Sokrates'in Savunması
“Filozof” kelimesi, Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşturmuştur. Bu kelime başta "bilgi ve bilgelik dostu" sonra ise bilgiye can veren, onu sorgulayan anlamına gelmektedir. Bunun ön koşulu da, bilgisizliğin bilincin de olmaktır. Sokrat “Bilmediğimizi biliriz ancak Felsefe bizi bilmeye yönlendirir” der.
"Günümüzün yozlaşan değerlerine felsefi bir bakış açısı"
Sokrates M.Ö. 5.Y.Y'da Atina’da yaşamış olan Yunan filozofudur. Sokrates 'in, öğrencisi Platon ve gençler üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Kendisi bilgiye çok önem verir ve şöyle der: Hiç kimse bile bile kötülük yapmaz, kötülük bilginin eksikliğinden iler gelir" Sokrates, yine bilgi için şöyle der: “sadece bir iyi vardır, bilgi ve sadece bir kötü vardır, o da cehalet. Cahil insan kendinin bile düşmanıdır, başkasına dost olması nasıl beklenir.” Sokrates, Atina’nın toplanma mekânlarında gezinerek, her meslekten insana, işlerine ve fikirlerine dair sorular sormuş, kendi yaşamlarını sorgulamaları, kendilerini tanımaları için bir vesile olmak istemiştir.
“Filozof” kelimesi, Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşturmuştur. Bu kelime başta "bilgi ve bilgelik dostu" sonra ise bilgiye can veren, onu sorgulayan anlamına gelmektedir. Bunun ön koşulu da, bilgisizliğin bilincin de olmaktır. Sokrat “Bilmediğimizi biliriz ancak Felsefe bizi bilmeye yönlendirir” der. “Platon'un “Sokratesin’in savunması” adlı eserinde anlattığı kadarıyla, Sokrates, şehrin tanrılarına inanmamak onların yerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle suçlanır. Sokrat bu suçlamalar sonucunda ölüme mahkûm edilir. Sokrat, yazılı bir kaynak bırakmamıştır. Yaşamı ve düşünceleri ile ilgili bilgiler Platon'nun yazdıkları ve Sokrat’ın ölümünden on beş yıl sonra dünyaya gelen Aristotales’in dolaylı anlatımlarıyla günümüze ulaşmıştır.
Sokrat ile ilgili diyaloglarda Sokrat'ın içindeki Tanrısal sesten (Vicdanın sesi) bahsedilir. Bu güç ona ne gibi davranışlardan kaçınması gerektiği konusunda ilham vermektedir. Sokrates ’e ilişkin bilgilerin büyük çoğunluğu Platon 'un yazılarından elde edilmektedir. Sokrates kendini bilmenin güçlülüğünü bilir, ama bunun önemli ve mümkün olduğunu da hatırlatır. O, erdemi söylemlerine uygun yaşayarak göstermiş bir filozoftur, bir aydındır. Aydın kişi Prof. Dr; Türkkaya Ataöv tarafından şöyle tanımlanır: “Aydın, daha akılcı, daha insancıl ve herkes için daha iyi bir toplum düzenine ulaşılabilmesi için bu hedefin önündeki engellerin aşılması yolunda yapılması gerekenleri saptayan, bunları inceleyen, onların savaşımını veren ve yaşamını büyük ölçüde buna göre uyumlaştıran kişidir.
Önyargılardan Sıyrılma
Sokrates yaygın önyargılardan veya toplum tarafından kabul edilmiş kavramlardan hoşnut olunmaması gerektiğini savunmaktadır. Sokrates, öğrencilerine “okuduklarınızı ve duyduklarınızı değil, kendi öz düşüncelerinizi, kendi içinizde olup bitenleri söyleyin. Başkalarının ağaçlarından meyve yeme alışkanlığından sıyrılarak, kendi bahçenizin fidanlarını yetiştirin. "İşte o zaman, meyve yemenin zevkini tadacaksınız” diye öğütlemiştir. O, öğrencilerinin kendi kişiliklerini özgür düşünce ortamında geliştirmeye yöneltmiştir. Sokrates ’e göre, başkalarının sözlerini tekrarlamak, önceden söylenmiş fikirleri kullanmak yararsızdır. Herkesin kendi düşüncelerini oluşturması şarttır. Güzel sözler elbette kullanılabilir, ancak önemli olan kişinin kendi yorumu ve katkısı ile paylaşacağı çıkarımlardır.
Özgür bir yaşam gökyüzünden zembille gelmez. Her gün mücadele ederek, savaşarak kazanılır. Kitleden, rahatsız edici yığından kaçarak da özgürleşilmez. Savaşarak yani Sokrates ’in dediği gibi: “kaçarak değil, kalarak özgürlük” kavramı önemlidir. Sokrates kitleye hitaben şöyle der: Sizin istediğiniz gibi konuşup yaşamaktansa, kendim gibi konuşup ölmeyi yeğlerim." “Kendini tanı” der sık sık Sokrates. “Burada söz konusu olan bireyin içe bakışta kaybolması değil, daha ziyade yeteneklerinin ve sınırlarının bilincine varmasıdır. Sokrates, entelektüel alçak gönüllülüğünü savunur.
Kendini Tanı, Az Bildiğinin Farkına Var
“Kendini tanı” sloganı ona göre, “Ne kadar az bildiğinin bilincine var!” anlamına gelir”. “Fazilet, ruhun güzelliğidir. Felsefe, neleri bilmediğini bilmektir" der. Büyük bilge Sokrat, " Kendini tanı, o zaman başkalarını ve evreni de tanıyacaksın" derken, insanın kendini tanıma yolunda çıkacağı yolculuğun, kendi mikro kozmosundan başlayarak, evrenin büyük sırlarının saklı olduğu makro kozmosa doğru genişleyeceğine işaret etmiştir. Ona göre; “sorgulanmamış bir yaşam, yaşamaya değmez”, “Erdem insanın kendini tanımasıdır.”
Özgür akıl, her şeyi araştırmak, tanımak ve açıklamak ister ve onun gözünde hiçbir şey mutlak sır halinde değildir. Rivayete göre Sokrat baldıran zehrini içmeden az önce bir öğrencisinin elinde tanımadığı bir müzik aleti görür. “Bana bunun nasıl çalındığını anlat” der. Öğrencisi üzgün bir şekilde, “Öğreteyim ama Sokrat, sanırım bunu çalıp keyif alacak zamanın olmayacak” der. Sokrat ise “Evet bunu çalıp keyif alacak zamanım yok ama öğrenmenin keyfi var ya” diye karşılık verir. “Ne bilgeler bilgeliği ararlar, ne de bilgisizler bilgeliğin ardına düşerler.” der Sokrates. Bilgelik bilgililik değildir. “Bilgi büyük bir güçtür ancak, bilgelik bu gücün kullanılması, hayata uygulanması ve başkalarına aktarılmasıdır. Diğer bir söylem ile bilgelik, tümüyle nesnel olan "Bilgi" ile öznel sayılabilen "erdem"in birleşiminden oluşan olgunluk ve insanın öz varlığını bilmesinden doğan bir içsel aydınlıktır”.
Sokrates'e Göre İnsan Türleri
Sokrates’e göre üç tür insan vardır; BİRİNCİ TÜR İNSAN; Bilmediğini bilmeyen insan. Bütün kapılarını kendi eliyle kapatıp uykuya dalmıştır. Uyuyan insan hiçbir şeyi öğrenip anlayamaz, bilip tanıyamaz, ancak geçireceği bir şokla uyanabilir.
İKİNCİ TÜR İNSAN; Bilmediğini bilen insan. Uykudan uyanarak eksikliğini fark eden, kararlı bir şekilde eksiklerini tamamlamaya arzulu ve uyanan insandır. Süreç içerisinde kendini geliştirip olgunlaşacaktır.
ÜÇÜNCÜ TÜR İNSAN; Bildiğini bilen insan. Buna uyanık ve Olgun, Kâmil insan da denebilir. Bu özelliklere sahip bir insan, varoluşun, hayatın anlamını sezip, arzularını ve nefsini bu anlama uygun bir şekilde yönlendirebildiği ölçüde huzuru ve mutluluğu elde edebilecektir.
Yunancada “enkrateia”, Callicles’in tarifiyle “Kişinin kendi kendine kumanda etmesi”dir. Sokrates ’e göre ise “enkrateia”, “Bilgili olmak ve kendine hâkim olmak; hazlara ve arzulara kumanda etmek”tir. En büyük bilge, Aşkın varlığı en keskin şekilde duyumsayandır. Sokrat 'ın hep dediği gibi; “Ben bir şey biliyorsam, o da hiçbir şey bilmediğimdir. Sokrat bir gün tanıdığı büyük bir filozofa rastlar ve filozof şöyle der; "Arkadaşınla ilgili ne duyduğumu biliyor musun?" "Bir dakika bekle." diye cevap verdi Sokrat. "Bana bir şey söylemeden evvel senin küçük bir testten geçmeni istiyorum. Buna Üçlü Filtre Testi deniliyor.
Üçlü Filtre Testi
"Üçlü Filtre?"
"Doğru" diye devam etti Sokrat. "Benimle arkadaşım hakkında konuşmaya başlamadan önce, bir süre durup ne söyleyeceğini filtre etmek, iyi bir fikir olabilir."
BİRİNCİ FİLTRE; Gerçek Filtresi
"Bana birazdan söyleyeceğin şeyin tam anlamıyla gerçek olduğundan emin misin?"
"Hayır, " dedi adam. "Aslında bunu sadece duydum ve dedim"
"Tamam" dedi Sokrat. "Öyleyse, sen bunun gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorsun. Şimdi ikinci filtreyi deneyelim."
İKİNCİ FİLTRE ; İyilik Filtresi
"Arkadaşım hakkında bana söylemek üzere olduğun şey, iyi bir şey mi?" "Hayır, tam tersi"
"Öyleyse" diye devam etti Sokrat. "Onun hakkında bana kötü bir şey söylemek istiyorsun ve bunun doğru olduğundan emin değilsin. Fakat yine de testi geçebilirsin, çünkü geriye bir filtre daha kaldı."
ÜÇÜNCÜ FİLTRE; İşe Yararlılık Filtresi
"Bana arkadaşım hakkında söyleyeceğin şey benim işime yarar mı? " "Hayır, gerçekten değil." "İyi" diye tamamladı Sokrat. "Eğer, bana söyleyeceğin şey doğru değilse, iyi değilse ve işe yarar ya da faydalı değilse bana niye söyleyesin ki?"
“Sokrates felsefesinin ana temalarını ele alan başlıca kaynak “Sokrates ’in savunması” adlı diyalogdur. Bu diyalog Sokrates hakkında açılan dava sonrasında Platon tarafından kaleme alınan bir felsefi başkaldırıdır. Bu eser, Sokrates 'in felsefi yaklaşımı uyarınca sürdürdüğü yaşamını sergiler. Sokrat kitlenin cehaletin pençesinde kıvrandıklarını fark eder. Bu kişiler hem bilmedikleri şeyleri bildiklerini sanmaktadırlar, hem de neleri bilmediklerinin arkında değillerdir. Oysa cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur. Sokrat bu kişilerden farklı olarak, bilmediğini bilir; tam da bu noktada o kişilerden daha bilge olmaktadır.” “Sokrates ’in savunma konuşması ve ölümü, özgür insan düşüncesini, yaşayan bir gerçek haline dönüştürmüştür. Sokrat özgürdür, çünkü aklı boyunduruk altına alınamazdır.” “Yavaş olan ve dürtülmesi gereken bir atı andıran devleti yerinden oynatmak için Tanrı'nın tebelleş ettiği bir at sineğini kolay kolay bulamazsınız. Ben Tanrı'nın başına sardığı bir atsineğiyim, her yerde sürekli olarak üzerinize yapışır, sizi uyandırır ve kınarım. Varoluş gayem sizin miskin bedenlerinizin üzerine konarak hepinizi uyarmaktır. Sizler kuyruğunuzu oynatıp beni uçmaya mecbur bırakmak suretiyle uzaklaştırmaya çalışsanız da ömrüm birinizin bedeninden yükselip bir diğerine konmakla nihayet bulacaktır. Benim gibi bir başkasını da kolay kolay bulamazsınız ve bu yüzden sizlere beni sakınmanızı ve Tanrı, size acıyıp benim yerime başka bir at sineği gönderinceye kadar öldürmemenizi salık veririm.
Sokrat, at sineği kimliğini böyle ifade eder savunmasında. Sokrat idama mahkûm edilmiş. Rivayete göre, ölmeden birkaç saat önce vedalaşmak için eşi gelir yanına. Kadıncağız bu sırada ağlar ve “Ah, bu kötü adamlar seni HAKSIZ yere öldürecekler” der. Sokrat ise karısına şöyle cevap verir: “EVET, HAKSIZ YERE ÖLDÜRECEKLER , HAKLI YERE ÖLDÜRSELER DAHA MI İYİYDİ?”
Platon Phaedo’da Sokrates’in ölüm anını anlatır. “Sokrates ’in ruhun ölümden sonra varlığını sürdüreceğine dair inancı çok güçlüdür. Ruhun ve gideceği yerin gerçek, bedenin ise bir yanılsama olduğunu söyler. Ruh bedensel kokuşmuşluğuna rağmen ölümsüz kalacaktır.” Sokrat bu düşüncelerini Pisagor okulundan Cebes ve Simmias’a anlatır. Ancak Cebes aynı fikirde değildir. Sokrat bunun üzerine örnek verir: “Bir şey küçülüyorsa demek ki öncesinde büyüktü. Canlı ve ölüde böyledir. Canlıyken ölüyorsa, tekrar canlı hale geçebilir. Karşıtlar yasası tüm doğada geçerlidir. Platon sıcak soğuk karşıtlığı ve dönüşebilirliğini örnek gösterir ve son noktayı koyar; Ruh her ne kadar soyut bir madde ise de somut maddeler gibi asla yok edilemez.” Sokrat hayatın şerrinden kurtuluş diye tanımlamış ve ölüme giderken “ayrılık vakti geldi, yollarımız ayrılıyor! Benimki ölüm, sizinki yaşam. Hangisinin daha iyi olduğunu ancak Tanrı bilir” demiştir. Sokrat: “ruh ölümsüzdür ve birçok farklı yaşamda tekrar doğmuştur ve o, hem bu dünya da ve öte dünyada olan her şeyi gördüğüne göre, bilmediği şey yoktur. O halde, onun bu hayatta fazilet ve diğer öğeler konularında daha önce bildiklerini hatırlamasına şaşmamak gerekir. Bir şeyi hatırlayanın veya bizim deyimizle öğrenenin, bütün diğer şeyleri keşfetmesine engeli yoktur, yeter ki o arayışında azimli ve inatçı olsun; aramak ve öğrenmek hatırlamaktan başka bir şey değildir." der ve şöyle devam eder: “Bir insanın hayattaki en önemli faaliyeti ruhuna gereken özeni göstermesidir.” Sokrates ’in yolu insan gibi insanın inanmaktan bilmeye ilerlediği yüce yoldur.
Sonuç
Sokrat hayatı boyunca inandığı ve taviz vermeden savunduğu düşünceleri uğruna ölüme gitmiştir...Kendisini yargılayan Atinalılara şöyle seslenmiştir, “ÖLÜM KORKUSU, ATİNALILAR, GERÇEKTE KİMSE BİLMİYOR ÖLÜMÜN NE OLDUĞUNU EN BÜYÜK kötülükmüş GİBİ KORKUYOR ONDAN. Bilmediğimiz bir şeyi bildiğimiz sanmak, kınanacak bir bilgisizlik değil midir? Ya ölen kimse hiçliğe, yokluğa eriyor, hiçbir şey bilmez oluyor, ya da denildiği gibi ölüm bir değişmedir, bulunduğumuz yerden canın, ruhun bir başka yere göçmesidir.”
İnsan, kendi kendisinin yazarıdır. İnsanın yapabileceği en kötü şey kendi potansiyelini kullanmaması, kendini gerçekleştirmemesidir. "Kendimiz için bir at sineği olabilmek", kendimizden başlayıp yine kendimize süren yolculuğumuzun kendini tanıyabilmek için önemli bir aracıdır. Kendini tanımanın sonu ise yoktur. Bireyin bu yoldaki arayışı her daim sürer. Değişim, dönüşüm yaşam boyu sürdüğünden, hiçbir zaman kendimizi tam anlamıyla tanıyamayız. Sokrates ’in dediği gibi; “Bir insanın kendini tanıma uğraşı, ömür boyu devam eder. Sokrates ’in öğretisi “Kendini bil” derken kişinin gözlerini ve vicdanını içe doğru bakışla yolculuğa çıkarmak ister. Sokrates, kendilerini Bilmeleri için insanların önce kendi hayatlarını incelemelerini tavsiye eder. Kendi ile objektif hesaplaşmak budur. Sokrat: “Üzerinde kafa yorulmamış yaşam yaşamaya değer değildir.” der. Yaşam yolculuğumuzda kendimiz olabilmeyi seçmek ve yolumuzu kendimiz çizebilmek, önemlidir. Bilinçli, farkında, ne yaptığını, niye yaptığını bilen “Gerçek İnsan” sürekli öğrenen, değişen, yenilenen ve gelişen bir varlıktır. Onun kendini tanıma serüveni çok meşakkatli ancak bir o kadar da keyifli ve heyecan verici bir serüvendir. Sokrat köle gibi yaşamaktansa; sürü gibi davranmaktansa ölmeyi tercih eder. Her adam gibi adam, Sokrat ’ın seçtiği yolu seçecektir, böylelikle vakti zamanı geldiğinde tabuta girmenin yanında ansiklopedilere de altın harflerle tarihe not düşerek gireceklerdir. Zen geleneğinde bir söz vardır: “Ölmeden önce öl, böylece öldüğünde, hâlâ yaşayabilirsin”.
Sokrat şöyle diyor: “En asıl tapınma, kendini elinden geldiği kadar iyi ve adil yapmaktır.’’
Sevgi, saygı ve GERÇEK ADALET ve FELSEFEYLE kalın.