Bilgisayar Dilleri
Bilgisayar programlama dilleri üzerine tarihi gelişimi gösteren bir grafiğe rastladım bugün. C++ bile artık %23 oranlarına kadar düşmüş programlama dilleri arasındaki popülarite açısından. Şampiyonluk JavaScript’te. %64.
Bilgisayarlarla benim tanışıklığım 1984’e kadar uzanır.
O zamanlar Kuleli’de, yani lisede bilgisayar kolu vardı, ilk kez bugün artık piyasada adı bile anılmayan Commodore VIC 20 dediğimiz, normalde hafızası 4 kilobayt olan bilgisayarlar ile tanışmıştım ve bir bilgisayar ne demektir o zaman anlamıştım.
Bu arada Vic 20 denmesinin sebebi bilgisayarın arkasına 16 kilobaytlık kartuşlar takıyorsunuz ve hafızası 20 kilobayta çıkıyor, o yüzden vic 20 adı. Bugünün terabayt kapasiteleri yanında ne kadar düşük hafızalı şeylermiş değil mi?
Sonradan bir adet Coommodore 64 almışlardı da, biraz daha gelişmiş bir bilgisayarla tanışma şerefine nail olmuştuk.
Tabii bir de Apple’in o ilk modellerinden biri vardı, kullanım dili farklı olduğu için kimse oturmazdı başına. Ben biraz uğraşmıştım, ama ben de daha çok vic 20’leri seviyordum.
Tabii o zamanlar genellikle koldaki hemen herkesin zamanı bilgisayarlarla oyun oynamayla geçiyordu.
Ben de arada oyunlar oynuyordum, ama ben program yapmayı daha çok seviyordum.
O basit bilgisayarların o zamanlar anladığı program dili Basic diye geçiyordu.
Bu dilde bir takım basit programlar yapıyorduk ve ardından compile programı ile, yani bilgisayar diline çevirici ara program ile yaptığımız programları bilgisayar diline çevirip çalıştırıyorduk.
O zamanlar bilgisayarların kayıt hafızaları da olmadığı için teyplerle bu yaptığımız programları kaydederdik.
Zaten bilgisayar dediğimiz o aletler o zamanlar bildiğimiz televizyonlara bağlanıyorlardı. Yani kendi ekranları bile yoktu. Bir tek o Apple dediğimin kendi ekranı vardı.
Çok uzatmayayım, o zamanlardan beri bilgisayarlarla aram iyidir. Üniversitede Basic dışında Pascal ve Cobol dilleri de öğrenmiştim. Daha bir sürü bilgisayar dili ile uğraştığımı hatırlıyorum.
Hatta ODTÜ’de ana sistemde program yapabilmeye de yetiştim ben. Gerçi punch kartlar benim zamanımda artık not kağıtları olarak kullanılsa da, punch kartlarını da biliyorum. Bizim zamanımızda yaptığımız çalışmalar ana bilgisayarın hafızasında saklanıyordu. Programın kâğıt üstünde çıktısını alıyorduk sadece.
İşte o zamanlar bilgisayarlar DOS işletim sistemiyle çalışıyordu ve aslında her şey Windows işletim sisteminin çıkmasıyla değişti.
Bir süre sonra artık öyle oturup program yapmaya kimsenin ihtiyacı yoktu.
Windows tabanında hazır programlar türemişti ve kendi başımıza program yapmaktansa daha çok bu hazır programların kullanılması esas olmuştu. Çünkü kullanmak yapmaktan daha kolaydı.
Benim bilgisayar programlaması ile uğraşım epey bir süre daha devam etti.
Ancak mesleki açıdan Excel’in piyasaya çıkışı, daha doğrusu spread sheet programlar demeliyim bu programlara, önceleri Silk ve Lotus vardı, sonradan Microsoft Windows sanırım Lotus’u bünyesine alıp Excel adıyla çıkartmış ve diğerlerinin silinip gitmesine sebep olmuştu, işte Excel bana fazlasıyla yeterli olmuştu.
Proje mühendisliği yaptığım yıllarda önceleri Basic dili ile basit programlar yaparken, Excel üzerinde tanımladığım formüllerle o kadar da program yapmaya ihtiyaç kalmadan derdimi çözer olmuştum.
Bizim meslekte önemli programlardan biri de o zamanlar AutoCAD programıydı. Çizim yaptığımız program.
