İnsan Doğasının Bilimsel Çekiciliği
Mesela elimi buradan alıp şuraya koyuyorum. Bunu yaparken ne gibi aşamalardan geçiyor bu hareket? Öncelikle bunu istemem gerekiyor. Yani benim kontrolümde yapabildiğim bir hareket bu. İstiyorum ve bir takım elektriksel tepkimeler, bir takım kimyasal tepkimelerle kaslarım çalışmaya başlıyor ve kolum olduğu yerden kalkıp istediğim yere gidiyor. O gittiği yerde bir şey onu kendine çektiği için oraya gitmiyor!
Hepimiz genç olduk. Romantik bir ortamda o ilk el ele tutuşma anını hatırlayan var mı?
İçinizde duygu seli dolaşır durur. Elini tutsam mı acaba? Ne düşünür? Bir yandan da yavaş yavaş eliniz onun eline doğru gider gelir.
İşte o an, elinizin belki eline bir değdiği o an. Sonra da sıkı sıkıya kavuşan elleriniz.
Doğada birtakım güçler var. İki kütle birbirine doğru meyleder. Genel görelilik!
Ya da elektromanyetik güçler açısından bakacak olursak, bir elektron çekirdeğin etrafında döner durur. Bunu yapan elektrondaki negatif elektrik yükünün, çekirdekteki protonların pozitif elektrik yüküne karşı çekim kuvvetidir. Elektromanyetik alan teorisi!
Ya da daha dar bir alanda zayıf nükleer kuvvet. Protonların pozitif elektriksel yüke sahip olmaları sebebiyle bir arada durmaları mümkün değilmiş gibi gelse de, zayıf nükleer kuvvet protonları çekirdekte bir arada tutar.
Zayıf nükleer kuvvetin etki alanı çok dar olduğu için protonlar zayıf nükleer etki alanı dışına çıkarıldıklarında artık çekirdeğin bir arada durmasını sağlayamazsınız.
Çekirdek bu durumda Einstein'ın formüllerinde ortaya koyduğu müthiş bir enerji ile parçalanır. Atom bombası! Güçlü nükleer kuvvet ortalığa saçılır!
Ama o iki genç elin birbirine kavuşmasını sağlayan ne kütle çekimidir ne elektromanyetik güçlerdir, ne zayıf, ne de güçlü nükleer kuvvetlerdir.
İnsan doğası tüm bu evrendeki temel kuvvetlerden çok daha farklı bir kuvvet ile çekim kuvveti oluşturur birbirine karşı.
Gerçekten, kolumuzu bir yerden başka bir yere hareket ettirebilmemizin doğasının bu dört temel kuvvet ile bir ilgisi olabilir mi?
Mesela elimi buradan alıp şuraya koyuyorum. Bunu yaparken ne gibi aşamalardan geçiyor bu hareket?
Öncelikle bunu istemem gerekiyor. Yani benim kontrolümde yapabildiğim bir hareket bu.
İstiyorum ve bir takım elektriksel tepkimeler, bir takım kimyasal tepkimelerle kaslarım çalışmaya başlıyor ve kolum olduğu yerden kalkıp istediğim yere gidiyor.
O gittiği yerde bir şey onu kendine çektiği için oraya gitmiyor!
Ben istediğim için oraya gidiyor.
Bu dediğim atom altı parçacıklar için geçerli olabilir mi?
Hayır! Evrende birtakım kurallar var ve her atom, her atom altı parçacık bu kurallara uygun olarak hareket etmek durumunda!
O zaman biz niye istediğimizi yapabiliyoruz?
Tamam, bazı şeyleri istem dışı da yapıyoruz, ama istem dışı yaptığımız şeyler de evrendeki temel kuvvetlerle doğrudan bağlantılı değil. Yine biz insan olduğumuz için yaptığımız şeyler. Ya da daha geniş bakış açısıyla canlı olduğumuz için bu hareketleri yapıyoruz.
Kuantum dünyasında bazı şeyler insanı hayretler içerisinde bırakıyor.
Einstein bile tanrı zar atmaz diye kendince bu mantıksız olayları eleştirmiş.
Peki neymiş bunu söyleten Einstein'a?
Kuantum dolanıklık denen bir şey var. Daha önce de bu konuda bir yazı yazmıştım.
İki atom altı parçacığı birbirine dolanık hale getirip, bunları birbirinden oldukça uzak şekilde ayıracak olursak, biri üzerinde yaptığımız bir inceleme ile o sanki diğerine ne kadar uzakta olursa olsun haber veriyormuş gibi bir durum bu dediğim.
