Uçakla Uçmak, Hayata Yukarıdan Daha Geniş Bakmak
İnsanoğlu uçağı yaptığında hayat nasıl değişmiş değil mi? Gerçi uçaklardan önce balonla da uçmaya başlamışız. Bir balonun sepetinden, yukarılardan aşağının manzarası ne kadar da güzel görünür.
Bak şurada ne harika bir şelale var.
Bak, bak, şurada da bir göl var, üzerinde de göçmen kuşlar.
Bulutlar buradan ne güzel görünüyorlar, tıpkı pamuk yumakları gibi.
Güneş bu uçaktan çok daha parlak görünüyor!
Ne kadar çok bufalo var aşağıda!
***
İnsanoğlu uçağı yaptığında hayat nasıl değişmiş değil mi?
Gerçi uçaklardan önce balonla da uçmaya başlamışız.
Bir balonun sepetinden, yukarılardan aşağının manzarası ne kadar da güzel görünüyordur.
Ben hiç balon gezisi yapmadım.
Havayolları ile yaptığım uçak yolculukları hariç yukarılardan öyle manzara seyretmek için hiç gezinti uçağıyla ya da helikopterle de uçmadım.
Ama filmlerden, ya da internetteki videolardan tabii ki havadan yeryüzü manzaraları çok gördüm.
Bir zamanlar Ostankino kulesine de çıkardık. Oradan da aşağının manzarası güzeldir.
Yüksek bir yerden aşağıda güzel manzara varsa da seyretmesi zevklidir.
Ama uçaklardan manzara izlemek çok daha farklı sanırım.
***
Geçenlerde Meryl Streep ve Robert Redford’un eski bir filmini tekrar izledim. Filmin adı “Benim Afrikam”, orijinal adıyla “Out of Africa”.
Arada eski filmleri tekrar izlemeyi seviyorum.
Filmde Afrika’dan çok güzel manzaralar vardı.
Bu film 19’uncu yüzyıl başlarında evlenerek Afrika’da çiftlik hayatı yaşamaya giden bir Avrupalı hanımefendinin, bir Danimarkalı baronesin hayatını anlatıyor. O yıllar aynı zamanda arada Birinci Dünya Savaşı’nın da olduğu yıllar. Ama film bir savaş filmi değil.
Tabii emperyalist İngiliz mantalitesi ve İngiliz yayılmacılığının propagandası filmin bence hoş olmayan yönleri sayılabilir.
Yine de güzel film.
7 Oskarlı!
***
Filmin konusu çok önemli değil de, filmdeki Afrika’dan manzaralar, Afrika’daki vahşi yaşamdan kareler gerçekten çok güzel.
Yerel halk, yani yerlilerin yaşamından da enstantaneler var ve bunlar benim çok daha ilgimi çekti demeliyim.
Daha fazla detay anlatmayayım filmden, belki eski bir film de olsa izlemeyeniniz vardır, spoiler olmasın şimdi.
Tavsiye ederim, izleyin mutlaka izlemediyseniz, güzel film.
***
Birinci Dünya Savaşı da arada oluyor dedim ya, dolayısıyla basit pırpırlı uçakların henüz kullanıma başlandığı yıllardan bahsediyoruz.
Filmde Robert Redford edindiği bir çift kişilik uçakla Meryl Streep’i uçak gezintisine çıkartıyor.
En çok da o sahnelerde Afrika’daki vahşi yaşam ile ilgili yukarıdan çekilmiş sahneler var.
İşte daha çok o uçak gezintisinden aklımda kalanları yazmıştım yazının en başında.
***
Evet, bence uçaklar hayatımızı oldukça çok değiştirdiler.
Epey bir uğraşmış insanoğlu uçabilmek için.
Sonunda da bu şeref Wright kardeşlere nasip olmuş.
İlk kontrol edilebilir motorlu uçuşu 17 Aralık 1903 tarihinde Kuzey Karolina Kill Devil Hills'te Wright Kardeşler yapmışlar.
***
Uçaklarla artık uzak mesafelere kolayca ve kısa bir sürede ulaşabiliyor olmamız bir yana, uçakların bence asıl faydaları dünyaya çok daha yukarılardan bakabiliyor olmamız.
Uçaklarla uzaklarda, normal şartlarda gözümüzle göremeyeceğimiz şeyleri görüyoruz artık. Nerede ne var, yukarılardan bakarak çok daha rahat algılayabiliyoruz.
Eski zamanlara nazaran bakış ve görüş açımız çok genişledi.
Bence eski insanların hayata bakış açıları günümüzdeki kadar geniş perspektifli değilmiş. Eski insanlar çok daha yaşadıkları yere sıkışmış olarak yaşıyorlarmış.
Eskiden olsa, en fazla yüksek bir yerden görebildiğimiz kadarıyla etrafı görmek mümkünmüş.
Öyle her bir yeri, tüm bir şehri mesela, uçsuz bucaksız tüm bir araziyi aklımızda canlandırmak eskiden bence o kadar da kolay değilmiş.
O yüzden de insanların hayata bakışları çok daha dar kapsamlıymış.
Günümüzde ise artık her bir yanı karış karış yukarılardan izlemek mümkün.
Uzaydan bile koskoca dünyanın yusyuvarlak resmini çekebilmiş durumdayız.
Bu ise insan aklının çok daha farkı şekilde çalışmasına vesile oluyor.
***
Ben bu yaştan sonra öyle eski tip bir küçük uçakla gezinti yapabileceğimi hiç zannetmiyorum.
Ama belki bir gün balonla bir gezinti yapma şansı yakalarım.
Biraz pahalı bir etkinlik gerçi balon seyahatleri, özellikle Kapadokya bölgesinde çok pahalı. Balon gezintileri bir tek turistik yerlerde oluyor ve fiyatları da daha çok turistlerin ödeyebileceği fiyatlar.
Ancak bence herkes yeryüzünü en azından bir kez bir balonun sepetinden görmeli.
O yukarılarda esen rüzgâr yüzüne vururken, aşağıların manzarasının bir balonun sepetinin içinden izlenmesi oldukça heyecan verici bir şey olmalı.
Paraya kıyıp bir gün bir yerlerde balon gezintisi yapmalıyım mutlaka.
***
Teknoloji geliştikçe dünyaya bakış açımız genişliyor, ama bir yandan da çok daha fazla aç gözlü oluyoruz sanki.
Madem şöyle ya da böyle yapmak mümkün, ben niye yapmayayım diye herkes anlamsız hayallere kapılmıyor mu sizce de?
Özellikle de para hırsı hepimizin gözünü kör etmiş durumda.
Yeterince paramız olsa da çok daha fazlasını istiyoruz nedense.
En zengin olanlar bile para para diye neler yapıyorlar.
Gerçi bu konuya girmemeye karar vermiştim. Şu futbolcuların dolandırılması konusu.
Kendileri etmişler, kendileri bulmuşlar. Bana diyecek bir şey bırakmamışlar.
Yine de bu durum bile geldiğimiz yerin bir göstergesi.
Aç gözlüyüz biz, ne olsa yetmiyor. Çok daha fazlasını istiyoruz.
Yatlarımız, katlarımız, özel uçaklarımız olsun istiyoruz. Bir varsa üç olsun istiyoruz.
Sonra da birileri çıkıp dolandırıyor işte.
Kendileri etmiş, kendileri bulmuş. Hiç kimsenin dediğine inanmayın, hepsi kendince suçlu.
En azından aralarında bilmeden bu işe bulaşan yok bence. Para hırsı sonunda rezil olmalarına yol açmış.
Evet, başta benim adımı karıştırmayın bu işe diyen dahil, hepsi rezil oldular!
Ben böyle düşünüyorum.
***
Benim balonla gezme hayalim bile bence gereğinden fazla bir istek gibi göründü şimdi bana. Benimkisi masum bir istek, ama yine de fazla normal bir insanın yaşam tarzına göre.
Ama öyle ya da böyle herkes basit bir hayat yaşamıyor.
Bazıları bu hayatta çoğunluktan üstün bir hayat tarzı yaşıyorlar.
Bu anlamda filmde o Afrikalı zavallı yerlilerin İngilizlere “efendi” demeleri bile içime dokunmuştu.
Emperyalist ve kapitalist dünya bir yandan insanlık hayrına bir şeyler yaparken, bir yandan da yaşamları, kültürleri yok ediyor.
Bugün Afrika’da bir zamanlar Avrupa devletlerinin sömürgesi olmayan devlet yok.
Halen daha fiili olarak sömürge devlet konumundalar.
***
Filmi tekrar izledikten sonra bir zamanlar ne kadar farklı bir yaşam varmış dünyada diye düşündüm.
Ne kadar masumeneymiş bazı şeyler bir zamanlar.
Hangi kanalı açsam bu sefer de futbolculardan ve bu dolandırıcılık hikayesinden bahsediyorlar. İncik cıncık olayın tüm detayları ortaya saçılmış durumda.
Yine bir magazin konusu yakalamış tüm basın! Üzerinde tepindikçe tepiniyorlar.
***
Ne zaman düzeleceğiz biz?
Ne zaman eskiden olduğu gibi masum ve sakin bir hayatımız olacak?
Bu gidişle sanırım bu işin geri dönüşü yok. Artık toplumsal yozlaşma aşamasının tam da ortasında gibiyiz.
Bu işin geri dönüşü olmayacak muhtemelen.
Bu dolandırıcılık olayı buzdağının görünen kısmı, karanlıkta kalan, hiç gündeme gelmeyen kim bilir neler neler dönüyor güzel ülkemde.
İktidar bizi bu hale geri getirdi!
Evet, iktidarın da büyük kabahati var, ama sorun çok daha büyük.
Tuz kokmuş! Toplum ahlak düzeyini kaybetmiş. Bir virüs gibi yayılmış toplum içine ahlaksızlık ve bilinçsizlik.
En akıllısı dediğimiz bile düşünmeden dolandırıcıların ağına yakalanmış.
Tüm kabahati bunlara çıkardın sen de demeyin.
Düşünün, size biri gelip bak bir ayda dolar bazında sana %25 getiri vereceğim, ver elindeki tüm parayı dese siz ne yapardınız?
Bunu söyleyen de öyle herhangi biri olmasa?
Cevabınız dediklerimde haklı olduğumun ispatıdır!
***
Neyse, izlemeyenler için filmi izleyin mutlaka diyerek bitireyim yazıyı.
Güzel film. 7 Oskarlı!
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla