Zerdüşt
Zerdüştlük inancına göre Tanrı kadın ve erkeği bir arada ve birbirine arkadaş olarak yaratmıştır. Bu inançta kadın ve erkek eşit olarak kabul edilmektedir. Zerdüşt inancının gelişip yayıldığı bölgelerde çok eşliliğin azaldığı ve tek eşliliğin arttığı görülmüştür. Zerdüştilikte, doğru yaşama, ahlâkî emirlere uyma esastır.
Uzun zamandır üzerinde çalışıp araştırma yaptığım Zerdüştlük ile ilgili bu yazımı bu hafta sonu sizlerle paylaşmak istedim. Bu sadece bir araştırma yazısıdır. Kaleme alırken herhangi bir ifade yanlışında bulundu isem, başta bu dine inananlardan özür dilerim. Bir özürüm de, bu konulara bir ömür harcayan değerli akademisyenlerimize, bilim insanlarımızadır. Ben sade bir yazar olarak kamuoyunu bilgilendirmek adına bu satırları yazıyorum, konunun derinliğini bu konunun kalem erbabına bırakıyorum.
Zerdüştlük, günümüzden 3.500 yıl önce Zerdüşt tarafından İran'da kurulan, yaklaşık M.Ö. 6. yüzyıldan M.S. 7. yüzyıla kadar Pers, Med ve Sasani İmparatorluğu’nunda dini inancı olan, Dünya’nın en eski tek tanrıcı vahiy dinidir. Bu dine inananlar Zerdüştçü veya Zerdüştî olarak adlandırılıyor. Bu dine inananlar, bedenen öldükten sonra dirilip Ahûra Mazda'nın huzuruna çıkacaklarına ve orada sorgulanacaklarına inanırlar. Zamanla Zerdüştlüğün Zurvanizm gibi alt dalları da ortaya çıkmıştır.
Zurvanizm inancı: Zurvan olarak bilinen zaman ve kader tanrısını Baş Tanrı konumuna yükseltmiştir. Zerdüştlüğün kutsal metni Avesta'dır ve ilk olarak Avestaca dilinde yazılmıştır. Ahûra Mazda'nın Avestaca kelime anlamının "bilge efendi" olduğu düşünülmektedir. 9. yüzyıl itibarıyla Zerdüşt bilginleri, dînî metinleri dönemin dili olan Pehlevice olarak yazmaya başlamıştır. Günümüzde bu dinin doğduğu ülke olan İran'da, yalnızca yaklaşık 30.000 Zerdüştî bulunurken, en fazla Zerdüştinin yaşadığı ülke Hindistan'dır. İran'ın İslâm ordularınca fethedilmesinden sonra ülkeyi terk ederek Hindistan'a yerleşen bu topluluğa coğrafî kökenlerine ithafen Parsî denir. Anlam olarak “Altın ışığın adamı" anlamına gelir. Halk dilinde ise Zerdüşt, yaşayan yıldız olarak nitelendirilir.
Türkçede yaygın ve Zerdüştlük biçiminde yerleşmiş olan terime Zerdüştçülük veya Zerdüştilik şeklinde rastlamak mümkündür. Zerdüştlük kullanımında bu dine bağlı olan insanlar Zerdüşti yahut Zerdüştçü olarak adlandırılmak durumundadır, zira Zerdüşt dinin kurucusunun adıdır. Zerdüştlük, Budizm gibi felsefi yönü de ön plana çıkan inançlar arasında yer alır. Zerdüştlüğün temelinde iyilik ve kötülüğün savaşı yatar. Zerdüşt, yeryüzündeki kavganın tanrının ruhu Spenta Mainyu ile şeytanın ruhu arasında olduğuna inanırdı ve her inananın iyilik için savaşması gerekirdi. Zerdüştlükteki şeytan inancı ile İbrahimi dinlerdeki melek anlayışı arasında benzerlikler vardır. Zerdüştlük inancında Tanrı kabul edilen Ahura Mazda “Aklın Efendisi” ile sembolize edilir, Ehriman ise kötülüğün güçlerini temsil eder ve iyilik kötülük mücadelesi bu noktada başlar.
