Site İçi Arama

ekonomi

Yol Yapımında Önceliğimiz Demiryolu mu Olmalı Yoksa Karayolu mu?

Buharı kullanmaya başlayan insanlık buharlı trenleri kullanmaya başlar başlamaz demiryolları döşemeye başlamış! Demiryolu medeniyetin göstergesi olmuş. Trenlerle artık çok ağır yükler çok uzak mesafelere taşınabilir olmuş.

Geçenlerde daçada hanım banliyö tren istasyonu aslında buradan çok da uzak değilmiş dedi.

Bir komşu söylemiş sanırım. Orman içinden bir patika yol varmış, yürüme mesafesi 20-25 dakika sürüyormuş yakındaki banliyö tren istasyonu.

Hadi keşfe çıkalım dedim.

Orman içine doğru gerçekten patika bir yol vardı. Toprak bir patika.

Yağmurda buradan gidilmez dedim hanıma, çamur olur bu patika.

Hanım biraz öteden aslında beton plakalardan yapılma bir patika daha olduğunu söylediler dedi.

Orayı aramak yerine bulduğumuz bu toprak patikayı takip ettik.

Gerçekten biraz sonra önümüze ancak tek kişinin üzerinde yürüyebileceği genişlikte beton plakalardan yapılmış bir patika yol çıktı. Toprak patika da beton patikaya çıkıyormuş.

O yolu takip edince de banliyö istasyonunu kolayca bulduk.

İyi bir gezinti oldu bizim için, orman içinde, temiz hava, bol gıda.

***

İnsanoğlu ilk zamanlar her yere yürüyerek gidiyormuş.

Kimi romanlarda (özellikle klasiklerde) roman kahramanları günlerce yürüdüklerinden bahsederler. Ben Gazap Üzümleri’nden hatırlıyorum mesela böyle uzun süre yürüdüklerini.

Yani insanoğlu için yürümeden vaz geçmenin tarihi aslında o kadar da eski değil.

Bugün bile spor olsun diye dağ taş gezenler var, garip garip isimleri de var bu yaptıklarının, ama benim için ya gezinti ya keşif ya da sadece yürüme bu yapılanlar, daha ötesi değil.

Doğada yürümeyi ben de seviyorum.

Tabii bir de acelen varsa koşabilirsin, ya da ardından bir şey kovalıyorsa mecburen tabanları yağlayacaksın.

Afrika’da ulaklar bir yerden bir yere haber iletmek için önceden koşmayı tercih ederlermiş.

Belki de o yüzden Afrikalı sporcular atletizmde daha başarılı oluyorlardır. Anatomik olarak vücut yapıları koşmaya daha elverişli, en azından daha alışkın durumda olabilir.

***

Hangisini daha önce yapmış biliyorum, tekerleği mi önce bulmuş, yoksa atı mı daha önce ehlileştirmiş, ancak yürümekten sıkılan insanoğlu daha sonra at sırtında gezmeye başlamış.

Biz Türkler için at çok önemli olmuş tarih boyunca. Bugün ise sadece birkaç zengin insan için bir hobiden öteye geçmiyor at beslemek.

İnsanoğlu daha sonraları arabayı da keşfedip atların ardına at arabası yapmış.

Artık taşıyamayacağı ağırlıktaki yükleri at arabaları ile taşımaya başlamış.

Bakın ilk yollar böylece kendiliğinden oluşmuş muhtemelen.

Bizim ormanda bulduğumuz patika da üstünde yürüne yürüne yaz kış yer etmişti, hemen belli oluyordu.

*

Gerçi kimi kültürlerde (buna biz de dahiliz) insanoğlunun sığırları da at yerine kullandığı olmuş.

Kağnı, bugün ancak müzelerde görebileceğiniz bir araç.

Halbuki kurtuluş savaşımızda ne kadar çok kullanmışız değil mi?

Köylü kadınlar o kağnılarla cepheye ağır top mermilerini taşımışlar!

*

Kuzeyde, sürekli kar yağan yerlerde tekerleğin yerini kızak, atların yerini de geyiklerin aldığı da olmuş.

Noel baba bile geyiklerin çektiği kızakla dağıtıyor hediyelerini!

Daha da kuzeyde kızakları köpeklerin de çektiğini biliyorsunuz.

Böyle bir iki film seyrettiğimi hatırlıyorum.

Hatta bir aralar Norilsk’te böyle köpekler besleyen biri ile tanışmıştım, kışları o da köpeklerle çevre şehirlere gidiyormuş.

Kuzeyin ünlü köpekleri olan o mavi gözlü husky cinsi köpekleri vardı.

*

Çok sıcak yerlerde ise atların yerini doğal olarak develer almış.

Arabistan’ın deve kervanları.

Artlarında çektikleri tekerlekli bir araba olmasa da çölleri ancak develerle aşabiliyorsunuz.

Üstelik develer de yeterince yük taşıyabiliyorlar.

Asya’da ise fillerin halen daha kullanıldığı yerler var, bir zamanlar filler de ulaşım amacıyla kullanılıyormuş.

Gerçi artık az sayıda kullanıldığı yerler olsa da, sanırım filler artık sadece turistik amaçla, gezinti için kullanılıyorlar.

***

Tarih boyunca daha farklı ulaşım yöntemleri de bulmuş insanoğlu.

Suda yüzdürdüğü kayıklar, sandallar, daha büyükleri, kadırgalar, kalyonlar, yelkenliler, buharlı gemiler, bugün artık yük gemileri, yolcu gemileri, tankerler…

Sonra kendisi uçmayı öğrenemese de, uçurmayı öğrenmiş, uçaklar, helikopterler, bir ara zeplinler…

Kayak merkezlerinde teleferikler…

Kimi dağlık yerlerde, iki tepe arasında bile askılı kabinler var bildiğim kadarıyla.

İstanbul’da bile tarihi tünel metromuz kablolu sistemdir.

Geçenlerde İstanbul’da yeni bir füniküler hattının açılışını yapmışlardı yanlış hatırlamıyorsam.

***

Ne kadar garip bir tanım değil mi “füniküler” hattı?

Şuna doğru dürüst “kablolu hat” desenize.

Tepelik bir yere tırmanmak için bir kablonun iki ucuna birer vagon grubu tutturuyorsunuz ve ağırlığı dengeleyerek, böylece daha az enerji harcanıyor, bir aşağıya, bir yukarıya vagonlar ile ulaşım yapabiliyorsunuz.

İşte buna “füniküler hat” deniyor.

Türkçe adı ile “kablolu metro hattı”.

Gerçi bunu derken hem “kablo”, hem “metro” ve hatta “hat” bile yabancı sözcük!

Yani “füniküler” sözcüğünün yabancı sözcük olmasına takılmak da anlamsız geliyor bir yandan.

Yine de “kablolu metro hattı” daha anlaşılır oluyor gibi sanki.

***

Eski Amerikan filmlerinde işçiler hummalı bir çalışma yaparlar, demiryolu döşerler! Siz de görmüşsünüzdür.

Evet, buharı kullanmaya başlayan insanlık buharlı trenleri kullanmaya başlar başlamaz demiryolları döşemeye başlamış!

Demiryolu medeniyetin göstergesi olmuş.

Trenlerle artık çok ağır yükler çok uzak mesafelere taşınabilir olmuş.

*

Halbuki kovboy filmlerinde kasabalarda tozlu yollar vardır ve düz arazilerden, pek yol olduğu bile bilinmeyen otluk arazilerden at arabaları ile gidilir uzak yerlere.

Tabii kovboylar için halen daha olmazsa olmaz ulaşım aracı atlarıdır. Dağ taş dere demeden at sırtındadır bir kovboy hayatı boyunca.

Zaten vahşi batıda o zamanlar hayatlar da oldukça kısa oluyormuş.

*

Eski İngiliz filmlerinde ise at arabalarının yerini pıt pıt pıt diye kendi kendine giden arabaların aldığı görünür.

Evet insanoğlu artık motorlu araçları keşfetmiştir.

Sanayi devrimi!

Ama filmlerde bir yandan buharlı trenler de vardır.

*

Bir yanda kendi başına istediğin yere gidebileceğin motorlu arabalar, diğer yanda demir raylar üzerinde gidebilen, oldukça ağır ve daha büyük, ama daha çok yük taşıyabilen trenler.

Evet, kamyonlar, tırlar da yapmış insanoğlu ağır yükleri taşıyabilmek için.

Bunların üzerinde gidebileceği geniş karayolları da yapmış, otoyollar, şoseler, ancak trenler halen daha çok büyük yük taşıma kapasiteleri ile günümüzde öncelikli yük taşıma araçları.

Sadece yük için değil tabii ki, yolcu taşımak için de bugün trenler halen daha mantıklı araçlar.

Teknolojinin gelişmesi ile üstelik artık hayli hızlı trenler yapabiliyoruz.

Bu arada uzak mesafeler için deniz yolu günümüzde halen daha en ekonomik yük taşıma yöntemi, bunu da hatırlatmalıyım!

Ancak deniz kenarındaki limanlardan sonra görevi mecburen trenler devralıyorlar! Ya da karayolu ile kamyonlar, tırlar da alternatif yük taşıma araçları oluyor.

***

Peki diyelim ki, uzak mesafedeki iki mekân arasında hiçbir ulaşım yolu yok ve bir yol yapmamız gerekiyor.

Bir ulaşım yolu yapmamız gerekiyor, sizce hangisi daha mantıklı olur?

Demiryolu mu yapalım, yoksa karayolu mu?

Cumhuriyetin başlarında tercih demiryolu iken, sonraki yıllarda tercih karayollarından yana olmuş.

Niye acaba?

Demiryolu medeniyetin göstergesi değil miydi?

Demiryollarını her yere yapamazsın!

Belli bir eğim şartı var!

Bizim ülkemiz oldukça dağlık bir ülke!

Demiryolu yapabilmen için büyük köprüler, uzun tüneller, büyük yarmalar ya da bir sürü yere dolgu yapman gerekiyor!

Çok pahalı olur!

***

Bugün yaptığımız otoyollarda bu ihtiyaçlar olmuyor mu sizce?

Otoyollarda da, sonuçta oldukça hızlı gidebilmek istiyorsunuz, bunun için ise belli bir konfor şartı gerekiyor, dolayısıyla da otobanların da belli eğim şartları var.

Güzergaha göre yine köprüler, viyadükler ve tüneller yapmamız gerekiyor.

Otoyollar da oldukça pahalı yatırımlar!

Yarma ve dolgu da yapıyorsunuz birçok yerde, geniş bir otoyol için bu işler yeterince masraflı olmuyor mu zannediyorsunuz?

Üstelik demiryolu için bir gidiş, bir geliş hattı yapsan yeterli oluyor, hepi topu iki hat ray döşeyerek demiryolunu halledilebilirken, otoyollar en azından üç şerit gidiş, üç şerit geliş olmak üzere oldukça geniş şekilde yapılmak zorunda. Köprüsünden tüneline otoyolların sanat yapıları üç şeritli oldukları için demiryoluna göre en az üç kat daha masraflı oluyor.

Tamam, eğim şartlarına göre daha az sanat yapısına ihtiyaç oluyor, ama yine de otoyollar demiryollarına göre daha masraflı yatırımlar.

Bunun yanında otoyollarda bakım masrafları da oldukça yüksektir.

Her ikisinin de finansal analizini yapacak olursanız özellikle uzak mesafeler için demiryollarının çok daha ekonomik yatırımlar olduğunu göreceksiniz.

***

Peki öyleyse niye politikacılarımız karayollarına daha öncelik vermişler?

Petrol lobisi! Otomobil lobisi!

Şaka yapmıyorum, bunlar gerçekten son yüzyılda dünyada bu konuyu yönlendiren devasa firmalar konumundalar!

Bunun yanında özel araçların konforu da oldukça önemli bir etmen olmuş durumda.

Evin önünden biniyorsunuz, gideceğiniz yerde kapının önünde iniyorsunuz!

Ne kadar konforlu değil mi?

Gerçi kaza yapma riskiniz var, herkes aynı anda yola çıktığında trafik sorunu da oldukça büyük bir dert oluyor, ama sonuçta konfor işte, insanoğlu konforu için neler neler yapmış.

Özel otomobillere düşkünlük de karayollarının tercih edilmesinde önemli bir etmen.

***

Peki gelin bunun ortasını bulalım.

Şehir içlerinde, ya da şehir çevrelerinde, yani yakın yerlere karayolları ile gidelim, şehirlerarası ulaşımı ise demiryolları ile yapalım!

Tabii şehir içinde toplu taşım aslında çok daha rahat bir ulaşım yöntemi, özellikle de metro oldukça hızlı bir ulaşım aracı.

Yani ben tercihen toplu taşımı daha uygun buluyorum, ama şehir içlerinde zaten mevcut olan karayollarını kullanacağımızı düşünelim demek istiyorum.

Şehirlerarası yolculuk için ise şehir içlerine garlar kuralım ve bir şehirden bir başka şehre trenlerle ulaşalım.

Çok uzak mesafelere uçaklarla da gidilebilir, ama bunun için daha önce yazdığım gibi küçük uçaklarla ve daha küçük havaalanları ile ulaşım planı yapılmalı.

Her halükârda yük taşımacılığını da dikkate aldığımızda demiryolları şehirlerarası ulaşım için yapılması zorunlu bir yatırım olmak durumunda.

Böylece uzak mesafelere öyle geniş otoyollar yapma masrafından da kurtulmuş oluruz.

Nasıl fikir?

Olmaz mı bu dediğim?

***

Valla benim için olur da millet benimle aynı fikirde olsaydı bugünkü, ya da dünkü iktidarları seçer miydi? Tercihi daha sosyalist bir iktidar olurdu herhalde.

Sağ siyaset diyoruz ya, tüketim toplumu yaratmak sağ görüşlü siyasetçilerin genel bakış açısıdır.

Karayolları yapmak inşaat ekonomisi açısından daha çok işlerine gelmiş görünüyor.

Belki de gerçekten petrol ya da otomobil lobilerinin de oyuncağı olmuş olabilirler.

Sebebi her ne olursa olsun, bugüne kadar başa geçmiş olan iktidarların tercihi karayollarından yana olmuş.

Halbuki Atatürk demir ağlarla ördük yurdu bir baştan bir başa demişti!

Görünen ardından gelenlerin onun öğütlerini tutmadığı yönünde.

Keşke onu dinleselermiş!

***

Bunun daha kendi vagon fabrikan mı olmalı, yoksa yabancı yatırım mı olmalı gibi daha derin analizleri var, ama yazı yeterince uzadı. Artık bu kısmı başka bir güne kalsın.

Benim naçizane görüşüm şu ana kadar olan olmuş tabii ki, ancak halen daha çok geç değil bence.

Bence demiryollarına daha çok önem vermeliyiz.

***

Ben içinde dokuz (9) tane tren garı olan bir şehirde yaşıyorum.

Üstelik banliyö trenleri, metro hatları ile de dünyada sayılı altyapısı olan büyüklükte bir şehir burası.

İnanın bu altyapısı ile ulaşım oldukça kolay ve ucuz burada.

Türkiye’de de niye bir benzerini yapamayalım değil mi?

Yeter ki isteyelim, bence yaparız!

Peki ne zaman yaparız?

İşte baştakilerde bu karayolu sevdası ve tüketim toplumu anlayışı olduğu sürece, orasını ben bilmiyorum.

Millet halen daha bu iktidarı seçtiğine göre, büyük ihtimal ben bile göremem Türkiye’de böyle bir ulaşım ağını.

Ne diyeyim, kendi düşen ağlamaz!

Bakın birileri yine TÜİK önüne gitmek istemiş iki gün önce, doğru dürüst enflasyon oranı açıklayın diye basın açıklaması yapmak istemişler.

İnanın takip etmedim kim ne istiyor, kim neye itiraz ediyor diye, bence boşa nefes tüketiliyor.

Geçen yazdım ya, bu aralar bana kim ne yaparsa yapsın hepsi ninni gibi geliyor, yapılanlar resmen uykumu getiriyor.

Toplumlar hakkettikleri şekilde yönetilirlermiş. Bu yöneticileri seçerseniz, yaptıkları zamlara da katlanacaksınız artık!

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 07.07.2023
  • Süre : 6 dk
  • 1515 kez okundu

Google Ads