Eğitim Sistemimiz
Çocuklarımız eğitim hayatları boyunca artık neye yetenekleri varsa ona göre eğitim alsalar fena mı olur? Bu konuda biz herkese eşit eğitim hakkı tanıyoruz diyerek işin içinden sıyrılamayız sanki!
Şu gününüzün eğitim sistemi konusunda ne düşünüyorsunuz?
Gerçekten düzgün bir eğitim sistemi var denebilir mi sizce?
Benim aklım biraz karışık bu konuda.
***
Günümüz eğitim düzeninde okul öncesini katmazsanız lise seviyesi dahil on iki yıl okunuyor. Oldukça uzun bir süre.
Tabii modern dünyada eğitim çok önemlidir derken, bunun bir de hiç dile getirilmeyen diğer bir sebebi var. Henüz reşit yaşa gelmemiş çocuklarımız anaları babaları evlerine ekmek parası kazanırken boş mu dursunlar? Bir yandan eğitim alırlarken, bir yandan da çocukluk vakitlerinde öğretmen gözetiminde oluyorlar.
Yani eğitimin bir de bu çalışanlar dünyasına olan yardımını da aslında gözardı edemeyiz.
Özellikle de okul öncesi dönemlerde kreşler bu amaç için kurulmuyor mu zaten?
***
Neyse, ardından da çoğu gencimiz üniversite okuyor.
Bunca eğitim süresinde eğitimciler arasında ve bugünün siyasal ortamda müfredat tartışmaları olsa da, çocukların hemen hepsine belli bir standartta eğitim veriliyor diyebiliriz.
Sonra da o bir sürü bilgi ile kafaları doldurulmuş gençler aldıkları eğitimden akıllarında neredeyse hiç bir şey kalmadan, hayat artık onları nereye sürüklemişse, nasıl bir meslek sahibi olabilmişlerse, o meslekte yaşamlarını sürdürmeye başlıyorlar.
***
Lise mezunu bir genç sizce ne yapabilir?
Tanıdıkları varsa devlette bir memuriyet işi bulabilir mesela!
Hadi ordan demeyin, üniversite mezunları bile devlette iş bulamıyorlar da demeyin.
Tanıdık diyoruz burada!
Tamam, diyelim ki tanıdık falan olmadan da, kendi becerisiyle memur oldu. Olamaz mı?
Zor, ama olabilir tabii ki.
Memuriyet hayatında artık okulda aldığı bilgilerin ne kadarına ihtiyacı olacaktır sizce?
Tamam, memur değil de işçi oldu diyelim! Yani masa başında değil de, bizzat el emeği ile, alın teri ile hayatını kazanacaksa artık, bu durumda eğitimi süresince aldığı bilgilerin ne kadarını kullanacaktır dersiniz?
Dikkat ediyorsanız ne matematikteki integraldir, türevdir, ne biyolojidir, ne edebiyat derslerindeki şiirdir, öyküdür, romandır, böyle ayrıntılara girmiyorum.
Alınan eğitimin tümünden bahsediyorum.
Okullarda öğrendiğimiz hangi bilgi günlük hayatımızda işimize yarıyor ki?
***
Ben günlük gazeteleri okuyorum!
Çok güzel yapıyorsun, zaten gazete köşelerinde özel matematik hesapları gösteriyorlar!
Öyküler, şiirler, ya da romanlar basıyorlar gazete köşelerinde değil mi?
Günümüzde doğru dürüst basılı gazete bile kalmadı.
Gazeteler artık cep telefonlarımızın ekranlarındalar.
Hatta ekranlardan gazete okuyanı da oldukça azdır sanırım, önemli bir şey olsa anında sosyal medyaya düşüyor zaten, öyle gazete köşelerinden yorum falan okumaya gerek kalmıyor.
***
Ya da siz kitap okumayı sevebilirsiniz, hatta sevmelisiniz.
Ama bunu yapabilmek için okuma yazmayı öğrenmeniz yeterli.
Hatta okuyabilmek için sadece okumayı öğrenmeniz de yeterli, yazabilmeniz de şart değil.
Eline kalem alıp bir kâğıda hangimiz uzun uzun yazı yazıyoruz ki?
Sonuçta sanırım bir çoğumuz ilkokul birinci sınıfta artık okuma yazmayı sökmüş oluyoruz. Şimdiki çocuklar okul öncesinde çözüyor okuma yazmayı.
***
Peki geri kalan eğitim yıllarında ne yapıyoruz öyleyse?
Artık okuyup yazabiliyorsunuz, bundan sonra bak burada kitaplar var, burada da defterler deseler?
İstediğini oku, istediğini yaz, niye böyle demiyorlar?
Madem okuyup yazmayı öğrendin, gerisi sana kalmış evladım ister yaz, ister oku!
Tavşanın hikayesi, annem çok söylerdi, yokuş aşağı kaçarsan etini, yokuş yukarı kaçarsan artık burada yazmayayım nesini diye, anne tavşan yavruları büyüdüğünde yuvadan salarken böyle dermiş.
***
Oku!
İlk inen ayetti değil mi bu? Alak suresi birinci ayet.
“Yaratan Rabbinin adıyla oku!”
***
İlginç, sadece okumayla oluyor mu acaba?
Oku, ama okuduğunu da anla mutlaka denseymiş daha iyi olurmuş sanki.
Neyse, konumuz okumak olduğuna göre yaratanın bile okumanın önemini böyle ilk ayet olarak göndermiş olması, eğitime bizlerin de önem vermemiz gerektiğinin ispatıdır bence.
Ancak burada kastedilen boşu boşuna okumak olmamalı sanırım, okuduğunda okuduğunu anlamak da önemli, anladığınla bir şeyler yapabilmek de!
Bir de okumuş insandır deriz ya, okumak deyince öylesine okuma eyleminden de gitmez söz.
Eğitimli olmaktır okumuş olmakta kasıt.
Eğitimli olmak ise başka bir şeydir. Hem okumuş hem de halen daha cahil kaşımış olanlar da çok oluyor aramızda.
Yani bazen okumak da pek işe yaramıyor.
***
Başta dedim ya, bu eğitim sistemi konusunda benim aklım biraz karışık diye.
Eğitim yıllarında çok fazla şey öğreniyoruz ve öğrendiklerimizin bir çoğu da yaşamımız süresince pek de bir işimize yaramıyor sanki.
Herkese eşit eğitim hakkı veriyoruz!
Evet, haklısınız da, işte tam da bu konuda benim aklım karışık.
Eşit eğitim hakkının olması güzel bir şey de, acaba herkese eşit eğitim vermeli miyiz? Hakkı olsun herkesin, isteyen bu hakkını da kullansın.
Ancak acaba arada yetenek ve ilgi ölçümleri ile, beceri ölçümleri ile çocuklarımıza farklı farklı eğitimler versek daha iyi olmaz mi?
Mesela sportif açıdan kabiliyeti olduğu küçükten belli olan bir çocuğun niye spor konusunda özel eğitim almasını sağlamıyoruz?
Genetik açıdan da ailesinden gelen genler incelenebilir ve gerçekten ileride başarılı bir sporcu olması mümkünse, niye küçükten sporcu olması için eğitim almasın o çocuk?
Aynı şey diğer meslek dalları için de geçerli!
Hafızası çok kuvvetli bir çocuk mesela, küçük yaşta kendini belli eder bence.
Ya da zeki çocuk diyoruz, daha önce de yazdım, zekanın çok çeşitleri var, müzik zekâsı bile var.
Çocuklarımız eğitim hayatları boyunca artık neye yetenekleri varsa ona göre eğitim alsalar fena mı olur?
Bu konuda biz herkese eşit eğitim hakkı tanıyoruz diyerek işin içinden sıyrılamayız sanki!
***
Tamam da o çocuk ileride reşit yaşa geldiğinde bana niye bu bu konularda eğitim vermediniz?
Siz kim olduğunuzu zannettiniz de benim adıma karar verdiniz derse ne olacak?
Doğrusunu isterseniz bugün de durum pek farklı değil, bugünün eğitim şartlarında ebeveynlerin maddi güçleri oranında çocuklar iyi eğitim alabiliyorlar, ya da alamıyorlar.
Yani bir çoğumuz zaten belli bir yaşa geldiğimizde eğer bir suçlu aramaya alışmışsak ebeveynlerimizi suçlayabiliyoruz.
Bence o konu pek sorun olmaz, sonuçta temel eğitimlerden bahsediyoruz.
Genç ve ergin yaşa geldiğinde artık üniversite eğitimi ile herkes kendi hayatına başka bir yön verebilme şansını elde edebilir.
Bu işler biraz da şans meselesi, ya da imkanlar elverdikçe artık diyebiliriz.
***
Uyumsuz diye bir film serisi var, üç film sanırım.
Orada vardı, toplum dört gruba ayrılmıştı sanırım ve çocuklar belli bir yaşa geldiklerinde seçim yapıyorlardı hangi grup içinde yaşamaya devam edeceklerine.
Güzel filmdir. Yani her üç film de birbirinden güzeldir.
İşte o filmde çocuklar eğitimlerini içinde doğdukları gruba göre alıyorlardı.
Ama seçim öncesinde bir de bir teste tabi tutuluyorlardı ve testin sonucu karar anında doğru kararı vermeleri için yol gösterici oluyordu.
***
Bence gerçekten eşit eğitim hakkı veriyoruz işte diyerek kolaya kaçılıyor.
Çocuklarımız her birimiz için çok değerli, eğitimleri de çok önemli.
Kafalarını bir sürü şey ile doldurarak, sonra meslek seçimini üniversite dönemine erteleyerek geldiğimiz yer ortada.
Bir sürü üniversite mezunu işsiz genç!
İhtiyaç ne ise baştan ona göre eğitim düzeni oturtulabilir ve baştan mesleki yönlendirme yapılabilir.
Böylece bugün söylendiği gibi iş var, ama beğenmiyorlar ki diyen de olmaz, iş arıyorum, ama bulamıyorum diyen de olmaz.
Yeter ki ihtiyaca göre iyi planlama yapılabilsin!
Bunun için ise “Devlet Eğitim Planlaması Dairesi” gibi bir şey kurulmalı bence.
YÖK var zaten ve baş belası da demeyin, siyasalların elinde hepsi oyuncak oluyor bu tarz kurumların, bence tamamen liyakat ile seçilmiş çalışanları olan ve bağımsız kararlar alabilecek kurumlarımız olsa, bugün bunca eğitim derdi de olmaz sanki. Bu tarz kurumlar düzgün işlediğinde faydalıdır.
Eğitim şart diyerek bitireyim yazıyı.
İşsizlik ise büyük sorun, özellikle de genç işsizliği!
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.