Bunu eldiven örneği ile açıklıyorlar. Eldivenin bir tekini bir kutuya koyup önden uzaklara göndersek ve bizdeki tekini de bir başka kutuya koysak, hangi kutuda hangi eldiven tekinin bulunduğunu bilmesek de, yanımızdaki kutuyu açıp baktığımızda uzaktaki kutunun içinde hangi eldiven tekinin olduğunu o kutuyu açmadan bilebiliyoruz ya, işte dolanıklık denilen böyle bir şey.
Eee, ne var bunda diyebilirsiniz. Einstein bunu demiş işte, eğer bir şeyler dolanık halde yaratılmışsa, uzaktaki parçanın ne olduğu baştan bellidir diyebilirsiniz.
Bu dediğinizin bir kısmı doğru, bir kısmı ise maalesef o kadar basit değil.
Eldivenlerin bir de farklı renklerde olduğunu düşünün.
Yanınızdaki kutuyu çok kısa bir süre için açıp kapadığınızı farzedin. O kısa sürede ya eldivenin ne renk olduğunu görüyorsunuz, ya da hangi tek olduğunu anlayabiliyorsunuz.
Bu durumda mesela kutuyu açıp kapadığınızda kırmızı eldivenin yanınızda olduğunu görebilmişseniz uzaktaki eldivenin mavi eldiven olduğunu söyleyebilirsiniz.
Tekrar kutuyu açıp kapayınca bu sefer eldivenin sağ tekinin sizin yanınızda olduğunu anladığınızda uzaktaki eldiven tekinin doğal olarak sol tek olduğunu da anlamış oluyorsunuz.
Sonuç sizin yanınızda sağ tek var ve rengi kırmızı.
Haydi bir kez daha bakın şimdi, gerçekten kırmızı eldiven teki sizin yanınızda mı diye.
Aaaa, o da nesi, bu bakışınızda eldivenin rengi değişmiş, bu sefer mavi eldiven teki sizin yanınızda!
Bu nasıl olabilir, biraz önce baktığınızda eldiven teki kırmızı değil miydi?
İşte kuantum dünyasına hoş geldiniz.
Her baktığımızda bir özelliği görebiliyoruz ve o özelliğe göre öteki uçtaki kutu içerisinde ne var bilebiliyoruz. Ama bu bilgi sadece baktığımız özellik için geçerli. O nesne üzerindeki diğer özellik bizim her bir özelliğe bakışımız sonrasında değişebiliyor.
Kuantum dünyasını olasılıklar dünyası olarak nitelendiriyorlar ve Einstein olmaz öyle şey demiş, tanrı zar atmaz diyerek de bu düşüncesini açıklamış.
Ancak yapılan son deneyler Einstein'ın bu konuda yanıldığını ispat etmiş durumda.
Gerçekten ölçülen bir özellik sonrasında, aynı nesne üzerindeki diğer özellik üzerine elimizdeki bilgi sıfırlanıyor.
Yine aynı eldiven örneğine dönecek olursak, en son rengine bakmıştık ve şaşırmıştık.
Bir kere daha hangi tek bizde diye bakacak olursak bu seferinde sol tekin bizde olduğunu görmemiz mümkün olacak demektir. Ancak bu sefer de renk bilgisi yine sıfırlanmış olacak, yani elimizde sol ve mavi tek var diyemeyeceğiz. Bilebildiğimiz sadece bizde sol, karşıda sağ tek olduğu olacak.
İşte burada benim aklıma atom altı dünyada da henüz bilemediğimiz birtakım ilişkiler mi var acaba diye bir düşünce geliyor.
Nasıl biz kolumuzu istediğimiz yere koymakta özgürsek, atom altı parçacıklar da istedikleri özelliklerini bize gösterme özgürlüğüne sahip olabilirler mi?
Atom altı parçacıklar düşünüyor olabilir mi?
Belki de şakacı bir doğaları vardır, ne dersiniz?
İşte bilim insanlarının halen daha çözemediği çok şey var.
Biz yine o yanımızdaki eli ilk tuttuğumuz ana dönelim isterseniz.
Yaşam çok güzel, yaşamaktan korkmayın, yaşamınızı kısıtlayan ne varsa kırın geçin, kim yaşamınızı kısıtlamaya çalışıyorsa karşı durun.
Atom altı parçacıklar bile evrenin kurallarına karşı koyuyorlar gibi geliyor bana, özgürce davranıyorlar.
Bizim doğamızda var özgürlük!
Hayırlı pazarlar dileklerimle.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla