Yine Aynı Soru, Adayınız Kim?
TOGG desene şuna diyor biraz da kızarak, ama yüzüne de hafiften bir gülümseme gelerek. Reyis diyor iyi etti de yaptırdı bu arabaları ve başlıyor kendince anlatmaya. Anlatıyor da anlatıyor, reyis diyor, yollar yaptı diyor, köprüler yaptı diyor, hastaneler yaptı diyor. Diyor da diyor.
Kapısını açıyor bakıyor, biraz inceledikten sonra güzel diyor, direksiyonu var diye ekliyor. Geçiyor oturuyor koltuğa.
Sonra biraz yüzünü buruşturarak vites kolu yok mu bunun diye soruyor. Aslında gözünün önünde, ama nedense vites koluna benzetemedi galiba.
Gösteriyorum, ama otomatiktir diye uyarıyorum. Yine de ileri geri oynatıyor kolu.
Dönüp meraklı gözlerle soruyor yine, birinci vites hangisi diye.
Beyefendi bu otomatik vitesli otonom bir elektrikli araç diyorum.
Onu anladım diyor. Sonra da biraz daha içindeki aksamlara bakıp, kaputu nasıl açıyoruz diye soruyor.
Açıyorum.
Meraklı gözlerle inceliyor motoru. Sonra da bujileri göremiyorum diyor.
Beyefendi diyorum, söyledim ya, bu güçlendirilmiş elektrik motorlu bir araç, bunda buji olmaz diye biraz da artık sıkılmış bir ses tonuyla cevaplıyorum.
Onu anladım diyor, arabalarda elektrik sistemi olur zaten, o kadar da bilgisiz değilim diyor biraz da kızarak. Buji de elektrikle çalışmıyor mu, diye ekliyor. Ondan sordum diyor.
Beyefendi diyorum, buji sistemleri klasik motorlarda olur, bu motor elektrikle çalışıyor diye tekrar açıklıyorum.
Canım benim arabamın da aküsü var diyor. Benimkisinde de elektrik var diyor. Biraz daha bakınıyor. Sonra da distribütörü göremiyorum diyor.
Çıldırmamak elde değil, takmış aklına, bildiğimiz benzinli motor zannediyor bu motoru.
Sakinleşmek için bir nefes alıyorum ve bunda distribütör yok efendim diyorum.
İlginç diyor, nasıl yapmış gavurlar bu motoru distribütör olmadan acaba diye sorarak hayret içinde olduğunu gösterir bir bakış atıyor.
Tekrar standart özelliklerini sıralıyorum aracın. Otonom özelliğini söylediğimde aniden olmaz diyor, şoförsüz olmaz!
Nasıl gidecek ki araba şoför olmadan diye soruyor yine.
Anlatmaya çalışıyorum yine ümitsizce.
Bu aracın bir bilgisayarı var diyorum, altı çekirdekli diyorum, aracın çeşitli sensörlerinden bilgi geliyor, bilgisayarda bu bilgiler değerlendiriliyor ve ona göre altı çekirdekli bilgisayar aracı yönetiyor diyorum.
Siz de rahatça araç kendi kendine giderken koltukta oturuyorsunuz diyorum.
Altı çekirdek dediğin nedir diye soruyor. Hepsini anlamış, bir tek orasını anlamamış gibi bir bakışla.
Altı tane şoför gibi düşünün diyorum ve adamın aklını böylece iyice karıştırmış oluyorum. Keşke bu benzetmeyi yapmasaydım diye kendi kendime kızıyorum o anda.
Nasıl olacak o iş diye tekrar soruyor. Şoförsüz olur mu canım diye tekrar ısrar ediyor sorusuna. Hem diyor, biraz da çekinerek, altı şoför şu tek koltuğa nasıl oturacak diye korktuğum o saçma sapan soruyu soruyor.
Tekrar anlatmaya çalışıyorum, altı şoför değil beyefendi, altı çekirdek, bilgisayarındaki karar veren ana unsurlar diyorum.
Hafiften başını kaşıyor ve aracın arkasından dolanarak diğer yanına geçiyor. Pek ikna olmadığı görünüyor. Sonra da tekrar arka tarafına dönüyor aracın.
Bunun benzin kapağı nerede diye soruyor bu seferde meraklı gözlerle depo kapağını ararken.
Ne diyeceğimi bilemiyorum. Yanına gidip aracın arkasındaki şarj girişini gösteriyorum. Buradan şarj oluyor diyorum.
Aküsü sık mı bitiyor diye soruyor bu seferde.
Benimkisinin aküsü sağlamdır diyor, en son beş sene önce değiştirmiştim diyerek. Ben hiç şarj etmedim diye ekliyor. Niye aküsünü şarj etmek için böyle bir giriş yapmışlar ki, biterse değiştirince olmuyor mu diye saçma bir soru soruyor yine.
Sonra da cevap beklemeden tekrar eski soruya dönüyor, onu demiyorum diyerek, benzini nereden koyuyoruz diye soruyorum diyor.
Beyefendi diyorum, bu araç benzinli değil dedim ya size daha önce.
Hemen yapıştırıyor beklediğim soruyu, dizel mi yoksa bu araç diye.
Hayır beyefendi diyorum, söyledim ya size, bu araç elektrik motorlu otonom bir araç, yani şoförsüz hareket edebilen son model bir TOGG.
TOGG desene şuna diyor biraz da kızarak, ama yüzüne de hafiften bir gülümseme gelerek. Reyis diyor iyi etti de yaptırdı bu arabaları ve başlıyor kendince anlatmaya. Anlatıyor da anlatıyor, reyis diyor, yollar yaptı diyor, köprüler yaptı diyor, hastaneler yaptı diyor. Diyor da diyor.
Sonra da konuyu yine araca getiriyor.
İyi etti de, çok pahalı bunlar kardeşim diye hayıflanıyor. Alamayız ki diyerek derinden bir iç çekiyor.
Sonra tekrar soruyor, benzinini nereden koyuyoruz diyordun diye.
••••••• ° •••••••
İşte böyle geliyor bana altılı masanın adayı kim dediklerinde.
Sürekli adeta şoför kim olacak diye soruyorlar. Bütün konu aday kim olacak.
Bu sistemin bujisi nerede diyorlar, distribütörü nerede diyorlar. Benzini nereden koyacağız diyorlar.
Anlatmaya çalışıyorsun, bu sistem öyle çalışmıyor diye.
Ama en akıllısı bile nedense anlamıyor. Yine dönüyor, aday kim olacak diye soruyor.
Belki de anlıyor da anlamazlığa yatıyor. Bilemiyorum. Ama bana gerçekten anlamıyorlarmış gibi geliyor.
Bu bambaşka bir yönetim sistemi olacak diyorsun. Aynen bu farklı bir araç dediğimiz gibi yukarıdaki hikayemizde.
Takıntı yapmışlar adeta, ama cumhurbaşkanı yönetecek ülkeyi diyorlar, o yüzden cumhurbaşkanı adayınız kim diye tekrar tekrar soruyorlar.
Yol haritası diyorsun, ortak hükümet planı diyorsun, güçlendirilmiş parlamenter sistem diyorsun. Anlat istediğin kadar, umurlarında değil. Aday kim olacak? Tek soru bu.
Biraz anlayana anlatınca yine dönüyor, nasıl olacak o iş diye soruyor. Sonra da aday kim olacak, sen onu de hele diye tekrar adayı soruyor.
Ancak akşam izlediğim tartışma programlarında iktidar yanlısı yorumcuların bu sefer bir telaşe içinde olduklarını fark ettim. Bu sefer çok uzun sürünce altılı masa toplantısı, biraz heyecan yaptılar anlaşılan. Biri anayasal suç bu yapacakları bile dedi. Sanki kendi yanlarında anayasayı takan varmış gibi.
Toplantı bitince de, sonuç bildirgesinin neresine ne diyeceklerini bilemediler, döndüler yine anlamsız yorumlarla tenkit etmeye.
Anlayışla karşılıyorum tabii ki bu iktidar yanlısı yorumcuları.
Sonuçta hepsi bir takım köşe başlarını kapmışlar. Büyük ihtimal o ekranlara da talimatla gelmişler. Zaten başka türlü iktidar yanlısı yorumcu olarak ekranlara çıkma şansları var mı?
Zaten olası bir iktidar değişikliğinde hem pozisyonlarını kaybedecekler hem de belki de kazanç kapıları kapanacak. Bunu iyi biliyorlar. Bu durumun farkındalar.
Gerçi birçoğu böyle bir durumda hemen söylem değiştireceklerdir. Ama şimdilik yiğitliğe laf kondurmadan muhalefeti karalama kampanyasına katılıyorlar doğal olarak, dediğim gibi hepsi talimatla.
Ancak bu gibiler tepeden aşağıya hızla inerken çığ gibi büyüyen kar topu gibi iktidar değişikliğinin yaklaşmakta olduğunu gördükleri için, bir yandan da telaş içinde olduklarını ekranlarda fazlasıyla belli ediyorlar.
Altılı masa emin adımlarla ilerliyor bence. Biraz ağır ilerliyor, ama bu aşamada normal sanırım bu yavaşlık.
Dünkü toplantı uzun sürdü, demek ki karar verecek çok şey vardı. Zaten zaman da azaldı, belki de daha sık bir araya gelmeleri daha hayırlı olacaktır.
Binanın temeli de aslında inşaatın en zor yeridir. Hele bir de zemin problemi varsa, zemin kaygansa. Epey bir zaman harcarsınız temelleri yapana kadar. Zemin zayıf olduğunda, ya da kaygansa özel önlemler almanız gerekir. Bu özel önlemler de hem uzun zaman alır hem de epey masraflı olur. Yani bu aşamadaki sorunları anlıyorum diyebilirim.
Ama sağlam bir temel üzerine katlar çok daha çabuk yapılır. İnşallah yanıltmazlar bizleri altılı masa partileri, temelleri inşallah sağlam hazırlarlar da, ileride ülke yönetiminde sorun çıkmaz.
Bu arada başta yazdığım hikâye kısmında TOGG için yazdıklarımda gayet samimiydim. Gerçekten gurur duyduğum bir girişim. Elektrik altyapısını kurmak biraz zor ama gelecekte mecburen fosil yakıtlı araçlardan vaz geçilecek. O yüzden milli bir aracımız olması doğru bir karar.
Ama yanında daha önce de yazdığım gibi hidrojenle çalışan bir araç ve belki de sıkıştırılmış hava ile çalışan bir araç daha mutlaka düşünülmeli.
Araçların otonom olması ise başka bir konu.
Her üç tip için de otonom modeller şimdiden düşünülmeli.
Çünkü gelecek bir yandan da otonom ve şoförsüz araçlar üzerine olacak.
Madem trene bir ara istasyondan binmeye nihayet karar verdik, öyleyse yaptık mı en iyisini yapmalıyız.
Altılı masaya dönecek olursak bence altılı masa değerli bir oluşumdur.
İktidar yanlısı dostlara korkmanıza gerek yok diyerek bitireyim yazıyı. Yanlış bir şey yapmadıysanız çekineceğiniz bir şey de yok demektir. Bu ülke hepimize yeter.
Merak etmeyin, her şey siz isteseniz de, istemeseniz de yakında çok güzel olacak.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla