Eğitim ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi
Ekonomik kalkınma ile eğitim arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Ekonominin gereklerine uygun bir eğitim sistemi kalkınma açısından son derece önemlidir.
“Eğitimdir ki bir milleti ya özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”
Mustafa Kemal ATATÜRK
Ekonomik Kalkınma Nedir?
Kalkınma, genel anlamıyla bireylerin gönenç (refah) düzeylerini arttırmak amacı ile siyasi iktidarın belli ekonomik politikaları izleyerek, toplumun yapısını değiştirme girişimidir. Günümüzde ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri, ulusal gelir miktarı yanında; eğitim, toplumsal, kültürel ve politik durumları ile de ölçülmektedir.
Ekonomik kalkınma, bir önceki döneme göre belli bir dönemde sabit fiyatlarla ulusal gelirde meydana gelen artışın yanı sıra ekonomik, toplumsal, kültürel ve politik alandaki yapısal değişimleri de içeren bir süreci ifade etmektedir. Ekonomik kalkınma; ekonomik büyüme ile birlikte bir toplumda eğitim, sağlık ve beslenme hizmetlerinin yaygınlaştırılması ve iyileştirilmesi, var olan üretim faktörlerinin miktarının yanı sıra kalitesinin arttırılması, sektörel ve bölgesel bütünleşmenin sağlanması (sektörler arası ilişkilerin geliştirilmesi ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi), ekonomik kararlarda duygusallık yerine akılcılığın ön planda tutulması, toplumsal ve kültürel dokunun değişmesi anlamına gelmektedir.
Sosyo-ekonomik kalkınma ve büyüme sürecinde var olan kaynakların rasyonel kullanımı yoluyla en yüksek verimin elde edilmesi, teknolojik gelişme ve toplumsal gönencin sağlanması, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde başlıca amaçtır. Söz konusu amaçların gerçekleşmesi ve kalkınmada etkinliğin sağlanması toprak ve sermaye faktörünün yanı sıra, emek faktörü sahibi insana ve bu faktörün niteliğinin arttırılmasına bağlıdır. Sosyo-ekonomik kalkınmanın gerçekleştirilmesinde büyüme ve yapısal değişmeyi sağlayacak olan, insan sermayesine yönelik olarak yapılacak yatırımlar ve fiziksel sermayedir. Nitekim bir ülkenin kalkınması fiziksel sermaye yatırımlarına ve daha da önemlisi insan sermayesi yatırımlarına bağlıdır.
Eğitim Önemli Bir İnsan Sermayesi Yatırımıdır
İnsan sermayesi yatırımları ise eğitim, sağlık ve beslenmeye yapılan harcamalardan oluşmaktadır. Bu harcamalar içerisinde en önemli insan sermayesi yatırımı ise eğitimdir.
Ekonomik kalkınma ile eğitim arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Ekonominin gereklerine uygun bir eğitim sistemi kalkınma açısından son derece önemlidir. Bir ülkede kalkınma düzeyi, birey başına düşen gelir (BBDG) düzeyi ile ifade edilebileceği gibi nüfus artış hızı, doğum oranı, ölüm oranı, birey başına enerji tüketimi, ortalama yaşam süresi, okullaşma oranları gibi diğer ekonomik ve toplumsal göstergelerle de ortaya konulabilir. Bunlar içerisinde bir ülkede eğitim düzeyini veren okullaşma oranı, ulusal gelirden eğitime ayrılan pay, okur-yazar nüfusun ilk, orta ve yükseköğretim arasındaki dağılımı ve bu nüfusun istihdama katılım oranları, mesleki ve teknik eğitim düzeyi gibi diğer eğitim göstergeleri de gerek ulusal kalkınma düzeyinin gerekse uluslararası gelişmişlik farklılıklarının belirlenmesinde oldukça önemli bir yere sahiptir.
Japonya, ABD, Fransa, İngiltere, hatta son yıllar içerisinde ekonomi ve insan kaynakları alanında en büyük gelişmeleri sağlayan ülkelerden Güney Kore, Tayvan, Hong-Kong, Singapur ve diğer bazı ülkeler emeğin üretken kullanımını sağlamak amacıyla kalkınma sürecinin daha en başında insan faktörüne yapmış oldukları eğitim ve sağlık yatırımları ile bugünkü gelişmişlik düzeylerine ulaşmışlardır. Ayrıca teknolojik gelişmenin sağlanması da öncelikle insan faktörünün eğitimini gerektirmektedir. Bu açıdan kalkınma sorununun çözümlenmesi büyük ölçüde emek faktörünün üretim sürecinde daha etkin kullanımını sağlayan eğitime verilecek önem ve izlenecek eğitim politikalarına bağlı bulunmaktadır.
Eğitim ve Ekonomik Kalkınma İlişkisi Üzerine Önemli Araştırmalar
Kalkınma kaynaklarında Nurkse tarafından ileri sürülen kısır döngü kuramı az gelişmiş ülkelerde birey başına düşen gelirin niçin düşük olduğunu açıklamaktadır. Bu kurama göre ülkeler “fakir oldukları için fakirlerdir”. Söz konusu kurama göre kısır döngüyü oluşturan çeşitli nedenler sayılabilir. Az gelişmişliğin nedenini açıklamaya yönelik bu yaklaşımda; ekonominin arz ve talep yapısının dışında ülkedeki sağlık ve eğitim düzeyi, küçük ölçekli üretim tipi, işsizlik ve sanayi yapısı da bir kısır döngü oluşturabilmektedir.
Az gelişmişliğin nedenlerinden birisi, eğitim kısır döngüsünün varlığıdır. Buna göre yetersiz eğitim düzeyi, eğitimde düşük verimliliğe ve düşük verimlilik de ulusal gelir düzeyinin düşük olmasına yol açmaktadır. Ulusal gelir düzeyinin düşüklüğü ise birey başına düşen gelir düzeyinin düşük düzeyde kalmasına neden olarak ekonominin az gelişmişliğini göstermektedir. BBDG düzeyinin düşüklüğü de tekrar eğitim düzeyinin yükseltilememesine yol açmakta ve böylece bir kısır döngü oluşmaktadır. Bu durumda bir ülkenin eğitim düzeyi ne kadar düşükse BBDG’si de o kadar yetersiz olmaktadır.
Acaba ekonomik kalkınmanın bir sonucu olarak mı eğitimde bir gelişme sağlanmakta, yoksa eğitime yatırım yapılması sonucu belli bir kalkınma düzeyine mi ulaşılmaktadır? Bu soruya kesin bir yanıt verilememektedir. Gerek kalkınma gerekse eğitim neden-sonuç ilişkisi içerisinde birbirini olumlu yönde etkileyen ögelerdir. Bununla birlikte, BBDG’si düşük olan az gelişmiş ülkelerde eğitimin Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’dan aldığı pay düşük, BBDG’si yüksek gelişmiş ülkelerde ise eğitimin GSMH’den aldığı pay daha yüksektir. Ancak eğitimin kalkınma üzerindeki etkisinin kalkınmış olmanın eğitim üzerindeki etkisinden daha etkili sonuçlar ortaya koyduğu, günümüzün gelişmiş ekonomilerinin tarihsel ve kültürel gelişimlerine bakılarak görülebilir. Bugün dünyada önemli bir güce sahip olan Japonya bunun açık örneği olarak gösterilmektedir. Eğitim için Japonya’nın her dönemde büyük fonlar ayırmasının ülkenin gelişme sürecine katkısı büyük olmuştur. Almanya’nın gelişme sürecine bakıldığında bu ülkenin sanayisinin gelişmesinin en önemli nedeninin mesleki ve teknik eğitime verilen önem olduğu görülmektedir. Eğitim ve diğer insan sermayesi ögelerine yatırım yapmaları sonucu bugünkü gelişmiş ülkelerin BBDG’si ve eğitimin GSMH’den aldığı pay yüksek olmaktadır.
Eğitim ve sosyo-ekonomik kalkınma arasındaki ilişkiye bakıldığında; eğitim ögesi işgücünün niteliklerini yükselterek, örgütü daha etkili duruma getirerek ve toplumsal, kültürel ve kurumsal yapıyı geliştirerek ulusal geliri ve dolayısıyla kalkınma düzeyini yükseltmektedir. Eğitim ve ekonomik kalkınma arasındaki bu pozitif yönlü ilişkiyi ortaya koyan çeşitli araştırmalar bulunmaktadır.
Schultz, mikro ve makro yarar–maliyet analizi yöntemi ile ekonomik büyüme sürecinde insan sermayesi yatırımlarının rolünü araştırmıştır. Schultz, eğitimin çeşitli öğrenim düzeylerine ilişkin getiri oranlarını hesaplayarak, 18-64 yaşam yılları arasında ABD’de erkek çalışanların gelirlerinin eğitim düzeylerine göre değiştiğini ileri sürmüştür. 4 yıl veya daha uzun süre yüksek öğrenim görmüş 18-64 yaşlarındaki erkeklerin yaşam boyu geliri 1930 yılı verilerine göre, orta öğrenim görmüş olanların yaşam boyu gelirlerinden 39,000 dolar fazla olmuştur. Makro fayda-maliyet analizi yöntemine göre ise Schultz, 1929-1957 döneminde ABD’de kişi başına düşen gelirde meydana gelen artışın %70’ini çalışan kişi başına formal eğitimin artışı ile açıklamaktadır.
Denison’a göre ekonomik kalkınmayı belirleyen 31 değişkenin başında yer alan en önemli iki etmen genel eğitim ve teknolojik yeniliklerdir. Denison, kalkınma ile eğitim düzeyi arasındaki ilişkiyi araştırmıştır. Denison’a göre 1900’ların başında eğitimin büyümedeki payı %11, 1929-1957 döneminde bu oran %23 olmuş ve bu dönemden sonra da artmıştır. Ayrıca Denison ABD’de 1930-1960 yılları arasında ulusal gelirin %3 arttığını, bu artışın %68’inin eğitim düzeyinin artmasından ileri geldiği sonucuna ulaşmıştır. Denison’un bulgularına göre; işgücü niteliğindeki yükselme, makine ve teçhizat kalitesindeki artıştan daha etkilidir ve büyüme hızı ile teknolojik yenilik büyük ölçüde eğitime bağlıdır.
Harbison ve Myers tarafından, insan gücü kaynağının gelişmesini gösteren bir “karma indeks” hazırlanmıştır. Araştırmaya alınan 75 ülke kaynaklarındaki gelişme derecesine göre sıralanmasında bu indeks kullanılmıştır. Yapılan hesaplamada gelişme derecesinin artışı ile okullaşma arasındaki bağın arttığı bulunmuştur. Kısaca, eğitim ve ekonomik gelişme arasındaki ilişki, yüksek gelirli ülkelerde düşük gelirli ülkelerden daha güçlü olmaktadır. Ayrıca, birey başına düşen gelir ve eğitim düzeyleri açısından en yüksek ilişkinin orta ve yükseköğretimde olduğu saptanmıştır.
Eğitimi insan sermayesi olarak inceleyen deneysel çalışmaların ilgilendiği diğer bir konu eğitim maliyeti ile verimlilik arasındaki ilişkilerdir. Bu çalışmalara göre; verimliliğin sağlanmasında eğitimin büyük rolü vardır. ABD’de Hansen (1963), Becker (1964) ve Hanoch (1967), İngiltere’de Blaug (1967), Meksika ve diğer Latin Amerika ülkelerinde Carnoy (1967) tarafından yapılan çalışmalar bir yatırım olarak eğitimin getiri oranının büyük ölçüde fiziksel sermayeye yapılan yatırıma benzediğini göstermiştir. Tüm bu çalışmalarda, farklı eğitim düzeylerindeki bireylerin gelir farklılıklarından hareket ederek, eğitimin ekonomik değerini bulmaya yönelik sonuçlar elde etmeye çalışmışlardır. Eğitimin ekonomik değeri yalnız bireyler açısından değil, toplum açısından da açıklanmaya çalışılmış ve bir ülkede eğitim düzeyinin yükselmesiyle toplam üretimin de artacağı ileri sürülmüştür.
Ekonomik yapı ile ekonominin yapısına uygun eğitim düzeyi arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalara göre, BBDG düzeyi ile eğitim düzeyleri arasındaki sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Ortaöğretim ve ilköğretim ile gelir düzeyi arasında belirli bir ilişki saptanamamışken, yükseköğretim ile gelir düzeyi ilişkisinin oldukça güçlü olduğu sonucu elde edilmiştir. Ayrıca bir toplumda ekonomik yapıdaki değişimler eğitim yapısında da değişimler oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ekonomilerde yeni sanayilerin kurulması, yeni teknolojilere uyum vb. oluşumlar ekonominin gereklerine uygun olarak eğitilmiş, bilişsel ve devimsel (psikomotor) yetenekleri geliştirilmiş insanlara ihtiyacı gündeme getirmektedir.
Yapılan çalışmalardan görüldüğü üzere eğitim, ekonomik büyümeyi arttırıcı yönde ekonomik kalkınmanın sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Belli bir eğitim düzeyine ulaşılması kadar ekonomik talebe uygun, nitelikli eğitim arzının oluşturulması da kalkınmada etkinliğin sağlanması için önemlidir.
Sonuç
Ekonomik kalkınma sürecinin temelinde insan ögesi yer almaktadır. Ekonomik büyüme ve yapısal değişme ancak insana verilecek önem sayesinde gerçekleşir. Bu nedenle bir toplumda insana yapılacak yatırımların büyüklüğü ve niteliği, fiziksel sermaye yatırımları ile birlikte o toplumun gelişmişlik düzeyini belirleyen en önemli ögedir. İnsana yapılacak yatırımlar, insan faktörünün üretim sürecindeki yerini ve dolayısıyla ülkenin kalkınma düzeyini ve uluslararası alandaki konumunu belirlemektedir. İnsan yatırımlarından en önemlisi olan eğitim; kalkınma, teknolojik gelişme ve uluslararası rekabeti yakalayabilme açısından etkinliği kanıtlanan ve kabul edilen bir olgudur.
Eğitim yatırımları sürekli artan getiriye sahiptir. Eğitime yapılan yatırımlar arttıkça ulusal gelir de artmaktadır. Alt eğitim düzeyinden üst düzeye çıkıldıkça bireyler daha fazla gelir elde etmektedir.
Eğitim yatırımları diğer yatırımların verimliliğini arttırmaktadır. Çeşitli alanlarda yapılan eğitim ve araştırma harcamaları birçok yeniliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
"Türkiye'de Eğitimin Ekonomik Kalkınmaya Etkisi" konusu ayrı bir makalede incelenecektir.
Kaynakça
Adem, Mahmut. Türk Eğitiminin Ekonomik Politikası. Ankara, 1977.
Bos, H.C. “İktisadi Gelişmede Eğitimin Yeri ve Değeri”, Ekonomik ve Sosyal Etütler Konferans Heyeti, Ekonomik Gelişmeyi Hızlandıran Etken Olarak Eğitim. İstanbul, 1996.
Carnoy, Martin. “Eğitim ve Ekonomi İlişkisi.” A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. Çev. Nejla TURAL, Ankara: Cilt 22, Sayı 1, A.Ü. Basımevi, 1990.
Grant, James P. Dünya Çocuklarının Durumu 1991. Ankara: Tisamat Basım Sanayii, ISBN: 92-8060073-7, UNICEF Yay. 1991.
Hesapçıoğlu, Muhsin. “İnsan Sermayesi Modelinin İki Öncüsü T.W. Schultz ve E.F.Denison- Eğitimde Mikro ve Makro Fayda Maliyet Analizine Birer Örnek.” A.Ü. Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Dergisi. Ankara,1987.
Hoşgörür, Vural. “Ekonomik ve Sosyal Kalkınmada Eğitim”, http://efdergi.yyu.edu.tr, 2006.
Sadıklar, Tayyar. Zirvedeki Japonya. Ankara, 1991.
Savaş, Vural. Kalkınma Ekonomisi. İstanbul: 4. Baskı, Beta Basım Yayın No: 85, İktisat Dizisi:8, 1986.
Schultz, Theodore W. Investment in Human Capital. The Macmillan Company, The Free Press, Newyork, 1971.
Serin, Necdet. Eğitim Ekonomisi. Ankara: 2. Baskı, A.Ü.E.B.F. Yayın No:77, 1979.
Unay, Cafer. Eğitimin Ekonomik Kalkınma Üzerindeki Etkileri, İstanbul, 1982.