Toplumca Başarılı Olmanın Sırrı Nedir?
Toplumsal başarıda kolektif çalışma, yardımlaşma, planlı çalışma ve iyi bir kontrol mekanizması kurmanın çok gerekli olduğunu düşünüyorum. Her zaman “birlikten güç doğar!”
Her birey, başarılı olmak için öncelikle kendisine, sahip olduğu potansiyele inanması gerekir. Sürekli gelişmeye odaklanarak pes etmeyenler ipi göğüslemeye daha yakın olurlar. Çünkü, hayat cesurları sever, başarı da emek ve cesaret ister.
Başarı sözcüğünü bir hedefin gerçekleştirilmesi veya beklentinin karşılanması durumudur. Çoğunlukla insanlar başarılı olmayı ister çünkü başarının beraberinde mutluluk, tatmin olma, insanın kendini ispatlaması gibi olumlu duyguları getireceği düşünülmektedir. Bununla beraber, iş hayatındaki başarının daha çok kazanç, daha konforlu ve saygın bir yaşam demektir. Bu sebeple bireyler bir projede, sınavda, mülakatta, iş hayatında başarılı olma yönünde gayret gösterirler. Peki ya toplumlar başarılı olmak için ne yapar?
Hayat müşterektir sözü eşler arasında devamlı söylenir durur. Genelde de eşler zaman zaman birbiriyle tartıştıklarında bu cümleyi sıklıkla birbirlerine söylerler. Aile içinde her şeyin ortaklaşa yapılmasını zaman zaman tatlı bir dille birbirlerine hatırlatırlar! Aslında neresinden bakarsanız bakın ne kadar doğru bir söz olduğunu anlamak için "dil bilimci" olmaya gerek yoktur. Yaşam aile içinde ve sosyal hayatta yardımlaştıkça, acıyı tatlıyı paylaştıkça güzeldir. Bu olgu sadece eşler arası ilişkilerde değil, toplumun diğer katmanlarındaki bütün kollektif çalışmalar için de geçerlidir.
Büyük işlerin başarılması, zorlukların yenilmesi için insanlar arasında birlik ve beraberliğin gerekli ve önemli olduğunu kabul etmemiz gerekir. Çalışma hayatında beraber hareket ettiğimiz insanlar arasında dayanışma içinde olmayı ve ortaklaşa hareket edebilmeyi önemli görüyorum. Bir işi layıkıyla başarabilmek, yapılan işten keyif alabilmek ve neticede ortaya çıkan üründen ortaklaşa sevinç ve mutluluk duyabilmek için önemli bir hareket tarzı olduğuna inananlardanım. Atalarımız da böyle düşünüyor olmaları gerekiyor ki, bu durumu anlatmak için "Bir elin nesi var, iki elin sesi var” demişlerdir.
Hayatın zorlukları ve doğal olaylar karşısında tek başına kalan her insan sonuçta aciz ve kudretsiz bir varlık olduğunu idrak eder, edecektir. Bir insanın tüm zorluklara kendi başına göğüs gerebilmesi beklenmemelidir. Tek başına hareket edenler, silinmeye ve başarısızlığa mahkûm olurlar. Daha da önemli birileriyle birlikte hareket etmeyi, ortaklaşa bir şeyleri başarabilmeyi, toplumsal faydaya erişmeyi de anlayamaz. Bir şeyi başarsa bile tek başına bundan keyif alamaz. Çünkü insan toplumsal bir varlıktır. Birey olmak önemlidir ama başkalarından uzaklaşan, yalnız kendilerine inanan insanların daima yenilgiye uğrayışları da bir gerçektir.
Yaşamak, zorlukları yenmek, başarı yolunda mesafe kazanabilmek için insanların birbirlerinin güçlerine, fikir ve düşüncelerine her zaman ihtiyaçları vardır. Birinin düşünce ve görüşlerinin tükendiği yerde, diğerinin zekâsı ve getireceği farklı bir bakış açısı, sonuca ulaşmada yararlı olabilir. Birlik olunan yerde ele alınan işlerin başarı yolları daha doğrulukla ve kolaylıkla bulunabilir. Çalışma düzeni daha sağlam bir şekilde kurulabilir. Fikir ve görüş çatışmaları dahi, gerçeğin ortaya çıkmasına yardım eder. Bütün girişim ve atılımlarımızda, daima bizden daha tecrübeli olanların fikir ve görüşlerine, yardımlarına başvurmak gerekir. Birliğin güçlü ahenginden, doğurduğu sinerjiden yararlanmak en mantıklı yoldur. Eskilerin deyişiyle, "Baş başa vermeyince, taş yerinden kalkmaz!” Evet birlik ve beraberliğin olmadığı yerde başarı sadece tesadüflere bağlıdır. Birlik beraberlik kolektif anlayışı tetikler bu da büyük bir çoğunlukla başarıyı getirir.
Avrupalıların çoğu konuda bizden daha başarılı olmalarının altında, her işte iyi bir planlama ve kolektif bir anlayışla hareket etmeleri yatmaktadır. Tabii ki hukuk içinde kuvvetli bir denetim mekanizmasını devreye sokuyorlar. Bu zaten tüm çalışma sistemlerinin olmazsa olmazıdır.
Bizim toplumumuzda ise tam anlamıyla "Kervan yolda dizilir" anlayışı geçerlidir. Hemen hemen toplumumuzun her kesiminde bu görüş hakimdir. Tabii ki buna liyakat sistemindeki kötü örnekleri de ilave edebiliriz. Esasında bizim halkımız birlik ve beraberlik içinde olabileceğini, bu işin nirvanasını kurtuluş savaşında göstermiştir. Ordumuz, Türk halkı ve toplumun bütün katmanları; Mustafa Kemal Paşanın önderliğinde bir araya gelince, ortak hedef doğrultusunda neler yapılabileceğini tüm dünyaya göstermişlerdir. Esasında Türk ulusu teşkilatçı bir yapıya sahiptir, karakterinde bu vardır. Tarihte bunun birçok örneği yaşanmıştır. Hâl böyle iken bugün neden böyleyiz diye insan şaşırmadan edemiyor. Kanaatimce, Batı toplumları kolektif anlayışı sadece savaş halinde değil, hayatın her safhasında uyguluyorlar! Herhangi bir başarısızlıkta sil baştan yapmamaları, yanlışa yol açan sebepleri tespit edip sistemlerini adeta onarmaya bakıyorlar. Sonra yeni sistemle yola aynen devam edebiliyorlar. Toplumsal başarıda kolektif çalışma, yardımlaşma, planlı çalışma ve iyi bir kontrol mekanizması kurmanın çok gerekli olduğunu düşünüyorum.
Unutmayalım, her zaman “birlikten güç doğar!”
Sevgi ve saygıyla