Geleneksel olarak Zerdüştiler yeryüzünün insan kalıntılarıyla bozulmaması gerektiğine inanırlar. Bu yüzden ölülerin cesetlerini defnetmek yerine üstü açık kulelerin çatılarında akbabalara ve doğal etkenlere karşı korumasız bir şekilde bırakırlar. Bu inancın tanrısı Ahura Mazda'dır. Zerdüşt Espantaman, bu dinin peygamberidir. Doğal elementleri kutsal sayarlar ve bu elementler (su, toprak, hava, ateş) kirletilmekten korunur. Bununla ilişkili olarak ateşe, aydınlığa veya Güneş'e bakılarak ibadet edilir. Bu inanç Zerdüşt Espenteman tarafından getirilmiştir.
Zerdüştlüğün peygamberin yaşadığı dönemde yaygın olmadığı bilinmektedir. Batı İran'da Zerdüştlüğün vaizleri, üyeleri sadece Medyalıların değil Persler arasında da bilinen magi rahip aşiretiyle karşılaştılar. Araştırmacılar, bu yeni fikirlerin magilerden gelen itirazlarla karşılaştığına inanıyorlar. Zerdüştlük, bu tarihten sonra da İslamiyet'in İran'da yayılmasına kadar genişlemeye devam etmiştir. Zerdüştiler MS 600 civarında Müslümanların Pers topraklarını ele geçirmesinden sonra İslamiyet’e geçmiş ve geriye az sayıda Zerdüşti kalmıştır. Zerdüşt dininin yaratıcısı olan üç peygamberden bahsedilir; I. Zerdüşt yaklaşık olarak MÖ 3000 yıllarında yaşayan Mahabat, II. Zerdüşt yaklaşık olarak MÖ 2040 yıllarında yaşayan Haşeng (bunun İbrahim olduğu da söylenir), III. Zerdüşt ise MÖ 660 yıllarında yaşayan Zerdüşt'ün kendisidir. III. Zerdüşt bilge, ileri bir düşünce adamı ve filozof olarak tanımlanır. Zerdüştlük esas olarak III. Zerdüşt tarafından sistemleştirilerek yaygınlaştırılmıştır. Zerdüşt'ün kurduğu dinin adına Mazdaizm denilir. Zerdüşt Mazdaizm'le tek tanrıcılığa yönelirken, çok tanrılığı aşar ve tanrıyı egemenlerden alarak, insanlığın özlemleriyle birleştiren bir güce dönüştürür. Zerdüşt tanrının kötülükleri affetmeyeceğine inanır ve kötülüklere karşı savaşımını bir tanrı emri olarak öne sürer.
Zerdüşt'ün filozof yönünü doğa, toplum ve insan gerçeğine ilişkin perspektiflerinde görmek mümkündür. Antik çağ Yunan filozoflarında, Zerdüşt inanışının geliştirdiği kavramların etkilerine rastlanır; MÖ 538 yılında doğan Theopampos, iyi-kötü mücadelesini tabiatın kendi içindeki kanunu olarak algılar.
Heraklitos doğadaki her şeyin sürekli değişim içinde olduğunu öne sürer ve hareket kuramında Zerdüşt'ün karşıtlar mücadelesi fikrinden etkilenir. Bundan yola çıkarak, Zerdüşt'ün gök, ışık, Güneş ve diğer göksel varlıkların çözümlemesini yorumlayarak fiziksel evrenin öz devinimlerini formüle eder. Zerdüşt'ün felsefi inancı dünyanın beş temel unsurdan oluştuğunu belirtir. Bunlar toprak, su, ateş, hava ve bitkidir. Zerdüşt inancının yaşandığı Mezopotamya bölgesinin hayat tarzı, coğrafi konumu ve yaşam koşulları bu tespitlerin kaynağını oluşturur.
Faravahar ya da Ferohar, Zerdüştlüğün bilinen sembolüdür. Fravaşi adlı koruyucu meleği temsil eder. Zerdüştilikte, dünyanın dört evreden oluştuğuna inanılır. Birinci dönemde iyilik ve kötülük ortaya çıkar. İkinci evrede Dünya karanlığa, felakete ve kötülüklere gömülür. Üçüncü evrede iyilik ve kötülük mücadelesinde iyilik kazanır, Zerdüşt halklara doğruyu, adaleti göstererek karanlığı ve aydınlığı birbirinden ayrıştırır. Dördüncü evrede ise her tür kötülük ve karanlık kaybolacak, dünyaya barış ve kardeşlik hâkim olacaktır. Zerdüşt burada dünyayı aşamalara ayırırken, ilk dönem insanın yaradılış dönemini konu alır. İkinci dönemde, tufanla insanoğlunun uğradığı felaket vurgulanır. Üçüncü dönemde, Zerdüştlük ve sonrasında gelişen uygarlığa vurgu yapılır. Dördüncü aşama da ise insanoğlunun geleceğe dair taşıdığı umuda, özgürlük düşlerine çağrışım yaparak, geleceği tasavvur eder.
Zerdüştlük felsefesinde su, hava, toprak, ateş kutsal sayılır ve ateşe, aydınlığa veya Güneş'e bakılarak ibadet edilir. Işığın ve aydınlıkların, Tanrı Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanılır. Bununla ilişkili olarak ateş, iyi ve kötüyü birbirinden ayıran Tanrısal bir güce sahiptir. Bu inanca göre, ateş bütün varlıklarda bulunur ve canlı ve cansızlarda farklı biçimlerde var olur. İnsanda, hayvanda, bitkilerde, gökte ve yerde bu ateşi değişik zaman ve durumlarda görmek mümkündür. En kutsal olan ateş ise, Tanrı Ahura Mazda ile insan arasındaki ateştir. Zerdüşt, Gatalar denen dörtlükler yazmıştır. Bu dörtlükler Avesta denen kutsal kitapta toplanmıştır. Bu yazılar Zerdüşt 'ün neye inandığını anlatan tek belgedir. Zerdüştlüğün kutsal metinlerinin derlendiği Avesta genellikle iki bölüme ayrılır. Birinci bölüm Vendidad, Visperad ve Yasna'yı içerir. Vendidad, çeşitli dînî yasalar ve efsanevi hikâyelerden oluşur. Visperad, kurban edilirken okunan duaları içerir. Yasna ise benzer dualar ve Avesta'da kullanılan genel dilden farklı bir lehçeyle yazılı beş gata içerir. Avesta'nın ikinci bölümüne Khorda Avesta (Küçük Avesta) adı verilir ve tüm inananlar tarafından farklı elementlerin var olduğu belirli günlerde okunabilen kısa dualar içerir.
Zerdüştlük inancına göre Tanrı kadın ve erkeği bir arada ve birbirine arkadaş olarak yaratmıştır. Bu inançta kadın ve erkek eşit olarak kabul edilmektedir. Zerdüşt inancının gelişip yayıldığı bölgelerde çok eşliliğin azaldığı ve tek eşliliğin arttığı görülmüştür. Zerdüştilikte, doğru yaşama, ahlâkî emirlere uyma esastır. Ahlâki emirler; iyi düşünce, iyi söz, iyi iş diye özetlenir. Fakirlere cömert davranma, yabancılara misafirperverlik, bütün lekelerden uzak kalma, toprağı sürme, sığırlara bakma, sıkıcı şeyleri imha da faziletli işlerden sayılır. Bazı cinsi konular ve ölü bedenine temas, kirlenmeye yol açar, özel ayinler gerektirir. Yine Zerdüşt inancı her alanda tarım ve hayvancılıkla uğraşılıp bol üretimin sağlanmasını tavsiye etmektedir. Temiz hayvanlardan sayılan köpek ve kedinin öldürülmesini büyük günah saymaktadır. Döllenmeyi ve çiftleşmeyi önleme kesin olarak yasaklanmıştır. Bu inançta şarabın ibadetle ilgili olarak dînî düşüncelerin geliştirilip derinleştirilmesi ve ruh gözünün açılması amacıyla içilmekte olduğu vurgulanır. Avesta'nın Gatha bölümünde belirtildiğine göre dînî inanç alanında şarkı ve şiirlerin önemli bir yeri olduğu görülür. Zerdüşt 'ün Cennet 'i şarkılı bir yer olarak değerlendirdiği dikkate alınırsa bunun önemi daha iyi kavranır.
Zerdüştiler ateşe tapmazlar, ancak ateşi yüceltirler onu kıble kabul ederek ateş önünde dua ederler. Ancak Zerdüştlükte asıl kıble Güneş 'tir. Zerdüştiler dünyada bulunan elementlerin saf olduğuna ve ateşin tanrının ışığı veya irfanı olduğuna inanırlar. Ateş Ateşgede denilen tapınaklarda yakılır ve ateşe üflemek öldürülmeyi gerektirecek kadar büyük bir günahtır. Dini törenlere ya da ayinlere çok fazla önem vermeden, "iyi sözler, iyi düşünceler ve iyi hareketler" ilkelerine odaklanırlar. Zerdüştler günde birkaç sefer dua ederler. Zerdüştlerin dinî törenlerinde ateşin önünde ayinler yapmalarının sebebi, ateşin karanlığı önlemesidir, zira Zerdüşt inancına göre, kötülük karanlıkla özdeşleşmiştir. Sabiilik, Zerdüştlük ve Yahudilik karışımı bir din olarak kabul edilmektedir. İslam dinine derin etkileri bulunan Hanifeliğin de bir çeşit sabiilik olduğu ileri sürülmüştür. Yahudilerin Babil sürgününde Zerdüşt inançlarından etkilendikleri ve bâzı inançların Yahudi, Hristiyan ve İslâm kültürlerine Zerdüştlükten geçtiği düşünülmektedir. Zerdüşt'ün anası on beş yaşında bir bakire iken, bir ışık huzmesinin ziyaretine uğrayarak hâmile kalmıştır. Ayrıca ilk kez müritleri ile su üzerinde yürüyen, miraca çıkan, tanrı ile yüz yüze görüşen, ölmeden cennet ve cehennem gören Zerdüştün kendisidir. Zerdüştlük inancına göre Cehennem üzerinde kurulu olan Sinvat (Çinvat) köprüsünden geçilerek Cennet'e ulaşılır. Ancak cehennemde üç gün kalınarak günahlardan temizlenilmesi gerekecektir. İbrahimî dinlerdeki "6 günde" yaratılış ve mehdi-mesih inançlarının ilk izlerine Zerdüştlükte rastlanabilir.
Kurtarıcı beklentisi birçok dini inançta temel karakterdir. Zerdüştlükte ise beklenen kurtarıcı birçok özellikleri ise İsa Mesih ile benzer özellikler taşır; "Ölülerin dirilişi ve ve son yargılama ile bitecek 4. devrede temiz bir bakireden Zerdüşt doğar ve O'nun tebliğinin tesiri 10 asır sürer. Daha sonra zamanla dünyanın umumi ahlaki durumu kötüleşecektir. Zerdüşt'ten sonra 2. bin yılda Zerdüşt neslinden bir peygamber gelecek ve bu durum 3. bin yılda da devam edecektir."
Voltaire, 18. yüzyıl ortalarında yazdığı bir eserde Zerdüşt bir kahramana yer vermiştir.
Goethe, Doğu-Batı Divanı'nın bir bölümünü Zerdüştlüğe ayırmıştır.
Thomas Moore, Lalla-Rookh'da Zerdüşlerin yazgısına ağıt yazmıştır.
Wolfgang Amadeus Mozart'ın Sihirli Flüt'ünde Zerdüştlükten esinlendiği düşünülmektedir.
Freddie Mercury, Zerdüşt geleneğe sahip olması ile gurur duymaktaydı.
Friedrich Nietzsche, felsefi konuları ele aldığı kitabına "Böyle Buyurdu Zerdüşt" adını vermişti.
Richard Strauss, Nietzsche'nin eseri ile aynı adı verdiği bir beste hazırlamıştır.
Mazda adlı otomobil üreticisinin adı Zerdüştlükte tapınılan Ahura Mazda dan gelmektedir.
George R. R. Martin'in Buz ve Ateşin Şarkısı serisindeki yarı tanrı Azor Ahai, Zerdüşt temalardan esinlenilerek kurgulanmıştır. Yıldız Savaşları serisindeki aydınlık ve karanlığın kozmik çatışması temasının Zerdüştlükten esinlenildiği düşünülmektedir. Üzerinde yaklaşık üç ay kadar çalışarak elde ettiğim bilgilerden bazı alıntılar yaparak kendi yorumumla bu araştırma yazımı hazırladım ve sizlerle paylaştım. En önemli bulduğum bulgu ise semavi bütün dinlerdeki ritüellerin birbirine çok benzemesidir! Diğer bir konu da, bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olanların bu gibi konularda ahkam kesmelerinin ne kadar yanlış bir yolda olduğu gerçeğidir. Bazı insanların kendi inancını yüceltirken, başka insanların inançlarına yarım yamalak bilgilerle hüküm vermesi ve küçümsemesidir. Bu yazımda ben yorum yapmadım, sizler de mümkünse yorum yapmayın. Sadece neyi ne kar bildiğinizi test edin ve önce bu konularda kendinizi sorgulayın derim.
Saygı dolu sevgiyle kalın