Niye Çikolata Dağıtmıyorsunuz?
Bizde lokum var, Turkish delight! Rusya'daki adıyla Rahat Lokum. Olsun, lokum da olsun tabii ki, ama çikolata başka bir tat. Eğer Türk kahvesi diye dünyaya ayrı bir kahve türü öğretebilmişsek, bence Türk çikolatası da öğretmeliyiz. Hem de farkındaysanız bizde kahve de yetişmiyor! Potansiyelimiz var, ama ruhumuz yok!
En çok sevdiğim çikolata sütlü olandır. Nedense tadı daha hoşuma gider diğerlerine nazaran.
Bir parça sütlü çikolata yesem hemen içime bir neşe dolar.
Kimi bitter sever. Bitter biraz acıdır, ama o da bir çikolata sonuçta. Ona da hayır demem hanım bundan alalım dediği zaman.
Bakın kahveyle ne güzel gider bitter çikolata.
Evde var mı acaba? Varsa hanıma söyleyeyim de bana bir kahve yapsın.
Bir de çikolata diye beyaz renkli, aslında süttozu ve şeker karışımı bir tür daha var markette. Biraz çikolata tadı katmışlar, hepsi o.
Arada beyaz çikolata da yiyorum gerçi, ama dedim ya, benim favorim sütlü çikolata.
Ülkemiz cennet gibi bir ülke, ama sanırım yeterince sıcak değil. O yüzden bizde maalesef çikolatanın hammaddesi olan kakao bitkisi yetişmiyor.
Güney sahillerde deneseler yetişmez mi acaba?
Dört metreden sekiz metreye kadar boyu olan ve ebegümecigiller familyasından çikolata yapımında kullanılan bir bitki türü diye geçiyor internette kakao bitkisi.
Doğal yetişme alanı Güney Amerika, Batı Afrika, Batı Hint adaları olmakla beraber, Tropiklerin genelinde yetiştirilmekteymiş.
Bir zamanlar bir tanıdığım birkaç tane kakao tanesi vermişti de oradan biliyorum, parmak başı gibi büyüklükte, kahverengi bir şeydi. Çikolata fabrikasında çalışıyordu.
Ama çikolataların içlerine ilave edilen fındık, Antep fıstığı ve badem açısından biz hiç fena bir coğrafya sayılmayız.
Nedense bu ürünlerin değerini yeterince bilmiyoruz sanki. Özellikle de fındık üreticisini Avrupalı tüccarların eline bırakıveriyoruz.
Eh, son zamanlarda biraz azalsa da süt üretimi açısından da fena sayılmayız.
Un var, şeker var, yağ var. Ne duruyorsun, helva yapsana, helva yapsana.
Şakası bir yana tamam, kakao yok bizde. Ancak İsviçre'de de yok. Ama İsviçre çikolata konusunda oldukça ünlü bir ülke olmayı başarmış. Biz niye yapamayalım ki?
Dünya sıralamasında aslında Belçika başı çekiyor.
İkinci sırada ise İspanya var.
Hatta İspanya dünyada çikolatayı ilk keşfeden ülkelerden biriymiş. Çikolata üretimi için de ilk makinayı İspanya yapmış.
İsviçre sıralamada üçüncü ülke. Yine de Rusya'da İsviçre markaları daha rahat bulunuyor.
Daha sonra Meksika, Fransa, İngiltere, Almanya, Amerika... diye uzuyor sıralama. Türkiye yok baktığım listede.
Ben olsam bu konuya önem verirdim. Gerçekten bence ülkemizin çikolata üretiminde başa oynamasını ben çok isterdim.
Ama bizde lokum var, Turkish delight! Rusya'daki adıyla Rahat Lokum.
Olsun, lokum da olsun tabii ki, ama çikolata başka bir tat.
Eğer Türk kahvesi diye dünyaya ayrı bir kahve türü öğretebilmişsek, bence Türk çikolatası da öğretmeliyiz. Hem de farkındaysanız bizde kahve de yetişmiyor!
Potansiyelimiz var, ama ruhumuz yok!
Nereden çıktı şimdi bu çikolata konusu diyorsunuz muhtemelen.
Pazar günü tarihi seçim olacak, sen çikolata diyorsun diye düşünenler vardır belki aranızda.
Haklısınız da ben yapabileceğimi yaptım.
Yurtdışında olduğum için paşa paşa gidip pazar günü oyumu verdim ben. Ülkeye ve millete hayırlı olsun bu arada.
Sandıkların açılışına kadar başında bekleme şansım da yok. Çünkü sandıklar çoktan Türkiye'ye doğru yola çıkmıştır.
Ancak gerçekten bu sefer bir şey ilginç geldi bana.
İnsanlar akın akın oy vermeye gelmişlerdi konsolosluğa.
Geçen turda ben ve bir kişi daha vardı sanırım salonda, yani o kadar yoğun değildi.
Resmen sinek avlıyordu sandık başındaki görevliler. Bu arada konsoloslukta dört tane sandık kurmuşlardı. Hepsi üç numaralı sandık, 3-1, 3-2, 3-3, 3-4 diye numaralandırmışlar.
Ama bu seferinde çoluk çocukla gelmişti herkes. Epey bir yoğunluk vardı.
Geçen sefer mühür "evet" mührüydü, bu sefer "tercih" diye mühür verdiler.
Oyumu attıktan sonra sordum masadaki görevliye, YSK bu sefer bu mühürleri gönderdi dedi.
Diyeceğim o ki, belki bu sefer yurtdışı oylarında katılım oranı sürpriz yapabilir. Haberiniz olsun!
Neyse, döneyim ben çikolata konusuna. Tatlı yiyelim tatlı konuşalım değil mi!
Bizim eve çok yakınlarda Moskova'nın tarihi çikolata markalarından birini üreten bir çikolata fabrikası var.
Hayır, yukarıda yazdığım tanıdık burada çalışmıyor, o başka bir çikolata fabrikasında çalışıyordu.
Moskova'da birkaç tane marka var, kaç tane fabrika var biliyorum.
Binalar çok eski olsa da bize yakın olan fabrika halen daha çalışır vaziyette.
Hem de şehrin göbeğinde diyebileceğimiz bir lokasyonda bulunuyor!
Kaynatma yapılırken ağır bir çikolata kokusu salar etrafa. Allah'tan evden hissedilmiyor. Ancak markete giderken, yakınlarından geçerken koku duyulur. Etrafındaki binalarda oturanlara acıyorum gerçekten her seferinde. Çok ağır bir kokusu var doğrusu. İlk anda hoş gibi geliyor, ama market yolunda ilerledikçe o koku gittikçe ağırlaşıyor.
İşte dün yine kaynatma yapıyorlardı muhtemelen, yine o ağır koku vardı market yolunda.
Ben teknolojik prosesini çok iyi bilmiyorum, hiç çikolata fabrikası yapmak nasip olmadı. Ama bira fabrikası benzeri olduğunu tahmin edebiliyorum. Yine değirmen, kaynatma, karıştırma, filtre benzeri tesisler vardır muhtemelen.
Rusya'da çikolataya çok önem verirler.
Birine ziyarete giderken mutlaka bir kutu çikolatayla giderler. Eskiden kalma bir alışkanlık. Eski Rus filmlerinde de hep çikolata alarak ziyarete gider mesela filmin karakteri birine giderken.
Ama Rus çikolataları çok da kaliteli olmuyor maalesef. Ben aralarından sadece bir tanesini seviyorum. Öyle pahalı da olmuyorlar gerçi. Çoğu bütçeye uygun fiyatta oluyor.
Bu arada bakın şimdi aklıma geldi, seçim demişken unutmadan sevgili Metin Akpınar'dan da söz edeyim biraz. Yine internette bir röportajı vardı dün.
Gerçekten çok derin analizler yapıyor toplum sosyolojimiz üzerine. Hem de o tatlı dili ile, nükteli hali ile yine ağzım açık dinledim o kısa röportajını.
Kafa TV'de, YouTube kanalında sevgili Candaş Tolga Işık ile belli aralarla röportajları oluyor.
Severek izliyorum her seferinde.
Ancak bu sefer videonun sonlarında Metin Akpınar'ın söylediği bir şey içime çok oturdu demeliyim.
"Bu seçimde bir bahar bekliyordum, galiba bana sonbahar düştü" diye söyledi son röportajında.
"Bir dahaki seçimlere artık aranızdan ayrılmış olurum" diye hüzünlü bir bitiş yaptı.
Allah uzun ömürler versin diyeyim. Bence aklına bile getirmesin böyle şeyleri. Biz onu çok seviyoruz. Duysun isterim bu dediğimi.
Evet, mayısın sonu bahar mı olacak, güz mü belli değil bir yandan, bekleyip hep birlikte pazar günü göreceğiz.
İnsanlar galiba kaderlerine razı olmuş durumdalar Türkiye'de. Yoksa bu kadar oy alamaz gibi geliyor bana iktidar.
Baksanıza, göz göre göre, kandırıldıklarını bile bile, yine gidip o sandıkta iktidara oy veriyorlar.
Ne gösterilen videoların düzmece olması etkiliyor, etkiliyor da, olması gereken gibi değil, yani beni biri düzmece video ile kandırmaya çalışsa, ne yapmaya çalışıyorsun sen derim. Bunlar ise alkışlıyorlar.
İnsanları ne yaşadıkları onca ekonomik sıkıntı etkiliyor, ne de sayın Kılıçdaroğlu'nun o sakin olumlu babacan hali.
Adeta kötü niyetli bir büyücünün tesiri altında kalmış zombiler gibiler. Kötü ruhlu büyücünün büyüsü altında ne yaptıklarını bilmez halde gibiler sanki. Nedense ülkenin bu iktidar yönetiminde nereye doğru savrulduğunu kimse göremiyor. Belki de umursamıyorlar.
Sevgili Metin Akpınar'ın dediği gibi galiba ya sabır demek zorunda kalacağız hep birlikte.
Umarım insanlar şu kısa sürede o büyüden sıyrılırlar da ülke birazcık olsun nefes almaya başlar. Yoksa bir dönem daha bu iktidar ile durum hiç iyi olmayacakmış gibi geliyor bana.
Neyse, çikolata ile başladık, çikolata ile bitirelim isterseniz. Düşün taşın nereye kadar.
Su yolunu bulur nasıl olsa, her millet layık olduğu şekilde yönetilir.
Çocuklar diyorum ben, hepsi sever çikolatayı. Keşke sayın Kılıçdaroğlu gittiği yerlerde çocuklara çikolata dağıtsa.
Öyle pahalı falan bir şey demiyorum, birer küçük çikolata işte, mümkünse sütlü hatta, ağızları tatlansa keşke o küçük yaramazların.
Ne bileyim, aklıma geldi işte. Ben seviyorum ya, şimdi kendi başıma yemiş olmayayım. Çünkü hanım hadi artık diyor, kahveyi yapmış anlaşılan.
Belki sayın Kılıçdaroğlu'nun kulağına gider de yapar dediğimi.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla