özgürlüğün tarifini yapabilir; bazıları çok geniş, çok felsefi açıklamalarda bile bulunabilirler. Ancak aklını ve iradesini kiraya vermiş olanların bir özgürlük tarifi bulunmaz. Tanrı'nın dışında başka kimselere veya şeylere kul, köle olanların da makbul ve geçerli bir özgürlük tarifleri olamaz. Size, çivisi çıkmış dünyamızın özgürlük anlayışından bazı örneklemeler vereyim size. Afganistan’da yaşayan herhangi birisinin özgürlük tarifi olur ama, Taliban ve onun kölelerinin, uşaklarının bir özgürlük tarifi olabilir mi? Darbe mağdurlarının özgürlük anlayışı olur, ama darbe yapan, darbeye kalkışan ve darbecilere destek olan, kol kanat gerenlerin bizim tarafımızdan kabul gören bir özgürlük anlayışları olamaz. Amerika’da yaşayan herkesin kendince özgürlük anlayışı olur, ama başka ülkelere zulmeden Amerikalı yöneticilerin herhangi bir özgürlük anlayışı olmaz, olamaz. Herhangi bir ülkede yaşayan her bireyin kendince özgürlük tarifi vardır, ama diktatörlerin ve ona tabii olanların özgürlük tarifi olmaz.
Gözü kapalı herhangi bir siyasi partiye inanan ve onun her dediğini ve her yaptığını '‘Mutlak Doğru’' gören hiç kimsenin özgürlükten herhangi bir şey anladığı da söylenemez! Kendisini mutlak doğru, başkalarını mutlak yanlış gören her kim olursa olsun bize özgürlük nutku çekmesinin de bir değeri olamaz. Şiddet uygulayan ve zulmeden herhangi bir örgüte mensup olanın özgürlük anlayışı olamaz. Aksine o örgütün zulmüne uğrayanların haklı bir özgürlük anlayışı olur. Bu yazdıklarımı istediğimiz kadar çoğaltabiliriz.
Özgürlük talebinin illa da dile gelmesi gerekmez. Özgür olmaktan daha önemlisi şudur: özgürlüğü anlamak ve onu özümseyebilmek. Özgürlüğe inanmak, onun gerekli ve mutlak ihtiyaç olduğunu bilmek ve bunun için çaba sarf etmek yeterlidir.
Bir de özgür olduğu halde bunun farkına varmayanlar var! Mesela özgür olanların çoğunluğu, özgürlüğün kıymetini bilmez. Özgürlük, farkına varılmayan en önemli değerdir. Tıpkı hava gibi bir şeydir. Bizim, Türk toplumu olarak, özgürlük olgusunu bilmediğimiz ise yalın bir gerçektir.
Kendin gibi düşünmek özgürlüktür. İnandığını yapmak özgürlüktür. İstediğin yere gitmek, istediğin yerden gelmek, istediğin yerde kalmak, istediğin zaman yolunu değiştirmek, istediğin zaman oturup mola vermek özgürlüktür. Dilediğini söylemek, dilediğini dinlemek, dilediğini izlemek, dilediğini beklemek, dilediğini yollamak, dilediğini geri getirmek özgürlüktür. Ama bütün bunları yaparken, bir diğerinin özgürlük alanına müdahale etmemek de özgürlüğün ruhunu kavrayacak olgunluğa erişmektir. Sövmek, hakaret etmek, dövmek, öldürmek, kovmak, sürmek, aşağılamak, onurunu kırmak, küçük düşürmek, zulmetmek vb. şeyler özgürlük değildir. Bunları yapıp da, bunları yapabilmeyi özgürlük sananlar, böyle bir özgürlük anlayışının olduğunu düşünenler, içlerinde taşıdıkları zorba ruhun farkında bile değillerdir.
“Benim dediğim olacak, benim dediğim doğru, benim dediğim gibi giyineceksin, benim dediğim gibi yiyeceksin, izin verdiğim ölçüde gezeceksin” demek senin özgürlüğün olabilir, ama bunun adı karşındaki kişi için en sade anlatımla, zulümdür, baskıdır, zorbalıktır. Bizim karıştırdığımız, anlamak istemediğimiz nokta hep budur. Kendimize özgürlük istiyoruz ama bir başkası için aynı şeyi istemiyoruz. Oysa özgürlük, bütün zulümlere karşı çıkmak, bütün zalimleri elinin tersiyle bir kenara itmek, bütün haklılarla birlikte olmaktır. Tek başına haklı kalsanız bile, yolunun doğrunun, hakikatin yolu olmalıdır!
Bir an için lütfen kendi kendinize şu soruyu sorun: "Gerçekten ne kadar özgürüm?”
Saygı dolu sevgiyle kalın.