Site İçi Arama

ekonomi

Batı ile Azalan Dış Ticaretimizi Rus Pazarıyla İkame Edebiliriz

Şu günlerde karşı karşıya kaldığımız jeopolitik riskler ve küresel resesyon göstergeleri, dünya genelinde ekonomilerin küçülme eğiliminde olduğunu bizlere anlatıyor. Öte yandan üretici ve tüketici fiyatları küresel boyutta artış eğilimini sürdürmeye devam ediyor. Küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışlar negatif arzı beslerken, bu durumun yakın dönemde düzelmesini pek çok kişi gibi ben de beklemiyorum.

Ülkemizin Rusya Federasyonu ile ilişkilerinin köklü bir geçmişe dayanması; günümüzdeki ekonomi ve dış politika alanlarında iki ülkenin birlikte yürümesini kolaylaştırdığını düşünüyorum. Soğuk Savaş döneminde 1964 Johnson mektubu sonrasında Türkiye’nin çok yönlü ve çok taraflı bir dış politikaya yönelmesi; Türk-Rus dostluğunu hızla geliştiren ve iki ülke arasında özellikle ticaret ve yatırım alanlarında iş birliğini artıran bir rol oynamıştı. Bugün de Batı dünyasına karşı alternatif bir güzergâh olarak öne çıkan Rus jeo-ekonomisinin bize yeni fırsatlar sunmakta olduğunu düşünüyorum. Bu büyük gücün içinde bulunduğu özel şartları dikkate alarak, Türk ekonomisinin beklentileri ve büyüme hedefleri doğrultusunda aramızdaki ticari iş birliği potansiyelini maksimize edebileceğimize inanıyorum.

Şu günlerde karşı karşıya kaldığımız jeopolitik riskler ve küresel resesyon göstergeleri, dünya genelinde ekonomilerin küçülme eğiliminde olduğunu bizlere anlatıyor. Öte yandan üretici ve tüketici fiyatları küresel boyutta artış eğilimini sürdürmeye devam ediyor. Küresel enerji, gıda ve tarımsal emtia fiyatlarındaki artışlar negatif arzı beslerken, bu durumun yakın dönemde düzelmesini pek çok kişi gibi ben de beklemiyorum. 

Geleneksel olarak ihracatımızın yarısından fazlasını Avrupa ülkelerine gerçekleştiriyoruz. Batı dünyası en önemli ihracat kapımız. 2021 yılının son çeyreğinde hükümetimizin döviz fiyatlarındaki ayarlamalarıyla birlikte devre soktuğu ihracatı artırma odaklı politikası, ihracatımıza gözle görülür bir ivme kazandırmıştır. Böylece yanı başımızda devam etmekte olan Rusya-Ukrayna Savaşı’na rağmen, Türk ekonomisinin bu yılın ilk yarısında güçlü bir büyüme gerçekleştirebilmiştir. Bu durumu ekonomimizin sahip olduğu yüksek potansiyeli göstermesi yönüyle çok değerli buluyorum. 

Bununla birlikte yılın ikinci yarısında Batı dünyasının yaşamakta olduğu resesyon, Türk mallarına olan dış talebi düşürücü negatif bir faktör olarak karşımıza çıktı. Bu negatif tespite rağmen, halihazırdaki istihdam artışını ve devam eden ekonomik büyümeyi, ülke insanımızın refah ve zenginliği için çok önemli görüyorum. Şüphesiz 2022 yılına ait turizm gelirleri, beklentilerimizin üzerinde gerçekleşiyor, hepimizi umutlandırıyor. Ancak, genel olarak yılın ilk yarısında yakalanan ihracattaki artış trendini koruyamazsak, sadece turizm gelirlerinin cari denge için yeterli olamayacağını değerlendiriyorum. Finansal açıdan imalat sektörünün desteklenmesi gereğini hükümetimiz zamanında görmüş ve gereken adımları Liralaşma Stratejisi ile atmaya başlamıştır. Merkez Bankasının, finansman maliyetlerini düşürmek için politik faizinde 1,5 puanlık düşüşe gitmesini olumlu buluyorum. Önümüzdeki dönemde ekonomiyle ilgili tüm politika araçlarında güçlendirilmiş Türk lirasını teşvik eden bir mekanizmaya geçilmesi kararlılığını destekliyorum. Döviz rezervlerindeki artış eğiliminin devam edeceğine, bu stratejinin ülkemize makroekonomik ve finansal istikrarı getireceğine inanıyorum.

Ekonomi yönetiminin attığı bu olumlu adımları destekleyecek şekilde, resesyonla ekonomileri daralma eğilimine giren Batı dünyasına bir alternatif olarak Türkiye’nin Rusya pazarına ağırlık veren bir stratejiyi, en geç 2023 yılı ilk çeyreğinden itibaren hayata geçirmesi gerektiğini değerlendiriyorum. "Ortaklık-dostluk" temelinde ikili ilişkilerimizi geliştirmekte olduğumuz Rusya ile birçok alanda yeni projelere imza atıyoruz. Özellikle de enerji alanında Türk Akım doğalgaz boru hattı ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali projelerini çok önemli buluyorum. Yatırım alanında gerçekleşen bu güçlü iş birliğinin, madencilik, bilişim, yenilenebilir enerji, petrokimya, ilaç ve nükleer tıp benzeri alanlarla zenginleştirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Erdoğan ve Putin, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolara yükseltilmesi hedefini koymuştu ancak henüz bu hedefin çok gerisindeyiz. Rusya’dan ülkemize enerji ürünleri (doğalgaz, petrol ve kısmen kömür) sevkiyatı yapılıyor. Bu yıl enerji alanındaki ticaret hacminin geçen yıla göre iki katına çıkması Rusya lehine olumlu bir gelişmedir. Ancak bu durum aramızdaki ticaret dengesinin iyice bozulmasına neden olmuştur. Türkiye’nin Rusya ile ticaretinde karşı karşıya kaldığı bu asimetrik durumu aşmak için yeni iş birliği alanlarına yönelmesi, bu ticareti çeşitlendirmeye odaklanması gerektiğini düşünüyorum. Rusya'da 3 binden fazla Türk şirketi çeşitli alanlarda faaliyet gösteriyor, Rus ekonomisine yatırım yapıyorlar. Daha fazla sayıda şirketimizin Rus ekonomisine kendini entegre etmesine ihtiyaç bulunduğunu düşünüyorum. Böylece, Türk iş insanlarının Rus pazarına gemi, makine ve ulaşım ekipmanları, dayanıklı ev aletleri, mobilya, dondurucular, elektrik transformatörleri, inşaat malzemeleri, işlenmiş tarım ürünleri, hazır giyim, elektronik ve elektrikli aletler, bilişim, ilaç ve kozmetik ürünlerini rahatlıkla satabileceklerini değerlendiriyorum. Bu alanlarda ticaret yapmaya ağırlık verilmesini, Batı’daki daralmadan kaynaklı pazar kayıplarının Rusya ile ikame edilmesini öneriyorum.

Rusya'dan enerji ağırlıklı ithalatımız karşısında nispeten küçük kalan ihracat rakamlarımız bizi yanıltmamalıdır. Bu yıl ticaret hacminde %50’ye varan artışa iki ülkenin birlikte imza atmasını, aramızdaki ekonomik iş birliğinin derinleşmesi olarak okuyorum. 

Bu arada Rusya’dan ithal doğalgazın bir bölümünü Türkiye’nin ruble ile ödeyebilmesi kararını önemli buluyorum. Şimdi olmasa da 2023 yılı içerisinde milli paralarla ticaret yapmaya başlamamız halinde, iki ülke arasındaki ticaretin önünün daha da açılacağını ve önerdiğim potansiyel alanlarda kazanılacak ivme ile birlikte Rus-Türk ticaret hacminin 100 milyar hedefine kolaylıkla ulaşabileceğini değerlendiriyorum.

Araştırmacı Yazar, Ekonomist Nezaket Emine ATASOY
Araştırmacı Yazar, Ekonomist Nezaket Emine ATASOY
Tüm Makaleler

  • 07.12.2022
  • Süre : 4 dk
  • 1101 kez okundu

Google Ads