Gençliğimiz ve Yurtdışı Gerçeğimiz (1)
Geçtiğimiz son on yılda ne oldu da tüm gençlerimizin öncelikli amacı yurt dışına gitmek oldu? İşte uzun süredir aklımdaki soru bu…
Geçtiğimiz son on yılda ne oldu da tüm gençlerimizin öncelikli amacı yurt dışına gitmek oldu? İşte uzun süredir aklımdaki soru bu…
Eskiden okumak, çalışmak, yaşamak için değil yurtdışına gitmek, başka bir şehri düşünmez hatta mahallemizden çıkmazdık. Gerek ailelerimiz gerekse bizler neredeyse üniversite dönemine kadar tüm eğitim sürecimizi evimize en yakın mahalle okullarında tamamlar, okula yürüyerek gelip gitmenin keyfini sürerdik. Tabii o zamanlar ne kapımızda arabamız ne de hizmete amade servis aracımız bulunmazdı. Ola ki eğer okul eve biraz mesafeli ise otobüs durağında soluğu alır, paşa paşa belediye otobüsünün gelmesini beklerdik.
Üniversite zamanı gelip çattığında ise bir yanımız gençliğin verdiği idealizm, bağımsızlık ve özgür yaşama duygusuyla ailelerimizden kopup başka şehirlere gitmeyi teşvik ederken, diğer yanımız yine de varsa kendi şehrimizde veya yakın illerdeki okulları değerlendirmeyi ve güvenli alanımızdan çıkmamayı isterdi. Ailelerimiz ise mantıken adam olmamızı ve ekmeğimizi taştan çıkarmamızı destekleseler de söz konusu gurbet olduğunda kalben hep yanlarında olmamızı tercih ederler amma velakin şevkimizi kırmamak için çoğu zamanda bunu dillendiremezlerdi.
O zamanlarda şu okul bu okul kavramı da yoktu. Özel okul, özel üniversite deseniz bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıdaydı. Her okul temel eğitimde aynı güvenilirlikteydi. O okullardan tatmin edici eğitimi de alırdınız, istediğiniz okulların sınavlarını da kazanırdınız. İyi öğretmen, idealist öğretmen demekti. Devlet okullarımız idealist öğretmenlerle doluydu. Siz öğrenci olarak sorumluluklarınızı bilip dersinize de çalışıyorsanız her okul iyi, her öğretmen faydalıydı size. Öğretmenler öğrencilerini adam etmek için uğraşır, veliler de “eti senin kemiği benim” derlerdi çocuklarını teslim ettikleri öğretmenlerine. Şimdiki zamandaki gibi “çocuğunuz bu okula uygun değil, yapamıyor, alın lütfen” demezlerdi okul yönetimleri velilere.
İşte o zamandan bu zamana çok şey değişti. Eğitim algımıza sihirli değnek değdi desek abartı olmaz. Ne okul ne de öğretmen beğenmez, müfredatı, dokümanı yetersiz bulur olduk. Hep daha iyisini arayan zihnimiz büyük bir endişe ve tatminsizlik duygusu ile bize hep başka yönleri, başka öğretmenleri, farklı okulları, bambaşka eğitim anlayışlarını gösterir oldu. Aslına bakarsanız milli eğitimin, eğitim yaklaşımının ve sınav sisteminin çocuklar üzerindeki acımasız kontrolü de sonucun başlangıcı oldu. Daha iyi eğitim veren, daha tecrübeli ve idealist öğretmenleri bünyesinde barındıran özel okullar daha iyi fiziksel şartlara ve ekipmanlara da sahip olunca, gelir durumu müsait aileler başta olmak üzere tercih sebebi haline geldiler.
Özel okulların tercih edilmesi çığ gibi büyürken, çeşitli gelir guruplarına hitap eden okullar pıtrak gibi çoğaldı. Milli Eğitim Sistemi bir anda kendini neredeyse kendi büyüklüğüne yakın muadil bir Özel eğitim sistemi ile karşı karşıya buldu. Bu durum yıllar itibariyle eğitim kalitesi açısından özel okulların arayı hızla açması ve veli tercihlerini özel okullar lehine çevirmesiyle devam etti. İyi imkanlarla iyi eğitim alan gençlik dünyayı daha global görmeye başladı. Dünya insanı olma yolundaki bu bilinçlenme, sınırların aşılmasına ve başka ülkelere gitme, okuma, tahsili veya yaşamını oralarda devam ettirme isteğine dönüştü, evrildi. İyi eğitimli gençlerin yaktığı bu ateş, iki üç yıl içinde devlet okullarında okuyan ve maddi açıdan yurtdışında eğitim almaya müsait olmayan gençlerde de burs bularak veya okulun kendisinden burs alarak başarma yönünde alevlendi.
Durum öyle bir noktaya geldi ki gece yattığında neredeyse tüm gençlerin kafasında, rüyasında yurtdışı hayali olmaya başladı. Ne yaparsa yapsın, hangi bedeli öderse ödesin illaki gidilecekti ülke dışına…
Velilerin durumu ise çok başkaydı. Gözleri pırıl pırıl parlayan bu gençlik doğru yolda mıydı? Genellikle yıllar önce çalışmak için Almanya’ya giden işçi Türkleri bilen bu yetişkinler yurtdışına gitmenin başka bir tarafını tam anlıyorlar mıydı? Ok yaydan çıkmak üzere iken, çocuğunu bu yola teşvik etmek veya geri çekmek için gereken tecrübeye sahip miydi? Nasıl karar vermeliydi ve ebeveynlik yapmalıydı? Büyük bir bilinmezlik ve çelişki çoktan kaplamıştı zihnini. Eğitim durumu ne olursa olsun yine de tam göremiyordu büyük resmi. Zaten üniversite mezunu olanlarının bile neredeyse hepsi Türkiye’de okumuştu okulunu.
Bilmediği bir sürü terim, kavram havada uçuşuyordu. Yol göstermede ilk defa yetersiz hissediyordu kendini…
Ne yapmalı, nereden başlamalıydı?
(Devam edecek)