Pragmatizm Nedir?
Pratik olmaktan bahsediyor, yapılan eylemlerde başarı dışında hiçbir şeyin önemli olmadığını söylüyor. Ahlak ilkeleri ve diğer ölçülerin öneminin olmadığını, ölçünün sadece başarı olduğunu anlatıyor.
Yabancı Kelimeler:
Son zamanlarda bir sürü kelime dolandı dilimize, aslında pek anlamıyoruz gerçek anlamlarını, anlamadan popüler diye biz de kullanıyoruz, gazetelerde, medyada duyuyoruz genellikle, son zamanlarda dilimize giren kelimelerin çoğu da İngilizce ya da Fransızca, modern elit aydınlarımız kültür seviyelerinin ispatı olsun diye belki, sık sık yabancı kelimeler kullanıyorlar.
Bunlardan biri de pragmatik kişi, kavram olarak pragmatizm.
Bu kelimenin nedense bana yanar döner gibi bir anlamı varmış gibi geliyor. Her duyduğumda gözümün önüne kıvrak kıvrak danslarıyla dansözler geliyor, hafiften yüzümde bir gülümseme beliriyor. Herkes gibi ben de severim dansözleri.
Nedir bu kelimenin gerçek anlamı diye merak ettim, biraz bakındım. Önce Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğüne baktım. Bu arada son zamanlarda eleştiriyorum aslında bu sözlüğü, nedense hiçbir kelimeyi tam olarak anlayamıyorum. Ne dersiniz?
Pragmatizm: Yararcılık mı demek gerçekten?
Pragmatizm yararcılık diye tarif edilmiş. Pragmatik için ise yararcı yazıyor.
Yine pek anlamadım, ne demek şimdi yararcılık, yararcı? Yarar satan? Yarar işi ile uğraşan? Bildiğimiz yarar mı? Hani şu yarmaktan gelen. Keser gibi? Yoksa yararlı deriz faydalı hani, oradaki yarar mı? Emin olamadım, biraz daha bakındım. Genellikle etimolojik sözlükte daha faydalı bilgiler oluyor. Bir de oraya baktım.
Pragmatik, Fransızca, gerçeğe ve eyleme yönelik olan, pratik sonuçları olan. Etimolojik sözlükte böyle yazılmış.
Bir not daha var etimolojik sözlükte, daha doğrusu bir anlam daha, William James (1842-1910) tarafından önerilen felsefe ekolüne bağlı olan.
İlginç, kimdir bu William James acaba, o ne diyor bu konuda? Araştırdım, internette çeşitli makaleler buldum.
Din psikolojisi ve felsefe üzerine çalışmalar yapmış Amerikalı bir düşünür.
Severim felsefe konularını, okudum birkaç tane makaleyi. Merak edenler rahatça bulabilir. Özetle William James bireyin dinsel yaşamını incelemiş, dini duygu, düşünce, irade, tutum ve davranışları değerlendirerek, felsefi açıdan çıkarımlarda bulunmuş. Pragmatizm konusunda çok sade olarak vardığı netice fırsatçılık.
Pragma: İş, Eylem
Aslında etimolojik olarak pragma Yunanca bir kelime, anlamı da iş, eylem. Bir önceki yazımda epey incelemiştim eylemi, pratik kelimesi de aynı kökten geliyor, pragmatik ve pratik ilişkili kelimeler.
Aklımda yavaş yavaş bir şeyler beliriyor artık. Biraz daha baktım ne diyor diye William James.
Pratik olmaktan bahsediyor, yapılan eylemlerde başarı dışında hiçbir şeyin önemli olmadığını söylüyor. Ahlak ilkeleri ve diğer ölçülerin öneminin olmadığını, ölçünün sadece başarı olduğunu anlatıyor.
İşte bu, anladım şimdi. Pragmatizm ya da pragmatik kişi, ahlak ilkelerini, toplum kurallarını, hatta dini kuralları bile gerektiğinde bir kenara koyarak gözü sadece istediği şeyi elde etmekte olan, sadece başarı peşinde koşan, bu uğurda her türlü yolu pratik olması kaydıyla uygulayan, bir anlamda her şeyi kendine mubah gören kişi.
Evet, şimdi oldu, yararcı bir anlamda doğru tanımmış, sadece eksik, yararcı, ama kime yararcı? Sadece kendine mi? William James'e göre pragmatizmin tanımı sadece kişiye özel, o kişileri incelemiş, demek ki öyle, sadece kendine yararcı.
Ben doğru tahmin etmişim aslında, yanar döner de doğru bir tanım oluyor bu durumda.
Bunları incelerken aklıma küçüklüğüm geldi yine.
