Tutkulu Aşk ve Saplantılı Tavır ve Davranışlar Psikolojik Hastalık mıdır?
Saplantılı insan, “Eğer benim değilsen hiç kimsenin olamazsın” gibi hastalıklı bir düşüncenin içine girer. Terk ederse ya da aldatırsa onu öldürebileceğini ya da kendi canına kıyabileceğini düşünür.
Hayat bir mücadeledir söylemine birçoğunuz gibi ben de aynen katılıyorum. Ama düzeltemeyeceğiniz insanlarla vakit geçirmekte sizin ömrünüzden çaldığınız zamandan başka bir şey değildir kanaatini taşıyorum. Bu nedenle de karşınızdaki insanın saplantılı olduğunu anladığınız andan itibaren irtibatı tamamen kesmelisiniz. Arkadaşça dahi olsa görüşmemelisiniz. “Aman onu üzmeyeyim” gibi bir düşünce içine girmemelisiniz. Üzmemek için yaptığınız her arkadaşça davranış onun tarafından yanlış anlaşılacağını bilerek hareket etmeli, kararlı bir duruş sergilemelisiniz. Bunu her şeyden önce kendi ruh sağlığınız, kendi iç huzurunuz için yapmak zorunda olduğunuzu bilmelisiniz. Zira bunu yapmazsanız, bu durum en çok da sizi mutsuz edecektir.
Tutku, saplantı halini alırsa en tehlikeli duygunun esiri haline geldiğimiz anlaşılmalıdır. Saplantılı insanlar yüzünden dünyamız birçok olumsuzluk yaşamıştır. Dünya savaşlarının çıkmasının en büyük sebeplerinden biri de saplantılı liderlerin anlayışıyla, toplumlara yanlış yöne götürücü kötü bir liderlik sergilemeleriyle ilgilidir. Çünkü, saplantılı insanlar kendi duygu ve düşüncelerinin aksine itibar etmezler. Kolektif anlayıştan uzaktırlar. Bu konuyu yazmaya karar verdiğimde aklıma ilk gelen kişi bir zamanlar sinemanın yakışıklı jönlerinden olan Vatan Şaşmaz oldu. Hatırlarsanız, kendisine saplantılı bir şekilde âşık olan Filiz Aker tarafından öldürülmesi aşkın karanlık yönünü bir kez daha o günlerde hepimizin gündemine getirmişti.
Konu ne olursa olsun tutkunun şiddetlisi eğer saplantı halini aldıysa bu durum insanı intiharın eşiğine veya karşı tarafa şiddet uygulama noktasına kadar götürebilir. Saplantılı insan güvensizlik duygusu taşır. Zihni sürekli aynı kişiyle meşguldür. Her an o kişiyle konuşmak ister, yaptığı işe kendini veremez. Saplantılı insanın içini kemiren şüpheler, cevaplanmayan sorular, âşık olduğunu sandığı kişi tarafından sevilmediğine dair düşüncelerini besler. Saplantılı insan sürekli huzursuzdur. Huzursuzluğu yüzüne yansır. Sinirlidir, en ufak şeye öfkelenir.
Her kaygılandığında güya hep o en sevdiği, en değer verdiği o kişiyi arar. İlişkisiyle ilgili sürekli endişe içindedir. Kendi iç dünyasında, hatta samimi olduğu bir arkadaşının yanında, acaba bu ilişki “Bitti mi?” “Bitecek mi?” “Bana kızdı mı?” gibi yığınla soru sorar. Bu sorularla kafası iyiden iyiye karışan saplantılı insan, saplantı haline getirdiği insana ve çevresindekilere zarar vermeye kadar işi götürür. Çoğunlukla da bunu farkında olmadan yapar. Ama neticede sevdiğini sandığı kişinin canını yakacak kadar düşüncesiz davranır. Bazen de kasti olarak böyle yapmak ister ki sevdiği ondan ayrılmaya cesaret edemesin.
Saplantılı insan, “Eğer benim değilsen hiç kimsenin olamazsın” gibi hastalıklı bir düşüncenin içine girer. Terk ederse ya da aldatırsa onu öldürebileceğini ya da kendi canına kıyabileceğini düşünür. “O olmadan asla yaşayamam, bir daha kimseyi sevemem” gibi düşünceler içindedir. Saplantılı insan sevgilisi kötü davrandığında ya da kendisine olmadık bir şekilde, beklemediği bir tepki verdiğinde ağlama krizlerine girip günler süren ‘kapanma’ dönemleri yaşar.
Yalnız kalmaktan aşırı derecede korkar. Sevgilisi olmadan kendisini işe yaramaz, hiçbir şey yapamaz gibi hisseder. İlişkisi bitmesin diye her şeyi yapar. Bazı durumlarda sevgilisinin söylediği her şeyi emir olarak kabul eder. Sevgilisiyle kavga ettiğinde ya da aralarında ayrılık konuşması geçtiğinde kendisini bırakmaması için yalvarır, ayaklarına kapanır.
Sevgilisi hakkında kötü söz söyleyen herkesi dışlar. Buna aile bireyleri de dahildir. Sevgilisinin sürekli kendisiyle ilgilenmesini, kendisiyle vakit geçirmesini ister. Bunun için ısrarcı olur, ona yalvarır. Saplantılı insan aşırı kıskanır. Kıskançlık nedeniyle sürekli kavga çıkarır. Gereksiz kıskançlıklarda bile sevgilisini suçlar.
Bu nedenle şunu aklınızın bir köşesinde bulundurmanızda fayda görüyorum: karşınızdaki insanın saplantılı olduğunu anladığınız andan itibaren irtibatı tamamen kesmelisiniz. Arkadaşça dahi olsa onunla görüşmemelisiniz. “Aman onu üzmeyeyim” gibi bir düşünce içine girmemelisiniz. Üzmemek için yaptığınız her arkadaşça davranış onun tarafından yanlış anlaşılma potansiyeli taşır. Zira hemen sizin ona karşı yüksek bir ilginiz olduğunu düşünecek ve bu saplantısı hiç bitmeden devam edecektir. Hiçbir durum ve şartta bu nedenle kendisiyle görüşmemelisiniz. Saplantılı insanlar duygu sömürüsüyle kendilerini acındırırlar. “Çok kötüyüm lütfen görüşelim” diyebilirler. Buna inanmayın ve kesinlikle görüşmeye gitmeyin, görüşme isteğini olumlu cevap vermeyin.
Yine de bir yolunu bulup, sizi kandırabilirler. Örneğin, “İlaç içtim, birazdan öleceğim” diyebilirler. Böyle bir durumda onun yanına gitmek yerine hemen polisi arayıp bulunduğu yerin adresini verin.
Yalnız sizin hayatınızda başka biri varsa, bunu onun gözüne sokmayın. Çünkü bu durum onu tahrik edecek ve zarar vermesine neden olabilecektir. Örneğin sosyal medyadan o kişiyi asla takip etmeyin. Mümkünse telefonunu engelleyin. Size ulaşmasının yollarını kapatın. Hiçbir arkadaşına “O nasıl?” diye sormayın. Bu onun kulağına gidecektir ve sizin hâlâ onunla ilgilendiğinizi düşünmesine neden olacaktır. Tüm bunlar işe yaramadıysa ve bu insanın sizi taciz boyutunda rahatsız ettiğini düşünüyorsanız kendisinden mutlaka şikayetçi olun. Bundan çekinmeyin. Çekinirseniz, bir gün mutlaka bir şekilde o saplantılı kişinin kötü muamelesine maruz kalacağınızı bilin. Buna engel olmak biraz da sizin elinizdedir. Bunun sizin sorumluluğunuz olduğunu bilin. Ona göre davranın. Değilse hem siz üzülürsünüz hem de etrafınızdaki sizi sevenleri üzersiniz.
Saygı dolu sevgiyle kalın...