Utanç Duyabilmek, Utanabilmek, İnsan Olabilmek
Utanmak bir yönüyle çok güzel bir duygudur. Ar damarı çatlamayan, utanmayı bilen insanı aynı zamanda güzel yapan bir duygudur. Utanan kişi bir şeyleri örter ve onunla mücadele eder aynı zamanda. Mücadele, kişiye düşünme ve çalışma azmi de verir.
Kelimelerin manalarını iyi bilmek ve onları yerli yerinde kullanmak önemlidir. Dinleyenler üzerinde çok olumlu etkiler bırakır. Bunun aksi tutum içinde olmak bir insanı çok zor durumda bıraktığı gibi, hitap ettiği toplumda çok olumsuz çağrışımlara neden olabilecek intibaları doğurabilir. Ben her zaman "yüzüklerin efendisi" olmanın yerine, kelimelerin efendisi olmayı tercih edenlerden olmaya özen gösterdim. Onun içindir ki sihirli kelimelerin cümle içinde kullanılmasını çok önemsiyorum. İşte bu kelimelerden biri de kanımca "utanç" sözcüğüdür.
Utanç, içinde bulunulan durumdan kurtulmak isteme durumudur. Bir insan herhangi bir olaya karşı iç açıcı olmayan duygular besliyorsa bu kişi böyle bir durum karşısında utanç duygusu yaşayabilir. Bir duyguyu ifade etmek için kullandığımız bu kelime, benim nazarımda sihirli bir kelime olma özelliğini de taşıyor. Negatif bir duygu olan utancın kökeni, hayatta kalışımızda oynadığı role dayanıyor. Utanç olmasaydı kültürel normlara ve yasaya uyma ihtiyacı hissetmezdik ve sosyal bir tür olmamıza olanak sağlayan davranışları da sergilemezdik.
Utanç duygusu temelde davranışlarımızı düzenlememize yardımcı olur, bu yüzden işlevseldir. Öz bilinç kaynaklı bir duygu olan utanç, kişiye içsel olarak değersizlik, yetersizlik, lekelenmişlik, pişmanlık hisleri aşılayarak olumlu duyguların ayıklanmasına neden olur. Öte yandan utanç duygusu fazla içselleştirilip kişinin kendisine ve tüm benliğine yönelik sert eleştiriler yöneltmesine yol açtığı zaman zarar verici hâle de gelir. İçinizdeki bu eleştirel ses bize kötü bir insan olduğumuzu, değersiz ve önemsiz olduğumuzu söyleyebilir. Utanca benzer diğer duygularsa mahcubiyet, küçük düşme ve suçluluktur.
Utanma duygusu, gurur, mahcubiyet, suçluluk gibi duygularla birlikte sosyal duygular olarak tanımlanır ve sosyal davranışlarımızı düzenler. Utanma duygusu bizi sosyal olarak kabul edilen biri yapabileceği gibi, başarabileceklerimizi engelleyen, başarılarımıza gölge düşüren bir duygu haline de gelebilir.
Utanmak bir yönüyle çok güzel bir duygudur. Ar damarı çatlamayan, utanmayı bilen insanı aynı zamanda güzel yapan bir duygudur. Utanan kişi bir şeyleri örter ve onunla mücadele eder aynı zamanda. Mücadele, kişiye düşünme ve çalışma azmi de verir. Çalışmak kişiyi fena işlerden uzaklaştırır ve topluma katkı sağlayıp üretim bandına destek olur bu güzel duygu.
Utanç duygusunu daha iyi anlayabilmek için bu duyguların arasındaki ince farkları ayırt edebilmek önemlidir. Yaşamımda bir şeyin hukuka uygun olması onun mutlaka adil olacağı anlamına gelmediğini yaşayarak ve deneyleyerek öğrenenlerdenim. En iyi eğitimi almak, bilgili olmak bizi zeki biri yapmıyor. Artık bilgisayarlarda, bilgisayarların bağlandığı internet ortamında her türlü bilgi var. İnsanlar kolaylıkla istediği bilgiye ulaşabiliyor. Ama bu durum şüphesiz o insanları pek de zeki biri yapmıyor. Olsa olsa bilgili oldukları söylenebilir ama bu bilgi de içselleştirilmemiş bilgi olduğundan, kolaylıkla bilgelerin sahip olduğu bilgiden bu kısa sürede edinilmiş bilgi ayırt edilebilir.
Tekrar utanç konusuna dönersek, "utanç duymak" nedir peki? Kulağa olumsuz gibi gelen bu cümle bence çok kıymetli. Ingmar Bergman diye İsveçli bir yönetmen var. Kendisini bilir misiniz bilmem ama ben de ismini yeni öğrendim. Kendisi yanlış hatırlamıyorsam İsveçli bir sinema yönetmeni, en önemli yapıtı da "utanç" filmi. Kendisine soruyorlar “Gidişat kötü, dünya nasıl kurtulacak?” Verdiği yanıt tek kelime oluyor: "Utanç".
Dünyayı bir tek utanç kurtarabilir. Ve elbette "vicdan". Bizim en büyük sınavımız onunla diyor Bergman. Ben de bu sözün, bu anlayışın altına imzamı atıyorum. “Özgürlük vicdanın rahat olmasıdır!” Bir insan ister dünyayı geziyor olsun, ister dört duvar arasında hapsedilmiş olsun vicdanı rahatsa her yerde özgürdür. Ancak vicdanı rahat değilse her yerde tutsaktır. İşte utanç böyle bir şeydir.
Bu yazıdan çıkarılacak kıssadan hisse şudur: Tanrı hepimizi utanç duygusuyla yüzleşebilen insanlarla dost etsin. Vicdan, Ahlak, Adalet gibi sihirli kelimelerin anlamlarını unuttuk ama daha da kötüsü utanmayı da unuttuk. Peşinen ortaya koyalım. Utanmayı unutmak, bedelinin hafızaya, şartlara yükleneceği hâllerden değil. Zihniyetten öte tüm duyguları, Ahlak, Adalet, Vicdan duruşmasına çıkarabilecek, ellerini önünde kavuşturup, başını önüne eğdirecek bir mesele. İnsanın kaybına katlanamayacağı Ahlak, Adalet, Vicdan duygularının yakın bilge akrabası olması bir yana, bu kayıpların ağır bedelidir aynı zamanda utanmak duygusu. Utanarak öğrenirsen zor unutursun.
Saygı dolu sevgiyle