Acaba Borç Almak İyi Bir Şey midir?
Borç yiğidin kamçısıdır! Borç alan emir alır! Bakın bu iki farklı atasözümüz iki farklı yönden konuya yaklaşıyor. Birinde borcu olanın borcunu bir an önce geri ödemek için çok çalışacağını söylenirken, diğerinde borç almanın sakıncalarından bahsediliyor.
Size borcum olsun, bu yazıyı okuyun.
Yok, yok, ben kimseye borcum olmasını sevmem. Gönül borçlarım olanlar vardır da, maddi borç almayı pek sevmem.
Borç almalı mı? Borç kötü bir şey mi? Yoksa faydaları var mı? Böyle bu konuda pek takıntılı olmaya gerek var mı?
Gelin bugün bu konuyu biraz irdeleyelim.
Borcun farklı tipleri var. Mesela bir bankadan kredi kullandığımızda da bankadan borç almış oluyoruz. Tamam da, o alınan krediye faiz ödüyoruz, bir anlamda alınan kredinin ücretini veriyoruz.
Aslında modern tefecilik banka düzeni. Tam tersine biz bankaya elimizdeki parayı yatırdığımızda da biz tefecilik yapmış oluyoruz, çünkü karşılığında faiz alıyoruz!
Bu arada İsviçre’de kimi bankalar getirip kasasına konulan paraya tam tersine sizin para ödemenizi istiyorlar. Çünkü yaptıklarının bankacılık değil de para saklama hizmeti olduğunu iddia ediyorlar. Aslında doğru da söylüyorlar, çünkü yatırılan parayı kredi vermek gibi başka amaçlar için kullanmıyorlar. Sadece kasada saklıyorlar. Bu hizmetlerinin karşılığı olarak da siz saklama ücreti ödüyorsunuz.
***
Neyse, konumuz bankacılık değil, biz borç konusunu inceliyoruz.
Boşta paran var mı, bana biraz borç para lazım!
Ne yapacaksın parayı?
Bir iş kuracağım!
***
Borç para alıp bir iş kursak ve o iş ile para kazanmaya başlasak, sonra da borcumuzu o kazandığımız para ile geri ödesek, üstelik aldığımız para borç para olduğu için, yani kredi olmadığı için, ya da tefeciden alınmış bir para da olmadığı için üzerine fazladan faiz de ödemek zorunda değiliz, borcumuz bittiğinde ne güzel, elimizde işler halde bir ticaret kalacaktır.
Ticaret hiçbir dini kaynakta yasak değil. Borç almak ya da borç vermek de dini açıdan bile yasak değil. Fena mı olur?
Kur’an’da Allah’a bile borç verebileceğimiz yazılı! (Bakara 245)
Bakara suresinde borç üzerine çok ayet var, en önemli uyarı ise borcun bir yerlere yazılı olarak kaydedilmesi üzerine.
***
Peki aldığınız borcu geri ödeyemezseniz ne olur?
Dini açıdan buna da çareler öngörülmüş, borcun ertelenmesi, belki tümüyle bağışlanması bile düşünülmüş.
Yine de borç almak iyi bir şey değil sanki!
Borç yiğidin kamçısıdır!
Borç alan emir alır!
Bakın bu iki farklı atasözümüz iki farklı yönden konuya yaklaşıyor. Birinde borcu olanın borcunu bir an önce geri ödemek için çok çalışacağını söylenirken, diğerinde borç almanın sakıncalarından bahsediliyor.
Borç almak faydalı bir şey mi? Yoksa zararlı mı? Atalarımız ne demek istemişler, gerçekten insanın aklı karışıyor.
***
Ülke çapında aldığımız borçlar Osmanlı’nın sonunu getirmiş! Borç para ile saraylar yaptırılmış, ülke borç içine batmışken, saray ahalisi lale devri yaşamış!
Cumhuriyetin ilanı ile Osmanlı’nın bile borçları geri ödenmişken, sonra ne olmuşsa olmuş, yine borç para ile ülke yönetmeyi tercih etmişiz!
Tamam, borç para ile başta dediğim gibi bir iş kurmak ve borcunuzu da ödeyerek kurduğunuz iş ile kendi kazancınızı elde etmeniz mantıklı gibi görünüyor.
Ancak aldığınız borç paranın getirisi olmayan bir işe yatırılması, sonrasında da borcunuzu geriye ödeyememek! İşte bu olacak iş değil. Üstelik ülkeler arasındaki borç para alışverişleri öyle faizsiz de olmuyor. Yani alınan paraya borç demek bile yanlış bir tanım oluyor. Kapitalist düzenin gereği olan modern tefecilik bu alınan borçlar, bir anlamda tefecilerin eline düşmüş oluyorsunuz!
Üstelik bu ülkeyi 1950’li yıllardan sonra yönetenlerin hepsi borçlarımızı o derece yükseltmişler ki, bırakın ana borcu geri ödemeyi, şu anda aldığımız borçların faizlerini bile geri öderken zorlanıyoruz.
Bir de özelleştirme adı altında ülke kaynaklarının da ona buna peşkeş çekilmesi ayrıca bir garabet. Bana göre gaflet ve delalet.
***
Bu yollar, bu otobanlar, bu köprüler, bu tüneller, bu hava alanları, bu hastaneler başka türlü yapılabilir miydi?
Muhtemelen öz kaynaklarımız ve öz gelirimiz ile yapılmaları mümkün olmazdı! En azından bu kadar kısa sürede yapabilmek mümkün olmazdı!
Yani ancak borç alarak bu altyapının kurulması mümkündü ve iktidardakilerin başka çareleri yoktu! Seçim kazanmak istiyorsanız halka refah yollarını açacaksınız ve borçla da olsa modern dünyanın imkanlarından faydalanmasını sağlayacaksınız. Bu vaatlerde bulunmayanlar seçim kazanamıyorlar!
Bu gerçek 1950’li yıllardan sonra sosyalist görüşte olan hiç bir partinin ülke yönetimine gelememiş olmasıyla ispat edilmiştir diyebiliriz.
Öyleyse borç alacağız! Borç almaktan çekinmeyeceğiz!
Doğrusunu isterseniz ben pek emin değilim bu görüşün doğruluğuna.
Ben daha çok borç alan emir alır düşüncesinde olanlardan yanayım diyebilirim.
Borç almaya kesinkes bir karşı duruşum yok, ama her zaman diyorum ya, her şeyin bir dengesi olmak zorunda.
Öncelikle aldığınız borcu öyle bir işe yatıracaksınız ki, o işten elde ettiğiniz gelirle borcunuzu geri ödeyebilesiniz. Öyle dağa taşa, betona harcarsanız aldığınız borcu, bu yatırımlardan kazanç imkanınız olmayacağı için borcunuzu geri ödemeniz mümkün olmaz.
Altyapı yatırımları önemlidir, ancak altyapı yatırımları kısa vadede gelir getirmez. Yapılmaları zorunludur, ancak borç para ile de yapılmaları sakıncalıdır.
Altyapı yatırımlarını öz kaynaklarınızla yapacaksınız, kendi iş gücünüzle, kendi mühendislerinizle. Çünkü bunların geliri olmaz.
Gelir getiren bir yatırımı ise borç para ile yapabilirsiniz. Ancak bu konuda da yatırımın analizini baştan iyi yapmanız gerekir. Bu da vizyon sahibi yöneticiler gerektirir.
Öyle dağa taşa para yatıran yöneticiler seçerseniz, tarım politikalarını dünyanın tersine körelten, ithalata bağlayan, üretimi kısıtlayan, ülkeyi borç batağına batıran yöneticiler seçtiğinizde, eğitim politikaları takıntılı olan, adaleti ve hukuku hiçe sayan yöneticiler seçtiğinizde bugün olduğu gibi şapa oturursunuz! Sonra acınızdan ölme aşamasına gelirsiniz. Aç kalan insan ise her türlü kötülüğü yapmaya adaydır.
Bence herkesin en azından Bakara suresininin mealini açıp okumasında fayda var. Bir zamanlar bir bakanımız bakara makara demişti ya, işte o sure. Kalben dindar olanlar bana inanmıyorlarsa belki Allah ne diyor ona inanırlar.
Borca yenen etin kemiği boğaz yırtar.
Borca içen iki defa sarhoş olur!
Aç kalmak borçlu olmaktan iyidir.
Borçla alınan eşek su yolunda ölür.
Borç üzerine atasözlerimiz oldukça fazla.
En iyisi sanırım damlaya damlaya göl olur.
***
Nereden çıktı bu borç yazısı demeyin, dünya bankasından yine borç para almışız ya, oradan aklıma geldi. Ne yapalım, sanırım bir süre daha borç içinde yaşayacağız. Umarım bu sefer düzgün yatırımlara harcarlar bu borcu.
Herkese borçsuz harçsız bir hayat diliyorum.
Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.