Haydi Geleceğimizi Planlayalım: Bölüm-7 (Son)
Eğitim seviyesinin kademeli olarak yükseltilmesi ve olması gerektiği gibi yeniden düzenlenmesi uzun vadeli bir konu olduğu için paralel olarak yürütülmeli. Teknolojik gelişmeleri yakalayacak kadroları bir an önce yetiştirmeliyiz. Yetişmiş kadrolara ise geri dönmeleri için ülke içinde imkanlar açmalıyız, teşvikler vermeliyiz.
İnşaat işlerinde iş programı yaparken öncelikle ne için program yaptığımıza bakarız. İşin tanımı ile başlayıp kaynaklar, finansman, süre, projelendirme ve gerekli iş gücü ile projenin master planı dediğimiz geniş çaplı gelir gider planımız olur. Ardından da iş kalemleri bazında plan yaparız. Bazı kilometre taşlarımız olur. Belli sürelerde belli etapların bitirilmesi gerekir. Bazı işler birbirine paralel yapılabilirken, bazı işler birbirini takip etmek zorundadır. Temel yapılmadan üstte bir şey yapamazsın, duvar yapılmadan üstündeki sıvayı yapamazsın.
Burada da aynı, projemiz otuz yıl sonra dünyada belli bir söz sahibi olmak olduğuna göre planımız güç, birlik ve her anlamda bağımsızlık amaçlarımıza ulaşmak olmalı bu durumda.
Bugün en büyük sorunumuz ekonomik dertlerimiz diyebiliriz. Döviz bazında çok büyük borcumuz ve harcamamız var. Ülke içinde de gelir dağılımını bir türlü dengeleyemiyoruz. Ekonomik dengeleme çabaları bir sarmal şeklinde enflasyonu azdırıyor. Gelir düzenlemesi için yapılan çabalar karmaşa yaratıyor ve sonuçları sadece bu ortamdan faydalanmak isteyen kurnazlara yarıyor. Bir yandan da yapılan yanlışlar toplumsal tepkileri her geçen gün artıyor. Ekonomiyi nasıl düzelteceğiz? Ne yapmamız lazım? Aynen yoldan çıkmış bir araç gibiyiz, halbuki tekrar yola dönüp ilerlemeye devam etmemiz gerekiyor.
Sanırım ilk yapmamız gereken aracın şoförünü değiştirmek, çünkü şoför direksiyonu yola doğru çevirmek yerine ters yönde tutmakta ısrar ediyor, frene basıp aracı yavaşlatmak yerine tersine gaza basmak gerektiğini düşünüyor. Belki de sırf direksiyonu bırakmamak için frene basmak istemiyor. Aracı durdursa sen ne yapmaya çalışıyorsun diyecek olan yolcuların tepkisinden çekiniyor.
Peki nasıl olacak bu durumda? Hareket halindeki bir araçta direksiyondakini nasıl değiştireceğiz? İlerideki ağaca toslayıp aracı darmadağın etmesini mi bekleyeceğiz? Yoksa bir şekilde ikna mı edeceğiz? Üstelik araçtaki kimileri kendileri de ağaca toslayacağımızı görmelerine rağmen belki sırf şoför değişmesin diye, belki de korkudan şoka girdiklerinden, belki sırf şoförü sevdiklerinden, belki sırf bizi içine düştüğümüz bu durumdan kurtarırsa bu şoför kurtarır diye düşündüklerinden, sebebini bilemiyorum ama gözlerini her şeye kapatıp durumdan şikâyet etmiyorlar, edemiyorlar.
Ama bu gidişin bizi ağaca toslatacağını ve en kısa zamanda şoförün artık değişmesi gerektiğini herkesin anladığını düşünüyorum.
Programımızda kilometre taşlarımızdan birinin yönetim sistemimizin bir an önce düzeltilerek herkese uygun hale getirilmesi olacağı anlaşılmıştır herhalde. Bir daha tek adam yönetimi gibi büyük bir riski kimsenin göze alamayacağı kesin diye düşünüyorum.
Zaten ardından eğer ortak akıl ile yola devam edersek yavaş yavaş her şey yoluna konacaktır. Daha önceki bölümlerde yeterince detaylı şekilde kurumları ve almaları gereken sorumlulukları anlatmıştım. Umarım ortak akıl ile iyi bir yönetim sistemi kurmayı becerebiliriz. Çünkü bu konu binanın temeli gibi en önemli sorunumuz bence.
Ardından borçlarımızdan kurtulmalıyız. Bu vakit alacaktır ve doğru yatırımlar yapmamızı gerektiriyor. Yatırımlardan kastım ise beton dökerek yapılacak şeyler değil. Öncelikle etrafımızdaki ülkelerle işbirliklerini geliştirmenin yollarını aramalıyız.
Hammadde ithalatına bağlı ihracat konusunda ilerlerken bir yandan da kendi kaynaklarımız ile yurtiçinde öz üretimlerimizin ihracatına önem vermeliyiz, ama markalaşarak. Gaziantep'te üretilen bir kumaşın Fransız moda dünyasında kullanılmaya başlandığına dair bir haber görmüştüm, aynen bu haberdeki gibi yani, ama daha da ötesinde, kendi modamızı geliştirerek, katma değer katarak ihracattan bahsediyorum ben.
Eğitim seviyesinin kademeli olarak yükseltilmesi ve olması gerektiği gibi yeniden düzenlenmesi uzun vadeli bir konu olduğu için paralel olarak yürütülmeli. Teknolojik gelişmeleri yakalayacak kadroları bir an önce yetiştirmeliyiz. Yetişmiş kadrolara ise geri dönmeleri için ülke içinde imkanlar açmalıyız, teşvikler vermeliyiz.
Bir yandan da gelir seviyemizi artıracak yatırımlara bir an önce başlanması ana kalemlerden olmalı. Enerji devrimi için yatırımlar öncelikli olmalı. Gerekiyorsa fabrikaların dönüşümleri için teşvikler verilmeli.
Bu planımızın daha detaylı yapılması için ise, gerekiyorsa gün gün, hafta hafta, tüm kaynaklarıyla, tüm iş gücü ile, iş kalemlerinin birbirine doğru bağlantıları ile öncelikle tekrar devlet planlama teşkilatının daha modern bir şekilde canlandırılması gerekli.
Ben yine aklım yettiğince, aklım erdiğince, dilim döndüğünce geleceği ve gelecekte ülke olarak bir yer edinmek için nasıl bir plan yapmamız gerektiğini anlatmaya çalıştım.
Bunu gerçekleştirebilecek kadrolar için seçim sizin.
Joseph de Maistre'nin dediği gibi "TOUTE NATİON A LE GOUVERNEMENT QU'ELLE MÉRİTE."
Yani Türkçe tercümesiyle "HER MİLLET LAYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR."
Kaybedecek vaktimiz yok, doğru kadrolar ile yönetilmek ve insan gibi yaşamaktan başka bir ihtiyacımız da yok.
Moskova'dan sevgi ve saygılar