Site İçi Arama

ekonomi

Çadır Kentlerde Yaşam Nereye Kadar Mümkün Olacak?

Yitirdiği eş dosta mı, hısım akrabaya mı? Yiten evine mi? İşine mi? Mahvolan hayatına mı? Yoksa hayatta kaldığına şükür mü etsin? Aklı karman karışık. Ne yapacağını bilmez vaziyette. İşte almış eline küreği, bitkin vaziyette çadırın etrafını düzeltmeye çalışıyor.

Adam elinde bir kürek, çadırın kenarlarına topraktan bent yapıyor. Bir yandan da yağmur yağıyor. Kapşonlu bir montu var üzerinde. Ama belli ki hayatından bezmiş. Çadırın içine su girmesin diye uğraşıyor.

Daha şunun sırasında bir ay önce sıcacık evinde mutlu niyaz bir hayatı vardı.

Şimdi ise bakar mısınız, çadırın içine su dolmasın diye çıkmış yağmurda kürek aramış, zar zor bulduğu bir kürekle de çadırın etrafını düzenlemeye çalışıyor.

Depremde evleri ağır hasar almış. İşyeri de yıkılmış. Zaten eş dost, hısım akraba kim varsa yitmiş bu depremde. 

Kimileri de belli değil, cenazesi bile çıkarılmamış enkazdan. Döküm yerinde parça parça insan uzuvları bulunuyor halen. Kim bilir kimin kolu, kimin bacağı.

Kendi de gece sarsıntıda uyandığında bir an bocalasa da, gebe karısını ve biricik çocuğunu kaptığı gibi fırlamış sokağa. O gün bugün de sokakta.

Şimdi girmek mümkün değil eve, zaten arka oda tarafı daha ilk anda çökmüş. 

Allah'tan çocuk akşam yanlarına gelmiş de, sarsıntı anında birliktelermiş. O gece odasında yatsaymış çocuk, belki de şimdi biricik çocuklarını toprağa vermişlerdi.

Oradan oraya savrula savrula bu çadırı bulabilmişler sonunda, ama alel acele yapıldıkları için, çadır kentin bir altyapısı da yok.

Yağmurda su doluyor içeriye, ne yapsın, o da çare bulmaya çalışıyor işte.

Ama bir yandan da bitkin durumda. 

Kime neye isyan etsin, kime yansın? 

Yitirdiği eş dosta mı, hısım akrabaya mı? 

Yiten evine mi? 

İşine mi? 

Mahvolan hayatına mı? 

Yoksa hayatta kaldığına şükür mü etsin?

Aklı karman karışık. Ne yapacağını bilmez vaziyette. İşte almış eline küreği, bitkin vaziyette çadırın etrafını düzeltmeye çalışıyor.

Ben de askeri lise çağlarımda çadırlarda kalmıştım. Yazın yapılan eğitim kamplarında biz de çadırlarda yatardık. Kolay değildir, bilirim.

Ama ben yağmurun sesini dinlemesini severdim çadırın içinde yatarken. Çadırın üzerine vuran damlalar adeta bir müzik gibi gelirdi bana.

Üniversite yıllarında da askeri yaz kamplarını saymazsak, birkaç kez arkadaşlarla çadır tatili yapmıştık. 

O küçücük kamp çadırının içine sığışmak, daracık yerde uyumaya çalışmak. Anılarda kaldı, ama güzel günlerdi 

Bir keresinde Antalya'ya Konyaaltı plajına gitmiştik. Eylül vaktiydi sanırım. Bir haftalık maceranın üç günü yağmur yağmıştı diye hatırlıyorum. Çadırın içine kısılıp kalmıştık.

Birkaç kez de dağlara tırmanmaya gitmiştik. 

Bir seferinde Niğde Aladağlara tırmanmıştık. Haziran ayında, yukarılarda yaz da olsa kar olur oralarda. Parmak kaya diye bir yer vardır. Uzaktan parmak gibi görünen sivri bir kayadır.

Yolda Yörüklere rastlamıştık diye hatırlıyorum, taze pişmiş süt ikram etmişlerdi bize, biraz dinlenip sırt çantalarımızla yola devam etmiştik.

Belli bir yere kadar minibüs ile gidiyorsun, sonra da tüm gün yayan.

Dağlara tırmanmayı seviyorduk biz birkaç arkadaş. Akşam vakti yanımızda getirdiğimiz hafif kamp çadırını kurup, kamp için özel yapılmış gazlı ocak ile topladığımız kar sularını kaynatarak ya çorba yapıyorduk ya da kahve. Belki de oralet tarzı bir şeylerdi içtiğimiz. Şimdi tam olarak hatırlamıyorum. Enerji versin diye o zamanlar kuru kayısı falan getirirdik yanımızda.

Ondan biraz, bundan biraz derken, sırt çantası epey ağır olurdu. Zaten uyku tulumu ve mat illaki olacak. Gerisi de ihtiyaç olan kamp ekipmanı işte.

Bir hafta on gün kalırdık dağlarda.

Ama yağmurda çadırının içine su girmesin diye uğraşan o adamı gördüğümde, aklımdaki çadır üstüne güzel anıların ağır ağır üstü çizilmeye başladı.

Onun aklından geçenlere bak, bir de benim aklımdaki güzel çadır anılarına. Muhtemelen o çadırdan kurtulduğu gün bir daha çadır falan görmek istemeyecektir.

Ben de bir daha çadır ile kamp yapamam galiba. Gözümün önüne o adamın çaresiz bakışları gelir muhtemelen. 

Çadır kentler şimdilik hayatta kalanlara bir çare olmuş gibi görünüyor. 

Yemek dağıtımından, sağlık çadırına, çocuklara özel faaliyetlere, bir çok faailyetle depremzedelerin biraz olsun yaşadıkları bu travmaya derman olsun diye kimi yerlerde çadır kentler kurulmuş durumda. Hatta çadır okullar bile kurularak eğitime bile başlanmış durumda kimilerinde.

Ancak yapılabilenler halen daha oldukça yetersiz. 

Zaten çadır kentler apar topar yapıldıkları için doğru dürüst altyapıları da yok. Sadece tuvalet banyo ve hijyen sorunlarından bahsetmiyorum.

En ufak bir yağmurda çadırların içine dolan yağmur suları bile yaşam koşulları açısından çadır kentlerin ne kadar çok sorunlar içeriğinin bir kanıtı.

Bölgede halen daha çadır ihtiyacı var diyorlar. Bir çok insan evinin yanına çadır istiyor. Çadır kentlerde kalmak istemiyor. Belki de bu yüzdendir bu kadar çok çadır eksiği dedikleri.

Zaten çadırla da bitmiyor ki ihtiyaçlar. Tamamen bir felaket yaşıyor bölge insanı. 

Çadırlarda kalmak yerine çevre şehirlere dağılanlar gittikleri şehirlerde o şehirlerin düzenine alışamıyorlar. Artan kiralarla biraz parası olanlar bile artık nerede yaşayabileceklerini şaşırmış durumdalar. Nedir bu fırsatçılık anlaşılır gibi değil gerçekten.

Şimdilik akrabalarının yanına sığınanlar da pek mutlu değiller, nereye kadar diyorlar muhtemelen.

Otellere sığınanlar için de durum hemen hemen aynı. Sezon yaklaşıyor ve yakında otelleri boşaltmak zorunda kalacaklar.

Öğrenci yurtları deseniz, o konu bambaşka bir sorun zaten, eğitime büyük bir darbe vurdular, üstelik amacın farklı olduğu da ortada. Sorun öğrencilerin yurtları boşaltması değil yani aslında. 

Kısacası zor gerçekten, bölgede tekrar eski düzenin kurulması çok zor. Epey bir zaman alacak.

Bizler ise her ne kadar bölge insanıyla bir olup yüreklerimiz aynı ritimde atsa da, kolay değil, anlayamıyoruz. 

Anlayamayız o insanları. Çünkü ateş düştüğü yeri yakıyor. Yine de anlamaya çalışıyoruz diyeyim.

Umarım en kısa zamanda bu acılar geride kalır. 

Yüreklerimiz sizlerle, dayanın ne olur biraz daha. Hayat devam ediyor, bu da bir şeydir.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 15.03.2023
  • Süre : 4 dk
  • 654 kez okundu

Google Ads