Geçmişten Bir Anı:
Adapazarı'ndaydık, ilkokul iki ya da üç belki, şeker fabrikasının yanında bir yerlerde oturuyoruz, ben Şeker İlkokuluna gidiyorum o zamanlar. Kıbrıs çıkartmasının olduğu yıllar, geceleri karartma olurdu, perdeleri kapatırdık sıkıca, kısık bir gaz lambası yanardı sadece evde. Ne günlerdi, aklımda kalmış işte.
Sonradan taşındık, benim okulumu da değiştirmek zorunda kaldık, eve daha yakın olan Ahmet Akkoç ilkokuluna devam ettim dördüncü sınıfta. Zaten ilkokula Erzurum'da başlamıştım, birinci sınıftan sonra abim Adapazarı'na tayin olmuştu, biz de annemle yanında. Üç okulda bitirdim ben ilkokulu.
Şimdi ne olmuştur oralar acaba, şeker fabrikasını kapattılar artık diye biliyorum, sanki öyle bir haber okumuştum.
Neyse, mahallede arkadaşlarım var, hepimizin mantar tabancası var. Bakkallarda mantar satılırdı o zamanlar, bir de plastik mantar tabancası. Mantarlar kalın karton üzerine dizilmiş olurdu, ortasında barut olurdu, tek tek tabancaya takarsın, tabancayı kurup tetiğe bastığında patlar, hoş bir barut kokusu sarar etrafı. O zamandan beri severim barut kokusunu.
Bir de maytap satarlardı, yine kâğıt üzerine dizilmiş, kibrit çöpünün ucundaki gibi, barut topakları, taşa falan sürtersin, az öteye atarsın, çat pat diye patlar.
Niye bunlar aklına geliyor, ne alaka demeyin, bir de fişek satarlardı, adam kovalayan derdik aslında, arkasındaki fitilini yakıp salarsın, ne yöne gideceği belli olmaz, hele bir de kızların olduğu tarafa atarsan bağıra çağıra kaçışırlar. Çocukluk yılları işte, annem az kulağımı çekmemiştir çocukken, az yaramaz değildim herhalde.
İşte sanki o adam kovalayan fişekler gibi geldi şimdi bana pragmatik kişi, ondan aklıma geldi ne zaman ne yapacağı belli değil, nasıl işine gelirse öyle davranıyor. Hem de hiçbir şeyi takmıyor, yeter ki işine yarasın. Yararcı (!?)
Büyük Lokma Ye, Büyük Laf Söyleme
Refah için diyorlar yapılanlar, inanasım gelmiyor ama diyelim öyle, refaha ermek için yaptığımız her şey mubah mı? Değil tabii ki, en azından tutarlı olacaksın, hele bir de yaptıkların tüm toplumu etkiliyorsa. Ahlak kuralları da var, toplumun kuralları da örflerimiz var, hepsi bir yana yukarıda Allah var. Kitap var. Her şeyi yok sayamazsın işine öyle geliyor diye.
Eskiler "Büyük lokma ye, büyük söz söyleme" demişler, anlaşılan boşa demişler.
Bir gün bu can bu bedende olduğu sürece diyeceksin, sonra öyle işine geldiği için sözünü yutacaksın.
Ya da düne kadar yok öyle, dosyasını verelim de yok edin delilleri dediğin konsoloslukta buhar edilmiş, katledildiği kesin bir kişinin katillerine kendi elinle teslim edeceksin dosyasını. Ne uğruna, pragmatizm. Yararcılık. Öyle mi? Dansöz seyretmeyi ben de seviyorum, ama böylesini değil.
Olması gereken nedir peki, tabii ki planlama, dik bir duruş, omurga, prensip sahibi olmak. Evet, devletler arasında kural yok, hepsi işine geldiği gibi hareket ediyor, gücü gücüne yetenin kuralı koyduğu bir dünyada yaşıyoruz, hepsini anlıyorum, ama çözüm bu değil. Biz de büyük devlet olacaksak öncelikle güçlü olmak zorundayız. Peki öyle miyiz?
Birlikte Olmak Güçtür:
Netice ortada, ekonomimiz ortada, gücümüz de belli. Güç sahibi olabilmenin esas yolu birliktelik, her zaman diyorum, ortak kültür ve tarihe sahip olduklarımızla birlik olmak.
Bir de doktrin sahibi olmak, güvenilir olmak, ortak hayal, ortak bir gelecek. Yüz yıllık planların olacak, planlı bir gelecek kuracaksın ve plandan şaşmayacaksın, savrulmayacaksın oraya buraya, günün koşuluna göre dansöz gibi kıvırmayacaksın.
Ne güzel demiş Gazi Mustafa Kemal Atatürk:
Yurtta sulh, cihanda sulh!
İşte doktrin budur. Bu sözü de zamanında kötü emellerine alet etmek isteyenler oldu. Kimselere kaptırmam Atamızın bu güzel hayat görüşünü.
Çünkü tüm insanlık olarak ortak güzel geleceğimizin tek doğru tanımıdır.
Moskova'dan sevgi ve selamlar herkese.