AutoCAD’in Lisp adı verilen kendine has bir dili vardı. Bu dil ile program üzerinde ben yeni yeni komutlar yazıyordum.
Bana bir çekiç çiz! Böyle bir konut bile yaratabilirsiniz AutoCAD üzerinde lisp diliyle.
Ancak zamanla AutoCAD’in yeni versiyonları çıktı ve benim yazdığım komutların benzeri komutlar ile birlikte gelmeye başladı yeni versiyonlar. Böylece benim uğraşmama gerek kalmadı.
Zaten AutoCAD’de bir süre sonra bu komut yazım dilini Lisp yerine C++ yaptı.
Ben de bir zamanlar C++ üzerine çalışmıştım, ancak dedim ya artık öyle kendimin program yazmasına gerek de kalmamıştı. Excel bana yetiyordu.
Zaten sonradan şantiyelerde Excel’i de sadece basit tablolar oluşturmak için kullanmaya başladım. Öyle mesleki formüllere de pek ihtiyaç duyulmaz şantiye işlerinde.
Mühendislik hesapları yaptığımız SAP gibi programlara da şantiyede zaten hiç ihtiyacımız olmuyordu.
O işler projeleri hazırlayan proje bürolarının işleriydi.
***
Bilgisayar programlama dilleri üzerine tarihi gelişimi gösteren bir grafiğe rastladım bugün.
C++ bile artık %23 oranlarına kadar düşmüş programlama dilleri arasındaki popülarite açısından.
Şampiyonluk JavaScript’te. %64.
Sanırım bu dil cep telefonlarında kullandığımız uygulamaların yazım dili.
Doğrusunu isterseniz listede ben bu dili biliyorum diyebileceğim hiç bir dil yok.
Belki biraz C++ diyeceğim, ama onu bile unuttum aslında.
Gereği de yok sanırım artık bilgisayar dili bilmenin. Milyonlarca hazır bilgisayar programı var, bir sürü uygulama var ve ihtiyaca göre ne istiyorsanız bulabiliyorsunuz.
Hatta bilgisayar bile kullanmıyorum ben son zamanlarda, elimdeki cep telefonu yapmak istediğim ne varsa yapabiliyor. YouTube’u da tabletten izliyorum, ekranı biraz daha büyük olduğu için tablet eski de olsa daha iyi gösteriyor.
Yarının programları ise yine bilgisayar yardımıyla yapılacak sanırım.
Sözlü komutlarla, tariflerle, belki arada yazılı talimatlarla kolayca kişiye özel bilgisayar programları üretilebilecek.
O da sadece bu tarz programlama sadece programcıların işine yarayacak muhtemelen.
Ben dahil bu konuda üretici değil de, tüketici olanların kaderi ise ne sunuluyorsa onu kullanmak olacak.
Ben artık ne zamandır program yazmıyorum inanın bilmiyorum. Varsa yoksa mesleki programların kullanılması. Ne bileyim, iş programı yapmak için özel program var, finansal takip için özel program var, yazı yazmak için zaten bin türlü program var. Gerisi işte zaten biliyorsunuz.
Kimsenin kendisinin program yazmasına ihtiyaç yok artık.
Üniversitede bilgisayara bir çizgiyi daha düzgün çizdirmeye çalışan bilgisayar mühendisliğinde okuyan bir arkadaşımım sabahlara kadar uğraştığını hatırlıyorum. Aslında ne kadar boş işlerle uğraştığını şimdi anlıyorum.
Bekli de sadece o değil, hepimiz boş işlerle uğraşıyoruzdur.
Belki de tam tersi, eskisi gibi emek harcayarak bir şeyler üretmek daha değerlidir?
Katma değer katmak deniyor ya, yaptığınız işin bir katma değer üretmesi gerekli artık.
Açıkçası bu konuda aklım karışık biraz.
Bunca yıl emek harcayıp sonra da hazırı var deyip her şeyden vaz geçince insan biraz nereye gidiyoruz diye düşünür oluyor, gelecekte insanlara ne gibi işler bulacağız acaba?
Bırakın her şeyi robotlar yapsın deyince de, bu kadar çok insanın boş boş ortalıkta dolanması ne gibi sorunlar doğuracak acaba?
Neyse, bu sorular derin yorum isteyen sorular, cevapları ise belki de yok gerçekten.
Yine de tam gaz teknolojide ilerliyoruz, umarım doğru yoldayızdır.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.