Haydi Geleceğimizi Planlayalım: Bölüm-6
Bir de ülke geleceği konusunda düşünceler üreten kurumlara ihtiyaç var. Birlikte düşünürsek daha başka fikirler de çıkacaktır. Bizim de Amerika'da ya da diğer ülkelerde olduğu gibi "think tank" düşünce kuruluşlarına ihtiyacımız var. Bu kuruluşlar ise eskiden olduğu gibi, ama daha modern devlet planlama teşkilatı gibi bir kuruma bağlı olarak çalışmalı.
Epey ilerledik sanırım. Önemli bir iki konuya daha değindikten sonra artık bir değerlendirme zamanı geliyor diye düşünüyorum.
İlk değinmek istediğim konu ülkemizin bir deprem kuşağı coğrafyasında olması. Bu konuda daha önce detaylıca bir yazı yazmıştım. O yüzden kısaca değinmek yeterli olacaktır sanırım.
Bağımsız deprem konseyi, ya da kendi başına bir kurul kurmamız gerektiğini düşünüyorum. Sadece uzmanlarından oluşan. Sadece bilimsel yöntemlerle çalışan ve son sözü söyleyecek bir kurum. Yapılarda gerekli incelemeleri yapacak ve rant gözetmeden sorunlu olanların yenilenmesi ile uğraşacak, herkesin saygı duyduğu ve sözüne güvendiği bir kurum.
TÜİK tamamen bağımsız olmak zorunda, yine yazmıştım daha önce, tek işi gözlem olmalı, ihtiyaç duyulan değerlendirme raporlarını kaliteli ve bilimsel yöntemlerle hazırlayıp topluma sunmak dışında görevi olmamalı. Görevleri arasında algı yaratmak hiç olmamalı.
Merkez Bankası da aynı, tamamen bağımsız olmalı. Paramızın değeri konusunda daha radikal bir görüşüm var. Bugünün dünyasında ülke paralarının değerleri çok izafi, önceden altına bağlıymış, ama altın ucu bucağı bir metal. Hiçbir zaman niye bu kadar kıymet biçilir hiç anlamam. Evet, sürekli aynı parlaklığını koruyor, az bulunuyor, ama karnın acıksa yiyemezsin. Hepimiz ekmek parası derdindeyiz, geçim derdi.
Üniversitede bir arkadaşım vardı, her şeyi kaç şişe kola eder diye hesaplardı.
Mesela bence paramız ekmek bedeline sabitlenmeli. Standartları belirlenmiş, 200 gramlık bir somun ekmeğin bedeli 1 birim para olmalı ve her şey ekmek üzerinden değerlenmeli. Evet, çok buğday üretirsek buğdayın değeri düşer, mantıklı mı bu dediğin diyebilirsiniz. Bence mantıklı, ne olursa olsun, "1 birim para = 1 somun ekmek". Bu bir çözümdür. Bir de "lira" İtalyancadan aldığımız bir sözcük, "kuruş" ise Almanca. Bu değişikliği yaparken para birimi olarak daha Türkçe bir sözcük bulabiliriz. Ne bileyim, Kazakistan "tenge" demiş, bizdeki "denge" sözcüğü. Denklik aslında para için iyi bir kavram. Biz de mesela "Denk" diyebiliriz. Benimkisi sadece bir fikir, ama paramızın değerini artık izafi olarak dalgalanmaktan kurtarmak zorundayız.
Piyasadaki fiyatların çalkantılı olması bazıları dışında kimsenin işine gelmiyor. Kurt puslu havayı severmiş. Enflasyon diyoruz adına, ama aslında ahlaksızlık desek yeridir. Herkes emeğinin karşılığını almak zorundadır. Devletin esas görevi ise bunu garanti altına almaktır.
Eğitim artık düzenin oturduğu bir sistem olmalı, toplumu bir yöne çevirmek için bir araç olmaktan kurtarılmalıdır. Uzmanları tarafından yine bağımsız bir kurum olarak idare edilmelidir. Tek amacı yeni nesillerimizin çağdaş dünya ülkeleri arasında yer edinmesi olmalıdır. Yani bilim asıl amaç olmalıdır.
Almanya'da her köşede bir spor tesisi vardır. Niye bizde de olmasın. Spor yeterince devlet desteği almalıdır, şu andaki şekliyle çok dalgalı bir gelişim içerisinde. Bazı dallarda bazen parlayan sporcular olsa da, tam bir sistematiği olmadığı için en ufak bir başarısızlıkta o dal hemen gözden düşüyor. Ülke çapında biz sadece bir voleybol ülkesi değil, bir spor ülkesi olmalıyız.
Ülkemiz üç tarafı denizler ülkesidir. Ama dünya çapında denizcilik konusunda bir iddiamız maalesef yok. Bu konuya ayrıca eğilmediğimiz için bugün bu haldeyiz. Ne yapıp edip artık bir denizci ülke olmamız lazım. Büyük deniz filolarımız olmalı. Bu konuda dünyada söz sahibi olmalıyız.
Ülkemiz çok çorak, az bir ormanımız var ve her sene zaten büyük bölümü yanıyor. Yapılanlar halen daha yetersiz geliyor bana. Herkes ne bileyim, her sene en az on tane fidan dikmeli mesela. Okullarımızda bu bilinci çocuklarımıza öğretmeliyiz. Basında bu konuda kampanyalar yaparak halkı bilinçlendirmeliyiz.
Deniz dibimiz de çok çorak. Eğer balık istiyorsak deniz diplerinde de ormanlarımız olmalı, bu konuda da coğrafyamızda yetişebilecek deniz dibi bitkileri ekmeliyiz. Benimkisi yine bir fikir sadece. Nasıl yapılır bilmiyorum ama yapmalıyız.
Endüstriyel tarım demiştim, dikey tarımı eklemeliyim. Daha az gübre, daha az su, steril ortamda, ilaçsız, dikey hidrofilik tarım muhtemelen geleceğin tarımı olacak. Hem de ihtiyaç olan yerlerde üretim tesisleri rahatça kurulabiliyor. Böylece nakliye ücreti de azalıyor. Kontrollü tarım da deniyor. Besin üretimi konusunda iyi bir çözüm.
Uzay çalışmaları illaki olmalı, ama politik olarak göstermelik değil, bir amaca yönelik olmalı. Amaç ise diğer ülkelerle yeterli iş birliği ile gerçekleşir.
Bilim en öncelikli konumuz olmalı. CERN de bile imkân varken ilgilenilmemesi yüzünden, belki ödenmesi gereken ödenek yüzünden tam ortaklık yapılmadı. Hükümet sadece bir pazar olarak gördüğü için sadece bazı firmaların orada birtakım cihazları yapması için teşvikler verdi. Tam bir bilim iş birliği yapacak mantaliteye ulaşmamız lazım. Teknolojimizi ilerletmek istiyorsak yolumuz bilim olmalı.
Ülkemiz bir geçiş yolu, Avrupa ile Asya arasında bir köprü. Bunun avantajlarını iyi değerlendirmemiz lazım. Yine yapılanlar yetersiz geliyor bana. Bu konuda özel bir kurum kurulması belki de faydalı olacaktır.
Hukuk konusuna hiç girmek istemiyorum, ama adaletli bir düzen kurmamız gerektiği kesin. Hukuk iktidarın etkisinden kurtarılmalı ve hepimizin sonuna kadar güvendiği ayrı bir denetim kurumu yapılmalı. Çünkü devletin temeli adaletten başka bir şey değildir. Adalet mülkün temelidir.
Bir de ülke geleceği konusunda düşünceler üreten kurumlara ihtiyaç var. Birlikte düşünürsek daha başka fikirler de çıkacaktır. Bizim de Amerika'da ya da diğer ülkelerde olduğu gibi "think tank" düşünce kuruluşlarına ihtiyacımız var. Bu kuruluşlar ise eskiden olduğu gibi, ama daha modern devlet planlama teşkilatı gibi bir kuruma bağlı olarak çalışmalı.
Düşünecek olursak daha neler neler çıkacaktır. Bunlar sadece şimdilik benim aklıma gelenler.
Bugünlük yeter mi? Yarın artık son değerlendirmemizi yapalım ve ilk otuz yıl için uzun vadeli planımızı tamamlayalım. Daha uzun vadeli planlar da yaparız belki bir gün, yapmalıyız!
Şimdilik Moskova'dan sevgi ve saygılar