Bisiklet Deyip Geçmeyin
Tarifsiz bir özgürlük hissidir bisiklet. 1790 yılında Fransa’da başlayan yolculuğun günümüzde aldığı biçim ve etkinlik, çok şaşırtıcıdır. İlk modelleri uzun yıllar, “kaykay”ın büyük tekerleklisi olarak kullanılmıştır. 19. Yüzyıl ortalarından itibaren pedal sistemi geliştirilmeye başlanmıştır.
Kimi zaman bir orman yolunda, kimi zaman şehrin kargaşası içerisinde yoğun trafikte pedallara basarız. Rüzgârın yüzümüzden kayıp ensemize dolaşmasının verdiği mutluluğu hissedebildiğimiz başka bir seçenek bulmak zordur. Tarifsiz bir özgürlük hissidir bisiklet. 1790 yılında Fransa’da başlayan yolculuğun günümüzde aldığı biçim ve etkinlik, çok şaşırtıcıdır. İlk modelleri uzun yıllar, “kaykay”ın büyük tekerleklisi olarak kullanılmıştır. 19. Yüzyıl ortalarından itibaren pedal sistemi geliştirilmeye başlanmıştır. Böylece daha uzak mesafelere daha az yorularak seyahat etmek mümkün olmuştur. Günümüzde farklı kullanım maksatlarına göre tasarlanmış, farklı boyutlarda birçok bisiklet modeline ulaşmak mümkündür.
Dünyada bisiklet, farklı kullanım amaçları için büyük bir çeşitliliğe ulaşmış olsa da, ülkemizde ulaşım aracı olarak kullanımı oldukça sınırlıdır. Buna karşın, çoğunlukla bir sportif etkinlik olarak görülen bisiklet, aynı zamanda bir ulaşım aracı olarak da, dünyanın her yerinde etkili bir şekilde kullanılmaktadır. Bisiklet özellikle çok dik yolları olmayan kentler için ideal bir ulaşım seçeneği sunar. Amsterdam’da şehrin yapısından da kaynaklanan nedenlerle, bisiklet neredeyse kentin yegâne sorunsuz ulaşım aracıdır. Bu kentte adım başında bisiklet parkları ve bütün şehri dolaşan bisiklet yolları görmek mümkündür. Amsterdam çok bilinse de, bisikleti yaşam biçimi haline getirmeyi başarmış daha başka kentler de vardır.
Dünyanın bisiklet dostu kentler sıralamasında ilk beş; 1. Utrecht/Hollanda, 2. Münster/Almanya, 3. Anvers/Belçika, 4. Kopenhag/Danimarka, 5. Amsterdam/Hollanda şeklinde sıralanmaktadır (1). Birinci sıradaki Utrecht kentinde tren garının altındaki bisiklet parkı, 12.500 bisiklet kapasitesi ile dünyanın en büyüğü olarak bilinmektedir. Kentte her gün 125 binden fazla kişi, okula, işe ve alışverişe bisikletle gitmektedir. Hollanda genelinde ise yaklaşık 37 bin km. bisiklet yolu bulunmaktadır ki, bu neredeyse dünyanın çevresine eşittir. Bisikleti bir yaşam biçimi olarak gören kentlerin çevre kirliliği oranları da oldukça düşük düzeydedir.
Sportif etkinlik için bisiklet kullanımı, birçok egzersize göre daha eğlenceli, daha ucuz ve daha etkilidir. Ortalama bir rakamla, 70 kilo olan bir kişi, orta hızda bir saat bisiklet kullandığında yol durumuna da bağlı olarak 550-750 kalori arasında kalori yakmaktadır. Yürüyüşle kıyasladığımızda, 5 km/saat hızla yürüyen bir kişi saatte 232 kalori yakmaktadır. Hız arttıkça bisikletle yakılan kalori miktarı daha fazla artmaktadır. Örneğin hız 30 km. olursa yakılan kalori 800-900 bandına çıkmaktadır. “İngiltere’de 150 bin katılımcı ile yapılan bir araştırmanın sonuçlarına göre yürüyüş boy kilo endeksi ve yağ oranındaki düşüşte önemli ölçüde etkili olurken, bisikletin daha da etkili bir düşüşü garanti ettiği” belirtilmektedir (2).
Ancak sportif etkinlik açısından bisiklet kullanımı için kentlerimizde uygun mekânlar bulmak oldukça zordur. Bu durum aslında kent planlamamızın ne kadar hatalarla dolu olduğunu da gösteren bir soruna işaret etmektedir. Genellikle denize kıyısı olan kentler bu konuda biraz daha şanslıdır. Ama yine de bu kentlerde sahiller dışında bisiklet kullanımının kolay olduğu söylenemez. Kentlere faydalı olacak şekilde kullanılabilmesi için düşünülmesi ve planlanması gereken, bisikletin bir ulaşım aracı olarak kullanılmasının sağlanması ve kolaylaştırılmasıdır. Bunun için kentin her yerine bisikletle ulaşımın, kolay ve emniyetli olması gerekir.
Genellikle kentlerde bisiklet konusundaki yaklaşım, onu bir sportif etkinlik aracı olarak görmekten öteye gitmemektedir. Yolun bir kısmını maviye boyayıp bisiklet yolu diye adlandırmak, sorunu çözmeye yetmemektedir. Kent planlamasındaki hataların telafisi mümkün olsa da bu durum sanıldığı kadar kolay değildir. Fiziki koşullar iyileştirilse bile, trafikte bisiklete karşı hiçbir saygısı olmayan araç kullanıcılarının bencillikleri, sadece cezayla önlenecek boyutun çok ötesindedir. Bunun için bir zihniyet değişimi gerekmektedir. Bunun da yolu eğitimden ve denetimden geçmektedir.
Arabaya bindiği zaman altındaki aracın gücü ile kendi gücünü özdeş gören ruh hastası bireylerin trafikte başka insanların hayatını hiç düşünmeden riske attığı bir ortamda, sorunu tek başına bisiklet sorunu olarak görmek, konuyu çok hafife almaktır. Bu tipolojinin fazlalığı ise, sorunun sadece trafik sorunu olarak da algılanamayacağını göstermektedir. Neredeyse kimsenin ruh sağlığının normal olmadığı bir toplumda, insanların neden bu duruma sürüklendiğinin de analizi gerekmektedir. Kamu politikası üretmekten sorumlu olan hükümetlerin işlerini doğru yaptığı, sorumluluk bilinciyle hareket ettiği, kişisel çıkarlara ve nepotizme yönelmediği ülkelerde böyle bir toplumsal sorunlar yumağı ile karşılaşmak mümkün değildir.
Ulaşımda bisikletin etkinliğinin artırılması, koruyucu sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine de katkı sağlayabilecek bir uygulamadır. Öncelikle obezite kaynaklı sağlık sorunları başta olmak üzere kalp sağlığı için de oldukça olumlu etkilerinin olabileceği, uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. Ülkemizde kalp hastalıkları kaynaklı ölümler, ölüm nedenleri arasında ilk sırada yer almaktadır. Kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin %80’inin kaynağının tütün kullanımı, sağlıksız beslenme ve hareketsizlik olduğu belirtiliyor (3). Şüphesiz kent içi iş hayatının bunda etkisi olduğu açıktır. İnsanlar, servis, bireysel araç ya da toplu taşımayla işlerine gitmekte ve dönmektedirler. Bu ulaşım biçimi, insanları hareketsizliğe itmektedir. Bunun yanına “fast food” tarzı beslenme de eklendiğinde, kalp hastalıklarına uygun ortam kendiliğinden oluşturulmaktadır.
Bisikletin ulusal ekonomi açısından etkisi ise, oldukça önemlidir. Türkiye, enerji ithal eden bir ülke olarak sürekli cari açık veren bir ülkedir. Kentlerdeki araç trafiğinin yüzde 20 azalacağını varsaysak, bunun enerji ithalatını ne kadar azaltacağını ve cari açığın kapatılmasına katkı sağlayabileceğini öngörmek zor değildir. Karbon salımının azalması gibi olumlu faktörleri de dikkate aldığımızda, hem ekonomi hem çevre açısından hatırı sayılır faydalar sağlanacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Elbette ulaştırma politikaları konusundaki tercihlerimizi radikal olarak sorgulamamız gerektiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Ancak kentlerin mevcut sorunlarını ele aldığımızda, bisiklet tercihinin birçok sorun açısından etkili olacağı tartışmasızdır. Bu konuda Cumhurbaşkanlığı tarafından 2018 yılında bir çalışma yapılmış ancak sonuca ulaşmamıştır. Çünkü konunun tarafları, küresel enerji devi şirketler, ilaç ve tıbbi cihaz üreten çok uluslu şirketler, otomotiv sektörünün dev şirketleridir. Bu konuda atılabilecek radikal adımların, bu şirketlerin kârlılığını olumsuz etkileyeceği açıktır. Ne yazık ki, Türkiye bu alanda bağımsız politika üretebilecek kadar güçlü ülkelerden biri değildir.
Bisiklet konusunda genel olarak artan bir farkındalık olduğunu da görmek gerekir. Ancak yazıda anlatmaya çalıştığım gibi, bisiklet sorunu sadece bisiklet sorunu değildir. Bisiklet tek başına, bütün bir toplumun yaşam biçimini değiştirecek potansiyele sahip politikaların hayata geçmesini tetikleyecek kadar önemli ve çok boyutludur. Bu alanda yerel yönetimlerin yapmaya çalıştıklarını önemsiz görmesek de, bunların yeterli olduğunu söylemek ve kabul etmek mümkün değildir.
Buradan merkezi ve yerel yönetimlerin bütün kademelerindeki yöneticilere çağrı yapıyorum. Gelin bu ülke ve insanları için iyi bir şeyler yapın. Araç trafiğinin mümkün olmadığı bisiklet yollarıyla kentlerimizi örelim. Toplum olarak bir seferberlik başlatalım. Bisiklet kullanımı kolaylaştıran yasalar yapalım. Ülkemizin kronikleşmiş ekonomik sorunlarını çözmeye gelin buradan başlayalım. Çocuklarımızı arabalarla tanıştırmadan önce bisikletle tanıştıralım. Marketlere, AVM’lere, okullara bisiklet parklarını zorunlu hale getirelim. Emin olun gelecek nesiller sizleri minnetle anacaktır.
Not: Kalp sağlığınız açısından en basit egzersizleri yapmadan önce bile doktorunuzun tavsiyesine ihtiyaç duyduğunuzu unutmayın. Bisiklet zaman zaman oldukça zorlayıcı ve efor gerektiren bir faaliyettir. Bu nedenle gerekli muayeneyi yaptırmadan bisiklet kullanmak fayda değil zarar verici olabilir.
Dipnotlar
(1) https://www.aa.com.tr/tr/dunya/dunyanin-en-bisiklet-dostu-kentleri-siralamasinda-hollandanin-utrecht-sehri-ilk-sirada/2735232
(2) https://www.formlakal.com/spor/10-bin-adim-mi-yoksa-1-saat-bisiklet-mi/
(3) https://www.sozcu.com.tr/2023/saglik/turkiyede-her-yil-yaklasik-300-bin-kisi-kalp-krizi-geciriyor-7651880/