Nefes Alıyorsa Yaşıyor Demektir
2021 yılındaki bir haberde şu altında nefesini tutabilme konusunda Guinness rekoruna sahip kişinin Hırvat dalgıç Budimir Buda Sobat olduğundan bahsediliyor. Sobat su altında 24 dakika 37 saniye nefesini tutarak bu rekoru kırmış.
Bir insanın kalbi dursa ne olur?
Ölür işte, daha ne olacak?
Tamam da kalp sonuçta vücudumuzda sadece kan sirkülasyonunu yapan bir organımız. Bir pompa.
Az bir süre dursa ve kan dolaşımı olmasa ne olacak ki?
Kanımızla esasen hücrelerimize kadar oksijen dağıtımı yapılıyor. Hücrelerimizde yakılan besin için gerekli olan oksijen ardından yine kanımızla karbondioksit olarak vücuttan atılmak üzere akciğerlerimize taşınıyor.
Kanımız doğal olarak hücrelerin ihtiyacı olan besinleri de hücrelere taşıyor.
Kanın diğer fonksiyonlarına girmeyeyim, ama besin konusunda sanırım belli bir süre beklenebilir.
Eh işte, eğer besin konusunda beklenebiliyorsa oksijen konusunda da beklenebilir.
Öyleyse kalbin belli bir süre duruşunun da yaşam fonksiyonları konusunda o kadar da önemi olmamalı.
Ama durum tam tersi!
Kalp durduğunda yaşam bitiyor!
***
2019 yılından bir haber, kalp krizi geçirdikten sonra 20 dakika kalbi duran sayın bilmem kim yeniden hayata döndü!
Bakın 20 dakika kalbin durması sonunda yine de hayata dönülebiliyormuş!
Hatta başka bir haberde kalbi durduktan bir saat sonra bile hayata döndürülenler olduğundan bahsediliyor. Gerçi bu haberde bu hayata tekrar dönenlerin beyin fonksiyonlarında meydana gelen arızalardan falan da bahsediliyor.
Sanırım damarlarda kan dolaşımının durmasından en çok etkilenen organımız beynimiz!
Beyin metabolik yönden vücudun en aktif organlarından biridir deniyor bir kaynakta.
Oksijen tüketimindeki büyük değerler bunu doğrulamaktaymış. Normal, uyanık ve genç bir insanın serebral oksijen tüketimi 3.5 ml/100 gm/dak. dır diye bir bilgi var. Bu tam olarak be anlama geliyor tam olarak anlamadım, ama bütün beyin dokusunun (1400 gm) oksijen tüketimi 49 ml / dakikadır denilmiş aynı kaynakta.
Bu bilgi beynin sürekli oksijen ihtiyacı duyuyor olması anlamına mı geliyor acaba?
Ama baksanıza, biraz yukarıda yazdığım haberde en az 20 dakika taze oksijen almadan da beynine bir şey olmamış kalbi duran hastanın! Yani beyin dahil sanırım vücutta öyle oksijen yok diye hemen tüm çalışmasını durduran ve bozulan bir organımız yok gibi görünüyor.
Bu arada serebral metabolizma diye bir şey var, sanırım beynin enerji ve oksijen ihtiyacını karşılayan kalbin beyne ait kan dolaşımını yapan kulakçıkları ile ilintili bir sistem anladığım kadarıyla.
***
İnternette insan öldükten sonra vücudunda neler oluyor diye bir sürü ürkütücü bilgi var. Bu yazıda detaylara girmek istemiyorum, ancak benim anladığım yaşamdan o kadar da çabuk vaz geçmememiz gerektiği.
Baksanıza kalbimiz dursa bile yarım saat gibi bir süre sonra bile kalbin tekrar çalıştırılması mümkün.
Zaten nefesini oldukça uzun süre tutabilenler de oluyor dalgıçlar arasında.
Normal bir insan nefesini 42 - 49 saniye kadar tutabiliyormuş. Bunun üzerinde nefesini tutabilenlerin akciğerlerinin kapasitesinin oldukça yüksek olduğu kabul ediliyor.
Bu konuda evde nefes testi diye bir testten bahsediliyor, sanırım sağlık üzerine bir test.
2021 yılındaki bir haberde şu altında nefesini tutabilme konusunda Guinness rekoruna sahip kişinin Hırvat dalgıç Budimir Buda Sobat olduğundan bahsediliyor. Sobat su altında 24 dakika 37 saniye nefesini tutarak bu rekoru kırmış.
Yani bu süreçte kalbi durmadığı için kan sirkülasyonu devam etse de, muhtemelen kanında bu kadar süre boyunca oksijen oranı oldukça düşmüş olmalı.
Nefes alıp vermek de yaşamın bir gerekliliği olarak kabul ediliyor.
Ancak sadece biz insanlar için değil, hayvanlar aleminde de bu konuda rekorlar var.
Balinalar mesela iki saat kadar nefes almadan su altına kalabiliyorlarmış. Yunuslarda bu sürenin 10-15 dakika olduğu yazılı kaynaklarda.
Ancak bu konuda rekor su kaplumbağalarında, su kaplumbağaları 24 saat kadar su altında nefes almadan kalabiliyorlarmış.
***
Tabii çok farklı yaşam formları var, suyun birlerce metre derinliklerinde yaşayan ve o derinliklerde ışık dahil, oksijen dahil neredeyse bu kaynakların yok denebilecek kadar az olduğu ortamlarda bile yaşamlarına devam eden canlılar var.
Hiç kalbi olmayan canlılar da var. Denizanaları bu canlılardan sayılabilir.
Tam tersine birden çok kalbi olanlar da var. Mesela yılan balıklarının bir ana kalpleri yanında üç ayrı kalpleri daha varmış. Mürekkep balıkları da sanırım üç kalpli oluyorlarmış.
Su altında yaşayan canlıların solungaç denilen ve sudaki oksijeni alabildikleri organları var.
Biz ve bizim gibi karada yaşayan canlılar ise akciğerleri ile solunum yoluyla oksijen elde ediyorlar.
Solunumlarını ciltleri ile yapan canlılar da var, amfibi canlılar, bunlar hem karada hem de suda yaşayabiliyorlar.
***
Kısacası yaşam çok zengin bir gelişim ile bugünlere gelmiş. Belki günün birinde canlılık bambaşka bir yaşam formuna da evrilebilir.
Belki bir gün yaşam sürelerimizi yeterince uzatmanın da bir yolu bulunabilir.
Aklıma gelen bir sorudan yola çıkıp nerelere uzandı konu.
Yaşayıp gidiyoruz işte, kimileri hırs yapıyor, saçma sapan hayallere kapılıyorlar. Tüm insanlar ben nasıl istiyorsam öyle yaşasın diye düşünenler de var.
Bence hepsi boş düşünceler. Bırakın kim nasıl istiyorsa öyle yaşasın.
Baksanıza kalbi dursa bile yarım saat sonra yaşama dönenler bile olmuş, demek ki herkesin kendince bir yaşam süresi var.
Herkese gönüllerince bir yaşam diliyorum.
Moskova’dan sevgi ve saygılarımla