Site İçi Arama

egitim

Eğitimde Garip İşler!

1980 yılında Çarşıbaşı Yavuz Köyündeki Yeşiltepe İlkokulunda (şimdi kapandı) eğitime ‘merhaba’ dedim.

1974 doğumluyum.

Babam beni 1975 doğumlu olarak yazdırmış.

1980 yılında Çarşıbaşı Yavuz Köyündeki Yeşiltepe İlkokulunda (şimdi kapandı) eğitime ‘merhaba’ dedim.

Ben okula başladığımda Askeri Hükümet vardı. Milli Eğitim Bakanı Hasan Sağlam’dı. 3 yıl görev yaptı.

Sonra seçimler yapıldı. ANAP iktidar oldu.

1983 yılından 1991 yılına kadar tek başına Anavatan Partisi iktidarı vardı.

O süre içinde M. Vehbi Dinçerler 2 yıl, Metin Emiroğlu 2 yıl, Hasan Celal Güzel 2 yıl ve Avni Akyol da 2 yıl görev yaptı.

Yani 8 yılda 4 bakan değişti.

Sonra 1991 yılından 2002 yılına kadar Türkiye’yi koalisyonlar yönetti.

Bu süre zarfında da Köksal Toptan, Nahit Menteşe, Nevzat Ayaz, Turhan Tayan, Mehmet Sağlam, Hikmet Uluğbay, Metin Bostancıoğlu ve Metin Tekin görev yaptı.

Koalisyonlarla geçen 11 yılda 8 Milli Eğitim Bakanı gördük.

Sonra 2002 yılında tek başına AK Parti iktidarı başladı.

Erkan Mumcu 4 ay, Hüseyin Çelik 6 yıl, Nimet Çubukçu 2 yıl, Ömer Dinçer 2 yıl, Nabi Avcı 3 yıl, İsmet Yılmaz 2 yıl ve Ziya Selçuk da 3 yıl görev yaptı.

Ziya Selçuk geçtiğimiz hafta istifa etti. Yerine Mahmut Özer atandı.

19 yılda 8 bakan…

1980’den bugüne 21 Milli Eğitim Bakanı gördüm.

Her gelen bakan sistemle ilgili bir şeyler yaptı. Ya da yapmaya çalıştı.

5+3 kesintisiz zorunlu eğitim daha sonra 4+4+4 olarak 12 yıla çıkarıldı.

2019-2020 yıllarında yapılan bir araştırmaya göre; Eğitimde en iyi ülkeler sıralamasında ülkemiz Türkiye 1363 puanla dünya genelinde 41. sırada yer aldı. Türkiye'nin okuma puanı 464, matematik puanı 445, bilim puanı ise 454 olduğu görüldü.

İlk 5 ülke; Çin, Hong Kong, Finlandiya, Singapur ve Japonya oldu.

Eğitimde ahvalimiz budur.

Sürekli değişen bakanlar ama hiç değişmeyen eğitimdeki kalitemiz!..

+++

Gelelim üniversiteler konusuna…

Her şehirde üniversite açtık. Doğal olarak her ilçe de MYO ya da Fakülte istedi…

Üniversiteleri liseye çevirme yolunda hızla ilerliyoruz.

Koronavirüs pandemisi ilk, orta ve lise öğretimine olduğu gibi yüksek öğretime de büyük darbe vurdu.

Bu zor dönemde lise öğrencileri YKS’ye girdi.

Eminiz bir çoğu hayal kırıklığına uğramıştır. Çünkü kendilerinden önce bu sınava giren öğrenciler kadar şanslı değillerdi. Her anlamda sıkıntılı bir süreçte sınava girdiler ve düşük puanlar aldılar.

+++

Puanlar açıklandı, tercihler başladı ve YÖK baraj puanını düşürdüğünü açıkladı.

Açıklamaya göre, YKS tercih sürecinde ilave bir ek yerleştirme yapılacağını ve bu ek yerleştirmede baraj puanının TYT’de 140, AYT ve YDT'de 170 olarak uygulanacağını duyurdu.

Yani maç oynanırken kural değiştirildi. Artık sık sık bu durumla karşılaşır olduk.

Bari eğitimde yapmayın bu garip işleri…

ÖSYM 2018 yılında da YKS'ye kısa bir süre kala katsayı güncellemesi yapıldığını açıklamıştı.

Geçen yıl da YKS önce ertelenmiş sonra 1 ay öne çekilmişti. Taban puanlar da aşağıya çekilmişti.

Maç oynanırken kural değiştirmek adeta gelenek haline getirildi.

Sadece eğitimde değil yıllar önce şike konusunda da böyle bir karar alınmıştı. Hatırlayın…

Neyse! Biz konumuza dönelim.

Eminimin çoğu öğrenci tercihini yapmıştır.

Madem öğrencileri bu kadar düşünüyorduk, neden bunu sınav öncesi düşünmedik?

Bari öğrenciler sadece bu seneye mahsus okul puanlarıyla üniversiteye yerleştirilseydi.

Bunun dışında sınav öncesi barajlar düşürülseydi.

Ya da başka bir formül bulunabilirdi.

Eminim öğrencilerin tamamına yakını tercihini yapmıştır.

Şimdi bu tercih sürecinde yapılan puan düşürme doğru mu?

Öğrencilerin başarı sıralaması düşecek mi ya da üniversiteler öğrenci alacakları bölümlerin puanını da düşürecek mi?

Bu konularda da bir adım atılması gerekmez mi?

Bunun gibi bir sürü cevap arayan soru…

Hem öğrencilerin, hem de velilerin kafaları karışık.

+++

Bunları neden anlattık?..

Eğitim, bireylerin yaşam standartlarını belirlemeyi sağlar.

Modern eğitimin en önemli amaçsal çerçevesi ekonomi alanına ilişkindir. Bireylerin meslek edinmesi, ülke kalkınması gibi hususlar eğitimle ilişkili olarak ele alınır.

Ekonomik büyümeyi amaçlayan ülkeler, eğitim programlarını da bu çerçevede hazırlarlar.

Gelişmenin, refaha ulaşmanın, çağdaş yaşam standartlarını yakalamanın yegane şartı katma değeri yüksek ürünlerle gerek yerel piyasalar gerekse dünya piyasalarında rakiplerinizle rekabet edebilmektir. Bunun için de nitelikli insanların öncülüğünde yenilikçi fikirler, sürekli araştırma geliştirme faaliyetleri ve girişimcilik ruhu gereklidir. Daha da önemlisi, devletin bu gayretleri teşvik etmesi, takdir etmesi ve bu kapsamda çalışan eğitimli insanlara hak ettiği değeri vermesi şarttır.

Sonuçta işin bam teli; dünya standartlarında ve gelişmiş ilk on ekonomik güçle rahatça rekabet edebilecek bir eğitim sistemidir. Eğer gerçekten dünyadaki ilk on ekonomi içine girmek istiyorsak önce eğitim kalitemizle bunu başarmalıyız. Ekonomik başarının sırrı kaliteli eğitimdedir.

Bunun ayrılamaz parçası ise bu gayretlere yön veren bürokratik kadroların da aynı kalite ve liyakate sahip şahsiyetlerden oluşturulmasıdır.

Bunlar yapılmazsa gerçek anlamda “yerli ve milli” ne uçak ne otomobil ne bilgisayar vs üretemeyiz.

Bu teknolojik ürünleri üretemediğimiz ve arzuladığımız yaşam standartlarına yani ekonomik refah seviyesine ulaşamadığımız takdirde ancak bol bol hamasetle soslanmış sloganlar uydurur ve birbirimize kuru propaganda yaparak ömrümüzü tüketiriz…

Gazeteci Aydın GELLECİ
Gazeteci Aydın GELLECİ
Tüm Makaleler

  • 17.10.2021
  • Süre : 2 dk
  • 1517 kez okundu

Google Ads