Site İçi Arama

dinfelsefe

Yalansız Bir Dünya Olur mu?

Yalanlar, kimi zaman gerçeğin üzerini örter, kimi zaman da kendilerine ait sanal da olsa bir gerçeklik oluştururlar. Ne kadar dürüst olursanız olun, herkes, her gün bir şekilde yalan söyler. Yalan söylememenin tek yolu, hiç kimseyle iletişimde bulunmamaktır. Ve bu da, günümüz dünyasında pek olası görünmüyor.

Seçimler yaklaşıyor. Siyaset ve siyasetçileri hiç sevmem ve sevemedim. Hiçbir siyasi partiyle ne bir bağım, ne de üyeliğim söz konusu olmamıştır. Bundan sonra da olmasın diyorum. Onun içindir ki, yazılarımda kendi doğrularımı, hiç-bir ideolojinin etkisi altında kalmadan sadece doğru olduğuna inandığım şeyleri yazma gayretinde oluyorum. 

Bugün de "yalan sosyolojisi" konusunda kendimce doğru olanları sizlerle paylaşmak istedim. Malûm, her seçimde yalanlar hayatımızın bir parçası olur. Çünkü atmanın sağlığa zararı yoktur. Biz ulus olarak bu eşiği çoktan aşmış olmamız gerekmez miydi? Ama yalanların alıcısı olduğu müddetçe, bu durumun önümüzdeki seçimler için de hiç değişmeden aynen devam edeceğini hepimiz biliyoruz. Bu coğrafyanın sosyolojik bir gerçekliği de bu seçim kültürü olsa gerek. 

Bu minvalde, size bugünkü yazımda, yaşadıklarımdan, edindiğim tecrübelerden bir yalan ve yalancılar betimlemesi yapmak istiyorum. Yalanlar, kimi zaman gerçeğin üzerini örter, kimi zaman da kendilerine ait sanal da olsa bir gerçeklik oluştururlar. Ne kadar dürüst olursanız olun, herkes, her gün bir şekilde yalan söyler. Yalan söylememenin tek yolu, hiç kimseyle iletişimde bulunmamaktır. Ve bu da, günümüz dünyasında pek olası görünmüyor. 

Asıl konumuz, yalan söyleyip söylemediğimiz değil, neden yalan söylediğimizdir. Yalanlar çocuklukta başlar. Yaş ilerledikçe yalanların mahiyeti ve etkileri de değişir. Çocuklukta söylenen yalanlar bir ölçüde pek masum bulunurken, yetişkinlerin yalanları kırıp dökücü olabilir.

Esasında hepimizin büyüyünce yalancı olduğu göz önüne alındığında, aynı zamanda başkalarına çok güveniyor olmamız da gerçekten inanılmaz bir davranış biçimidir. Çünkü, hepimiz biraz yalancıyızdır. Bu duruma yönelik güzel bir ata sözümüz vardır, bunu söylemeden geçemeyeceğim: “İki Yalandan Bir Doğru Çıkmaz!” Şimdi sıkı durum, ben de bu atasözüne bir derinlik katıyorum ve diyorum ki “İki yalancıdan, hiçbir zaman bir doğrucu çıkmaz, sadece çıkacak olan yine bir yalancıdır!”. 

İnsan iletişimi konusunda içten içe bir güven taşımıyor olsaydık eğer, birey olarak felç olurduk ve sosyal ilişkilerimiz biterdi. Bir de her şeyde olduğu gibi yalanların da çeşitleri vardır. 

Örneğin, beyaz yalanlar; birilerini memnun etmek için uydurduğumuz beyaz yalanlar, büyük bir sorun teşkil etmezler. Sonuçta kimseye zarar vermezler, bilakis memnun bile edebilirler. Eğer söylediğimiz şeyler doğru değilse, yalandır. O zaman insan neden yalan söyler? Biz buna yanıt arayalım. Kendimizi öne çıkarmak, kendimizi korumak, diğer insanlara karşı kibar olmak ve hatta diğerlerine zalimlik yapmak için insanlar yalan söyleyebiliyorlar. Bunların yanı sıra, kendimize bile açıklayamadığımız bazı durumlarda da yalana başvuruyoruz. 

Bazen de özellikle istenmeyen sonuçlardan kaçınmak için yalana başvururuz. Aslanda yalan söylemenin en meşhuru ve yaygın sebebi budur. Eğer gerçeği söylediğimizde karşıdaki kişiden almak istemediğimiz bir tepki alıyorsak, yalanla duruma idare etmek adına birçoğumuz sıklıkla yalana başvurmaktan kaçınmayız. Görünüşünü beğenmediğimiz birine "Bugün çok güzel görünüyorsun" demek veya aslında sevmediğimiz birine “seni seviyorum" demek bunlara en iyi iki örnektir. Yalan söylemediğimiz takdirde, kaybedeceğimizi anladığımız durumlarda da bazen yalana başvururuz. Örneğin bir kişinin söyleyeceği yalan, bir işi alma şansını artıracaksa ve o kişinin yalan söylemekle herhangi bir problemi yoksa bunu kolaylıkla yapabilir. Böyleleri için başarı yolunda her şey mübahtır, yalan da bunlardan en masum olanıdır.

Bazen de tatlı yalanlar söyleyebiliyoruz. Örneğin, başkasının başını belaya sokmamak için, kişinin sevdiği veya değer verdiği birinin başı beladaysa onu kurtarmak için yalan söyleyebilir. Bu kişi arkadaşınız, ailenizin bir üyesi veya iş arkadaşınız da olabilir. 

Olası fiziksel zararlardan kurtulmak, hayatta kalmak için de yalan söyleriz. Diğer insanların takdirini toplamak için, popülerliğinizi korumak veya artırmak için de yalan söylemek, anlatılan bir hikâyeyi zenginleştirmek için küçük beyaz yalanlar söylemekten tamamen yeni bir kişilik yaratmaya kadar bu iş gidebilir. 

Sosyal ortamlarda böyle yalanların söylendiğine sıklıkla şahit olabilirsiniz. Bir şekilde hoşlanmadığımız sosyal ortamlardan kurtulmak için, bazen sevmediğiniz insanlarla iç içeyken o ortamdan kurtulmak için de yalanlar söyleriz. Haydi buna da örnek verelim. Bunun için telefonunuz yalandan çalabilir veya acil bir mesaj gelebilir. İşte böyle durumlarda yalan söylemek ortamdan sıvışmak için kolay bir yol olarak görülür. Bu böyle devam eder gider. 

Sayılamayacak kadar konu, sayılamayacak kadar neden üretebilirsiniz, çünkü yalandan kim ölmüş, değil mi?. Bu yüzden herkesin yalan söyleyebileceğini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamak gerekir. Sokrates'in öğrencisi Platon yalan üzerine şunları söylemiş: "Yalan söylemek, insanlığın temel gerçeğidir, tek değişken, yalanın hangi  konu hakkında  söylendiğidir!"

Yalan denen olguyu şüphesiz kutsamıyorum ama yalan söylemenin de kendine özgü yararları da vardır bazen. Yalan söylemek, insanların kendilerini daha iyi hissetmelerini, başkalarının gözünde daha iyi gözükmelerini ve iyi ilişkiler kurabilmeleriin sağlayabilir. Fakat aynı zamanda da, gerçekler ortaya çıktığında birçok probleme neden olabilir. Bunun için bazı halk deyimlerini yine söylemeden geçemeyeceğim. "Yalancının mumu yatsıya kadar yanar" "Yalanın bir gün ortaya çıkma gibi kötü bir huyu vardır!". 

Maddi kazanç arzusu da insanları yalan söylemeye bazen yöneltebilir. Bu arzu ve istek insanı yalan söylemeye ittiğinde, sonuçlar genellikle zaman içinde hüsran olur. İnsanlar kendi çıkarları için yalan söylediğinde, takındıkları aldatıcı tavır, toplumda zaman içinde normal hale gelir. Yalan söylemek toplum için de bulaşıcıdır. Çünkü insanlar sahtekârlığın, yalanın alıcısının olduğunu gördüklerinde bunu pervasızca çoğaltarak yapmaya başlarlar. Bu da toplumda dalga, dalga yalanın yayılmaya başlamasının nedenlerinden biri olur. İşte benim de en korktuğum konu da budur. Toplum çürümeye başlamıştır artık. Bunu alışkanlık haline getirenler, maddi kazanç arzusuyla yanıp tutuşurlar. Herkes maddi kazanç arzusuyla dolu olduğundan yalan söyleyenleri ayıplamaz ve yargılamaz. Çünkü; onlar da artık yalancı ve sahtekâr olmuşlardır. 

Bazı kurum ve kuruluşlardaki insanlar, bu yalan ve talan düzeninin içinden geldiklerinden yalanlara karşı sessiz kalırlar ve kurumlara kendilerinden beklenen tanımlı görevlerini yaptırmazlar. Çünkü onlar yalanlara oraya gelmiş, yalancılara hizmet eder hale gelmişlerdir. İnsanları şahsi çıkar için yalan söylemekten engelleyen faktörlerden biri, kendilerini erdemli biri gibi görmek istemeleridir. Bu erdemler insanı, insan yapan değerlerdir. Yalan söylemek, insanları kendi yalanlarını makul kılmak ve suçsuzluklarını kanıtlamak için motive eder, böylece kendilerini iyi görmeye devam edebilirler. İnsanlar davranışlarını rasyonelleştirerek ahlakı olarak kendilerini bağışladıkları zaman, gelecekte daha fazla yalan söylemeye hazırlanırlar. Çünkü sahtekarlığı haklı çıkarmanın bir yolunu bulmuşlardır. 

Başlangıçta uydurulan küçük yalanlar, sonradan gittikçe artan biçimlerde sahtekarlıklara dönüşebilir, çünkü kolluk güçleri, ani ahlakı yıkımlara kıyasla, yavaş bir ahlaki aşınmayı fark etmekte güçlük çekebilir. Şahsi çıkar arzusuyla yanıp tutuşan insanlar, sahtekarlık yaparken kurallardan ve devlet otoritesinden de korkmazlar. Bazen yalancılar, başkalarını da aynı düzenbazlıktan dolayı kınayarak kendilerini dürüstmüş gibi gösterebilirler. 

Asıl önemli olan, yalanın, dolanın toplum üzerindeki etkileridir. Şunu da unutmayalım lütfen: "Yalanlarımız ortaya çıkmadıkça hepimiz dürüstüz. Bu durum ise tam bir ahmaklıktır. Yalanlarla kazanmak yerine, doğrularla onurlu bir sekil de kaybetmek Adamlıktır. Dalavere, hile, yalan özünde, insanlıktan çıkmaktır. Yalan söylemenin en büyük sebebi ise korkaklıktır!"

Her zaman hakikati söylemekten, gerçeklerden korkmayınız. Adam gibi bir hayat yaşayınız.

Sevgi, saygı dolu, yalansız, dolansız güzel yarınlara

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 15.04.2023
  • Süre : 5 dk
  • 1915 kez okundu

Google Ads