Enerjinin Kontrolü: Bölüm-6
Elektrik niye bu kadar pahalı? Çünkü daha milli yöntemlerle üretim ihtiyacı çözülebilecekken sırf daha kontrollü diye dışarıdan doğalgaz satın alınarak yapılan elektrik üretimi elektriğin pahalı olmasının ana sebebidir. Hem de boşa harcadığımız onca elektrik enerjisi varken. Yanlış enerji üretim politikasının bedelini hep birlikte ödüyoruz!
Yine kısaca özetlersek enerjinin kontrolüne ateşle başlamışız, petrol savaşlarına halen daha devam ediyoruz, bir yandan da elektrikle tanışarak dev barajlarla, termik ve doğalgaz dönüşüm santralleri ile, nükleer santrallerle ve diğer yollarla bugün artık enerjiyi kontrol etmeye devam ediyoruz.
Bu aşamada tekrar elektrik enerjisine dönerek biraz daha teknik bilgi vermem gerekiyor.
Bugün evlerimizde, sokaklarda, fabrikalarda kullandığımız elektrik enerjisine alternatif akım diyoruz. Genellikle küçük el aletlerinde ve bilgisayarlarda, cep telefonlarında piller ile kullandığımız elektrik ise doğru akım olarak adlandırılıyor.
Edison ve Tesla Arasındaki Mücadele:
Bu iki tip elektriğin kavgası Edison ve Tesla arasında zamanında yapılmış, teknoloji üstünlüğü ile kazanan Tesla olmuş.
Thomas Edison bulduğu ampul ile ünlü, karanlık çağdan kurtulmamıza vesile olmuş, ama aslında ampulün bulunmasında bir tek ona teşekkür etmek yeterli değil. Ampulü Thomas Edison, Hiram Maxim. Joseph Swan, Alessandro Volta, Humprey Davy, Warren de la rue, William Staite birlikte buldu demek daha doğru olur sanırım. Edison sadece ampulü kullanılabilir hale getirmiş. Zaten bugün artık enerji tasarruflu LED lambalar kullanmaya başladık. "Işık yayan diyot" (LED) ışıkları, Profesör Isamu Akasaki, Hiroşi Amano ve Şuji Nakamura tarafından icat edildi. 2014 Nobel Fizik Ödülü, mavi LED ışıklarını icat eden bu üç Japon profesöre verildi.
Ama Edison'un bu buluşu insanlığı karanlıktan kurtardığı için daha değerli. Edison’un ampul dışında elektrik enerjisi konusunda başka çalışmaları da var. Elektriği dağıtmak için şu anda kullandığımız alternatif akım elektrik ağları yerine o zamanında doğru akım ağları kurmayı planlamış. Hatta amacı uğruna halefini kötülemekten de geri durmamış.
Ama Nikola Tesla'nın bulduğu alternatif akım teknolojik olarak daha üstün gelmiş.
Aslında alternatif akımı da sadece Nikola Tesla buldu dersek yanılırız. Tesla aslında alternatif akımı bulmamış, ama geliştirilmesine önemli katkılar sağlamış ve daha kullanılabilir hale getirmiştir.
Edison ile Tesla'nın elektrik kavgasında Tesla galip gelmiş, çünkü alternatif akım daha ince kablolarla doğru akıma nazaran daha az enerji kaybıyla enerjinin daha uzak mesafelere taşınabilmesinin bir yolu olmuş.
Alternatif Akım:
Sonuçta Tesla'nın dediği olmuş ve bugün tüm dünya elektrik enerjisini dalgalı elektrik enerjisi olarak, yani alternatif akım olarak kullanıyor.
Ama alternatif akımın taşınması açısından çok büyük avantajları olmasına rağmen büyük bir handikabı var, depolanması çok zor.
Doğru akım ya da alternatif akım olması fark etmiyor, ama bildiğimiz pillerle doğru akımı bir anlamda depolayabilmek mümkünken, alternatif akım bu şekilde hiç depolanamıyor. İhtiyaç olduğunda invertor dediğimiz cihazlarla doğru akım alternatif akıma çevrilebiliyor. Tam tersi de mümkün, yani alternatif akımı da doğru akıma çevirebiliyoruz. Ancak direk alternatif akım depolamak mümkün değil.
Alternatif akımın depolanamamasının sebebi, alternatif akımın aslında bir titreşim olması. Titreyen bir şeyi nasıl depolayacaksınız değil mi? Zaten doğru akımda aslında elektrik enerjisi olarak depolanamıyor. Doğru akım depoları diye bildiğimiz piller elektrik enerjisinin kimyasal enerjiye dönüştürülerek depolanmış hali ve son yıllarda üzerinde bir sürü çalışma yapılsa da pillerin kapasiteleri henüz çok düşük.
Dev fabrikalar ve tesisler için ihtiyaç duyulan enerjiyi dikkate alırsanız depolama ihtiyacı çok daha fazla. Pillerle olacak gibi değil.
Yüksek miktarlarda elektrik enerjisini depolamanın hiç mi çaresi yok peki?
Bu konuda çalışmalar var aslında. Ama doğal olarak çarelerin hepsi elektrik enerjisini başka bir enerji tipine dönüştürüp öyle depolamak üzerine. Enerjinin korunumu ve dönüşümü prensibi.
Evet, enerjinin kontrolü konusunda bir başka aşamaya gelmiş olduk böylece.
Elektrik Enerjisinin Depolanması:
Biraz da elektrik enerjisinin depolanma yöntemlerine göz atalım.
Amaç enerjinin kontrolü olduğuna göre istediğimiz zaman ve miktarda enerjiyi üretip istediğimiz zaman istediğimiz kadar kullanabilmemiz lazım. Tam kontrol bu demek sanırım.
Üretim konusunda daha kontrollü olduğu için doğalgaz dönüşüm santralleri tercih ediliyor demiştik, ama fosil yakıtlar artık ekolojik dengeyi tehlikeli boyutlarda bozuyor.
Daha az kontrollü enerji kaynaklarından üretilen enerji depolanabilse gerektiğinde kullanılarak daha iyi kontrol edilebilir.
Çünkü temiz enerji üretimi yollarında genellikle doğa şartlarına bağlı olarak tam kontrollü enerji üretimi imkânımız çok sınırlı. Çok fazla boşa enerji kaybı oluyor.
Çözüm nedir peki? Var mı bir çaresi? Evet, çözüm fazlasını depolamak ve ihtiyaç olduğunda istediğimiz kadar kullanmak, ama nasıl?
Depolanabilecek Enerji Tipine Dönüştürmek:
Elektrik enerjisi direk olarak depolanamadığından çözüm fazla enerjinin depolanabilecek bir başka enerji tipine dönüştürülmesi tabii ki.
Bu dönüşümler sırasında meydana gelen büyük enerji kayıpları bir sorun olsa da en azından belli bir miktar enerji biriktirilebilirse, ihtiyaç olduğunda tam kontrolümüz altında kullanılabilir ve enerji ihtiyacının dengelenmesi açısından değerli olacaktır.
İlk vereceğim örnek aslında tanıdık gelecektir. Okuldan hepimiz hatırlıyoruzdur. Bir ağırlığı belli bir yüksekliğe kaldırırsak potansiyel enerji kazandırmış oluruz. Mesela bir demir bilyeyi belli bir yükseklikten bırakırsak aşağıya düşerken hız kazanır, hızı ile kinetik enerjisini hesaplardık. Bıraktığımız yükseklikteki potansiyel enerjisi de aşağıdaki kinetik enerjisine eşittir. Evet kinetik ve potansiyel enerji dönüşümü ilk akla gelen yöntem.
İşte bu enerji dönüşümü zaten çözümlerden birisi olarak kullanılıyor. Başrolde yine barajlardaki gibi dünyada bulunan en doğal madde olan su var. Su potansiyel enerji depolanması için çok ideal bir madde, rahatlıkla pompalar vasıtasıyla belirli bir yüksekliğe basılabiliyor. Suya potansiyel enerji kazandırmak, yani suyu belli bir yüksekliğe kaldırmak elektrik enerjisinin depolanabilme imkanlarından biri olarak dünyada uygulanan bir yöntem. Bizde var mıdır uygulaması bilmiyorum, olsaydı duyardım herhalde. Hem de barajlar gibi su kaynağına direk ihtiyaç duymadığı için istenen yere yapılması mümkün.
Bizim barajlardan elde edilen elektrik enerjisinde sorunumuz tam kontrollü olarak enerjinin üretilememesidir demiştik. Yani baraj gövdesi arkasında depolanmış su çoğunlukla çok büyük miktarda olduğu için ciddi bir sorun çıkmasa da zaman zaman doğa şartları elektrik üretimini etkiliyor.
Bu durum rüzgâr türbinleri ve güneş panelleri için de geçerli.
Termik ve doğalgaz dönüşüm santrallerinde ise enerji ihtiyacına göre tesislerin çalışması ayarlanabilmekte. Ama onlar da çevreye çok zarar veriyorlar.
Elektrik Enerjisinin Dengeli Kullanımı:
Gün içerisinde ise ihtiyaç duyulan enerji miktarı kullanıma göre değişiyor. Akşamları aydınlatmalar açıldığında enerji ihtiyacı artıyor, gece birçok işyeri ve fabrikaların bazıları da durduğu için ihtiyaç azalıyor.
Gün içerisindeki bu elektrik ihtiyacını dengelemek gerekiyor. İhtiyaç fazlası enerjiyi üretip ağa verirseniz boşa üretmiş olursunuz. Bir kısmı hatlarda, bir kısmı da türbinlerde ısı enerjisine dönüşür ve kayıp olur. Türbinlerin patlaması da cabası. İhtiyacın altında üretim zaten yetersiz enerji demek. İhtiyacı karşılayamadığınız için voltaj düşüklüğü, ya da zorunlu kesinti. Bunu dengelemek için ya üretimi kontrol altına alacaksınız ya da kullanımı.
İşte enerjiyi dengelemek için çözümlerden biri baraj sistemlerinin benzeri bir yapıdır. Doğa olarak uygun bir yerde, biri yukarıda, diğeri de aşağıda iki büyük su rezervuarı ya da gölet yapılarak, üretilen elektrik enerjisinin ihtiyaçtan fazla olduğu durumlarda bu tesiste kurulacak pompa istasyonundaki devasa pompaların devreye sokulmasıyla alttaki göletten suyun yukarıdaki rezervuara veya gölete pompalanması, enerji ihtiyacı olduğunda ise barajlardaki gibi türbinlerin bulunduğu türbin tesisi devreye sokularak elektrik üretilmesi. Yani bu sefer de yukarıdaki rezervuardan suyun aşağıdaki rezervuara alınması.
Tabii bu sistem çok büyük yatırım gerektiriyor, neredeyse baraj yapımı gibi maliyetleri var. Rezervuarlarda buharlaşma yüzünden su kayıpları da oluyor. Suyun yeraltına çatlaklardan kaçması da mümkün. Bu kayıp suyun bir kaynaktan sürekli karşılanması gerekli, o yüzden de bir akarsu, ya da dere yakınına bu tesisin kurulması mantıklı olacaktır.
Yine de enerji dengelenmesi için iyi bir çözüm. Eğer kurmayı düşündüğümüz yerde doğal göller varsa maliyet çok da fazla olmayabilir. Kurulan bu sistem bir yandan da göletlerde balıkçılık yapılması açısından faydalı bir sistemdir.
Sırf daha kontrollü enerji üretimi yapılabiliyor diye dışa bağımlı olarak dünyanın parasını ödeyerek satın aldığımız doğalgazı kullanmaktansa, kendi coğrafyamızda kendi imkanlarımızla üretirken boşa harcadığımız enerjiyi depolamak sanki bana daha mantıklıymış gibi geliyor. Bu tarz tesisler kurmak için ülkemiz çok uygun. Hem böyle tesislerin ülke ekonomisine de ciddi faydaları olacaktır.
Elektrik Niye Bu Kadar Pahalı:
Sanırım önceki bölümlerde sorduğumuz bir sorunun cevabı anlaşılmıştır. Elektrik niye bu kadar pahalı? Çünkü daha milli yöntemlerle üretim ihtiyacı çözülebilecekken sırf daha kontrollü diye dışarıdan doğalgaz satın alınarak yapılan elektrik üretimi elektriğin pahalı olmasının ana sebebidir. Hem de boşa harcadığımız onca elektrik enerjisi varken. Yanlış enerji üretim politikasının bedelini hep birlikte ödüyoruz!
Ülkemiz dağları ovaları bol olan bir ülke, bu metotla enerji dengelemesi yapabileceğimiz bir çok yer bulabiliriz. Bu yöntemin dikkate değer olduğunu düşünüyorum.
Bir de yüzeyden su kaybının önlenmesi için bazı yerlerde yapıldığı gibi rezervuarların yüzeyinin çeşitli metotlarla kapatılması da mümkün. Plastik toplar veya yüzer straforlar gibi yüzeyden su kaybının önlenmesi için dünyada bir çok uygulama örneği var.
Bu örnekten de anlaşılabileceği gibi aslında çözüm istendiğinde bulunabiliyor. Yeter ki çözüm için uğraşmaya niyetimiz olsun ve fikir üretilebilmesine imkân sağlansın, tabii bir de üniversitelerimize yeterli kaynak ayrılsın.
Kısacası yasaklanmış olsa da ben bazı şeyleri stoklamaktan yanayım, sakla samanı gelir zamanı demiş eskiler, boşuna dememişler.
Birkaç çözüm daha var, ama bence bize daha uygun olduğu için bugün özellikle bu yöntemi detaylı olarak anlatmak istedim. Gelin diğerlerine de yarın devam edelim.
Moskova'dan sevgi ve saygılar