Site İçi Arama

dinfelsefe

Yaşadığın Kadar Varsın

Çünkü sen; umutsun

Hayat, eğer bir mücadeleyse, umut etmek de onun motor gücüdür. Bu olgu benim kendi hayat felsefemin oluşmasında önemli bir yeri vardır. Bu yazıyı da içinden geçtiğimiz süreçte umudunu yitiren insanlar için yazmayı düşündüm. Belki, bilgi birikimim hayata dair tüm deneyimlerimden bir demet sizlere sunarak içinizdeki umutsuzluğu umuda çevirebilirim diye düşündüm.

Ve yazıya başlamadan önce aklımdan geçenleri, güzel insanların güzel sözlerini bir yerlere not ederek bu yazımın satır aralarına yerleştirdim.

Yaygın Karamsarlık:

Son günlerde etrafımdaki insanların çoğunluğunun mutsuz ve karamsar olduğunu görüyorum. Sürekli endişe ve karanlık söylemlerle yasladıkları "anı" hem kendilerine ve hem de başkalarına zehrediyorlar. Resmen enerji emici gibi davranıp içinde bir parça yaşam umudu olanlara da başka gezegenden gelmiş gibi davranıyorlar.

Sadece insanlar değil, televizyonlar, gazeteler ve diğer iletişim ve haberleşme araçları da sürekli endişe, karamsarlık pompalıyor insanlarımıza. Bu mecralarda olumlu, güzel ve iyi bir şey bulmak deveye hendek atlatmaktan zor görünüyor doğal olarak. Varsa yoksa nelerin ve kimlerin hayatı nasıl çekilmez hale getirdiği ile ilgili. Bir de buna hayatın gerçeği” demiyorlar mı işte bu beni fazlasıyla germeye yetiyor da artıyor.

Hayat Oyun Mu, Savaş Mı?

Değerli dostlarım, hayat kendisine göre zor veya kolay değildir. Zor ve kolay göreceli kavramlardır ve durumdan duruma, kişiden kişiye değişebilir. Birisi için hayat bir oyun iken birileri için bir savaş haline dönüşebilir. İnsan aciz bir varlık değildir, ama akıl ve izandan yoksun olduğunda hem tehlikeli olabilir hem de bir canavar kesilebilir. Doğa da her şey yerli yerindedir ve kendi akışında ve doğal ritminde devam etmektedir.

Düzeni bozan, sistemi zorlayan, olayı ve olguyu kavrayamayan insanın kendisidir…Umutsuzluk bir düşünce virüsüdür ve çok tehlikelidir. Umutsuzluk virüsü insanı çerezlik duygusuna ve çaresizlik duygusu da kişiyi değersizlik duygusuna ve boyutuna götürür. Umutsuzluğun çaresi ise umut yani gelecekte bir şeylerin daha iyi olacağı ve değişebileceği düşüncesidir...Her şey bir düşünceyle başlar. Kişi veya toplum bu düşüncenin takipçisi olur, onu hayata geçirmek için doğru ve tutarlı çalışmaya devam edersek her şey istediği gibi gerçekleşebilir.

Enseyi Karartmamak:

Rahmetli Yazar Çetin Altan, “enseyi karartmamak lazım" der ya, enseyi karatmamalıyız. Hiçbir şeyin kalıcı olmadığını; her şeyin geçici olduğunu biliyoruz. Bu yaşamın gerçek bir sosyolojisi değil mi zaten!

Bir düşünür, “Ölümün olduğu bir dünyayı fazla ciddiye almamak gerekir” der. Fazla ciddiye almamalıyız! Doğru ama boş vermişliği de yapmamalıyız.

Umutsuz İnsanlar:

Benim tek liderim Atatürk, bizi yıllar önceden, “Umutsuz durum yoktur, umutsuz insanlar vardır ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim” derken, bizleri böyle durumlara karşı ne yapmamız gerektiği konusunda uyarıyor. Usta Şair Nâzım Hikmet ise, “yok öyle umutları yitirip karanlığa savrulmak, aynı gökyüzü altında, bir direniştir yaşamak” derken de bizlere farklı seçeneklerimizin olduğunu göstermeye çalışıyor.

Yaşam bir dengedir; zaman zaman karanlıklar, umutsuzluklar olabilir ama çabuk toparlanmak, direnmek, kazanmayı öğrenmek, umut beslemek, kendimizi daha öteye taşımak hem birey olarak hem de ulusça yapmamız gereken bir erdemdir.

Sonuç:

“İnsan yenildiğinde değil pes ettiğinde tükenir” diyen bir düşünür bize umut aşılamaya devam etmektedir. Kısaca, hayatın hakkını vermek ve mücadele azmini artırmak için her açıdan her geçen gün daha dayanıklı ve güçlü olmayı bir alışkanlık haline getirmek zorundayız hem birey hem de ülke olarak. Her şey güzel olsun, gönlünüze göre olsun.

Saygı dolu sevgiyle kalın diyorum...

Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Araştırmacı Yazar Mustafa Orhan ACU
Tüm Makaleler

  • 26.03.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1611 kez okundu

Google Ads