İşini İyi Yapmak Kolay Bir Şey midir?
Herkesin aynı olmadığını, aynı isteklilikle çalışmadığını, kimisinin öylesine çalışırken kimisinin tüm ruhunu vererek çalışma derdinde olur. Neden her insan bir diğerinden farklı çalışır?
Hayatını okuyup da etkilenmemek olası değil. Hemen hemen herkesin elinde olmasını istediği bir telefon markasının geliştiricisi de olan, yaşamının her anı mücadele, her anı bir ders olan tam da bir yudum insan modeli olarak tanımlayabileceğim Steve Jobs’tan bahsediyorum. Okumalarıma göre iyi yetişmiş, çevresine devamlı ışık saçan pozitif ruhun son temsilcileri arasında yer almış mucitlerdendi. Mücadeleci, rekabetçi ancak rakibini ezmeden, haksız rekabete girmeden kendi alanında en iyi olmaya, en iyi ürünü ortaya çıkarmaya odaklı bir yaşam sürdüğünü düşünüyorum. Yenilikçi ruhu, mücadeleci ruhu, yeni ürünlerin gelişimine ön ayak olmasından besleniyordu. Apple markasıyla özdeşleşen kısa yaşamının arkasında bıraktığı izden yürüyüşünü devam ettiren, ondan aldığı ilhamla yeni yeni mucitlere kucak açan bu firma, herhalde Steve Jobs olmasaydı, olmazdı. Firmanın tepe yönetimi, bu markanın bugünkü eşsiz yerine ulaşmayı hayal bile edemezlerdi düşüncesindeyim
Şüphesiz bugün size Steve Jobs’ı anlatmayacağım. Ancak onun yaşam öyküsünün bana hep çarpıcı geldiğini de ifade etmek isterim. Belki bazı okuyucularım neden bu tip başarı öykülerinden, konularından devamlı bahsettiğimi merak ediyor olabilirler! Bizim en büyük sorunumuzun "kaliteli insan" yetiştirememek olduğuna inanıyorum. İyi insan yetiştirmekte ailelerimiz, okullarımız, toplum dinamiklerimiz bir yönüyle yeterli gelmiyor kanaatini taşıyorum. Buram buram kalite kokan, iyi insanları etrafımızda mumla aranacak kadar az görüyorum. Alavere, dalavere yapanların sayısının çok fazla artmasından rahatsız oluyorum. Hele ki bunların daha kendileri bir baltaya sap olmadan, devletin yüksek makamlarına oturmalarını görmekten, kafamıza kafamıza vurarak ülkeyi yönettiklerini sanmalarından hiç hoşnut olamıyorum. İyi yetişmemiş insan gücümüzün varlığının bir gerçek olduğunu biliyorum. Her gün sokaktaki insanımızın "Yandım Allah Keten Helva" misali dertleriyle boğuşmaktan kurtulamamasından üzüntü duyuyorum. Umutları olmayan bu insanlara bunu yapmaya hakkımınız olmadığını inanıyorum. Kendi durumlarımızı iyi olsa da insanımıza eziyet eden mevcut sistemimizin, daha müreffeh bir toplum hayatı sürmek yerine tek derdi geçinmek olan bir insan kalabalığına sahip olmaktan ciddi ciddi esef duyuyorum. Bu nedenle de Steve Jobs gibi hem kendi memleketine hem tüm dünyaya ilham olan şahsiyetlerden biz de çok sayıda olmasını, Türk insanına aydınlık yarınları inşa edebilmeleri için bir ışık olmalarını, yolumuzu aydınlatmalarını arzu ediyorum. Bu duyguyla sizlere inatla bu konulardan bahsediyorum.
