İlkel Kabileler Bugün Nasıl Yaşıyorlarsa, Öyle Yaşamaya Devam Etsinler mi?
Düşünebiliyor musunuz, mızraklarla maymun avlayarak yaşamınızı zar zor sürdürüyorsunuz ve bir gün elinde fotoğraf makinası ile bir gazeteci çıkıp geliyor, üstelik bambaşka bir giyim içerisinde. Elinde bir sürü anlam veremediğiniz alet ekipman var.
Şu anda dünyada yaşamını sürdüren ilkel kabileler kalmış mıdır acaba?
İnternete baktığınızda halen daha dünyanın çeşitli bölgelerinde izole halde yaşayan kabileler olduğundan bahsediliyor.
Ancak sanırım bu ilkel kabileler modern dünyanın nimetlerini gördüklerinde olan bitene önce şaşırsalar da sanırım bir süre sonra kimi alışkanlıkları hemen kapma eğiliminde olmalılar. Sonuçta modern dünya derken biraz da insanlığın yaşamı kolaylaştırma çabasından bahsediyoruz.
Sonuçta yazılanlara bakacak olursak bugün artık aralarında tişört giymeye alışanlar, şapka kullananlar, hatta cep telefonu bile kullananlarına rastlanıyormuş.
Eğer bu ilkel kabileler ile bir iletişime geçilmemiş olsa, belki de çoğu sürdürdükleri ilkel yaşama devam edecek.
Ama özellikle bu konularda modern dünyaya haber geçme hevesinde olan gazeteciler başta olmak kaydıyla, ya da inançlarını yayma derdinde olan misyonerler de bu gibi insanlara dahil diyebiliriz, birçok ilkel kabile artık modern dünya ile tanışmış durumda ve kabile kültürleri yok olma riski ile karşı karşıya.
Bu konularda araştırma içinde olan ve kendisine dünya kültürlerini koruma görevi edinmiş olan “Survival International” adındaki bir sivil toplum kuruluşu daha dünyada hiçbir kimse ile iletişime geçmemiş 100 üzerinde ilkel kabilenin varlığından bahsediyor.
Bu ilkel insanların bugün dahi dünyanın çeşitli yörelerinde izole şekilde yaşamakta olduğu tahmin ediliyormuş.
Bu yöreler ise Brezilya’da Amazon ormanları başta olmak üzere, Peru, Uruguay, Avustralya ve Papua Yeni Gine adaları, Hindistan yakınlarındaki kimi adalar, belki Afrika’nın derinlerinde henüz bakirliğini koruyan kimi bölgeler olarak sayılıyor.
Tabii havadan çekilen resimler ile kimi kabilelerin yaşam tarzlarına çok önemli bir müdahale yapılmadan gözlemlenenler varmış.
Bu şekilde kimi kabilelerin yaşamları bir şekilde modern dünyaya tanıtılmaya çalışılsa da, daha yakından iletişime geçilmiş olan kabileler de olduğu için bu iletişime geçilmiş olan kabileler ise hemen yaşam tarzlarını değiştiriyorlarmış ve kültürel erozyona mahsur kalıyorlarmış.
***
Düşünebiliyor musunuz, mızraklarla maymun avlayarak yaşamınızı zar zor sürdürüyorsunuz ve bir gün elinde fotoğraf makinası ile bir gazeteci çıkıp geliyor, üstelik bambaşka bir giyim içerisinde. Elinde bir sürü anlam veremediğiniz alet ekipman var.
Belki de hiç görmediğiniz silahlarla gelmiş yanınıza ve siz ne yapsanız tek başına bile sizden üstün bir kişi olduğu anlaşılıyor.
Nasıl bir kültür şokuna girersiniz farkında mısınız?
Zaten havada gördüğünüz demir kuş sizi oldukça ürkütmüştü, şimdi ise bu beyaz insan gelmiş ve sizi inceliyor!
Diyelim ki bir şekilde sizinle iletişime de girebildi.
Siz olsanız ne yapardınız?
Sonuçta siz bu duruma karşı mı koyardınız?
Yoksa size tanıttığı yenilikleri hemen kabul mü ederdiniz?
Kabilenin kadınları için o yabancı bir ilgi odağı olacaktır.
Bu bile o yabancıya karşı koymanız için yeterli bir sebep bence.
***
Evet, iletişim içerisinde bulunulan kimi kabileler modern dünya ziyaretçilerine karşı koyuyorlarmış. İstemiyorlarmış her ne kadar modern teknoloji ürünleri hediye de etseler.
Bu psikolojik travmanın yeterince zor bir durum olduğu yetmiyormuş gibi üstelik bir de Amerika gibi vatandaşlarına bir şey olmasına aşırı tepki veren bir ülke olduğunda söz konusu, bu ilkel kabilelerin olaydan yaşadığı şok da umurlarında olmayabiliyor.
ABD’li misyonerin ölümü bugüne kadar temas kurulmamış ilkel kabileyi tehlikeye soktu diye bir haber okumuştum bir zamanlar.
Muhtemelen vatandaşını öldüren bu kabileyi aşırı güç kullanımı ile yerle bir etmişlerdi Amerikalılar.
***
Doğrusu nedir?
Bu kabileleri bırakalım bugüne kadar nasıl yaşamışlarsa yaşasınlar mıdır doğru olan, yoksa bir şekilde modern dünya ile tanıştırıp ilkelliklerine biraz olsun son mu vermek daha doğrudur?
Bugüne kadar yapılan genel uygulana yaşam yörelerinde değerli yeraltı kaynakları varsa kültürel korumayı falan takan olmuyor.
Afrika’da elmas çıkan kimi yerleri modern dünya nasıl da sömürdü yıllarca. Belki de halen daha bu sömürü devam ediyordur.
Yani vahşi kapitalizm kültür koruması falan dinlemiyor.
Bir de sahip olunan inancın yayılmasını amaç edinmiş olanlar var tabii ki.
İlkel de olsa bu insanlar benim inandığım tanrıya inansınlar!
Niye?
Çünkü onun da benim gibi cennete gitmesini istiyorum.
Ama cennet derken benim cennetime gitsin, başka cennet olmaz!
Belki o zaten cennette yaşıyordur ve senin onu kendi inancına zorlaman onun cennetini cehenneme çeviriyordur, olamaz mı?
Niye böyle bir heves içine giriyorsun ve dünyanın kültür zenginliğinin bir parçası olan bir kültürü yok ediyorsun?
Sonuçta senin temasın ile bu kültür yok olacak, bunu bilmiyor musun?
Yoksa umurunda değil mi?
Bildiğim bildik mi diyorsun?
***
Ama onun da modern dünyanın nimetlerinden yararlanmasında ne zarar olabilir ki?
Ben ona yaşamını kolaylaştırması için fırsat yaratıyorum işte!
Bakın ben ne kadar kolay yaşıyorum, o da kolayca yaşasın benim gibi! Uğraşıp durmasın yaşayacağım diye!
***
İşte bu çelişki aklımı kurcalıyor nedense, hangisi daha doğru acaba? Bırakalım ilkel yaşamlarını sürdürsünler mi ilkel kabileler?
Yoksa müdahale mi edelim, böylece dünya çok daha iyi bir yer mi olur acaba?
Herkes benim kültürümde yaşamalıdır, başka türlüsünü kabul etmiyorum!
***
O kadar ilkel insanlar ki bu bahsettiklerim, belki de insanlığın o ilk günlerindeki gibi bir yıldırımdan bile korkuyorlar, tanrıların gazabı olarak görüyorlar bu doğa olayını.
Kendilerince tanrıları var belki.
Belki de mutlu mutlu yaşıyorlar işte kendi dünyalarında.
Kendilerince kurdukları düzen içinde yaşayıp gidiyorlar işte. Niye bozuyorsun ki!
***
Onları ve yaşam tarzlarını düşündükçe aklıma bir yandan da bizim yaşam mücadelemiz geliyor.
Biz ne kadar farklıyız acaba o insanlardan?
Bizim de kendimizce bir inancımız yok mu?
Bizim inancımızdan, yaşam tarzımızdan bizi döndürebilecek bir güç var mı?
Hayır sen yanlış şeye inanıyorsun! Seni kandırmışlar bunca yıl!
Böyle dese günün birinde gelen biri ne kadar inandırıcı olabilir sizce?
Bilgi seviyemize bağlı olarak ne kadar ikna etmeye çalışsalar da, hemen her önümüze gelenin dediğine inanıyor muyuz ki biz?
O ilkel kabiledeki niye inansın size?
Neyin iyi, neyin kötü olduğuna kendimizce biz karar vermiyor muyuz hepimiz?
Toplumumuzu daha modern bir yaşam seviyesine çıkaralım diye uğraşmıyor muyuz?
Ama bunu yaparken ne kadar doğruyu yapıyoruz?
Eğer toplum böyle yaşamak istiyorsa, toplumu değiştirme arzumuz ne kadar doğru bir amaç olabilir ki?
Belki de bırakmak lazım bu çabayı, bırakalım kim nasıl istiyorsa öyle yaşasın!
Kim neye inanıyorsa öyle inansın!
İnancımızı yaymaya niye uğraşıyoruz ki?
Ama hayır, ben senin de cennete gitmeni istiyorum. Hem de benim cennetime, başka cennete değil.
Zaten benim cennetim dışında başka cennet yok ki, sen yanlış yoldasın arkadaş.
Benim cennetime gitmen için ise şu şekilde yaşaman lazım!
***
İşte bu değil mi bunca insanlık yaşamında çıkan çatışmaların asıl sebebi? İnanç kavgaları! Kavganın da ötesinde, savaşlar!
Bizlerin bu dayatmaları, bir başkasının da bizim kurallarımıza göre yaşaması gerektiği düşüncemiz…
Bence tarih boyunca sorun hep bu olmuş!
***
İlkel kabileleri gördükçe işte bunlar geçiyor aklımdan.
Halen daha doğrusu nedir ben karar veremedim.
Henüz o kadar başındalar ki toplumsal yaşamın, eninde sonunda modern dünya ile iletişime geçecekler ve eninde sonunda bu ilkel kabileler de değişecekler.
Bu değişimi hızlandırmak mı daha doğru olur, yoksa bırakalım da kendilerince hayatın doğal akışı içinde mi değişsinler?
***
Aynı şey bizim toplumumuz için de geçerli olabilir mi?
Bırakalım doğal akışı içerisinde toplumumuz geleceği seviyeye ne zaman gelirse o zaman gelsin mi daha doğru bir bakış açısıdır?
Yoksa bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit ise memleketi kurtarır mı doğru bakış açısıdır?
Bir kişi olsak da toplumu değiştirmek için uğraşmalı mıyız?
Siz ne dersiniz?
***
Konumuz toplum değil tabii ki, ilkel kabilleler diyorduk.
Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bırakalım ilkel kabileler nasıl yaşıyorlarsa yaşamaya öyle devam mı etsinler?
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla