Zekâ Denilen Şey Nedir?
Bazen bazı şeyler dikkatimizi daha çabuk cezbeder. Dikkatimizi çeken konuları çok daha hızlı kavramaya meyilliyiz. Yani bunun zekâ ile pek ilgisi yok, zeka konu karışıksa belki daha rahat çözmeye yarayan bir özelliğimiz.
Niye bazıları konuyu hemencecik kavrayıverir de, bazıları için bu çok zor bir şeydir?
Çünkü bazıları zeki olur!
Bu mu dur gerçekten sebebi?
Evet, bence çoğunlukla budur!
***
Aslına bakarsanız bu çıkarım çok da doğru değil. Doğruluk payı var da, zeki olmak öyle tek başına her işe yarayan bir şey değil.
Aslında konuyu çabuk kavramanın sebeplerinden biri algı yapımızdaki düzenlilik. Bilgiyi sentezlemeye gösterdiğimiz özen. Bir yandan da konuya konsantre olabilme özelliğimizin ne kadar gelişmiş olduğuna bağlı bir yanı var.
Zeka bu aşamaların en sonunda yer alıyor bile diyebiliriz.
***
Bir de algıda seçicilik var. Bazen bazı şeyler dikkatimizi daha çabuk cezbeder. Bu çoğu zaman o sıralarda yaşamış olduğumuz ya da yaşamakta olduğumuz şeylerle de ilgilidir. Mesela çocuğu üniversite sınavına hazırlanan ebeveynler televizyonda üniversitelerle ilgili bir haber duyduklarında hemen kulak kabartırlar.
Dikkatimizi çeken konuları çok daha hızlı kavramaya meyilliyiz.
Yani bunun zekâ ile pek ilgisi yok, zeka konu karışıksa belki daha rahat çözmeye yarayan bir özelliğimiz.
O da farklı farklı zekâ türleri var. Gardner zekâ türlerini sekize ayırmış, bunlar linguistik zekâ, mantıksal-matematiksel zeka, müzikal zeka, görsel-uzamsal zeka, beden-kinestetik zeka, sosyal (içsel) zeka, kişiler arası zeka ve doğa zekası olarak geçiyor.
Yani birine çok zeki bu demek öyle çok basit bir şey değildir. Neye göre zeki? Nesi zeki? Aklı iyi çalışıyor olabilir belki, ama dil öğrenme kabiliyeti nasıl mesela? Görsel zekâsı nasıl? Toplum içindeki ilişkisel zekâsı nasıl? Müzik için kulak derler, ama baksanıza, müzik kabiliyeti bile bir zekâ göstergesi.
Sonra aklı iyi çalışıyor da, kıvrak bir zekaya mı sahip?
Bu arada kıvrak zekâ ile uyanıklık ayrı şeyler, kimileri uyanık olur, aklı hep şeytanlığa çalışır. Aslında zeka yanında başka şeyler de rol oynar yaşamda, aklı sürekli şeytanlığa çalışanların egosu da yüksek olur. Hep bana, hep bana diyerek egoları da tetikler davranışlarını.
Ancak en önemlisi de doğa zekasıdır. Doğaya uyumlu yaşamak! Bunu becerebilmek!
Sanırım insanlığı kurtaracak zekâ türü bu doğa zekâsı oluyor.
***
Bir de “z” kuşağı dediğimiz gençlerin zekâsı var, onlar bizlerden farklı olarak teknoloji içine doğan kuşak, akılları aynı anda birçok şeyi birlikte yapabilmelerini sağlayacak şekilde gelişti.
Bir yandan da çok hızlı düşünebiliyorlar. Bu hızları dillerine de yansıyor.
Benim küçük kız da bir “z” kuşağı ve bazen ben onun konuşma hızına yetişemiyorum. Sürekli dur, dur, bir daha baştan anlat şu işi demek zorunda kalıyorum. Ne yapsın zavallı, istemeye istemeye ağırdan alarak konuyu tekrar tane tane anlatmak zorunda kalıyor. Onun için zor olduğunun farkına varıyorum, ama benim ona kimi konularda faydam dokunacaksa önce benim o konuyu iyicene kavramam gerekiyor.
***
Evet, bir konuyu iyice anlayıp ancak ondan sonra doğru analizler yapabiliyoruz. Doğamız böyle.
İşte insan doğası gereği kimilerimiz bazı şeyleri hemencecik kavrayabilirken, kimilerimiz de hazmede hazmede kavramaya alışmışız.
Tüm bu konu ise milli müfredatımızda artık bilgi odaklı değil, iyi ve ahlaklı insan yetiştirme odaklı bir eğitime dönüldüğü söyleniyor.
Bu amaçla ezbere dayalı birçok bilgi yüklemesinden vaz geçilmiş ve konular söylendiğine göre oldukça sadeleştirilmiş.
Böyle söylendiğinde insanın itiraz edesi gelmiyor, sanki iyi bir şey yapıyorlarmış gibi anlıyorsunuz.
Tabii ben oturup kendim tüm müfredatı kurcalamadım. Zaten okusam bile uzmanı olmadığım için doğru değerlendirme yapmam da mümkün değil muhtemelen.
Doğrusunu isterseniz öğrenim yıllarımda başarılı bir öğrenci olsam da, ben aslında olaylara tüm bu farklı bakış açıları ile bakmayı üniversite yıllarında öğrendim diyebilirim.
Üniversitede gerçekten bize de birer mühendis adayı olarak ezbere dayalı bilgi yüklemesi yerine araştırma ve öğrenme odaklı öğrenmeyi öğretmişlerdi.
Şimdiki gençler Türkiye’de bu anlamda nasıl eğitiliyorlar bilmiyorum, kızlar burada okudular.
Ben de kendimce onlara bir hayata farklı bakış açıları ile yaklaşmalarını öğretmeye çalıştım.
***
Evet, söylenenler başka, uygulama başka oluyor, bu da bir başka sorun.
Ancak iyi bir gelecek istiyorsak bence de ezberden kaçınılarak, ama bilgiden de yoksun olmayan, özellikle de gençlerin bilgiye kendilerinin araştırarak ulaşabilecekleri yöntemleri öğrettiğimiz bir eğitim sistemine ihtiyaç var diyebilirim.
Tabii küçük yaşlarda bir miktar bilgi yüklemesi de yapmalıyız. Ancak küçük yaşlar özellikle bilgiye aç o genç dimağların zekâ konusunda da eğitileceği çok önemli dönemler.
Zekâ ise tek değil, sekiz ayrı türde gelişiyor. Yani küçük yaşlarda verilen eğitim bu sekiz ayrı türün her birine ayrı ayrı eğilen bir eğitim olmalı.
Sahi bir de IQ testi diye bir şey vardı değil mi?
Bize Kuleli’de hazırlık sınıfında yapmışlardı böyle bir test. Nedense hafızam çok kuvvetli değil benim, şimdi hatırlamıyorum kaç puan çıkmıştı benim testimin sonucu, ama ortalamanın üstündeydi diye hatırlıyorum.
Bu testlerde acaba zekanın hangi türünü test ediyorlar? Sadece aklın çalışması test ediliyorsa eksik test uyguluyorlar demektir. Mantıksal zekâ önemlidir, ama her şey mantıksal zekâ ile bitmiyor sonuçta.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.