ABD Bir Anda Batsa, Küresel Sisteme Etkisi Ne Olur? Global Reset
Öncelikle Amerika dünyadaki birçok ülkenin merkez bankalarındaki rezerv paraların başında gelen doları basan ülke. Amerika bu rezerv paraların hiçbir zaman karşılığını veremeyecek olsa da, ülkeler biraz da kendi ekonomilerini Amerika'nın emperyal heveslerine karşı koruyabilmek amacıyla belli bir miktar doları kasalarında bulundurmayı tercih ediyorlar.
Uzun süredir aklıma takılan birtakım sorular var. Belki biraz uçuk sorular bunlar.
Mesela bir tanesi oldu da Amerika'da büyük bir felaket oldu ve Amerika ekonomik olarak battı.
Bu bir felaket senaryosu tabii ki.
Böyle bir felaket senaryosunda dünyadaki diğer ülkelerin başına neler gelebilir düşünebiliyor musunuz?
Öncelikle Amerika dünyadaki birçok ülkenin merkez bankalarındaki rezerv paraların başında gelen doları basan ülke. Amerika bu rezerv paraların hiçbir zaman karşılığını veremeyecek olsa da, ülkeler biraz da kendi ekonomilerini Amerika'nın emperyal heveslerine karşı koruyabilmek amacıyla belli bir miktar doları kasalarında bulundurmayı tercih ediyorlar.
Tabii bir başka sebep de ülkelerin kendi uluslararası ticaretlerinde ürün bedellerinin dolar bazında belirleniyor olması. Uluslararası ticaretin dolar bazında yapılmasının halen daha tercih edilmesinin bir sebebi de Amerika'ya olan güven ortamı.
Dolayısıyla ticaretten elde edilen bedeller ülkelerin merkez bankalarının kasalarında dolar olarak biriktiriliyor. Ticaret Amerika ile direk olarak yapılmasa da günümüzde dünya düzeni bu şekilde kurulmuş durumda.
Olası bir felaket senaryosunda dönüp Amerika'ya al bu dolarları, bana karşılığında şunu ver deseler bile Amerika'dan böyle bir çöküşte alabilecekleri neler vardır inanın şu anda bilemiyorum.
Muhtemelen böyle bir felaket senaryosunda dolar dediğimiz para artık boş kağıttan öteye bir bedeli olmayan, belki deste deste yakarak şöminede biraz ısınmadan öteye bir işe yaramayacak bir para olacaktır.
Peki bu çok büyük bir risk değil mi? Günümüzde dünya neye güvenerek Amerika'ya bu kadar büyük güven besliyor?
Amerika'da enflasyonun bugünlerde beklenilen seviyenin oldukça üstünde çıkıyor olması dünya devletleri arasında ağırdan ağırdan bir panik havasına bürünmek üzere. Şimdiden birçok ülke felaket senaryolarını çalışmaya başladı.
Amerika'da da FED enflasyonla mücadele için bir takım önlemler almaya çalışıyor. Bu önlemlerden en önemlisi ortodoks yöntemlerden biri olan faiz oranlarının yükseltilmesi olarak yapılsa da, yeterli olup olmayacağı gerçekten bir muamma.
Özellikle salgın döneminde piyasaya büyük miktarlarda para arzı yapıldı. Ardından da yapılan faiz artırımları ile paranın ülke dışına kaçması engellenmeye çalışıldı. Bu konuda oldukça başarılı da olundu diyebiliriz.
Bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için piyasada bu kadar çok finansal likidite bulunsa da, bu paraların Türkiye'ye uygun şartlarda getirilmesi maalesef pek mümkün olmadı. Bunda ülkenin yönetim şeklinin büyük tesiri olsa da, sanırım Türkiye'nin uluslararası arenadaki almış olduğu politik pozisyon da büyük etki sahibi oldu. Sebeplerine çok fazla girmek istemiyorum, neticede bu kadar bol likiditeye rağmen, ülkenin ihtiyacı olan dövizin uygun şartlarda rahatlıkla bulunabilmesinin önünde büyük engeller olduğunu söylemekle yetineyim.
Peki, bu kadar büyük para arzı olduysa, bu paralar şu anda nerelerde birikti? Öncelikle salgın döneminde oluşturulan finansal likidite bolluğunun halka ulaşması beklenir her halde. Evlerinden çıkamayan, üretime bir katkı veremeyen halk, devlet destekleri ile günlük yaşamına bizdekinin aksine olağan şekilde devam etti diyebiliriz.
Ancak bu paraların büyük bir kısmı da, salgın döneminde krize girip batmak durumunda olan firmalara destek olarak arz edildi. Ucuz kredilendirme politikaları ile rahatlıkla finansal kaynak elde eden kimi firmalar ve aileler servetlerine servet kattılar muhtemelen.
Diyelim ki elinizde bir miktar birikim var, bu birikimi büyük ihtimal enflasyon karşısında eritmemek için bir takım yatırıma dönüştürmeyi düşüneceksinizdir her halde. Bu amaçla kimileriniz altın alacak, bir kenara koyacak, kimileriniz bankalarda birikimlerinizi çeşitli yatırım araçlarında değerlendirecek, kimileriniz de belki iş dünyasına atılıp küçük bir iş kuracaktır. Bazılarınız da kripto dünyasında birikimlerini birkaç kata katlamak için Bitcoin falan almıştır belki. Gerçi son zamanlarda bu yatırım oldukça hayal kırıklığına uğratsa da yatırımcısını, sanırım birçokları bu tarz yatırımlarla birikimlerini değerlendirmeyi uygun bulmuşlardır.
Tabii bir de unutmadan borsayı da listeye almalıyım. Hatta borsa son zamanlarda yatırımcılar için en kazançlı yatırım aracı oldu bile diyebilirim.
Günlük yaşamını zar zor sürdüren sabit ve dar gelirliler konusunda bu yazıda bir şeyler söylemeyeceğim. O konu bambaşka bir konu.
Dediğim gibi bu tarz yatırımlar küçük yatırımcı diye adlandırdığımız elinde bir miktar birikimi olanlar için geçerli.
Peki ya elinizde çok büyük bir finansal birikim varsa?
Düşünsenize, parmağınızı şıklattığınızda yönlendirebileceğiniz çok büyük bir finansal gücünüz oluştu.
Ya aile olarak zenginsiniz, uzun yılların birikimi var kontrolünüzde, ya da son yılların imkanları ile dünya çapında başarılı bir iş kurdunuz ve büyük miktarda servet sahibi oldunuz. Ya da biraz önce bahsettiğim gibi salgın döneminde piyasaya arz edilen likiditeden belki biraz şansınızla, belki de muhteşem ticari zekanızla bir servet sahibi olabildiniz.
Bu büyük birikimlerin birçok piyasanın yönlendirilebilmesi açısından çok büyük etkisi oluyor. Sıcak para diye daha önce bir yazı kaleme almıştım. O yazıda biraz bu konuya değinmiştim.
Dünyada birçok fon yönetimi var, Katolik kilisesinin elinde bile oldukça büyük miktarda finansal güç var. Dünya ekonomisinin yönlendirilmesinde bu fonların yaptıkları çeşitli yatırımlar çok büyük rol oynuyor. Fonlar yatırımları için kendi şartlarını bile dayatabiliyorlar. Son yıllarda mesela yeşil fonlar dediğimiz çevre hassasiyeti olan fonlar global ısınmaya bile bir çare bulunması için ülkeleri zorlayabiliyorlar. Tabii ki bu dediğim büyük sermayenin olumlu etkilerinden biri.
Ama tüm bu fonlar, büyük finansal birikimi olan aileler ve son yılların parlayan zenginleri de dahil, paralarının üzerine para katmak için yaptıkları girişimler ile adeta iyice şişmiş olan balona bir nefes de kendileri üflüyorlar.
Yapılanlar arasında neler yok ki.
En son benim küresel şarlatan diye nitelendirdiğim biri sosyal medyaya bile el attı.
Bilmiyorum, çıktığından beri çok haz alamadığım, pek kullanmadığım ve sadece kim ne diyor diye arada sırada bir göz attığım Twitter ile ne alıp veremediği vardı da satın alma ihtiyacı duydu bu sosyal medyayı acaba? Muhtemelen kuralları kendi koymak istedi. Çünkü finansal getirisi de öyle çok büyük bir mecra değildi Twitter.
İste bu ve benzeri şekillerde elinde büyük finansal gücü olanlar hayatımıza sürekli müdahale etme derdinde olabiliyorlar.
Hem de birçoğu kendilerini bu göz önündekiler gibi alenen göstermeden yapıyorlar bunu. Sessizce, ama yaptıkları ile büyük kitleleri etkiliyorlar. Ama bir yandan da sürekli balona üflüyorlar. Balon her geçen gün şiştikçe şişiyor.
Ya balon bir gün patlarsa?
Amerika, hatta Amerika'nın izinden giden Avrupa da dahil, kervana katılan diğer ülkeler de dahil, dağıtılmış olan finansal likiditenin geriye toplanması için birtakım önlemler almaya çalışsalar da, artık paralar bir takım ellerde toplanmış durumda bence.
Bu büyük finans aktörleri bilinçsizce şişmekte olan dünya ekonomik balonunun patlayabileceğini düşünmeden servetlerine servet katma hayalleri ile hareket ederek sürekli daha da çok zengin olmak için zorluyorlar. Hiç doyum noktasını hissetmeden, sürekli balonu şişirmeye devam ediyorlar.
Kimileri belki de daha masum düşüncede olabilirler. Belki de kimileri sadece mevcut servetlerini koruma derdindedirler.
Ancak bu gibiler de dahil, tüm servet sahipleri işte yazının başında bahsettiğim gibi adeta Amerika'nın çöküşü için her seferinde temelinden bir taş çekme derdine düşmüşler gibi geliyor bana. Bu kadar büyük bir servet dağılımının yükü, eninde sonunda Amerika'nın başına bela olacaktır. Dolara güven ortamı yok olursa, işte o zaman kaçınılmaz sonun başlangıcı diyebiliriz. Şimdiden emareleri belli olmaya başladı kaçınılmaz sonun.
Evet, felaket senaryosu diye başladım yazıya, ama yazının başlığını global reset diye koymuştum.
Gerçekten bu gidişat sonunda bir gün balon patlarsa, ki bu gidişle eninde sonunda patlayacak, işte o zaman bilgisayarlarda olduğu gibi sistemin sil baştan bir kez daha başlatılması gerekebilir.
Siz ve benim gibi fanilerin bu konuda yapabilecekleri bir şey yok. Hatta Türkiye'nin bile böyle bir felaket senaryosunda yapabileceği hiçbir şey olduğunu düşünmüyorum.
Sadece belki kendimizi böyle bir durumda global etkilerden korumak için şimdiden bazı önlemler alabiliriz. O da, yıkıntının her halükarda altında kalacağız, ama en azından canlı kalalım diyebileceğimiz tarzda önlemler olacaktır. Çünkü doğal olarak global entegrasyona biz de kendi çapımızda uyum sağlamak zorunda kalmış durumdayız.
Dediğim gibi biz böyle bir felaket senaryosunda belki de en çok etkilenebilecek ülkelerin başında geliyoruz. Çünkü ekonomik açıdan gerçekten çok fazla dışa bağımlı durumdayız.
Bu durum bugünün dünyasında globalleşme rüzgarları ile mecbur olduğumuz bir şey olsa da, sanırım en azından bir zamanlar olduğu gibi kendi kendimize yeterli olduğumuz bir ülke olmak için şimdiden bir takım önlemler almamıza engel teşkil etmiyor.
Kıssadan hisse, dünya kanımca global reset için olabildiğince hızla ilerliyor gibi geliyor bana.
Önlemlerimizi şimdiden almakta fayda var diye düşünüyorum. Önlemler ise neler olmalı, birlikte oturup düşünelim, bakalım ne fikirler çıkacak birlikte düşünürsek.
Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla