Eğitimde Nitel Planlama ve Nitelik Sorunu
Araştırmalar eğitimin süresinden çok niteliğinin öğrenme ve yetenek düzeyinin belirleyicisi olduğunu ve ekonomik büyümeye önemli ölçüde etki ettiğini göstermektedir. Bu nedenle bütün bireyler için nitelikli eğitime erişim, Türkiye’nin uzun dönemli kalkınma ülküsünün olmazsa olmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Eğitim niteliğinin sağlanmasında ise planlama aşaması öncelikli öneme sahiptir.
Araştırmalar eğitimin süresinden çok niteliğinin öğrenme ve yetenek düzeyinin belirleyicisi olduğunu ve ekonomik büyümeye önemli ölçüde etki ettiğini göstermektedir. Bu nedenle bütün bireyler için nitelikli eğitime erişim, Türkiye’nin uzun dönemli kalkınma ülküsünün olmazsa olmaz bir parçasını oluşturmaktadır. Eğitim niteliğinin sağlanmasında ise planlama aşaması öncelikli öneme sahiptir.
Bu yazımda eğitimde nitel planlamanın gerekliliği ve konuya ilişkin temel kavramlar açıklanmakta, nitel eğitim planlamasının kapsamına giren konulara göre gelişime açık alanlar vurgulanmakta ve ülkemiz için öneriler sunulmaktadır.
Eğitimde Nitel Planlama Neden Gereklidir?
Eğitim planlaması alanında araştırmaları ile tanınan OECD (Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü), UNESCO (Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu) ve ona bağlı IIEP (Uluslararası Eğitim Planlaması Enstitüsü) gibi uluslararası kuruluşlar tarafında yapılan çalışmalarda 1960'lardan başlayarak birçok ülkede eğitimde büyük oranda nicel (sayısal) gelişmeler (okullaşma ve eğitime ayrılan bütçe gibi...) gerçekleştirildiği saptanmıştır. Ancak, nicel gelişmelere göre eğitimin nitelik yönündeki olumsuz durumundan yola çıkılarak araştırmalar bu konuda yoğunlaştırılmıştır.
Bu bağlamda nicel büyümeye ek olarak; bilgi patlaması, bilimsel ve teknolojik değişikliklere eğitimin kendisini uydurma gereksinimi ve eğitime olan toplumsal talebin ve onun toplumsal-ekonomik rolünün giderek artması gibi nedenler, eğitimin nitel yönü üzerinde düşünülmesini ve bu doğrultuda bazı değişikliklere gidilmesini zorunlu kılmıştır.
Başarılı bir büyümenin, nitel sorunların çözümüne ve eğitim programlarının öğrenci, toplum ve ekonominin gereksinimlerine yanıt vermesine bağlı olarak gerçekleşebileceği açık hale gelmiştir.
Ülkemizde de planlı dönemde hedeflenenlere tam olarak ulaşılamamakla birlikte okullaşma oranları ile eğitim harcamalarında önemli artışlar gerçekleşmiştir. Ancak, insan gücü/eğitim plancıları, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planıyla (1963-1967) birlikte eğitim planlamasının nitel boyutunu vurgulamışlarsa da uygulama, sürekli ölçülebilen değişkenleri içeren nicel boyutla sınırlı kalmıştır.
Öte yandan, 1971'deki eğitim reformu çalışmalarında, eğitim planlamasının nitel yönünün öneminin giderek arttığı, Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planının (1990-1994) "eğitimin her kademesinde kalitenin yükseltilmesi" ilkesini getirmesinden anlaşılmaktadır. Ancak, diğer ülkelerin eğitim planlarında olduğu gibi ülkemizde nitelik konusunda uyarı yapılmakta, önlem alınacağı belirtilmekte, ancak çok az bilgi verilmektedir.
Sonuç olarak eğitim planlamasının kapsamına giren niteliksel eğitim planlaması ülkemizde giderek önemini artıran bir konu olmakta ve tartışılmaktadır. Çünkü ekonomik büyümeye olan yönelişin başarısında, eğitim niteliğinin büyük etkisinin olduğu herkes tarafından kabul edilen bir görüş olmuştur.
Nitelik ve Eğitimde Nitelik Kavramları Nedir?
Nitelik sözlük anlamıyla, "varlıklar arasındaki nicelikle ilgisi olmayan ayrımları şu ya da bu bakıma göre oluşturulan durum; bir şeyin nasıl olduğunu belirten veya bir şeyi başkalarından ayıran özellik" olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir anlamı ise, bir şeyin iyi veya kötü olma özelliği, kısaca kalitedir.
Eğitimde nitelik iki kavramla ilgilidir: Bunlar; etkililik ve etkinliktir. Eğitimde etkililik, eğitimin amaçlarına ulaşma derecesiyle ilgilidir. Bu nedenle;
- Öğrenci, öğretmen, donanım gibi eğitim girdileri,
- Öğretim yöntemlerinin uygulanma durumları,
- Öğretim yardımcılarının kullanımı,
- Sınıf ortamı gibi eğitim süreci ile ölçme-değerlendirme etkinliklerinin eğitimin etkililiği üzerinde doğrudan etkisi vardır. Yani, eğitim girdilerinin, sürecinin ve bunlara yönelik geri bildirimin niteliği ne kadar yüksekse eğitimin etkililiği de o kadar artmaktadır.
Eğitimin etkinliği ise, eğitim sürecinin sonunda ortaya çıkan ürünün, ülkenin insan gücü gereksinimine olan uygunluk derecesini ifade eder. Başka bir deyişle, eğitim kurumunun işe/piyasaya uygun insan yetiştirmesi, çağdaş toplum gereksinimlerini karşılaması eğitim etkinliğinin yüksek olduğunun göstergeleri olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda eğitimin etkililiği ve etkinliğini belirleyen tüm ögelerin eğitimin niteliğini etkilediği söylenebilir.
Tanım ve açıklamalardan anlaşılacağı üzere nitel eğitim planlaması, eğitim sistemine, sürecine, ürününe ve ürünü kullanan piyasaya ve topluma ilişkin olarak niteliksel kararlardır. Eğitim planlamasının niteliksel boyutuna ilişkin bu kararlar aslında nitel eğitim planlamasının kapsamına giren konuları içermektedir.
Nitel Eğitim Planlaması Hangi Konuları Kapsar?
Eğitim Programı: Eğitimde nitelik kavramından söz edildiğinde ilk akla gelen, eğitim programıdır. O halde bir eğitim programı geliştirme süreci ve onun sorun alanları nitel eğitim planlaması kapsamına girmektedir. Bir eğitim programı, eğitimde kazandırılacak özelliklerin ne olduğunu gösteren hedefler, bunların nasıl kazandırılacağını belirten öğretim durumları ve hedeflerde belirlenen özelliklerin öğrencilerce ne kadar kazanıldığını belirlemeye yarayan ölçme ve değerlendirme yöntemlerinden oluşmaktadır.
Hedefler, aynı zamanda niteliğin değerlendirilmesinde “ne için iyi?” sorusunu yanıtlarken birer ölçüt olarak kullanılır.
Diğer taraftan eğitim programının ve özellikle de hedeflerin,
- Güncel,
- İnsan gücü ve diğer gereksinimlere yanıt verecek şekilde, bilimsellik, demokrasi ve fırsat eşitliği gibi çağdaş ilkelere uygun olarak hazırlanması gerekir.
Eğitimin içeriği, bilimsel araştırmaların yargılarını uygulamaya koyan, eğitim standartlarını evrensel ölçütler düzeyine çıkarmayı amaçlayan bir düzen içinde olmalıdır. Türk Eğitim Sisteminin sorunlarından birisi de eğitim programının ve içeriğinin bilimsel ve sistemli bir model kapsamında geliştirilememesidir. Siyasi kurumların eğitim programlarının üzerindeki etkisinin çok yüksek olması, eğitim kurumlarının piyasanın gereksinim duyduğu insan gücünü yetiştirmeden uzaklaşması, Devlet Planlama Teşkilatı (DPT)'nın eğitim planlama süreçlerini çok etkileyemeyeceği yeni bir örgütlenmeye gitmiş olması gibi nedenler, eğitim programları bağlamında önemli nitelik sorunlarına yol açmaktadır.
Öğretmenler: Eğitimde çağdaş ölçülerde gelişmeyi sağlayacak itici güç öğretmenlerdir. Toplumsal değişim ve gelişime ayak uydurabilecek, kendini yenilemeye yatkın, yeni sorunlara çözümler getirebilecek nitelikte eğitimci kadrosu olmadan hiçbir şey gerçekleştirilemez.
Öğretmenlerin bu niteliklere sahip olması için nitel eğitim planlaması kapsamında şu konuların ele alınması uygun görülmektedir:
- Eğitimlerin süresi: İlköğretim öğretmenlerinin en az lisans düzeyinde, ortaöğretim öğretmenlerinin ise lisansüstü düzeyinde bir öğrenimden geçmesi nitelikli bir öğretmen kadrosu için en az koşul olarak kabul edilmelidir.
- Sosyo-ekonomik statü: Çoğu ülkede yapılan araştırmalarda, meslek sıralamasında öğretmenlerin statülerinin oldukça düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Bir araştırmada da öğretmenlerin eğitim düzeyi ve kazançları bakımından öğretmenlik mesleği, diğer mesleklere göre daha olumsuz olarak değerlendirilmiştir. Öğretmenlik, genel kültür, alan bilgisi ve eğitbilim formasyonu ile yapılabilen kısaca, uzmanlık gerektiren ve profesyonel kişilerin yapabileceği bir meslek olarak görülmelidir. Türkiye satın alma gücüne göre öğretmen maaşları bakımından OECD ülkeleri arasında ne yazık ki alt sıralarda yer almaktadır.
- Yaşları: Öğretmenlerin öğretim süreci içinde verimli oldukları yaşları vardır. Öğretmenlerin yaş durumu, onların uyguladığı öğretim yöntemlerini belirlemede önemli bir etken olabilmektedir. Genel olarak bakıldığında, Türkiye’de 30 yaş ve altı öğretmen oranı %27, 40 yaş altı öğretmen oranı ise %69’dur. Bir başka ifadeyle öğretmenlerin üçte ikisinden fazlası 40 yaş altındadır. Bu durumun üstünlükleri ve sınırlılıkları olmakla birlikte, Türkiye'nin genç öğretmen oranı açısından diğer bütün OECD ülkelerinden daha iyi bir durumda olduğu söylenebilir.
- Öğrenci/öğretmen oranı: Eğitim sistemimizde eğitimin niteliğini düşüren durumlardan birisi de oluşturulan kalabalık sınıflardır. Çünkü çağdaş öğretim yöntemleri az sayıdaki öğrencinin bulunduğu sınıflar için uygun ve verimli olabilmektedir. Diğer yandan kalabalık sınıf mevcutları öğretmenin güdülenmesini de olumsuz etkilemektedir. Çünkü öğrenci sayısının düşük olduğu sınıflar öğretmen açısından rahatlık sağlamaktadır.
- Öğretmenlere verilen serbest zaman: Öğretmenlerin ders dışında kendilerini geliştirmeleri, araştırma yapmaları ve diğer etkinlikleri için serbest zamana sahip olmalarının eğitimin niteliği üzerinde olumlu etkisi vardır. Ancak, serbest zamanlarını, kendisine ve eğitim sürecine yararlı olacak biçimde okuma, güzel sanatlar, oyun, spor, gezi, eğlence vb. yollarla değerlendirmeyen öğretmen, eğitimin niteliğini yükseltmek bir tarafa, bu bilgi çağında değişime ayak uyduramayarak eğitimin niteliğini düşürebilecektir.
- Hizmet içi eğitim programları: Öğretmenlerin mesleki gelişimleri ve değişime uyum sağlamalarında hizmet içi eğitim programlarının büyük rolü vardır. Sürekli eğitim kapsamında planlanacak hizmet içi eğitim programlarıyla öğretmenlerin, dolayısıyla eğitimin niteliği yükseltilmelidir.
- Müfettiş başına düşen öğretmen sayısı: Eğitimin niteliğini belirleyen ögelerden birisi de denetim ve değerlendirme sürecidir. Denetleme ve değerlendirme süreci eğitimin hem etkililiğini hem de etkinliğini artırabilmektedir. Bu bağlamda, öğretmenler ne kadar yeterli müfettiş sayısıyla denetlenip değerlendirilirse eğitim sürecine o kadar geri bildirim sağlanmış olur.
Öğrenciler: Öğrenciler bakımından eğitimin niteliğini etkileyen ve nitel eğitim planlamasında dikkate alınması gereken konular şunlardır:
- Standart testlerde gösterilen başarı durumları: Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (PISA), OECD tarafından geliştirilen ve uluslararası ölçekte uygulanan bir izleme çalışmasıdır. Yapılan son sınavlarda, Türkiye 37 OECD ülkeleri arasında alt sıralarda (30’unculuk ve altında) başarı göstermiştir. Okul türlerine göre yapılan analizlerde, her üç alanda da Fen Lisesi öğrencilerinin en başarılı öğrenci grubu olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde Anadolu Lisesi öğrencileri, Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri ve Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi öğrencilerinden daha yüksek başarı göstermiştir.
- Sınıfta kalma ve okuldan ayrılmalar: Bunun azalması her zaman nitelik göstergesi değildir.
- Öğretmen/öğrenci ilişkileri: Ülkemizde öğretmen-öğrenci ilişkileri bakımından geleneksel davranışlar etkisini sürdürmektedir. Bazı araştırmalarda Türk öğrencilerin kaygı düzeylerinin yüksek olduğu görülmüştür. Bu durum, Türk öğrencilerin okul yaşamlarında bazı ülkelerdeki akranlarından daha tedirgin, korkulu ve huzursuz olduğuna işaret etmektedir. Bu duyguların temelinde ise kültürel değerlerin, cezaların getirdiği sınırlamaların ve çok rahat olmayan öğretmen-öğrenci ilişkilerinin bulunduğunu söylemek mümkündür. Oysa kaygı ve korku düzeyi artıkça okul başarısı düşmektedir.
- Okullara öğrenci alımındaki kurallar,
- Öğrenci derneklerin varlığı,
- Burs verilen öğrenci sayısı.
Öğretim Süresi ve Sınıflar: Bu başlık altındaki nitel eğitim planlaması konuları şunlardır:
- İkili / üçlü öğretimin kalkması,
- Sınıf başına düşen öğrenci sayısı,
- Çağdaş öğretim yöntemleri ve eğitim teknolojisi uygulamaları,
- Öğretime ayrılan zaman.
Donatım ve Araçlar: Donatım ve araçlara ilişkin konular şöyle sıralanabilir:
- Öğrenci başına düşen sınıf metrekaresi,
- Öğrenci başına düşen kitap, görsel-işitsel öğretim araç, malzeme ve yardımcıları,
- Bilgisayar başına düşen öğrenci oranı,
- Taşıtlar,
- Diğer öğretim personelidir.
Yönetim ve Yardımcı Uzmanlık Hizmetleri: Bu başlık altında nitel eğitim planlamasında şu konular rol oynamaktadır:
- Çağdaş bir yönetim ve teftiş sistemi,
- Rehberlik ve psikolojik danışmanlık hizmetleri: Eğitimde rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri, öğrencilerin mesleki, eğitsel ve kişisel sorunları ile ilgili birçok psikolojik yardım çalışmalarını içerir. Bu hizmetler, öğrencinin duygusal kapasitesini geliştirmeyi amaç edinmesi bakımından eğitimin tamamlayıcı bir parçasıdır.
- Araştırma birimleri,
- Program ve değerlendirme birimleri.
Nitelik Yükselmesi/Düşmesi ile Maliyet Arasındaki İlişki Nasıldır?
Eğitimde nitelik düşmesinin anlam ya da göstergeleri üç grupta düşünülebilir. Bunlar;
1) öğrencilerin ölçülebilen ortalama başarılarının oransal olarak düşmesi,
2) öğrenci başına her türlü girdi oranında azalma,
3) eğitim programlarının bilimsel ve teknolojik gelişmelerin ve sosyo-ekonomik gereksinimlerin gerisinde kalmasıdır.
Bunlardan öğrenci başına birim maliyetlerin ya da her türlü girdinin artırılması her zaman niteliğin yükseltilmesi anlamına gelmemelidir. Bir başka deyişle, pahalı bir eğitim daima nitelikli anlamına gelmemektedir. O nedenle, birim maliyetlerin ve nitelik sorununun eğitimde verimlilik kavramı ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Niteliği yükseltecek önlemlerin pek çoğu eğitime yapılan harcamaların artırılmasını gerektirmektedir. Ancak görüldüğü gibi, eğitim harcamalarının miktarı ile eğitim hizmetlerinin niteliği arasındaki ilişkiler oldukça karmaşıktır. Eğitimde yapılan her türlü harcamanın niteliği artırıcı olduğu ileri sürülemez ise de eğitim hizmetlerinin artırılması halinde niteliği korumak için harcamaların da yeterli ölçüde artırılması gerekmektedir.
Sonuç ve Öneriler:
Yukarıda sunulan açıklamalardan eğitim planlamasının nicel ve nitel yönlerinin birbirinden ayrılmasının yapay olduğu düşünülebilir. Ancak, bu ayrımın eğitim planlamasının her iki boyutunun göz önüne alınmasına yardım ettiği de açıkça görülmektedir. Böylece eğitim çok boyutlu, dinamik, sadece büyüyen değil, kendini sürekli yenileyip geliştiren ve değişen koşullara ayak uyduran bir sistem olarak görülebilir.
Aynı zamanda "nitelik" kavramı ya da "nitel eğitim planlamasının" çok boyutlu ve karmaşık birer süreç olduğu anlaşılmaktadır. Bu özellik nitel planlamanın çok güçlü bir araştırma temeline dayanmak zorunda olduğunu göstermektedir. Kaldı ki, araştırmaya dayalı olmayan bir nitel planlama sonunda yüksek bir maliyet ortaya çıkabileceği gibi, alınan kararların yanlış olması sonucuna da varılabilir.
Bu bağlamda, nitel eğitim planlanması ve nitelik sorunlarına yönelik aşağıdaki sonuç ve önerilerin bilimsel, çok yönlü bir yaklaşımla ve yüksek duyarlılıkla dikkate alınarak değerlendirilmesi önemlidir.
Ülkemizde artık nicel eğitim planlaması ile bütünleşmiş bir nitel planlama gündeme gelmektedir. Aynı şekilde insan gücünün niteliklerini daha fazla göz önüne alan insan gücü planlaması yaklaşımlarına gereksinim duyulmaktadır.
Nitel eğitim planlaması kapsamında yapılması düşünülen her türlü değişiklik bütün bir sistem göz önünde tutularak ele alınmalıdır. Çünkü nitelik konusu veya sorunu diğer süreçlerden daha çok bütünsel bir sistem yaklaşımını gerektirmektedir.
Türkiye’nin toplam nüfusunun büyük bir kısmının genç ve genel eğitim çağında olduğu, söz konusu insan sermayesi kaynağının kalkınma ve uluslararası alanda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olduğu esas alındığında ulusal ekonomi öncelikleri, bu kaynağı geliştirecek şekilde belirlenmelidir. Gayri Safi Millî Hasıla (GSMH) içinde eğitim sektörünün aldığı payın, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkarılması öncelikli öneme sahiptir.
Eğitim planlaması ve sanayideki gelişmenin yeterli ölçüde koordine olmaması nitelikli işgücü açığını ortaya çıkarmaktadır. Başarı düzeyi düşük olan, ama en çok gereksinim duyulan mesleki ve teknik eğitim politikalarının ekonomik talebi karşılayacak şekilde geliştirilmesi ve eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir.
Eğitim programlarını çağdaş, bilimsel ve teknolojik değişmelere, toplumsal ve ekonomik gelişmeler ve gereksinimlere göre sürekli değiştirecek bir program geliştirme ve değerlendirme birimi kurulmalıdır ve bu birimin kullanabileceği seçilmiş bir modeli olmalıdır. Bu kurumun dış dünyayla ilişkisi olan dinamik bir yapıda oluşturulması, siyasi oynaklığa karşın yapısının korunması ve mutlaka etkili bir finansman kaynağına kavuşturulması gerekmektedir.
Okul yönetiminin hem liderlik hem de mesleki beceri gerektirdiği bilinci ile mesleki beceri ve liderlik alanlarında yöneticilere gerekli eğitim ve destek sağlanmalıdır. Okul yöneticilerinin atanmasında liyakate önem verilerek gerekli ölçütlerin (kıstas, ilke) oluşturulması, okul müdürlerinin sorumluluk ve hesap verebilirlik düzeylerinin artırılması çok önemlidir.
Öğretmen yetiştiren kurumların eğitim planlama süreçlerine etkin katılımları sağlanmalıdır. Bu kurumların çıktıları olan öğretmenlerin farklı kadro ve konumlarda (statülerde) çalıştırılması (sözleşmeli, ücretli, kadrolu gibi) ve anlamlı düzeyde farklı ücretler almasının önüne geçilerek bu adaletsiz durumun ortadan kaldırılması öğretmenlerin güdülenme (motivasyon) düzeylerini önemli ölçüde arttıracağı düşünülmektedir.
Öğretmenlik profesyonel bir meslek olarak en az lisans eğitimini (tercihen yüksek lisans) zorunlu kılmaktadır. Ancak hızla artan bilimsel ve teknolojik gelişmelerin, etkili ve etkin hizmet içi eğitimlerle öğretmenlere kazandırılması eğitimin niteliğini yükseltecektir.
Bilindiği üzere, üniversitelerde Eğitim Biliminin ilgili derslerini (pedagojik formasyon) almayanlar öğretmen olamamaktadır. Her öğretmen, kendi uzmanlık alanı dersleriyle birlikte “Eğitime Giriş”, “Eğitim İlke ve Yöntemleri”, “Sınıf Yönetimi”, “Özel Öğretim Yöntemleri”, “Öğretmenlik Uygulaması”, “Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme”, “Eğitim Psikolojisi”, “Öğretim Teknolojileri” gibi dersler alıyor ve bu derslerde başarılı olmazsa “öğretmen” diploması alamıyorlar. Yani bir doktor nasıl aldığı eğitimle uzmanlaşıyorsa, öğretmenlik de alınan eğitimle zaten bir uzmanlık mesleği haline gelmektedir. Öğretmenin uzmanlık belgesi, belirtilen dersleri başaranların diploması olmaktadır. Eğitim fakültesinden mezun olanlar atanamasalar da iş bulamasalar da “öğretmen” olarak anılmaktadır.
Öğretmenleri aldıkları üniversite eğitimiyle, okullardaki deneyim süreleriyle, meslekteki başarılarıyla değil, 500 sayfalık bir metinle ezbere dayalı bir sınavla “uzman” ya da “başöğretmen” yapmanın doğuracağı bu olumsuz ayrıştırmanın öğretmenlerin güdülenme düzeylerini ve eğitimin niteliğini düşüreceği değerlendirilmektedir. Mutlaka bir terfi ve kıdem sistemi uygulanmak isteniyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu sınavdan derhal vazgeçip, daha adaletli bir modeli bulması gerekir. O model de ancak öğretmen temsilcileriyle, sendika ayırt etmeksizin bir araya gelinerek bulunabilir.
Kaynakça:
ADEM, Mahmut. Eğitim Planlaması. Ankara: A.Ü.EBF Yayınları.1981.
AKKOYUNLU, Buket. Eğitim ve Bilim. “Gelişmekte Olan Ülkelerde Bilgisayarlı Eğitim: Karşılaşılan Güçlükler.” Ankara: Sayı:85, 1992.
AYDIN, M ve diğerleri. Eğitim Sosyolojisi. Ankara: Teknomak Ltd. Şti, 1991.
DEMİRAY, Kemal. Temel Türkçe Sözlük. İnkılap kitapevi, 1988.
DPT. Altıncı Beş Yıllık Kalkınma Planı. Ankara: DPT Yayınları,1989.
http://pisa.meb.gov.tr/eski%20dosyalar/wp-content/uploads/2020/01/PISA_2018_Turkiye_On_Raporu.pdf
https://tr.wikipedia.org/wiki/Uluslararas%C4%B1_%C3%96%C4%9Frenci_De%C4%9Ferlendirme_Program%C4%B1
HESAPÇIOĞLU, Muhsin. İnsan Kaynakları Yönetimi ve Ekonomisi. İstanbul: Beta Basım-Yayım, Dağıtım, 1994.
KABADAYI, Reşide. Eğitim ve Bilim. “Nitel Eğitim Planlaması ve Eğitimde Nitelik Sorunu.” Ankara: Sayı: 85, 1992.
PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali. Öztürkçe Sözlük. İstanbul: 1986.
T.C. Kalkınma Bakanlığı. On Birinci Kalkınma Planı (2019-2023). "Eğitim Sisteminde Kalitenin Artırılması Özel İhtisas Komisyonu Raporu", Ankara: T.C. Kalkınma Bakanlığı Yayınları, 2018
TEZCAN, Mahmut. Eğitim Sosyolojisi. Ankara: A.Ü. EBF Yayınları,