Site İçi Arama

egitim

İnce Ayarlar

Yapacağınız şey neyse, ya da hedefiniz neresiyse artık, o şeyi yaparken önce zamandan kazanmak için hızlı hızlı üç aşağı beş yukarı büyük adımlarla ilerlersiniz, ondan sonra da tam yerini tutturmak için ince ince ayar yaparsınız.

İnce ayar ne demek biliyorsunuzdur.

Yapacağınız şey neyse, ya da hedefiniz neresiyse artık, o şeyi yaparken önce zamandan kazanmak için hızlı hızlı üç aşağı beş yukarı büyük adımlarla ilerlersiniz, ondan sonra da tam yerini tutturmak için ince ince ayar yaparsınız.

İnsanın hayatında da böyle ince ayarlar yapması gerekir çoğu zaman. Başka türlü tam olarak tutturamazsınız hedefinizi.

Evet, hepimizin hayatımızda da hedefleri vardır. Artık neyse sizin hedefiniz, umarım tutturursunuz bir gün.

***

Tam on ikiden vurdu!

Bazen şansımız yaver gider ve hedefi öyle çok uğraşmadan tam ortadan tutturduğumuz da olur.

Ama genellikle her zaman şanslı olmayız.

Eğer bir şans gerekiyorsa tutturulacak hedef için, çoğunlukla şansımızı kendimizin yaratması gerekir.

Bunun için de çok çalışmak gerekir.

Ama çalışmak derken boşa kürek çekmekten bahsetmiyorum.

Hedefinize doğru yaptığınız hamleleri doğru yapacaksınız.

Her hamlenizin bir işe yaraması lazım.

***

Mantık silsilesi!

Düşünce yapınızın belli bir mantık zincirine uyumlu olması gerekir.

Bunu yapabilmek için ise zamanında mantık nedir onu kafanıza iyice yerleştirmeniz gerekir.

Şöyle yaparsam böyle oluyor, böyle yaparsam da şöyle olur.

Demek ki bu neticeyi elde etmem için önce bunu yapmalıyım, sonra da şunu. Ardından da bunu.

Bu mantık zincirini zamanında yerleştirmezseniz kafanıza, sonra çıkan sonucu doğru anlamlandırmanız mümkün olmaz.

Niye olmadığının sebebini bir türlü anlayamazsınız.

***

Aklımızın ermediği şeyleri tarih boyunca ilahlara atfetmek kolayımıza gelmiş.

Niye düşüneyim ki?

Böyle, çünkü ilahlar böyle istemiş ve böyle olmuş!

Bugün artık ilahlar yok. Ama yine de halen daha sebebini bilmediğimiz bir sürü şey oluyor hayatımızda.

Tamam, nasıl olduğunu, formüle falan oturtarak belki öngörebiliyoruz.

Ama niye öyle olduğunu halen daha tam olarak bilemiyoruz.

Yüce yaratıcı öyle istemiş ve öyle yapmış!

Bir elektron ile bir proton farklı elektromanyetik yüklere sahiptir.

Dolayısıyla birbirlerini çekerler.

İki elektron ve iki proton da aynı yüke sahip olduğu için birbirini iter.

Formülü de şöyledir. Formüle koyarsan bulursun sonucunu.

Ama niye böyle bir doğa kuralı var, bunu bilebiliyor muyuz?

Hayır! Doğanın kuralı böyle.

Elektromanyetik alan var ve elektronlarla protonlar bu alandan etkileniyorlar, foton diye bir şey var, enerji taşıyor bu foton denen zımbırtı ve sistem böyle işliyor işte, enerji alışverişi oluyor maddelerin aralarında ve buradan da kimya doğuyor.

Kimya ise yaşam demek. Bizler kimyasal tepkimelerle yaşayan varlıklarız!

Ama niye elektromanyetik alan var bunu bilemiyoruz.

Niye elektron ya da proton var bunu da bilemiyoruz.

Var işte ve aralarında böyle bir ilişki var.

***

Tarih boyunca uğraşmış bir sürü bilim insanı ve sistemi çözmüşler, sistem böyle çalışıyor diye bir sürü formül üretmişler.

Koy formüle başlangıç değerlerini, sonucu öğren!

Peki kim kurmuş bu sistemi?

Orasını bilmiyoruz!

Bilmediğimiz için de bir yüce yaratıcı kurdu diyoruz. İlahlara atfediyoruz konuyu.

Bilebilmek mümkün mü peki?

Hayır! Ne kadar uğraşırsanız uğraşın bulamazsınız sebebini, kim kurmuş bu sistemi, onu da bulamazsınız. Rüyaya yatın, bilimsel olarak araştırın, kimin ve niye böyle bir sistem kurduğunun sebebini bulmanız mümkün değil.

Sistem nasıl işliyor onu bulursunuz ama. Bugünün ortaya konmuş formülleri yanlışsa yarın daha iyi formül bulursunuz ve sistemin nasıl işlediğini bir şekilde daha iyi anlarsınız.

Ama niye böyle bir sistem kurulmuş, kim kurmuş bunu bulabilmeniz mümkün değil.

***

O zaman boşa uğraşıyoruz!

Hayır, onu demiyorum.

Tabii ki bilim önemli, tabii ki neyin nasıl işlediğini araştıracağız.

En azından sistemin işleyişini anladığımız zaman yaşamı çok daha kolay hale getirecek yeni icatlar yapma şansımız var.

Ama bu sistemi kim böyle kurmuş, niye böyle kurmuş diye boşa kafa yormaya gerek yok diyorum ben.

Bu cevabı olmayan bir soru.

***

Tanrı! Evet tanrı böyle kurmuş bu sistemi.

Niye kurmuş?

Canı istemiş ve kurmuş işte. Sana bana mı soracaktı?

Kurabilecek yetileri varmış ve kurmuş.

Bazı şeyleri sorgulamaya gerek yok.

Zaten sorgulasanız da bulamayacaksanız cevabını, kendinizi yormanıza da gerek yok.

Evet, anlamaya çalışın sistem nasıl işliyor diye.

Onu da merak ediyorsanız araştırın.

Merak etmiyorsanız zaten anlamaya da çalışmazsınız.

Tanrı böyle böyle demiş, demek ki ben de böyle böyle yapmalıyım!

İnanç! Herkes nasıl inanıyorsa öyle yaşasın. Sistemin işleyişini de sorgulamak ihtiyacı duymuyorsa, sorgulamadan yaşasın.

Kimsenin buna diyecek bir sözü olmamalı.

***

Ama meraklıysanız, en azından sistem nasıl işliyor diye merak ediyorsanız, işte o zaman doğru mantık silsilesinde anlamaya çalışın sistemi.

Öyle bilmeden anlamsız sebep sonuç ilişkileri kurmayın kafanızda.

Önce öğrenin, eğitimini alın, ondan sonra anlamaya çalışın.

Yanlış sonuçlara ulaşırsınız aksi takdirde.

***

Evet, inanmak insanın doğasında olan bir duygu. Kimilerine göre bir ihtiyaç hatta.

Kim neye inanıyorsa inanmakta serbest bana göre.

Kimse kimseyi öyle ya da böyle inanıyor diye yargılayamaz, yargılamamalı.

Birbirimize saygı çerçevesinde yaşayıp gidiyoruz işte.

Yaşamın bir amacı var mıdır?

Var herhalde. Olmasaydı yaşam diye bir şey olmazdı.

İyi bir yaşam için birbirimize tecrübelerimizi aktarmalı mıyız?

Ona da bir itirazım yok.

Sen, ben, o, hepimiz iyi yaşıyorsak dünya çok daha iyi bir yer olacaktır yaşamak için.

İyilik hepimiz için gerekli. İyilik ile içinde yaşanası bir dünyamız olacaktır.

Kötülük yok mu peki bu dünyada?

Olmaz olur mu?

Hemen her tarafımızda kötülük kol geziyor. İnsanların hırsları, güç zehirlenmesi, tüm bu kötü düşünceler kötülüğün kaynağı oluyor.

Kötülükten korunmak için birbirimize tecrübelerimizi aktarmamız gerekli. Kötülükten nasıl koruruz kendimizi, tüm bu bilgilerin nesillerden nesillere aktarılması gerekiyor.

Ancak bu tecrübe aktarımı zorla olmaz.

Benim istediğim gibi yaşamıyorsan sana yaşam hakkı tanımam!

Ne kadar saçma bir bakış açısı. Ne kadar vahşice. Kötülüğün bir kaynağı da bu zorla benim dediğim gibi yaşayacaksın bakış açısı.

O zaman bana dokunmayan yılan bin yaşasın!

Bakın bu da yanlış bir bakış açısı.

Öyleyse yılanın başını küçükken ezeceksin ki, kimseye zarar vermesin.

Bence bu da tam doğru bakış açısı değil.

Yılanların da yaşam hakkı vardır sonuçta. Onlar da bu dünyada bir denge unsuru.

Önemli olan doğanın dengesidir.

Denge ise ince ayarla olur.

Biraz o tarafa, biraz bu tarafa. Denge kurulur eninde sonunda.

Dedim ya, dengeyi kurabilmek için ince ayar yapmasını bilmek gerekir.

***

İnce ayar yapmaya önce kendi hayatınızdan başlayın.

Doğru adımlarla kurun hayatınızı.

Okuyun, öğrenin. Başkalarına saygılı olmaktan başlayın en başında. Siz başkalarına saygılı olun ki, o bir başkası da size saygılı olsun, saygı göstermek ihtiyacı duysun.

***

Küçükken anı defterlerimiz olurdu, arkadaşlarımız özel günlerde falan güzel dilekler yazarlardı bu defterlere.

Şimdiki çocuklar daha çok dijital ortamlara alışkınlar. Eski anı defterleri falan yok oldu gitti herhalde.

Ben bile benim o zamanlardan kalma anı defterlerim nerelerde bilmiyorum.

Bir arkadaşımın benim anı defterime yazdıkları ile bitireyim yazıyı.

Kafana göre mutlu ol diye yazmıştı o arkadaşım.

Diğerleri klişe sözler döşenip bugün aklıma bile gelmeyen sözler döşenirken, onun yazdığı bu dilek aklımda yer etmiş bunca yıldır.

Evet, mutluluk bu hayat yolculuğumuzda aradığımız şey sanırım.

Mutlu olmanın ise bin türlü yolu var. Herkesin mutluluğa ulaşma yöntemi farklı oluyor.

Ben de kafanıza göre mutlu olun diyerek bitireyim.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 19.12.2023
  • Süre : 3 dk
  • 1042 kez okundu

Google Ads