Bir kişinin iş yapış şekli, o insanın karakterinin aynasıdır. Siz de, çevrenizdekileri, arkadaşlarınızı, aile bireylerinizi ve dostlarınızı ara ara gözlemleyiniz. Türlü karakter yapısına sahip bu insanların herhangi bir işle meşgulken nasıl bir tutum içinde olduklarını yakından bakınız. Herkesin aynı olmadığını, aynı isteklilikle çalışmadığını, kimisinin öylesine çalışırken kimisinin tüm ruhunu vererek çalışma derdinde olduğunu benim gibi sizlerde göreceksiniz. Neden her insan bir diğerinden farklı çalışır? Bu işin özü karakter yapısı mıdır? Eğitim midir? Terbiye midir? Sahi nedir? Aynı evde yetişen ikiz çocuklar bile birbirinden çok farklıdır… Neden acaba?
İyi insan dediğimizde, her şeyden önce sağlam karakterde olan, düşünceli, düzgün duruşlu, davranışları tutarlı, eylemlerinde iyilik kokan, iyi niyetli insanları kastediyoruz. Ruhunu eğittiği içindir ki birtakım zararlı davranışlardan ve zaaflardan uzaktır bu tip bireyler. Çevresindekilerin çıkarlarını en az kendi çıkarları kadar düşünürler, gözetirler. Yardımseverdirler, hak yemezler, yalandan kaçınırlar. Bu özelliklerini iş yaşamlarına da taşırlar. "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz " derler. Sanki bu söz işte bu tip insanlar için söylenmiş gibidir. İyi insan, yaptığı işe kendini bütünüyle verir. İşini, ibadet edermiş gibi kendini vererek, tüm benliğiyle yapar. Yaptığı işin, harcadığı emeğin sonunda ortaya mükemmel bir iş çıkarmak istediği içindir ki canla başla ‘içten yanmalı bir motor’ misali çalışmaktan başka bir şey düşünmez. Kaytarmayı, savsaklamayı aklından bile geçirmez.
Böyle, işlerine karşı iyi niyetli bir çalışma eğilimi içinde bulunan kimseler, ilk bakışta kendilerini belli ederler. Kendilerini işlerine kaptırırlar. Bir dakikalarını bile boş geçirmek istemezler. Bütün dikkatleri işlerinin üzerinde yoğunlaşmıştır. Sağdan soldan gelen çeldiricilere, sıradan insanı ‘yoldan çıkaran’ şeylere kapılmazlar. Derin bir sorumluluk duygusuyla yaptıklarının daima en iyi, en başarılı olmasını isterler. Çok para kazanmasalar da çok haz alırlar. Bu hazla çalışırlar, yaptıkları işten zevk aldıkları kadar çok da gurur duyarlar, ekmeklerini taştan çıkaracak kadar hünerle işlerini tamamlarlar. Neticede çıkan üründen keyif alırlar.
Tüm toplumların refahı, gelişimi için böylesine sağlam ve düzgün karakterli, güvenilir, çalışkan bireylere her dönemde ihtiyaç vardır. Bir insan kendisine verilen işleri canla başla, gerçek bir sorumluluk duygusuyla, en iyi şekilde yapmağa çabaladığı an, sağlam ve saygı değer bir kişiliğin temellerini atmış demektir. Bunların sayısını çoğaltabilen toplumlar diğerlerini fersah fersah geçerler, refah içinde yaşarlar. Çoğaltamayanlar ise karalar bağlarlar, biz niye böyle geri kaldık diye hayıflanıp dururlar.
Türk toplumunun da bir gün zincirlerini kırıp, hak ettiği medeni dünyanın bir parçası olarak müreffeh bir hayatı ortaklaşa sürdürebileceği umudum dün olduğu gibi bugün de var. Yarınlarımıza bu umutla bakıyor, daha güzel yarınları hak ettiğimize inanıyorum. Bir gün bizim toplumumuzda da dünyaya örnek mucitlerin, Steve Jobs kalibresinde iş yapan insanlarımızın çıkmasını dört gözle bekliyorum.
Saygı dolu sevgiyle