Site İçi Arama

dinfelsefe

Suç İşleme Özgürlüğü Ne Demektir?

Suç ne demek? Yasalara, bazen törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış. Kim belirlemiş neyin suç, neyin suç olmadığını? Tarih boyunca toplum belirlemiş, töreler oluşturmuş. Günümüzde de meclis ve milletvekilleri sorumlu kanunlardan. Tarihimizdeki birikimlerle kanunlar şeklinde suç tanımları belirleniyor. Her seferinde de birtakım eklemeler veya değişiklikler yapılıyor.

En sevdiğim filmlerdendi James Bond filmleri, ajan 007. Çoğu filmde çeşitli entrikalarla bir yerlere gizlice girilir, bir şeyler, önemli bir teknolojik parça mesela çalınır, ya da haydi insaflı olalım, ele geçirilir ve imha edilir. Bu operasyon heyecan dolu sahneler içerir. Kahramanımız genellikle de bu operasyonu bir takım ilginç teknolojik aletler yardımıyla yapar, ne bileyim, saat görünümlü bir bomba kullanır, dolmakalem görünümlü bir gizli kamerası vardır, ya da neyse artık, bir sürü ilginç alet olur filmde. Arabası mesela özeldir, plaka numarası otomatik olarak değişir, normalden çok daha hızlı gider, kimi sahnelerde makinalı silahlar çıkar otomobilden ve ortalığı toz duman eder, otomobil bazen uçar, bazen denizaltı olur. Ama kahramanımız onca tehlikeli ortamdan karizmatik kıyafetine bir şey olmadan kurtulur. Tabii bir de filmin başroldeki hanım karakteri ile her seferinde aşk yaşaması da bir klasiktir.

Ya da başka benzeri aksiyon filmleri de benzer karakterdedir. Hep bir şeyler ya bir müzeden çalınır, ya bir zengininin lazer ışıkları ile korunan özel kasasına yere adımını atmadan askılarla girilmesi, veya bazen de özel jimnastik hareketlerle lazer ışıkların arasından geçilmesi vasıtasıyla istenen şeye ulaşılarak çalınması filmde heyecanlı müzikler eşliğinde gösterilir. Çoğu çok büyük bütçeli, aksiyon dolu filmlerdir.

Hepimiz filmdeki bu heyecanlı sahneleri nefesimizi tutarak izleriz. Belki de o an kendimizi kahramanın yerinde görürüz, filmin heyecanına kendimizi kaptırırız.

Bir an için filmin heyecanından sıyrılsak ve mantıklı düşünebilsek, aslında o sahnede bir suç işlenmekte olduğunu fark edeceğiz, belki de bu gerçeğin farkına ancak o zaman varabileceğiz. Ama hayır, yapamayız, sanki o an orada o suçu işleyen kendimizmiş gibi, ama yapılanın suç olduğunu umursamadan heyecanla o sahneyi izleriz.

Suç ne demek? Yasalara, bazen törelere, ahlak kurallarına aykırı davranış. Kim belirlemiş neyin suç, neyin suç olmadığını? Tarih boyunca toplum belirlemiş, töreler oluşturmuş. Günümüzde de meclis ve milletvekilleri sorumlu kanunlardan. Tarihimizdeki birikimlerle kanunlar şeklinde suç tanımları belirleniyor. Her seferinde de birtakım eklemeler veya değişiklikler yapılıyor. 

Tabii bir de uluslararası standartlar var, insan hakları var. İnsanlığın suç olarak kabul ettikleri var. 

Bazı konular da bir ülkede suç kabul edilirken başka bir ülkede suç değil mesela. Suçlara uygulanan cezalar da ülkesinden ülkesine, hatta bazen ülke içinde, mesela Amerika Birleşik Devletleri'nde eyaletinden eyaletine, yöresinden yöresine değişiyor. 

Bu yüzden de kimi suçlular bu tarz ülkelere kaçarak cezalandırılmaktan kurtuluyorlar. Ne kadar adil? Tartışılır, ama bir gerçek bu.

Peki bir insan suç işleme özgürlüğüne sahip midir?

Sebebi ne olursa olsun, kişinin kendi kişisel psikolojik bozuklukları, içinde yaşadığı toplumun baskısı, mensubu olduğu grubun yönlendirmesi, töre, kişisel düşünce yapısı, şahsi istekleri, mecburiyetleri, inancı, artık sebep neyse, bir şeyin suç olduğunu bile bile insan niye suç işler? Bazen yaptığının suç olduğuna inanmayanlar da olabilir, kendine bir hak görüyordur yaptığını, ama sonuçta yaptığı diğer toplum bireyleri için suçtur, kanunlar önünde suçtur. Kişi kendi iç dünyasında nasıl karar verir neyin suç, neyin suç olmadığına. 

Bilerek suç işleme özgürlüğümüz var mıdır? Varsa nereye kadardır bu sınır?

Bazen de bazı şeyler kanunen veya toplum gözünde suç olarak kabul edilmese de aslında suçtur, bu durumlarda insan vicdanen nasıl kendini rahatlatır? 

Mesela bana göre bu dünyayı sadece bize aitmiş gibi yavaş yavaş katletmemiz bir suçtur. Denizlerimizi, nehirlerimizi kirleten onca fabrika her an büyük suç işliyorlar. Ama ben dahil hepimiz akşam yastıklarımıza başımızı koyduğumuzda mışıl mışıl uyuyabiliyoruz. Gelecek nesiller içine doğdukları dünyada bu suçu işleyenleri cezalandırma şansına sahip olamayacaklar. Çünkü bizler hayatta olmayacağız. Cezalandıracak bir suçlu kalmayacak ortada. 

Yine belki çiftliklerde kim bilir ne şartlarda ürettiğimiz tavukları, koyunları, danaları kesip sofralarımızda afiyetle yememiz bile bir suç aslında. Yaşama karşı işlenmiş bir suç. O canı sen mi verdin ki kendinde o yaşama son verme hakkı görüyorsun? Ama lezzetli bir tavuk kızartmaya kim hayır diyebilir ki? Bunu ben vejetaryen veya vegan olduğum için söylemiyorum. Ben de afiyetle yiyorum lezzetli bir dana bifteği. 

Vejetaryenler veya veganlar da sadece bitki bazlı yiyecekler tüketerek suç işlemediklerini mi düşünüyorlar? Bitkiler canlı değil mi? Aynı şartlar bitkiler için de geçerli bence. Ama bu bir yaşam döngüsü değil mi, ne yapacağız yani, aç mı kalalım? Haklısınız, hayat bir şekilde devam edecekse bu döngü de olmak zorunda. O zaman arabasıyla yolda bir köpeğe çarpıp sadece tamponuna bir şey olmuş mu deyip, aracına binip giden şoföre niye dava açıyorsunuz? O da yaşam döngüsü! Niye köpeği bir veterinere götürmemiş ve köpek olduğu yerde ölmüş. Yasaya göre bu durumlarda yaralanan canlıyı en yakın veterinere götürmek bir zorunluluk. 

Bir itirazım yok, hatta doğrusu tabii ki o canı kurtarma çabası olması. O araç sahibini ben de eleştiriyorum kendimce, nasıl oluyor da bu kadar vicdansız olabiliyor diyorum insanlar içimden. 

Ama sabahları yumurta yemeyi de seviyorum bir yandan. Yumurta benim için günün en önemli besin kaynağı. Ama aslında bir hayat var o yumurtanın içinde. O hayatı niye kurtarma zorunluluğu hissetmiyorum diye kendi kendimi arada analiz etmeye çalışıyorum. Cevabım hayat döngüsü, bazı şeylerde hayat için hassasiyet hissediyoruz, bazı şeylerde ise o hassasiyeti ihtiyaçlarımıza göre görmezden gelebiliyoruz.

O zaman konumuza dönelim, insan nereye kadar suç işleme özgürlüğüne sahiptir? 

Eğer yaptığı şey bir ihtiyaçtan kaynaklanıyorsa gerçekte yapılan suç mudur? Karnı aç ve bir somun ekmek çalmış, belki de çok uğraşmış ama olmamış, kimse yardım etmemiş, bir el uzatmamış, o da mecbur kalmış, çalmış. Bu durumda yaptığı ne kadar suçtur? Evet, yasalar önünde ve içinde yaşadığımız topluma göre ne olursa olsun bir suç bu. Ama vicdanlarda ne kadar suç?

O zaman her şeyde kanunlara ve toplum kurallarına bakacak olursak vergi kaçırmak da suç, kadına el kaldırmak da suç. Şiddet zaten suç, ama kim ne kadar şikayetçi? Sever de döver de bizim toplumumuza has bir deyiş değil mi? Eti senin kemiği benim, al usta yetiştir bu çocuğu. Bu bizim anlayışımız değil mi? Tamirhane köşelerinde küçücük yaşta çırak olarak çalışan çocuklara ustaları çok mu insaflı davranıyor? Bir fiske bile vurmuyor mu?

Geçenlerde bir esnaf ekranlarda hepimiz vergi kaçırıyoruz diye alenen beyanat veriyordu. Çalıyorsa ne olmuş, hepimiz çalıyoruz diyordu. 

Doğru mu söylüyor, evet doğru söylüyor. Kaç firma kanunda yazanı aynen uyguluyor. Niye bizde asgari ücret ortalama ücret olmuş, çünkü kanunen minimum yatırılması gereken sigorta primi asgari ücret de onun için. Herkes asgari ücretten gösteriliyor, o da gösteriliyorsa. 

Peki eğer bu suçsa, ki öyle, milyarlarca vergi kaçıranlar nasıl oluyor da ortalıkta serbestçe gezebiliyorlar? Sırtlarını iktidara dayamışlar da ondan diyeceksiniz!? Eee, iktidarın yaptığı da suç o zaman! Yeterince denetlemiyor veya göz yumuyor. 

Belli aralarla çıkarılan vergi afları da suç. Dengesiz alınan vergiler de suç. Yapılan onca yolsuzluk da ayrıca suç, hatta yoluna yordamına uydurulmuş onca ihale ve benzeri devlet alımları ve kanununa uydurulmuş daha birçok şey de suç. 

Uluslararası ortamda mesela, suçlar yok mu? Ukrayna'ya yapılanlar da suç değil mi? Kim bilir ne kadar masum insan öldü o füze saldırılarında. Başka savaşlarda da öldü. Hepsi suç! Değil mi?

Daha geçenlerde manşetlerdeydi, Arabistan konsolosluğunda katledilen, hem de lime lime doğranıp kimyasallarla buhar edilen gazeteciye yapılanlar da büyük suç değil mi? Hatta suçtan da öte, bence bir vahşet. O suçu işleyenle kucaklaşanların durumu ne peki? Göz yumunca suç ortaklığı olmuyor mu? Yoksa o iş başka, ülke çıkarları o an için onu gerektiriyordu, o yüzden öyle davranıldı, bu suç ortaklığı sayılmaz, öyle mi? O iş ulusal çıkarlar kapsamında değerlendirilmeli, öyle mi? Unuttuk gitti zaten, bir insan zamanında doğmuştu, yaşadı ve öldü. Artık geçmişte kaldı, biz önümüze bakalım, öyle mi? Yapacak başka işlerimiz var, ne olmuşsa olmuş, bir kişi koskoca iki devletin ilişkisini etkileyecek değil ya!

Tersini düşünelim, insan hayatını almak büyük suç. Ama o insan bir canavarsa ne yapacağız? Tamam, cezası bizim medeni kanunlarımıza göre ömür boyu hapis, ağırlaştırılmış müebbet. Gerçi ağırlaştırılmış derken eskiden olduğu gibi taş kırdırmıyorlar. Keşke kırdırsalar, hiç olmazsa bir faydası olurdu. İran'da olsa vincin ucunda sallanacak. Ya da Arabistan'da olsa başı vurulacak, çölde bir çukura atılacak, olacak bitecek. Ama bizde hücre hapsinde yaşamına devam ediyor.

Geçenlerde cem evlerine saldırmışlar, yine suç, muhtemelen provokasyon, aslında muhtemelen değil, kesin. Yine birileri toplumsal fay hatlarını kaşımak istiyor. Ne elde etmek istiyorlar, inanın anlamıyorum. Yine toplumsal kargaşa mı? Olabilir, bu toplum birbiri ile sıkı bağlar kurmadıkça her zaman birileri bu tarz girişimlerde bulunacaklardır. Bence evet, dış güçler yine iş başında. Bakalım uzantıları bulunabilecek mi? Belki bu sefer bulunur. Eğer yeterince araştırılırsa bir yerlere ulaşılabilir, muhtemelen de uzantıları dediğim gibi yurt dışına kadar uzanıyordur. 

Peki toplumsal olarak bu konuya niye yeterli hassasiyet göstermiyoruz? Niye toplumu bir araya getirmek yerine ayrıştırmaya çalışıyoruz, sürekli kutuplaştırıyoruz? Ayrıştırmak suç değil mi? 

Niye farklı düşünüyorlar diye, daha farklı inanç yorumları var diye vatandaşlarımız arasında ayrımcılık yapılıyor? Bu da bir suç değil mi? Bence suç. 

Ama yasalarda böyle bir suç yazmıyor, o zaman suç sayılmaz da diyebilirsiniz. Ama nerede anayasada yazan eşit haklar? Olsun bu konu suç değil, başka konular suç, ama bu değil. 

Ne diyeyim, toplum öyle istiyorsa yapacak bir şey yok. 

Şimdilerde yine yeni bir tartışma konusu, bir zamanlar olduğu gibi yine sınav soruları sızdırılmış, ya da çalınmış, belki de birilerine komplo kurulmuş, yani belki de yine güç kavgası olanlar. Yine tarikatlar herhalde, yine farklı klikler. Herkes bir şeyler söylüyor, bilmiyorum hangisi doğru. Gerçekte ne olduğu belki anlaşılır bir gün. Ama onca insanın emeği yine hiç edildi. Bu suç değil mi? Evet suç, devleti aciz göstermek bile suç. Bu tarz kurumlarda yapılan beceriksizlikler bile suç, üstelik tüm topluma karşı işlenmiş bir suç. Onca insan mağdur olduğu için ayrıca suç. O kadroları oralara getirenler suçlu değil mi? Evet, bence onlar da suçlu. Kısacası kontrol tümden elden gitmiş gibi görünüyor.

Peki ne oluyor bize? Hemen hemen herkes bir şekilde suçlu sanki, seçimlerde yanlış kadrolara oy verenler de suçlu, o kadroların işledikleri suçlara gözlerini kapayanlar da suçlu. İyi muhalefet edemeyenler de suçlu, herkes suçlu!

Herkesin suçlu olduğu yerde suç yoktur. Bu durumda herkes suç işleme özgürlüğüne sahiptir. 

Arada yazarım, Joseph de Maistre'nin dediği gibi "Toute nation a le gouvernement qu'elle mérite.", yani Türkçe tercümesiyle "Her millet layık olduğu şekilde yönetilir." 

Eğer toplumca böyle bir dünyada yaşamak istiyorsak ne diyeyim, bu gidişle içinde yaşayabilecek bir dünyamız kalmaz, olur biter. Ülkemiz de yıkılır gider. O zaman ne suç kalır ne suçlu, ne de suç işleme özgürlüğü.

Yine de bu kadar karamsar olarak bitirmek istemiyorum yazıyı, sanırım hepimiz özgürlüklerimizin sınırlarını kendimiz çizebilecek bilince sahibiz. Başka birinin sınırından içeriye attığımız her adım o başka birine de bizim sınırımızdan içeriye adım atma hakkı verir. Suçun bir başka tanımı iznimiz olmadan sınırlarımızın ihlalidir. 

Böyle vurdumduymaz devam edersek bu durumda kendi kendimize yaşam sınırlarımızı daraltmış oluruz. Bir anlamda başkalarını da suç işlemeye teşvik ederiz. 

O yüzden saygı sınırları içerisinde, kimseye bir sıkıntı yaratmadan, en önemlisi de kayba uğramış olan güven mekanizmasını tekrar çalışır hale getirip güzel geleceğimizi kurmaya çalışmalıyız.

Bu süreçte gelecek nesillerin haklarını da gözeterek özgürlüğümüzün tadını çıkarmak ve bu kısacık ömürde birlikte huzur içinde yaşama isteği sanırım samimiyetle tutacağım en iyi dileğim olacaktır.

Moskova'dan sevgi ve saygılar

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 07.08.2022
  • Süre : 5 dk
  • 2265 kez okundu

Google Ads