Site İçi Arama

ekonomi

Kimse Kimseye Güven Duymuyor. Neden?

Eskiden mahalle bakkallarının veresiye defterleri olurdu. Bakkalın deftere yazdığı borca siz güvenirdiniz, o da parasını bir şekilde sizin ödeyeceğinize güvenirdi. Şimdi sıkıysa paranız olmadan çıkın alışverişe bakalım. Simit bile vermezler insana.

Güven duymak ne kadar zor bir şey birine değil mi?

Marketten bir şeyler aldım ve kasada yeterince bozuk parası yoktu kasiyerin, bendeki bozuk paralar ile ücretin küsuratlı tarafını ödemek için çıkardım bütün bozukları, beş, on, on beş, on sekiz… dört ruble eksik kaldı. Çıkmıyor dedim, siz bulun bozuk para ya da ben yakındaki diğer marketten de bir şeyler alacağım, siz verin paranın üstünü, ben oradan size tekrar uğrayıp vereyim paranın kalan 4 rublesini.

Bana vereceği iki yüz rubleyi sıkıştırdı kasanın yan tarafına, o zaman üstünü dört rubleyi getirdiğinizde vereyim dedi.

***

Bakar mısınız duruma!

Benim getirmeye söz verdiğim 4 ruble için o bana güvenmiyor ama benim alacağım olan 200 ruble için ona güvenmemi istiyor.

Aslında bir an için sinirlerim fırladı ama hemen sakinleştim.

Sonuçta 200 ruble öyle büyük bir para değil, sonra onun yeri de belli, 200 rubleyi alıp kaçıp gideceği de yok. 

Olmaz ya, olur da hayır benim size iki yüz ruble borcum yok diyerek parayı cebine atmış olsa ben dört rubleyi getirdiğimde, yani yalan söylemeye kalksa, kasanın üstünde kamera da var, iş inada binerse ben haklı çıkarım.

Duruma onun açısından bakacak olursak ise kim bilir kaç kişi ben getireyim size üç ruble, beş ruble deyip de getirmemiştir. 

Her seferinde kasayı teslim ederken kasanın az da olsa eksik çıktığını düşünsenize. Muhtemelen her seferinde eksik kısmı cebinden ödemek zorunda kalıyorlardır, üstüne bir de kuşku ortaya çıkıyordur, kasadan çalıyor mu acaba bu kasiyer? 

Müşteri getireceğim dedi, ama getirmedi diyor da, her seferinde kasa eksik çıktığına göre ufak ufak tırtıklamaya çalışıyor da olabilir?

***

Onun bana güvenerek alacağı risk benim ona güvenerek aldığım riskten çok daha fazla diyerek sakinleştim ve tamam dedim, birazdan uğrarım yanınıza.

Ama bir yandan da aklıma takıldı bu konu. Muhtemelen onunkisi öğrenilmiş adaletti.

Gerçekten artık insanlar ne kadar değiştiler diye düşündüm kendi kendime diğer marketteki raflara bakınırken.

Bana dün gibi geliyor da, neredeyse kırk yıl öncesi aklıma geldi, ne kadar iyiydi insan ilişkileri o zamanlar, aslında benim küçüklüğümden çok daha öncelerinde daha da iyiymiş, insanlar birbirlerine ne kadar güvenirlermiş önceden.

Şimdi ise öğrenilmiş adalet olmak zorunda.

Mahalle bakkallarının veresiye defterleri olurdu benim küçüklüğümde, belki şimdi de mahalle aralarında kaldıysa eski bakkallardan bilmiyorum ya da Anadolu’da, halen daha vardır muhtemelen kimi şehirlerde mahalle aralarında. 

Değil beş dakika sonra getireyim demeyi paranın eksik kalan kısmını, yaz veresiye defterine diyerek alıp giderdiniz eve ne lazımsa. 

Onun deftere yazdığına siz güvenirdiniz, o da parasını bir şekilde ay sonunda falan sizden alacağına güvenirdi.

Şimdi sıkıyorsa paranız olmadan çıkın alışverişe. Değil veresiye yazdırmak, soyulmadan eve dönebilirseniz ne âlâ. Adım atsanız para istiyorlar artık, parasını ödemeden hiçbir şey alamıyorsunuz. Affedersiniz fecaati hacetinizi bile parasını ödemeden gideremezsiniz artık, helalar bile peşin para ile çalışır oldular.

Bir yandan da hayat pahalılığı almış yürümüş. Bir tarafımızı kurulamak için bile dünyanın parasını ödemek zorunda kalıyoruz artık, tuvalet kağıtları bile dünyanın parası.

***

Kredi kartlarımız var!

Bankalar güveniyor bana! Kredi kartı verdiler.

Evet, kredi kartları gerçekten kurtarıcı oluyor bir çokları için, ama onu da bir kere ödeme de göreyim seni. Önce kanuni süreleri içerisinde bindirirler faizi borcunuzun üzerine, bir süre sonra da dayanırlar zaten kapınıza icra memurları. Rezil olursunuz konu komşuya.

Onlar da alamadı mı parayı sizden, onun da çaresi var artık. Memlekette ne zamandır yeni meslek türedi, eskiden de vardı da, öyle pek başvuran olmazdı sanki eskiden bunlara, şimdi icra memurları gibi icra mafyaları var memlekette, uğraş dur ödemezsen borcunu, sıkıverirler vallahi bacağına, hayat boyu topallarsın sonra. Bankalar bile geri alamadıkları kredileri böylelerine devrediyorlar artık.

***

Dört rubleyi götürüp verdim ve aldım 200 rublemi kasiyerden geri. 

Ancak bir yandan da eve dönene kadar düşündüm. Neyi yanlış yapıyoruz biz acaba? 

Ya da olması gereken tam da bu mu? 

İnsanlık gelişiyor, bir yandan da bozuluyor.

Sadece Türkiye’de değil, burada da aynı.

Çobanın kasabadaki manavdan aldığı incir misali, hani sonra, mevsimi geçtiğinde gitmiş de, benziyor diye patlıcan almış ya incir yerine, yolda ısırınca o tatsız tuzsuz patlıcandan ağzı yüzü buruşmuş,  kendi kendine bunun boyunu uzatmışlar ama tadını kaçırmışlar demiş.

İşte o hikâye, ben de zaman ilerledikçe gelişiyoruz, ama tadımız kaçıyor sanki biz geliştikçe diye düşünmeye başladım son zamanlarda.

Tabii bu market maceram buralarda, Moskova’da geçse de, Türkiye’de de durumun çok da farklı olduğunu zannetmiyorum. 

Belki de çok daha hazin şeyler yaşıyoruz biz Türkiye’de son zamanlarda. Kiracısını doğrayanı mı ararsınız, küçücük kızları gelin etmeye çalışanını mı ararsınız, ponzi kurup aldatanını mı, fon kurup dolandıranını mı?

Hiç kimseye güven kalmadı sanki, herkes birbirini aldatma derdine düşmüş. Enflasyondan insanların aklında fiyat mertebesi bile kalmadı, kör tuttuğunu öpermiş misali, insanlar geçim derdi için ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar.

Yanılıyor muyum? Siz ne düşünüyorsunuz? Toplum gün geçtikçe sizce de bir çürüme içinde değil mi?

Umarım düzeliriz ileride.

Bu arada güven demişken Dostoyevski’nin “Beyaz Geceler” romanını okuyun mutlaka, bir aşk romanıdır, ama insanların güven ilişkisini de iyi irdelemiştir.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 30.12.2023
  • Süre : 3 dk
  • 1099 kez okundu

Google Ads