Enerjinin Kontrolü: Bölüm-2
Thales'in bir meşhur teorisi daha var, Thales evrenin toprak, hava, su, ateş unsurlarından oluştuğunu öngörüyor ve bu unsurların sürekli birbirine dönüştüğünü düşünüyor. Yani enerjinin korunumunu ilk düşünen o aslında, onunkisi gözlem sadece, tam olarak konuyu algılayamamış.
Bir şeyi kontrol altına almak için önce tanımak gerekir. O yüzden gelin birlikte kısaca enerji nedir önce onu anlamaya çalışalım.
Enerji başlarda bir kavram olarak kalsa da bugün hepimizin dilinde ve yaşamda en çok ihtiyaç duyulan şey. Zayıflamak isteyenlerin bile sürekli dillerinde.
"Bir dilim elma kaç kaloriydi hatırlıyor musun? Bizim aldığımız elma çok tatlı, kalorisi çok yüksek öylemi, anladım, orta boy bir elma dilimi 10 kcal olmalı demek ki, bizimkisi 15 kcal'miymiş, ben yine mi marul yiyeceğim ya!"
Diyet yapanlara bu sözler yabancı değil, öyle değil mi?
Kalori bir enerji birimidir. İlk olarak 1819-1824 yıllarında Fransa'da Nicolas Clément öğrencilerine ısıdan bahsederken ısı enerjisi birimi olarak derslerde kullanılmış. Fransızca ısınmak, ısıtmak anlamına gelen "calere" sözcüğünden esinlenmiş.
Aslında biz kendimiz de bir enerjiyiz, Einstein ispatlamış zamanında, E = mc2. Ama şimdi enerji-madde-insan üzerine felsefeye girmeyelim. Biz kullandığımız ve ihtiyacımız olan enerjilere odaklanalım.
Günlük hayatta ateşin ısısından tutun da, elektriğe kadar değişik enerjiler kullanıyoruz. Evrende enerji hiçbir zaman yok olmuyor, hiç bir şekilde de yoktan var edilemiyor. Sadece enerji tipleri birbirine dönüşüyor.
Uzun yıllar 1676–1689 yılları arasında yaşamış olan ünlü bilim insanı Gottfried Wilhelm Leibniz'in kinetik enerji korunumu üzerine bulmuş olduğu formül, yani "vis viva" ya da "sistemin yaşam kuvveti" adını verdiği formül kullanılmış. Ama onun formülü tüm enerji tiplerini kapsamıyor. O daha çok kinetik enerji üzerine çalışmış. Tarih boyunca filozoflar, bilim insanları bu konuda çeşitli gözlemler ve çalışmalar yapmışlar. Hepsinin çalışmalarının neticesini William Rankine özetlemiş, ilk defa 1850 yılında "enerji korunumu kanunu" ibaresini resmen William Rankine kullanmış.
Ateşten ısı, ya da termal enerji çıkarken, bunun yanında birçok başka enerji tipi de var, yani enerji tipleri çok çeşitli. Kimyasal enerji var, elektrik enerjisi var, ışınım enerjisi var, nükleerinden mekaniğine, potansiyelinden, kinetiğine, ses enerjisinden kütle enerjisine, manyetik enerjiye bir sürü enerji tipi var.
Günlük yaşamda ihtiyacımız olan ana enerji tipleri ısı ve elektrik. Bir de hem yaşamın kaynağı için hem de yaşamak için kimyasal ve kinetik enerji, yani beslenme ve hareket. Aslında elektrik enerjisini de doğa yaşamın bir parçası yapmış, sinir sistemimiz elektrik ile çalışıyor.
Isınma ihtiyacımız için ilk önce ateşi kullanmışız. Doğadan elde ettiğimiz odun, kömür ve diğer fosil yakıtları halen daha ısınmak için kullanıyoruz.
Doğa ise güneşten gelen ışınım enerjisini bulduğu kimyasal dönüşüm yöntemiyle depolayarak hem bizi oluşturmuş hem de bizim kullanımımıza sunmuş. Yediğimiz içtiğimiz, yaktığımız her şey aslında doğada depolanmış kimyasal enerji. Biz bu enerjiyi önce sindirim sistemimiz ile parçalara bölüp hücrelerimizde kimyasal işlemlerle dönüştürerek yaşam enerjimizi üretiyoruz. Bir anlamda yaşam kimyasal olarak depolanmış enerjinin dönüşümü demek aslında.
Bugün kullandığımız diğer ana enerji tipi olan elektrik enerjisi ile insanoğlunun tanışıklığı ise aslında çok eski.
Elektrikle, yani şimşeklerle ve yıldırımlarla sanırım ilk bilinç kazandığımız zamanlarda tanışmış olmalıyız. Ama bu tanışıklık seni uzaktan daha çok seviyorum dermiş gibi, korkutucu ve ürkütücü. O yüzden de Göklerdeki Tanrı en güçlü tanrı olmuş tarih boyunca. Sadece biz Türklerde değil, İskandinavya'da da öyle, antik Yunan'da da, ve başka medeniyetlerde de.
Bir yıldırım çarpması sonucu kömürleşmiş olan ilk insanı saymazsak, elektrikle yakın dostluğumuzu kurmamız için M.Ö. 2750 yıllarına kadar beklememiz gerekmiş. Antik Mısır'da bu tarihlerden kalma bir yazıda elektrikli yılan balığının şok etkisinden bahsediliyormuş. Tabii bu bilgi yazılı kaynaklardaki en eski bilgi, henüz yazıya geçilmediği daha eski dönemlerde de muhtemelen elektrikli yılan balıkları ile yakın temas olmuştur.
Yazılı kaynaklarda bu balıkların Nil nehrindeki diğer balıkların koruyucusu olduğundan bahsediliyor. Elektrik korkutmuş demek ki o zamanın insanlarını.
M.Ö. 550-600 yılları civarında yaşamış olan Yunan filozof Miletli Thales ise elektrik üzerine araştırmalar yapan ilk gözlemci olarak biliniyor. O yıllarda kedi tüyüne sürülmesi ile kehribarın yada amberlerin kuş tüylerini üzerine çektiğini keşfetmişler. Thales bunun sebebini anlamaya çalışmış ama anlayamamış. Muhtemelen diğer insanlar büyü yapıyor diye yorumlamışlardır. Tabii bu ilk keşfedilen elektrostatik yük. Hepimiz yünlü bir kazağı çıkardığımızda parmağımız bir yere değerse oluşan elektrik atlamasını biliriz.
Bugün kullandığımız elektrik enerjisinin keşfi daha çok uzun yıllar alacaktır.
Bu arada Thales'in bir meşhur teorisi daha var, Thales evrenin toprak, hava, su, ateş unsurlarından oluştuğunu öngörüyor ve bu unsurların sürekli birbirine dönüştüğünü düşünüyor. Yani enerjinin korunumunu ilk düşünen o aslında, onunkisi gözlem sadece, tam olarak konuyu algılayamamış.
Sevgili Cem Yılmaz bu dört unsurdan hangisinin yerine filminde "tahta" demişti, hatırlamıyorum. Bir de 5. element filmini çok severim. O filmde de konu bu dört unsurdur, beşinci element de sevgi, güzel filmdir.
Bugün de burada bir virgül koyalım. Yarın enerji üzerine biraz daha ilerleyeceğiz.
Moskova'dan sevgi ve saygılar
(devam edecek)