Sözcüklerin Sihirli Dünyası
Oysaki, bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz sözcükleri kullanma yeteneğimizdir. Ancak, bu yeteneğin kıymetini pek çoğumuz bilmeyiz. Ya susarak harcar ya da çok fazla konuşarak tüketiriz sözcükleri ve de anlamlarını.
Sözcüklerle dolar bazen içimiz. Suskun kaldığımız için ağzımızdan dökülemeyen, fırsat bulamadıkları için bir kenarda ifade edilmeyi bekleyen, hak ettikleri duygularla ve vurgularla söylenemedikleri için bir türlü anlamlarına kavuşamayan sözcüklerle.
Oysaki, bizi diğer canlılardan ayıran en önemli özelliğimiz sözcükleri kullanma yeteneğimizdir. Ancak, bu yeteneğin kıymetini pek çoğumuz bilmeyiz. Ya susarak harcar ya da çok fazla konuşarak tüketiriz sözcükleri ve de anlamlarını.
Ben, her sözcüğün kendine has bir enerjisi olduğunu düşünürüm her zaman. Sözcüklere anlamlarının ötesinde, kendi ruhlarını ve yaratıcılıklarını katan şairlerin, yazarların, hatiplerin ise birer sihirbaz gibi o enerjiyi ortaya çıkardıklarına inanırım. Onların ağzından veya kaleminden dökülen sözcükler sanki kutsanmıştır. Dile hâkim olmak da denemez buna; çünkü hakimiyet kelimelerle oynayabilme, onları yerli yerinde kullanabilme, düzgün cümleler kurabilme ustalığıdır. Kutsanmışlık ise bunun yanında ancak duyguyla, ilhamla yaratılan bir sihirdir benim nazarımda.
Hiç eskimeyen şairleri, yazarları unutulmaz kılan da budur zaten. Onlar, sözcüklerle mucizeler yaratan insanlardır. Sihirli sözler ve kelimelerin efendisidirler. Herkesin bir şair, bir yazar veya bir hatip olması mümkün değilse de, sözcükleri kullanarak arınması, rahatlaması, şifalanması mümkündür bu hayatta; çünkü sözcükler doğru bir biçimde ifade edildiğinde bir enerji akışı yaratırlar, içimizde sıkışan ve bizi rahatsız eden olumsuz duygular bu sayede açığa çıkar, rahatlamamızı sağlarlar.
Psikologların terapi sırasında yaptıkları da bundan başkası değildir aslında, derinlere inmeye çalışarak içeride sıkışmış olan duyguların dile dökülmesine yardım ederler, böylece uzun zamandır bastırılmış olan bu duyguların yarattığı enerji de açığa çıkmış olur.
Çoğumuz, enerji denilen şeyin varlığını kabul etsek de, gözümüzle görmediğimiz, sesini soluğunu duymadığımız, dokunup koklayamadığımız için gücünü ve etkisini tam olarak hissedemeyiz. Halbuki, yaşadığımız hayat tümüyle enerjiden ibarettir ve enerji asla yok olmaz, ancak dönüşebilir. Bu anlamda, kelimelerin önemi ve gücü yaşamımızın her safhasında çok büyüktür. “Ağzından Çıkanı Kulağın Duysun” derler ya, gerçekten de ağzımızdan çıkan her söz yaşamımızı yönlendirecek etkin bir güce ve enerjiye sahiptir. Bunun doğruluğunu anladığımızda, sözcüklerimizi daha bilinçli kullanır, onlara inancımızı yükler hale gelir ve kendi senaryomuzu yazmaya başlarız.
“İnanç” diyorum, inanmanın en önemli katalizör olduğunu bildiğimden. Herkes bir şeye inanır, inanmak zor değildir, ancak iradeyi uyandırmak ve bir hedef seçip inançla onu kovalamak herkesin harcı değildir. İnanmaya kendini mecbur etmek, inanmaktan üstündür. Kendine inanmak yaratmak demektir. Her çağda örneği bulunan “özel” diye nitelendirdiğimiz kişiler, olanaksız gibi gözüken girişimlerinde yüreklerini şüpheden arındırarak, inançlarını her daim canlı tutarak ve bunu sık sık dile getirerek başarıya ulaşmışlardır.
Kendi tarihimize dönüp baktığımızda en güzel örnek olarak Mustafa Kemal Aatürk’ü görürüz. Olabilecek en zor koşullarda, pek çok kişinin asla giremeyeceği bir mücadeleye sadece inancının gücüyle girerek gerçekleştirmiştir onca mucizeyi. Konuşmalarına ve yazmış olduğu “Nutuk”a dikkat ederseniz, o inancı nasıl yansıttığını, ağzından çıkan her kelimenin ne denli güçlü bir enerji taşıdığını hissedersiniz. Bir Asker, bir devlet adamı, bir devrimci olmasının yanında muazzam bir hatip olmasının da payı büyüktür başarılarında. Onun içindir ki, düşünceyle pratiği aynı anda hayata geçirmiş bence tek liderdir. Önemde ilk olan, öncelikte de ilk olur daima. Düşlerini her şeyin önünde tutan insanlar bir tür farkındalık ya da ayırt etme duygusu geliştirirler, neleri yapmaları veya yapmamaları gerektiğini çok iyi bilirler, bu belirgin özellikleri de onları farklı kılan en büyük özelliklerinden biridir zaten. Düşlerini anlatırken sanki gerçeklerden bahseder gibi konuşurlar; öylesine kesinlik taşır ki sözleri, en ufak bir şüphe, korku, tereddüt içermez. Onlar, geçmişi değil, adeta geleceği hatırlayarak yaşarlar.
İşte; "Geldikleri gibi giderler" diyebilen bir liderin sözü buna en güzel örnektir. Bu lider de ATATÜRK’ten başkası değildir. Dile getirdikleri tüm sözcükler evrene sunulan bir beyan niteliği taşır; kararlılığın, inancın ve azmin beyanıdır bu. Ve ardından evren, sanki her eylemi ve girişimi herkesin “Mucize” diye adlandırdığı biçimde destekler. İmkânsız olan başarılır. Aynen Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi. Evet, sihirli sözcüklerle dolar bazen içimiz. Her biri farklı birer enerji taşıyan sözcüklerle. Gereksiz suskunluklar veya gevezeliklerle harcanamayacak kadar değerli olan; düşlerimizle birlikte dile gelmeyi, hayallerimizle birlikte gerçekleşmeyi bekleyen sözcüklerle.
Saygı dolu sevgiyle kalın...