Site İçi Arama

egitim

Modern Zamanların Modern Simyacıları

2002 yılında laboratuvar ortamında üretilen 118 atom numaralı elemente Rus bilim insanı Yuri Oganesyan’a ithafen oganesson adı verildi. Oganesson oldukça kararsız, yarı ömrü 1 milisaniyeden az.

İnsanoğlu tarih boyunca çok değer verdiği altın üzerine çok kafa yormuş. Nasıl yaparım da basit bir şeyi altına çeviririm?

Bu soru hep aklını kurcalamış durmuş.

Simyacı romanını okumuşsunuzdur herhalde. Şu Brezilyalı yazar Paulo Coelho’nun 26 dile çevrilmiş ünlü romanı. 

Endülüslü çoban Santiago’nun yaşam öyküsü.

Orada da konu altındır. 

***

Bugün artık hidrojenden başlayıp periyodik tablodaki tüm elementlerin bir şekilde birbirlerine dönüştürülebileceğini biliyoruz.

Bunu biz yapamıyoruz, ama en azından evrende bunu yapan mekanizmalar olduğunu biliyoruz.

Nükleer seviyede tepkimeler için çok büyük ısı ve basınç gerekiyor, bu koşullar ancak evrende yıldızların çekirdeklerinde olabilen koşullar.

Nükleer tepkimeler! Evet, ancak bu şekilde mümkün bir elementin bir başka elemente dönüşmesi.

Güneş hidrojeni helyuma çeviriyor. 

Güneş büyüklüğündeki bir yıldızın merkezinde bile tüm elementler oluşamıyor. Güneş ancak demire kadar elementler üretilebiliyor ve gerisi süpernova patlamaları, pulsar patlamaları falan. 

Ama bir şekilde evrende tüm elementler sırayla oluşmuş, oluşmaya devam ediyor.

***

Periyodik tablonun en son elementi hangisi? Bilen var mı?

Oganesson! 

118 atom numarası ile oldukça kararsız bir element

2002 yılında laboratuvar ortamında yapay koşullarda insanoğlu tarafından sentezlendi.

Evet, ancak evrende mümkün diyorum, ama dünyada evrendeki benzer koşulları oluşturup biz insanlar da az miktarda da olsa yapay yöntemlerle element üretebiliyoruz.

Bu şekilde üretilebilen 118 atom numaralı elemente Rus bilim insanı Yuri Oganesyan’a ithafen 28 Kasım 2016 tarihinde oganesson adı verildi. Başka yapay elementler de yapıldı.

Oganesson oldukça kararsız diyorum, çünkü yarı ömrü 1 milisaniyeden az. 

Yani algılayıcılarla gözlenir gözlenmez bozunuyor, parçalanıyor.

***

Peki niye böyle?

Bunu anlamak için önce atom çekirdeğinde normalde protonlar ve nötronlar nasıl bir arada durabiliyorlar? Bunu anlamak gerekiyor.

Çekirdek bir arada duruyor, çünkü güçlü nükleer kuvvet onları bir arada tutuyor.

Güçlü nükleer kuvvet nedir? 

Aynı Japon yapıştırıcı gibi bir şey, iki yüzeye sürüp o yüzeyleri yan yana getirdiğinizde anında yapışır ya birbirine o yüzeyler, sonra da bir daha ayıramazsınız hani birbirinden, ama o yüzeylere yapıştırıcı sürüp de iki yüzeyi bir araya getirmezseniz yapışmaz doğal olarak.

İşte böyle bir şey güçlü nükleer kuvvet denilen kuvvet. Oldukça güçlü, ama sadece çok yakın mesafede etkili, mesafe biraz arttığında etkisi yok. Bu mesafe de atom çekirdeği boyutları.

Gluon dedikleri atom altı parçacıklar vasıtasıyla protonlar ve nötronlar atom çekirdeği içinde protonların oldukça büyük pozitif yükleri olsa da, bu güçlü nükleer kuvvet sayesinde bir arada durabiliyorlar.

Kararsız denilen elementlerin çekirdekleri de, ya da bu elementlerin izotopları da dahil, basit bir nötron bombardımanı ile kolayca parçalanıyorlar. 

Çünkü gluon denilen yapıştırıcı parçacıklardan kaynaklanan bu kuvvet (bu arada gluon İngilizce glue, yani yapıştırıcı sözcüğünden türetilmiş!) çekirdekteki pozitif proton yükü ve bu yükün dengelenmesinde rol oynayan yüksüz de olsalar nötronların belli bir dengesi olmadığında yetersiz kalıyor.

Peki nötronlar gerçekten yüksüz parçacıklar, onların ne faydası var çekirdeğin bir arada durmasında?

Çünkü nötronlar da protonlar gibi kuarklardan oluşuyorlar ve aslında protonların içindeki kuarkların dağılımı protonlarda pozitif elektrik yükü ortaya çıkartırken, nötronlardaki kuarkların dağılımı yüksüz olmalarını sağlıyor, ama çekirdek içindeki toplam kuark dengesinin bir arada durabilmeleri için bir önemi oluyor.

Aynı bir motorun tıkır tıkır çalışması gibi bir şey bu, dengeli bir kuark dağılımı olduğunda aralarındaki gluon alışverişi düzgün işliyor ve atom çekirdeği böylece dengeli oluyor.

Bu denge oldukça sağlam olduğunda element kararlı diyoruz, ucu ucuna denge kurulmuşsa ise atom çekirdeği kararsız oluyor.

Kararsız çekirdeklerde denge basit bir etki ile bozulduğunda güçlü nükleer kuvvetin çekirdeği bir arada tutması yetersiz kalıyor ve bu durumda çekirdek parçalanıyor. 

Bunu basit bir nötron ya da proton darbesiyle kolayca yapabiliyorsunuz, kararsız çekirdekler kolayca parçalanır konumda oluyor.

Bazen de bu bir dengesizlik olduğunda çekirdek kendi başına da parçalanıyor.

Oganessonda durum bu, çekirdek 1 milisaniye bile bir arada duramıyor, hemen parçalanıyor.

***

Biraz karışık bir konu ama anladım.

Peki bu durumda mekanizmayı çözüp mevcut güçlü nükleer kuvvetin bir arada daha uzun süre tutabileceği çok daha ağır bir çekirdek, yani periyodik tabloda 118 numaralı elementten sonraki bir elementi yapabilmek mümkün olmaz mı acaba?

Aslında bunu yapmaya çalışanlar var. Hatta şimdiden genişletilmiş periyodik tablo diye bir şey var, bu tabloya 119 atom numarası ile Ununennium adında bir element dahil edilmiş.

2018’de Japonya’daki RIKEN’de (Japon Ulusal Fizik ve Kimya Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü) ve 2020 yılında Rusya’da Dubna’da bulunan Nükleer Araştırma Enstitüsü’nde bu amaçla çalışmalar yapılmış. Amerikan ve Alman bilim insanları da bir kaç başarısız deneme yapmışlar. 

Ama henüz başarılı bir sentezleme yapabilen yok. 

Teorik olarak bu sentezlemenin yapılabileceği düşünülüyor, ama yapılan tüm denemeler pratikte maalesef başarısız sonuçlanıyor.

Hatta teoride 120 numaralı element bile sentezlenebilir gibi görünüyor diyor bilim insanları. Henüz bir ismi yok 120 numaralı elementin.

Yine de bu işler çok zor işler, oldukça çok enerji ve pahalı düzenekler gerekiyor.

Yani biraz da finansmana bağlı bu işlerin bir ucu.

***

Ne gereği var bunca uğraşının?

Mevcut 118 element neyinize yetmiyor, ya da ne kadarsa artık doğadaki doğal elementlerin sayısı. 

Baksanıza 118 numaralı element bile 1 milisaniyeden az bir süre gözlenebilmiş.

Ne işe yarayacak var olup olmadığı belli olmayan bir element, ne özellikleri var incelemek bile mümkün değil ömrü bu kadar kısa olan bir elementi!

Siz önce eldeki elementleri bir inceleyin, kim bilir daha bilmediğimiz ne özellikleri var mevcut elementlerin.

Sonra gerisine bakarsınız ihtiyaç olursa!

Baksanıza, çeşitli elementleri bir araya getirip binlerce bileşik yapmak mümkün ve aynı elementlerden oluşsa da bazen ortaya çıkan ürünlerin farklı farklı özellikleri bile oluyor. 

Karbon atomlarını öyle bir araya getiriyorsunuz, elmas oluyor, böyle bir araya getiriyorsunuz, kömür oluyor, yakıp ısınıyorsunuz.

Siz önce mevcut elementleri halledin bence, boşa uğraşmayın saçma sapan şeylerle.

Sonuçta atom dizilimi diye bir şey var. Kristal yapısı denilen bir şey var.

Ne gereği var yeni yeni element sentezleyeceğiz diye onca uğraşmanın, yapacak işiniz mi yok sizin?

İcat çıkarmayın başımıza şimdi.

***

Evet, ama bilim böyle bir şey!

Devletleri gerekli bütçeyi ayırmış ve onlar da yeni element üretmek için kolları sıvamışlar.

Belki bir işe yarar diye de düşünüyor olabilirler, sırf biz bulduk, biz başardık demek için de bu işe kalkışmış olabilirler.

Bu bir sistem, kimileri ne işe yarayacağına bakmadan bir şeyler bulmaya, keşfetmeye uğraşıyorlar. 

Kimileri de bulunan yeni keşiflerden faydalanarak yararlı bir şeyler yapmakla uğraşıyorlar.

Gelişmiş ülke olmak böyle bir şey değil mi? 

Armut piş, ağzıma düş! 

Oh ne güzel.

Oturup beklersen sonra bu da çok pahalıymış ama dersin. Satın almaya ekonomin yetmez, borç harç içinde buna yaşamak denirse yaşamaya çalışırsın.

Kendin uğraşacaksın, kendin bütçeni ayıracaksın, bütçe yoksa yaratacaksın!

Kendi bilim insanını kendin yetiştireceksin.

Yetiştirdiğin gençleri öyle kolayca elinden kaçırmayacaksın, onlara çalışma imkânı yaratacaksın.

Giderlerse gitsinler demeyeceksin, gençler bu ülkenin geleceği, ancak onlarla payidar kalacak bu ülke.

Aralarından kimileri belki 200 atom numaralı elementi sentezleyecek, kimileri de mevcut elementleri kullanarak değerli bir şeyler üretecek belki.

Tabii bu dediklerim hikâyenin sadece kimya ve fizik üzerine olan kısmı.

Bilimin her dalı için geçerli bu dediğim. Hatta bilimden öteye, mühendislik, mimarlık, felsefe, edebiyat, sanat, hukuk… artık ne aklınıza gelirse, tüm dallar için geçerli.

Özgürce insanlar diledikleri konuda üretecekler.

***

Ama üreten insan düşünen insandır değil mi? 

Düşünen insan ise yönetmesi güç olan insan demektir.

Bırak abi bu entel dantel işleri, cehalet bizim en kuvvetli silahımızdır. 

Vereceksin iki paket makarna eline, iki de bulgur, at önüne bir de aklını meşgul edecek ilginç bir kaç konu bu toplumun, bütün gün konuşsun dursun millet. 

Kim kimi nasıl düdüklemiş, kimin eli kimin cebindeymiş, fenomenlerdir, futbolculardır, hatta tiktok fenomenleridir, bak şimdi de biraz deprem sohbetleri falan, insanlar konuşsun dursun.

Biz de işimize bakalım.

İcat çıkarma şimdi başımıza!

***

Ne diyeyim, siz de haklısınız!

Sahi ne oldu şimdi İYİ parti? 

81 ilin hepsinde kendi adaylarını çıkarıyorlar mı gerçekten?

Bakın CHP açısından bir tek İYİ partiyle olmaz bu iş. 

Vakit kaybetmeden masayı tekrar kurması lazım CHP’nin.

Hani ittifak değil de, neydi o yeni sözcük? 

Hatırladım, işbirliği! 

Bence yine herkesle işbirliği yapması lazım. 

Hatta Yeniden Refah falan da katılsa masaya daha iyi olur. 

Bu sefer TİP falan, Memleket Partisi, hatta Ümit Özdağ, Zafer Partisi de eksik kalmasın. Vatan Partisi vardı, arıların partisi, ANAP, onlar niye eksik masada?

Bakın unutuyordum, DSP niye yoktu masada mesela? Onu da katsınlar bence.

Çok mu kalabalık olur?

Olsun, ne fark eder ki?

Nerede çokluk, orada…

Tamam, abartmasınlar o zaman, ama en azından İYİ Parti ile işbirliği yapmayacaklar mıymış peki?

Meral Hanım istemiyor muymuş?

Meral Hanım ne diyormuş?

GİK mi diyormuş?

GİK’e mi sormuş?

GİK ne demiş? Gak guk mu demiş?

Zaten Meral Hanım Özgür çok genç, onunla olmaz mı diyormuş?

Ama bakın o saygıda hiç kusur etmiyor Meral Ablasına! 

Zaten saygıda kimseye kusur etmez o, el öpmeyi pek sever, kimlerin kimlerin elini öptü bugüne kadar!

Meral hanım yoksa Ekrem’e mi bozulmuş?

Ne diyormuş Ekrem hakkında? Ben onca yolunu yaptım, ama Ekrem cesaret edip bir adım bile atamadı, aldattı beni, son dakikada ortalıkta dımdızlak bırakıverdi beni mi diyormuş?

Haklı valla, ben olsam ben de affedemezdim herhalde.

Zaten Mansur’da da o yürek yokmuş, ahan da and içtim, bir daha da bunların ipiyle kuyuya inersem ne olayım, ne yaparsan kendi başına yapacaksın, bu gerçeği çoktan anladım mı diyormuş?

Masanın altından o tekmeyi vuran kimmiş peki?

İYİ parti otobüsünde direksiyon sağa çekiyor diyorlar, otobüs Ak Partiye doğru yanaşıyor diyorlar, o iş ne olacak?

***

Yani dedikodusu yapılacak konu çok!

Siz gündeme getirilen konuları takip etmeye devam edin bence, ben de takip ediyorum, gündem konuları bana da gerçekten çok ilginç geliyor nedense.

Durun bir tas çekirdek koyayım şuraya, yanında çekirdek olmadan çekilmiyor bu haberler.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 06.12.2023
  • Süre : 4 dk
  • 1124 kez okundu

Google Ads