Site İçi Arama

ekonomi

Charles Ponzi Kimdir? Titan veya Saadet Zinciri Nedir?

Sahi ne oldu tosuncuğa? Halen daha yatıyor değil mi içeride? Başka kimseye dokundular mı? Mesela reklamını yayınlayanlara ne oldu? Devlet büyüklerinden destek verenler ne oldu?

Ponzi ponzi ponzi…

Ne kadar çok gündemde bugünlerde.

Benim Bay Ponzi ile ilk tanışmam Kuleli yıllarına rastlar.

Şimdi hatırlamıyorum detayları, nasıl olmuştu, kim tanıştırmıştı.

Ama bir şekilde biri beni de dahil etmek istemişti böyle bir sisteme o yıllarda.

1980’li yıllardan bahsediyorum. Tam olarak hatırlamıyorum yılını, ama sanırım Kuleli’de ikinci sınıftaydım. 1984 olabilir.

Üzerinde hazır adres basılı zarflar hatırlıyorum. Üç beş tane zarf veriyorlardı sanırım, birinin içine ne kadardı hatırlamıyorum şimdi, ama belli bir miktar para koyuyordun. Kendi bilgilerini de yazıyordun zarfın içine koyduğun yine hazır basılı bir kâğıda. Bir de galiba kimden aldıysan zarfı, onun da adını yazıyordun. Belki de kimlere zarf dağıttıysan onları da yazıyor olabilirsin. Dedim ya, çok hatırlamıyorum.

Sonra da bir pul yapıştırıp zarfın üzerinde, üzerinde yazılı adrese yolluyordun.

O zamanlar pul yapıştırılırdı zarflara.

Benim de pul koleksiyonum vardı. Ama ben meşhur tabiriyle kimseye göstermedim pul koleksiyonumu.

Neyse, diğer zarfları da artık kimlere dağıttıysan, onlar da senin adını yazmalıydılar kendi zarflarına tabii ki.

Sonra da sana senin altında ne kadar insan birikirse ona göre bir miktar para yolluyorlardı galiba.

Olur mu böyle şey deyip atmıştım bir kenara bana verilen zarfları.

Ya da geriye vermişimdir muhtemelen veren kimdiyse artık bana o zarfları.

***

Sonuçta matematiğim iyidir, bunun sonunun iyi olmayacağını baştan anlamıştım.

Ölme eşeğim ölme, birileri diğer birilerine dağıtacaklar da zarfları, kendileri de para yollayacaklar da, sana kadar uzanacak da işin ucu ve sen koyduğundan daha fazla para kazanmaya başlayacaksın.

Gerçi baştan yollaman gereken para o kadar da fazla değildi diye hatırlıyorum.

Fazladan param olsaydı, bir de benim adımı kendi zarflarına yazacak birilerini bulsaydım, belki de ben de katılırdım sisteme.

Sonuçta o yıllarda böyle bir şey ile dolandırıcılık yapılabileceğini bilemiyorsun. Çok daha saftı insanlar o zamanlar.

Pek ikna kabiliyetim yoktur böyle şeylerde. Üstelik kendim bile inanmazken böyle bir sisteme, başka birini ikna etmeye kalkmak zaten karakterime uygun değildi.

Sonra da unuttum gittim o olayı.

***

Yıllar geçti, halen daha aynı hikâye.

Bakın nereden nereye, insanın aklına geliyor tabii ki kendi yaşadıkları da.

O zamanlar bunun bir dolandırıcılık yöntemi olduğunu anlamamıştım, ama sistem kafama yatmamıştı, olacak iş değil diye düşünmüştüm.

Bugün ise bunun tam anlamıyla bir dolandırıcılık yöntemi olduğunu anlayabiliyorum.

Sonuçta eğer sadece birilerinden para toplayıp diğerlerine kâr payı dağıtma şeklinde uygulanırsa sistem, tamamen dolandırıcılık olduğu kesin.

Yok, paranın toplanması ve elde edilen büyük para ile büyük işler yapılması amacıyla böyle bir yöntem uygulanıyorsa, o zaman bilemiyorum.

Yatırım yapılan şeye bağlı.

İşin ucunda öyle akla hayale sığmayacak getiriler vaat ediliyorsa, o zaman dikkatli olmak lazım.

Tabii konu bir de güven meselesi, yapılan yatırım nasıl bir şey, ona da bakmak lazım.

Mesela devlet garantisiyle böyle bir şey yapılıyorsa güven duymamak için bir sebep yoktur sanırım.

Ama Çiftlik Bank gibi hayali tavuklara, ineklere yatırım yapılıyorsa, o zaman da sakata gelmek içten bile değil. Devlet desteği olsa bile, kimi devlet yetkililerinin, önemli sanatçıların falan destek verdiği durumlarda, ne bileyim televizyonlarda falan açıkça reklamları yapıldığında herhalde insanların inanmaması için bir sebep yok.

Sahi ne oldu tosuncuğa? Halen daha yatıyor değil mi içeride?

Başka kimseye dokundular mı?

Mesela reklamını yayınlayanlara ne oldu? Devlet büyüklerinden destek verenler ne oldu?

Bütün suç tosuncuğa yüklendi, oldu bitti bence. Başka suçlanan bilmiyorum ben.

Ne güzel yediydi vallahi paraları tosuncuk. Lüks lüks arabalar, villalar. Eğlence gırla.

Ama çabuk bitirdi paraları.

Bence biraz daha tutumlu olsaydı, uzun süre yeterdi o çarptığı miktar.

Zamanla unutulur giderdi yaptıkları.

Yazık etti kendine, gösteriş yapmaktansa tutumlu olmalıydı. O zaman belki gerçekten gündemden düşebilirdi.

Gördünüz mü? Arkası sağlam değilmiş demek ki.

Şimdi ise bakın yatıyor hapiste işte.

Kim bilir neler yapmışlardır ona orada?

Belki de çıkınca yeni projeler üretebilirse, peşinden sürükleyebilecek birilerini bulur yine. Bunu yapabilenler oldu bu memlekette.

Halkımız sever kendisini dolandıranları, el üstünde tutar.

Evet, sonsuza kadar kalacak değil ya hapiste, elbet bir gün çıkacak.

Diğerleri de çıkacak, hiç merak etmeyin siz, dolandırıcılıktan kimi tutmuşlar hapiste uzun süre.

Eski zamanlarda mıyız ki, kolunu bacağını kesecekler, belki boynunu vuracaklar.

Çok yatmazlar içeride. Çıkar hepsi biraz yattıktan sonra.

***

Bu Bay Ponzi’nin ev hanımları arasında olan uygulaması da vardır.

Aslında bir pazarlama yöntemi olan uygulaması desem daha doğru olur.

Bir aralar epey bir tutulmuştu ev hanımları arasında bu yöntem. Şimdi var mıdır bilmiyorum.

Bir firmadan ıvır zıvır ne satıyorsa artık o firma, rujdur, rimeldir, daha çok hanımların makyaj malzemeleri veya kokudur, parfümdür işte…

Hanımlar aralarında günlere gitmeyi pek severler ya, o günlerde kimi ev hanımları satarlar böyle şeyler güne gelenlere.

Aman kuzum, bir damlasıyla ne kaz ayağı kalıyor ne de cilt kuruluğu. Mucize bu formül! Ben kendim de kullanıyorum. Necla da çok iyi diyor.

Ya da gün boyunca hiç çıkmıyor, sabah sür, tüm gün kalsın dudaklarında.

Eğer onlar vasıtasıyla bu işe talip olan yeni çalışanlar ayarlayabilirlerse, üçgenin altındaki o yeni satış elemanlarının satışlarından da pay alırlardı böyle çalışanlar.

Bu da bir ponzi yöntemidir aslında, ama en azından bu dediğimde bir emek var.

Hem gün gün dolaş, dedikodudan da eksik kalma, bir yandan da para kazan. İyi iş doğrusu.

Neticede ne satabilirsen ona göre payını alıyorsun.

Tabii bu arada da sen de sattıklarından seni bu işe dahil edenlere pay veriyorsun, ponzi kısmı bu oluyor.

Ama olsun, sonuçta alnının teri ile, ya da dilin döndüğünce çalışıyorsun ve emeğinin az da olsa karşılığını alıyorsun.

Aileye ek gelir. Taş atıp da elin mi yorulacak!

Burada dikkat etmen gereken şey kimi yerlerde sattığın şeylerin baştan parasını alıyorlar senden, sonra da firmayı kapatıp toz oluyorlar firmayı kuranlar. Sen de elindekilerle ortalıkta kala kalıyorsun. Sat satabilirsen!

Yani aslında değerinin üzerinde satın aldığın şeylerle sen satın almış oluyorsun onca ıvır zıvır şeyi.

Bu da dolandırıcılık ayağı oluyor böyle işlerin.

Eğer sistemi böyle kurmuşlarsa en iyisi uzak dur.

Eninde sonunda dolandırılacağın baştan belli o zaman.

Aslında asıl sorun böyle işlerde bir süre sonra herkesi müşteri olarak görmeye başlaman oluyor.

O, bu, hısım, akraba, komşu, arkadaş fark etmiyor bir süre sonra.

Herkes potansiyel müşteri oluveriyor senin için.

İşte bu yüzden ben bu işlere de hep mesafeli olmuşumdur.

Arkadaşlık ilişkisi bırakmıyor böyle işler.

Bu işlerle uğraşan arkadaşlara da belli bir mesafe koymak zorunda kalıyorsun doğal olarak.

Her sözleri aman da ne güzel bir ürün diye başlıyor genellikle.

***

Gerçek ponzi dedikleri ise sistemi kuranların bir süre sonra parsayı toplayıp kaçmasıyla sonuçlanıyor.

Babil dizisindeydi galiba, Halit Ergenç öğrencilerine örnekleyerek anlatıyordu ponzi sistemini.

Başta topladığın paranın bir kısmını oldukça yüksek bir faiz geliri olarak dağıtıyorsun başta katılanlara ve sisteme başkalarının da katılması için güven ortamı oluşturuyorsun diyordu.

Yeterince yüksek bir meblağa ulaştığında ise topla parsayı ve yağla tabanları.

Sonra?

Sonrası ne olacak, yeterince para çarptıysan, Allah bereket versin. Ver elini Hawaii adaları, ya da neresiyse artık hayalinde yaşamak istediğin yer.

Gününü gün edersin işte. Yan gel yat Osman.

Ama fark ettirmeden o kadar para çarpabilir misin insanlardan, o bir muamma.

Gerçi millet bu kadar para kazanma heveslisi olunca neden olmasın?

İnsanlar ülkenin bu ortamında piyasanın üstünde para kazanma şansı gördüklerinde atlıyorlar nasıl olsa üzerine.

Bunu bir fırsat olarak görüyorlarsa, baştan ponzi olduğu bilinse bile zamanında çıkmayı becerebilirsem götürürüm parayı diye giren bile oluyor.

Neden katılmayasın ki böyle bir sisteme eğer gerçekten para kazandırıyorsa, değil mi?

Bankaya faize koysan parayı aldığın faiz ana paranın enflasyon karşısında erimesine bile yetmeyecek.

Mecbursun paranı korumaya.

Faize yatırıp ana paradan mı olasın?

İnsanlar da işte böyle yollara başvuruyorlar ülkenin durumu böyle olunca.

Yani çok da eleştirmemek lazım insanları.

Kader utansın!

Kendim seçtim, kendim kaybettim değil mi?

Üstüne birileri enflasyonun oldukça üzerinde bir gelir elde etme şansı sunuyorsa, buyurun dolandırıcılar dünyasına.

Bakalım kim kimi dolandıracak?

Sonra devletin yaptığı farklı mı sanki?

Enflasyon resmen devletin bilerek yaptığı bir şey değil mi? Bunca insan enflasyon yüzünden fakirleşmiyor mu?

Senin, benim enflasyondan zarar göreceğimizi bilmiyor mu devlet?

Bankada tutsan parayı koruyabilecek misin bu enflasyon ortamında?

Ne yapabilirsin ki?

Borsaya yatır istersen, orası kumarhanelerdeki kumar masalarından farklı mı sanki?

Gemisini yürüten kaptan orada.

Yukarıdan bilgin olacak ki, doğru zamanda gir bir kâğıda, doğru zamanda da çık.

Bilmeden elinde ne var ne yok yatırırsan onun bunun lafıyla saçma sapan kağıtlara, oturuverirsin sonra kaba etinin üzerine. Ağlar durursun sonra da, battım diye.

Öyle indir kaldır, kaldıraçlı işlemler zaten çok daha tehlikeli.

Barbut oyna daha kârlı çıkarsın. Hiç olmazsa zarların eşit oranda kazandırma şansları var.

Kaldıraçlı işlemlerde bilmem kim şöyle demiş? Hop gitti senin yatırdığın tüm para.

Durdurma şansın da yok zararını, anında sıfırlarsın vallahi elindeki tüm parayı.

Benim şansım iyidir!

Öyle mi? O zaman dedim ya, barbut oyna.

Ya da bak at yarışı da olur.

At yarışlarında bile çok daha şanslı olursun foreks piyasasından.

Kaldıraçlı işlemlerden uzak durun bence.

***

Parayı altına yatıralım!

Evet, haklısınız. Birçokları da böyle düşünüyor zaten.

Türkiye dünyada en çok altın ticareti yapılan ülkelerden biri.

Bana göre ise altın sadece bir metal parçası. Sahiden de altının demirden, nikelden bir farkı yok aslında. O da bir metal.

Biraz parlıyor, hepsi o kadar.

Nedense kargaların parlak şeylere zaafı olduğu gibi insanlar da altının parıltısına kapılmışlar gidiyorlar.

Tarih boyunca nedense altın hep önemli olmuş insanoğlu için.

Halbuki altından kazananlar hep al sat yapanlardır, yani kuyumcular, bu işin ticaretini yapanlar kazanır altından.

Ama öyle kasaba kuyumcuları değil bahsettiğim.

Kasaba kuyumcuları elinde avucunda ne varsa yatırmıştır o bileziğe, yüzüğe, küpeye.

Kırk yılda bir birisi gelecek de altın alacak. Sen de para kazanacaksın.

Modası falan geçerse o sattığının uğraş dur sonradan.

Kendi elden çıkarmaya kalksa büyük şehirde, aldığı fiyattan düşüğe satmak zorunda kalacak kasaba kuyumcusu, tümden zarar edecek.

Üstelik onca atlının soyulma riski de var kasaba kuyumcusu olduğunda.

Kuyumculuk tümden riskli bir meslek aslında.

Ama bu işin yoğunluklu yapıldığı bir yerlerdeyse dükkân, o zaman para kazanma anlamında fark ediyordur tabii ki.

Alım satım makası oldukça açıktır altında.

Sade bir vatandaş olarak altına yatırım yapıyorsan, bekleyeceksin de, önce alım satım farkından kaybın kapanacak da, sonra eh işte, satabileceğin altın değeri yükselecek de aldığın fiyatından, sen de yatırım yaptığın ana paranı korumuş olacaksın, belki üstüne biraz kar edeceksin.

Yani asıl parayı kazanan sürekli alım satım yapan kuyumculardır altında. Senden aldığında da komisyonunu alır, sattığında da.

***

Altın da olmuyorsa ne yapalım öyleyse?

Kriptoya mı yatırım yapalım?

Kriptoya hiç girmeyeyim. Kriptoda parayı vuran vurdu zamanında, sonradan heves edip alanların birçoğu da battı.

Bugünlerde nasıldır piyasası bilmiyorum, ama ben hiç bulaşmadım kriptoya doğrusu.

Benim param da yok zaten oraya buraya yatıracak.

***

Peki ne yapacağız?

Vallahi ben de bilmiyorum. Kelin ilacı olsa kendi başına sürermiş.

Piyango alın, belki şansınız yaver gider de büyük ikramiye size vurur.

Ümidi piyangoya bağladıysanız güvercinlerin bolca olduğu yerlerde gezinmeyi de unutmayın.

Şansınızı kendiniz yaratın. Üstünüzü pislerlerse şans getirirler belki. O yüzden Eminönü’ne, Mısır Çarşısı’na, ya da Beyazıt meydanı da olur herhalde, buralara gidin.

Halen daha çok güvercin var mı acaba buralarda?

Benim hatırladığım buralar güvercinlerin oldukça çok olduğu yerlerdi.

Kaç sene oldu kim bilir. İstanbul’a bile gidemedim ne zamandır. Arada gittiğimde de eskisi gibi buralara hiç yolum düşmedi.

Umarım güvercinler yerinde duruyordur.

***

Bir de piyango aldıysanız bileti kaybetmeyin sakın, iyi bir yere gizleyin mutlaka, öyle bir yere koyun ki, hanım falan da bulamasın.

Belli mi olur? Belki harbiden piyango vurur da, fırsat bu fırsat deyip değişecek ne varsa değiştirirsiniz hayatınızda.

Ama ponzidir, monzidir böyle şeylere bel bağlamayın sakın, eninde sonunda dolandırılırsınız.

Bu dediğim kesin.

***

Paran mı var, derdin var kardeşim.

En iyisi dağıt muhtaç olanlara fazlasını, hiç olmazsa hayır dualarını alırsın.

Zaten inancımızın gereği de böyle değil mi? Paylaşacaksın fazlasını, öyle demiyor mu kutsal kitabımızda?

O dinen belirtilen filtredir, zekattır, oranlar var ya, her yıl diyanet tarafından belirlenen tutarlardan bahsediyorum, işte o oranlar en azıdır dağıtman gerekenin.

Sen daha fazlasını dağıt, sevabı daha çok olur.

Bu dünya eninde sonunda geçici ikametgahımız, kefenin cebi yok be kardeşim, öteki tarafa da götüremezsin zaten.

Değer mi bu kadar para hırsına?

Ponzi monzi!

Öyle de olsa, böyle de olsa çarpıyorlar işte.

Efendi gibi dağıt elindekinin fazlasını. Hiç olmazsa fakir fukaraya bir faydan olur.

Neymiş efendim, dinen günah değilmiş o işlerden elde edilen gelir, kazanç ortaklığıymış yapılan.

Bak bak bak, nasıl da yolunu yapmışlar.

Ne diyeyim, müstahak o zaman size dolandırılmak.

Devam edin, heveslisi çoksa para kaptırmanın, dolandıranı da bol bulunur.

***

Eee, Charles Ponzi diye başlık atmışsın?

Hiç bahsetmedin kendisinden?

Gerek var mı?

İçimiz dışımız Ponzi olmuş son günlerde, daha ne Charles Ponzi’si istiyorsunuz?

1882 yılında doğup 1949 yılında bu hayata veda eden bir İtalyan işte.

İlk o mu düşünmüş, ilk o mu uygulamış bilmiyorum, ama bu saadet zinciri yöntemi onun adı ile anılıyor.

Keşke daha hayırlı bir şeyle anılsaymış Bay Ponzi.

Merak edenler internetten baksın, tüm hayatını yazmışlar internette, benim tekrar yazmama gerek yok sanırım burada.

Ponzisiz günler diliyorum hepinize, gerçekten içimiz dışımız ponzi oldu. Bakın şimdi de Mine’si çıkmış bunun.

Aman diyeyim dikkatli olun. Varsa bir birikiminiz, kaptırmayın oraya buraya. Ortalık dolandırıcı kaynıyor. Aman diyeyim.

Moskova’dan herkese sevgi ve saygılarımla.

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 15.12.2023
  • Süre : 4 dk
  • 1312 kez okundu

Google Ads