İstanbul ve Şehir İçindeki Kocaman Köprüleri
İstanbul'da en çok içimi daraltan yer Mecidiyeköy'deki köprüdür. Yapılan son değişiklikler ile köprü altı şu anda oldukça iyi düzenlenmiş olsa da o kocaman cüsseli köprü ayakları ve köprü altı trafik düzeni o karmaşasıyla gerçekten benim için kötü şehircilik düzeninin maalesef bir örneğidir.
Mecidiyeköy köprüsü yer altına alınabilir mi?
İstanbul'da en çok içimi daraltan yer Mecidiyeköy'deki köprüdür. Yapılan son değişiklikler ile köprü altı şu anda oldukça iyi düzenlenmiş olsa da o kocaman cüsseli köprü ayakları ve köprü altı trafik düzeni o karmaşasıyla gerçekten benim için kötü şehircilik düzeninin maalesef bir örneğidir.
Peki bu saatten sonra ne yapabiliriz ki diyorsunuz biliyorum.
Amerika'da Boston'da benzer bir durum köprü çıkışından itibaren yolun yeraltına alınması ile çözüme kavuşturulmuş.
Kabul edelim ki büyük bir yatırım, ancak şehrin son görünümü ve yapılan yeni şehir düzeni modern şehircilik açısından bence çok değerli.
Bizim böyle bir proje için finans ayırmamız hele de şu günün ekonomik şartlarında çok zor görünüyor.
Ancak böyle bir proje boya küpüne daldırılan fırça gibi hemen gerçekleştirilemez. Oldukça uzun hazırlık ve planlama gerektirir. Bu yapılacak hazırlıklar ve plan proje işleri öyle büyük maliyetli işler değildir.
Mesela önümüzdeki yirmi yıl içinde gerçekleştirilmek üzere bir plan yapılabilir.
Gereği var mıdır? Evet bence gereklidir. Hatta çok daha büyük bir proje gündeme alınabilir. Sadece Mecidiyeköy değil, köprü çıkışından yeraltına giren yol uygun bir yerden tekrar yer üstüne çıkacak şekilde daha uzun bir güzergâh için planlama yapılabilir.
Olabiliyorsa etaplar halinde şehir merkezindeki tüm bu köprü sistemleri yeraltına alınarak şehrin modern şehircilik koşullarına uygun hale getirilmesi mümkün olabilir.
Benimkisi sadece bir öneri tabii ki, hani İstanbul aşkı diyor ya birileri, ben İstanbullu olmasam da İstanbul'un dünya başkenti olduğunun farkında olan bir kişiyim.
Çocukluğumdan, gençlik yıllarımdan ve iş hayatımdan unutulmaz İstanbul anılarım vardır. İstanbul tüm Türkiye için bir tutkudur, taşı toprağı altındır.
Birçokları için bir rant şehridir İstanbul, belki de doğrudur, böyle bir megapol kimilerinin sürekli iştahını kabartmıştır. Ancak her köşesinde tarihin buram buram koktuğu bu şehri sevmemek mümkün değil.
Bunun yanında hem tarihimize olan saygımdan, hem de böyle bir güzel şehrin başka milletlere nasip olmamasından dolayı şehrin sevgiden öteye ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.
Yüzyıllardır yapılan yanlışlar ile bu şehre çok ihanet eden olmuş.
Ben ise kendi payıma bugüne kadar şehrin güzelleşmesi için yapabildiğim katkıları yaptım diyebilirim.
Genç bir mühendisken Kanyon Alışveriş Merkezi için yaptığım proje çalışmaları ve sonrasında Lütfü Kırdar Rumeli Salonu'nun bizzat inşaatı yapabildiklerimden örnekler. Daha çok şey yapmak isterdim ama hayat işte, bir şekilde farklı yönlere savuruyor.
Tabii sonrası daha çok Rusya'da geçtiği için İstanbul için çok bir şey yapamasam da, dediğim gibi gençliğimin İstanbul'da geçmiş olması bile şehir için güzel düşüncelerimin herkes gibi bir tutku seviyesinde olması açısından yeterli.
İşte bu düşüncelerle aklıma gelmişken sizlerle de bu fikrimi paylaşayım istedim. Ümit ederim ki şehir planlamacıları da benzer düşünceler içerisinde olsunlar ve bir gün şehir merkezindeki o koskoca köprülerden kurtulalım.
Tabii eğer böyle bir projeye bir gün karar verilirse, yapılacak çok şey olacaktır. Daha somut fikirlerimi o gün gelirse yine paylaşırım.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla