Site İçi Arama

ekonomi

Dijital Değişimi Neden Görmek, İyi Anlamak ve Yönetmek Zorundayız?

Küresel sistemde bilginin hızla gelişmesiyle birçok alanı doğrudan etkilemeye başlayan bilgi toplumu aşaması yaşanmaya başlanmıştır. Bu durum toplumsal dinamikler açısından 21. Yüzyılın ikinci çeyreği boyunca büyük bir değişimi beraberinde getirecektir. Bu değişimin sosyal- kültürel yöndeki etkilerinin hangi açıdan olumlu hangi açıdan olumsuz olacağı konusunda tartışmalar sürmektedir. Ancak bilgi toplumunun evrensel kurallarının yerleştiği ve Toplum 5.0’a doğru (Süper Akıllı Toplum) değişimin başladığı ve giderek hızlanacağı konusunda bir mutabakat vardır.

SU 4.0 konsepti ve yakın geleceğin dijital su veya akıllı su uygulamaları yaygınlaşıyor. Bu uygulamalar daha çok Akıllı Şehir konsepti içinde  gelişmiş ülkelerde uygulama alanı bulmaya başladı.  Bu durum su yönetiminde de önümüzdeki yıllarda dijital dünyaya doğru değişimin hızlanacağını ortaya koymaktadır. Ancak bu değişimin yönünün nereye doğru olacağı ve oluşacak değişimde insan haklarının ve toplumsal ve ekolojik faydanın ne kadar dikkate alınacağı, insanın hep merkezde olması gereken yerinin yeni dünyada nerede konumlandırılacağı belirsizliğini korumaktadır.

Bu soruların cevaplarının daha bilinir hale gelmesinin yolu, öncelikle bu değişimin farkında olunması, incelenmesi ve izlenmesidir. Buradan elde edilecek verilerin analizi bu değişimin ulusal, sosyal ve toplumsal çıkarlarımız açısından da ele alınmasını sağlayacaktır. Bu değerlendirme değişimin toplumsal yönetimi konusunda, bilgi ve fikir sahibi olarak, sentez yapabilmemize olanak tanıyacaktır.

Avcı Toplumundan Bilgi Toplumuna 

Çağlar boyunca toplumsal düşünce ve davranışların yanı sıra bunlara bağlı olarak sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel ve hukuksal yapılar da değişip dönüşmektedir (Öztemel E. (2020)). Teknoloji merkeze alınarak yapılan toplumsal tasniflerde, Avcı Toplumu’ndan, Toplum 5.0’a, bu etkileşim ve değişim, çok açık bir şekilde görülebilmektedir: Toplum 1.0 - Avcı Toplumu, Toplum 2.0 - Tarım (Tohum Güdümlü) Toplumu, Toplum 3.0- Sanayi (Makine Güdümlü) Toplumu, Toplum 4.0- Dijital (Veri Güdümlü) Toplum, Toplum 5.0 - Süper Zeki (Bilgi Güdümlü) Toplum olarak tanımlanmaktadır (Öztemel E. (2020).

 

Teknolojik değişim ve dönüşüm ile toplumsal değişim ve dönüşüm karşılıklı olarak birbirini etkilemektedir. Teknoloji üretenlerin, teknolojik değişim ve dönüşüme öncülü edenlerin değer sistemi, ahlâk sistemi, kültür ve medeniyet kodları ve dünya hâkimiyeti konusundaki stratejileri toplumsal değişimin eksenini ve yönünü belirlemektedir.

Sosyal Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM) tarafından 2020 yılında düzenlenen ve Prof. Dr. Ercan Öztemel’in konuştuğu konferansın “Dijital Dönüşümü İyi Anlamak ve Türkiye’nin Dijitalleşmesi” raporunda çok önemli konulara dikkat çekiliyor. Bunlardan bazılarını aşağıda paylaşıyorum:

Teknolojik Değişim ve Sosyal-Toplumsal Değerler 

Yazının başlığında da belirttiğimiz gibi değişimi görmek, iyi anlamak ve yönetmek zorundayız. Daha şimdiden akıllı denilen teknolojik gelişmişlikle çevrelenmiş durumdayız. Bilgi toplumu okyanusuna doğru hızla ilerliyoruz.  Teknoloji ile iç içe ve barışık bir şekilde yürümek durumundayız. Bu durumda birçok alanda olduğu gibi kültürel alanda da bir değişim yaşanacaktır. Ancak teknolojinin sosyal ve toplumsal değerlerimizi tümüyle kontrol altına alıp hakimiyetini yaşamın tüm alanlarına genişletmesine karşı da duyarlı olmak durumundayız. Burada teknolojik değişim ve dönüşümün bizler tarafından yönetilmesi gereği ortaya çıkıyor. Değişimle birlikte sürüklenmemek için değişime yön verebilecek kadar hazır, bilgili ve donanımlı olmak zorundayız. 

Değişim-dönüşümün çok yönlü etkisi olacak!

Teknolojik alanlarda meydana gelen değişim-dönüşümler, toplumları olumlu ve olumsuz olmak üzere birbirine zıt iki istikamette etkileyebilmektedir. Değişim-dönüşümün çok yönlü etkisi bir bütün olarak ele alınıp zararları en aza indirecek bir strateji ve politikanın belirlenmesi gerekmektedir. Bu yapılamazsa/yapılmazsa, teknolojiyi üretenlerin belirledikleri sosyo-kültürel dünyanın kodlanmış etkisiz mekanik bireylerine dönüşme riski ortaya çıkabilir. 

SEKAM Raporunda şu tespit dikkat çekiyor “Gelinen noktada, değişim zorunlu olarak var olacağına göre, onun etkilerini yönetecek mekanizmaları geliştirmek önemli olmaktadır. Bu yapılmazsa, kültürel asimilasyon kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktır. Toplumlar, kendi kendilerini sömürgeleştireceklerdir.” Rapora göre, Bilişim Teknolojileri ve bu teknolojilerin tetiklediği servisler, elektronik, telekomünikasyon, e-ticaret, elektronik ödeme, siber güvenlik, nesnelerin interneti, paylaşım ekonomisi ve dijital yetenekler (sayısal beceriler) dijital ekonominin bileşenleridir. Türkiye buna hazır olmalı hatta öncülük etmelidir.

“Türkiye, otonom robotlar, nesnelerin interneti, büyük veri analizi, bulut bilişim, arttırılmış gerçeklik, eklemeli imalât, üç boyutlu yazıcılar, siber güvenlik, yapay zekâ çalışmalarına ilişkin teknolojik alanlara hızlıca girmeli hatta seferberlik ilân etmelidir. İnsansız çalışan fabrikaların, otonom sistemlerin devreye girdiği bir teknolojik değişim ve dönüşüm döneminde, Türkiye bu konuda ağır davranmamalıdır.”

Raporun dikkat çektiği bir başka nokta da üzerinde çalışılmayan bir konuya, çalışan ülkelerin hâkim olacağı ve bunların kültürel ve ahlâk değerleriyle karşılaşmanın kaçınılmaz olacağıdır.

Prof. Dr. Ercan Öztemel, Raporda, “Açıkça söylenmese de 100 yıllık bir stratejinin hayata geçirilmek üzere insanlığa dayatılacağı, psikolojik ve ekonomik şiddet uygulanacağı göz önüne alınmalıdır.” demekte ve bu konuda yapılması gereken çalışmalara bir seferberlik ruhu içinde önem ve öncelik verilmesinin altını çizmektedir. 

Bilgi Toplumunda kültürel sistem ve katılımcı yaşam 

Küreselleşme ve bilgi toplumu sürecinde değişen değerler ve bilişim kültürü paradigması ile teknolojik gelişmelerin kültür üzerindeki etkileri çeşitli araştırmacılar tarafından çalışılmıştır. (Gözgü F., Mütioğlu H. 2012). Bilgi toplumu teorisyenlerinden Masuda endüstri toplumlarının merkeziyetçi özelliğine karşı bilgi toplumlarının çok merkezli olduğunu söyler. Bu çok merkezli özelliğin  sosyal yapıda geleneksel yapı ve değerlerin çözülmesi, bireysel haz ve yaşantının merkezileşmesi ,siyasal alanda ise ulus devletin dışarıdan kuşatılması gibi sonuçlar yaratacağından söz edilmektedir. (Gözgü F., Mütioğlu H. 2012).

Bilgi teknolojileri daha bugünden toplumsal yaşamın vazgeçilmez bir aracı olmuştur. 21.yüzyılın başından bu yana teknolojinin hızla tüm sosyal süreçleri kuşatıp belirleyici olduğu bir döneme girilmiştir. Bilgi toplumunda bilgi kurumsal bir kimliğe bürünmüş insanların makineler tarafından algı içeriklerinin dönüştürülmesi teknolojik yaşam bağımlılığını artmıştır. Dijital teknolojinin sunduğu büyük imkanlar ile küresel sermaye ulusal kültürleri sarsarak dağıtıp hegemonyasını arttırmaya başlamıştır. Dünyada birçok alanda batı toplumlarından yayılan tek tip bir yaşam biçimine doğru yol alınmıştır. Dayanışmadan çok rekabet, sosyalleşmeden çok aşırı bireycilik ve yalnızlık, normalden çok ölçüsüzlük kurumlara olan bağlılığı azaltmakta ve aynı zamanda toplumsal birliğin dağılması tehlikesini ortaya çıkartmaktadır. Bunun yerine yüksek değerler temelinde bir dünya kültürü yani bilişim kültürünün ortaya çıkacağı iddia edilmektedir. Küreselleşme her şeyin sınır ötesine olan akışını hızlandırarak tüm dünyada kültürel melezleşme kapısını açmıştır. Bilgi toplumunun dinamikleri de bu hazır ortam üzerinden etkilerini daha hızla yaygınlaştırma imkânı bulmuştur. Yani süreç bundan sonrası için bilişim kültürüne doğru daha hızla akacak gibi görünmektedir. 

Bazı uzmanlara göre ise; sanayi toplumu, bireyin özgürleşmesinden yola çıkmasına karşın, yapı ve kurumlaşması toplum düzeyinde (ulusal düzeyde) gerçekleşmiştir. Bu durum politik ve sosyal düzeyde katılımcılığı sınırlandırmıştır. Geleneksel toplumun asiller – serfler şeklindeki sınıflı yapısını, işçi – işveren şeklinde sürdürmüştür.

Bu nedenle bu araştırmacılar tarafından sanayi toplumunun kültürünün bir anlamda bir tepki kültürü olduğu, zıt kutuplarda oluşan kültür kalıplarının, çoğu kez mutlakçı ve zıtlaşmacı bir özellik taşıdığı ileri sürülmektedir. Buradan yola çıkılarak bilgi toplumunun uzlaşma, hoşgörü, çoğunluk ve katılımın daha kolay elde edilebilir olacağı bir kültürel ortamı getireceği ileri sürülmektedir. Ayrıca bilgi toplumunda toplum yapısının katılımcı ve çoğulcu olması, kültürde çeşitlenme, hoşgörüyü ve katılımı yaygınlaştıracağı düşünülmektedir.

Bilgi toplumu üzerine yapılan analizlerde; kültür ve sanatta, zaten şimdi de başlanmış olan “postmodern” dönemin gelişeceği, burada sanatın hayal gücünün yarattığı, yapay algılamalar dünyasında insanların hoş vakitler geçirmesine hizmet edeceği ifade edilmektedir. 

Ayrıca; “Yapay algılamalar dünyası, insanın boş zamanının  değerlendirmesinde önemli bir yere sahip olacaktır. Maddi değerlerden, bilgi ve insancıl değerlere olan yoğun yönelim, bilgi toplumunun değer ve davranış kalıplarını şekillendirecektir. Bilgi toplumunda, dini ve ahlaki değerlere de yeni boyutların gelmesi söz konusu olacaktır. Maddi değerler üzerine kurulan ahlak anlayışı ve normlardan maddi olmayan değerlere yönelim gündeme gelecektir. Gönüllü kuruluşlar ve örgütlerin geliştirdiği ortak değerler, toplumun değerler sistemini değiştirecektir. Değer yargılarında çeşitleme ve çoğulculaşma, grupsal değerler ön plana çıkacaktır. Sanayi toplumunun ulusal veya sınıfsal değerleri karşısında, bilgi toplumunda grupsal değerler ve inançlar yaygınlık kazanacaktır. Ulus veya sınıfla bütünleşen bireyden, sosyal grupla bütünleşen bireye yönelim ağırlık kazanacaktır.” denmektedir (Gözgü F., Mutioğlu H. 2012).

Bu açıklamalardan da görüldüğü gibi teknolojik değişim ve dönüşümün getireceklerine ihtiyatlı bakanlarla bu değişimden daha hoşgörülü ve katılımcı bir toplumsal yaşam bekleyen iyimserlerin birleştikleri en temel nokta ahlak anlayışı ve normlarda ve toplumun kültürel değerlerinde bir değişimin mutlak olarak gerçekleşeceğidir. Burada ortaya çıkan soru ise bu değişimin insanlığın bugüne kadarki kazanımlarını ve toplumsal sosyal birey olarak yaşama sınırlarını daraltıp daraltmayacağı veya post modern dünyadaki özgürlük taleplerinin   mutlak bir teknolojik denetimin hegemonyasına girip girmeyeceğidir. Bir diğer deyişle bugünden başlayan değişimin sosyo-kültürel olarak nereye çıkacağı konusundaki belirsizlik bu değişimin toplumsal denetimi ve yönetimini önemli kılmaktadır.   

Akıllı Şehirlerin Robotik Yaşamı 

Bu gelişmeleri dikkate alarak, Su Politikaları Derneği’nin  ilgi ve sorumluluk alanı içinde olan konulardaki  teknolojik değişimin yönünü ve etkilerini  anlamaya ve farkındalık yaratmaya  çalışıyoruz. Bu kapsamda son olarak Dijital Su kavramını daha çok teknik uygulamalar açısından inceleyen bir rapor hazırladık. Aslında Dijital Su Dünyasının yeni kavramlarının, bu değişime yön veren küresel politikalarla ilişkisini  biliyoruz. Bu nedenle konuyu şimdilik sadece  Akıllı Şehirler küresel politikası içinde değerlendireceğiz

Neoliberal politikalar açısından “Akıllı” Şehirler yaklaşımı, serbest piyasa ekonomisinin dolayısıyla küresel ticaretin çok rahat uygulanabileceği bir alandır.  Bu nedenle küresel ölçekli firmalar, merkezi hükümetler ve yerel yönetimler için “Akıllı” Şehirler piyasa düzeninin kurgusal ve finansal altyapısını oluşturmaya başlamıştır. 

Bu nedenle yenilikçi dijital teknolojik altyapılı belediye hizmetleri ve kentlerin su hizmetleri yönetimi de bu planların kapsamı içinde yer alacaktır. Bu durumda bu küresel planın tam bağımlı ulusal parçaları olmamak için yerli yenilikçi fikirlerin ve yazılımlarımızın geliştirilmesi ve kurumlarımızda “Akıllı Teknolojiler” bölümlerinin insan odaklı faaliyet göstermesi için hazırlık yapılması gereklidir.

Akıllılık kavramının sosyal boyutu olacak mı?

Burada “Akıllılık” kavramı da analiz edilmelidir. Akıllılık kavramı bu teknolojik tabanlı yeni dünyanın oluşumunda teknik olduğu kadar sosyal boyutu da içeren bir “anahtar” kavram olmalıdır. Bu kavramı, sosyo-ekonomik gelişme, toplumsal bütünleşme ve ekolojik denge için yeni bir yerel yönetim yaklaşımının anahtar kavramı olarak düşünmeliyiz. Bu açıdan bakıldığında “Akıllı” Şehir tüm tarafların katkı vererek insan odaklı yeni bir kent yönetim modelinin oluşturulabilmesi ve yeni bir düzenin kurulabilmesi için fırsat olarak görülebilir.

Sosyal boyutu göz ardı eden, yalnız yenilikçi ve sorun çözen ileri teknolojik uygulamalar bir kenti “Akıllı” Yerleşim, su yönetimini de “Akıllı Su Yönetimi” yapabilir ama yaşayanları da kent robotları toplulukları haline getirebilir.

Diğer bir ifadeyle odağında insan ve sosyal ilişkiler olmayan, dayanışma ve toplumsal faydayı öne çıkarmayan, sadece teknoloji tabanlı yenilikçi uygulamalar üzerinden ekonomik yatırım olarak görülen yaklaşımlar ancak dijital-mekanik-robotik bir kent yaratırlar. Bu kentte insan ilişkilerinin zaten azalma sürecinde olan sosyal boyutu bir süre sonra yok olur.

Akıllı uygulamalar Teknolojik Prangalar haline gelebilir 

Akıllı uygulamaların yaşamı kolaylaştırıcı faydaları biliniyor. Ancak bu uygulamalar sosyal boyuttan uzaklaşıp koptukça, toplumsal yaşam için, teknolojik prangalar haline gelebilir. Bu nedenle Akıllı kentler gibi ‘Akıllılık’ kavramı temelinde geliştirilen uygulamalar sadece teknik değil sosyal boyutu da kapsamalıdır.  Aslında bu kavram kentlerde sosyo-ekonomik gelişme, toplumsal bütünleşme ve ekolojik denge için yeni bir yerel yönetim yaklaşımının anahtar kavramı olarak ele alınmalıdır. 

Akıllı kentlerde suyun akıllı yönetimi de akıllı ulaşım, akıllı güvenlik gibi diğer hizmetlerin yanı sıra çok önemli ve hayati bir öneme sahip olacaktır. Çünkü günümüzde su, enerji, gıda ve çevre sektörlerinin birbiriyle olan ilişkileri artmıştır. Örneğin son dönemde, su hizmetleri daha çok enerji bağımlı olurken enerji üretimi hizmetleri de daha çok su bağımlı duruma gelmiştir. Çevre ve gıda güvenliğinin su güvenliğiyle olan karşılıklı bağlantıları da artmıştır. Akıllı kentler; tüm bu sektörlerin dijital dönüşüm kapsamında bütüncül olarak ele alındığı yerler olacaktır. Bu nedenle ‘Akıllı Su Yönetimi’, kentlerde ayrı bir alt başlık altında ve diğer sektörlerin akıllı yönetimiyle birlikte bütüncül bir anlayışla ele alınmalıdır

Yerel yönetimler hazırlık yapmalı 

Ülkemizde yerel yönetimler “Akıllı Yerleşimler” kavramı altında su hizmetleri, ulaşım hizmetleri gibi vatandaşa yönelik temel hizmetlere ilişkin araştırma-geliştirme çalışmalarını arttırmalıdır. 

İdari alanda öncelikli olarak sağlanacak bu gelişme önemlidir. Bu hazırlık “Akıllı” Şehir uygulamaları için gelecek uluslararası kredi destekli projelerin koşullarına doğrudan teslim olmadan, değişimin yönetimine toplumcu-gerçekçi bir paradigma ile hazırlık yapılmasını kolaylaştıracaktır.

“Akıllı” Şehir kavramı öncelikle pilot proje olarak “Akıllı” Yerleşimlere dönüşüm süreçleri şeklinde planlanmalıdır. Bu tür pilot projelerle dönüşüm alanları, döngüsel su kullanımlı, bölgesel su ve atıksu yönetimi altyapılı, iklim değişikliğine duyarlı, enerji tüketiminde verimli, düşük atık üreten, toplu taşıma olanaklarının ön planda tutulduğu, yeşil alanın çok olduğu “Akıllı” yaşam alanlarına dönüştürülmeye çalışılmalıdır. Bu projelerden elde edilen deneyimlerin bir sonraki aşamada şehrin bütününe yansıtılması düşünülmelidir. Özetle, teknolojideki küresel ilerlemeler yerli yazılımlarımız üzerinden yerel özgün çözümlerle birleştirilmelidir.

Kısa Değerlendirme: Ortak geleceğimiz için hazırlık yapmalıyız 

Küresel sistemde bilginin hızla gelişmesiyle birçok alanı doğrudan etkilemeye başlayan bilgi toplumu aşaması yaşanmaya başlanmıştır. Bu durum toplumsal dinamikler açısından 21. Yüzyılın ikinci çeyreği boyunca büyük bir değişimi beraberinde getirecektir. Bu değişimin sosyal- kültürel yöndeki etkilerinin hangi açıdan olumlu hangi açıdan olumsuz olacağı konusunda tartışmalar sürmektedir. Ancak bilgi toplumunun evrensel kurallarının yerleştiği ve Toplum 5.0’a doğru (Süper Akıllı Toplum) değişimin başladığı ve giderek hızlanacağı konusunda bir mutabakat vardır. 

Bu nedenle teknolojide yaşanan bu hızlı gelişmeleri dikkate alarak ortak geleceğimizi konuşmamız, tartışmamız, gerekiyor. Çok hızlanan teknolojik gelişmelerin başlattığı değişim sürecinin ulusal ve toplumsal çıkarlarımızı dikkate alarak yönetimine, konunun bütün paydaşları olarak hazır olmalıyız. Bu hazırlığı teknolojik gelişimin ve değişimin sosyal ve kültürel alandaki etkilerini görmek anlamak ve yönetmek için de yapmamız gerekiyor. Hem de çok geç kalmadan 

Kaynaklar

Öztemel E. (2020) “Dijital Dönüşümü İyi Anlamak Ve Türkiye’nin Dönüşümü Raporu” Sosyal, Ekonomik ve Kültürel Araştırmalar Merkezi (SEKAM) İstanbul Kasım 2020 

Ziemer C. and  Clausnitzer V. 2017 “Water 4.0: What it Means for the German Water Industry” avalable at https://www.waterworld.com/water-utility-management/asset-management/article/16201159/water-40-what-it-means-for-the-german-water-industry

Dr. Richard Vestner  2020  Digital Water: The Next Step Towards Water 4.0 Smart Water Magazine  Sayı 1 – Mayıs 2020

Yıldız D. Özgüler H. (2020) Dijital Su Dünyası Raporu. Su Politikaları Derneği. Ankara 

Yıldız D. Özgüler H. (2020) Yapay Zeka ve Su Yönetimi Raporu. Su Politikaları Derneği. Ankara 

Yıldız D. (2023) “Büyükşehir Su İdareleri “SU 4.0’a” Geçmeli”  Su Politikaları Derneği . Ankara 

Gözgü F., Mutioğlu H. (2012) “Toplumun Değişen Yüzü: Bilgi Toplumu ve Bilişim Kültürü” Batman Üniversitesi Yaşam Bilimleri Dergisi Cilt 1 Sayı 1.

Araştırmacı Yazar ve Akademisyen  Dursun YILDIZ
Araştırmacı Yazar ve Akademisyen Dursun YILDIZ
Tüm Makaleler

  • 04.02.2023
  • Süre : 9 dk
  • 1295 kez okundu

Google Ads