Site İçi Arama

ekonomi

Epistemolojik Kopuş

Sıcak para dediğimiz portföy yatırımlarında da para çıkışı gözleniyor. Bunda sadece yabancıların paralarını ülke dışına geri götürmelerinin etkisi yok, yerli yatırımcılar da yurt dışı borsalarda yatırımlarını artırmış durumdalar. Yani yerli yatırımcı da yurtdışına finans aktarımında bulunuyor. Bunun cari açığa olumsuz etkisi de azımsanacak düzeyde değil. Bu biraz da yurtiçindeki yatırım imkanlarında getirilen olumsuz şartlardan kaynaklanıyor olabilir.

 

Ne yapılmıştı bir sene önce?

Merkez bankası politika faizini indirmişti. Kulp olarak faiz nas dediler ama, sebep bu değildi tabii ki. 

Ekonomide yeni bir şey denemek istediler. 

Mevcut uygulamada alınan borçların faizi çok kabarmıştı, borçların en azından döndürülebilmesi için yeni borç da bulamıyorlardı. Verenler de çok fazla faiz istiyorlardı. Cari açık sürekli artıyordu.

Bir şeyler yapıp cari açığın azaltılması gerekiyordu.

Neydi bu denenen?

Politika faizi indirilecek, dolayısıyla devletin kanunen bankalara ödemek zorunda olduğu faiz yükü düşecek! Bu yurt içinde bir rahatlama yaratacak. 

Bu kadar mı? Hayır, asıl etkisi yurt dışında olacak, yani cari açığa etkisi olacak!

Dolar fırlayacak, ki fırladı! 

Böylece emekçilerin kazandıkları üç kuruşluk maaşlar dolar bazında daha da aşağıya düşecek. 

Yani yurtiçinde üretilip dışarıya ihraç edilen bir mal fiyatındaki işçilik payı düşeceği için dünyada rekabet şansımız artacak!

Peki aslında ne üretiyorsak fiyatın neredeyse %80'i ithal hammaddeye bağlı, yani dolar kuru artarsa bunların da maliyeti artacak! Bu durumda nasıl olacak?

Evet, doğru, ama unutmayın, dolar olarak hammadde maliyeti değişmiyor ki, hatta %20'si için yerli hammadde kullanılıyorsa, bu kısmın dolar olarak bedeli de düşeceği için bu orandan bile bir avantaj elde edilebilir. 

Yani en azından ucuz işçilik ile üretip dışarıya ihraç ettiğimiz ne varsa, daha rekabetçi bir fiyat verebiliriz. Bu da ihracatta artış demek! 

İhracat artışı ise daha fazla döviz kazancı demek. Borç bulmaktansa kendi alın terinle kazanmak daha doğru değil mi? 

İşte bunu dediler ve Türkiye'yi ucuz işgücü olan bir ülkeye dönüştürmeyi planladılar!  

Ey emekçi kardeşim buraya kadar yeterince açık anlatabildim mi? 

Devam edelim.

Daha çok ihracat daha çok ithalat gerektiriyor, ama normalde bu senaryodan beklenen ihracattan kazandığının ithal ettiğinden daha fazla olması ve cari açık dediğimiz döviz dengesinin olumlu yönde etkilemesi. Yani cari açığın düşmesi!

Peki beklenen gerçekleşti mi? Yani cari açık azaldı mı?

Hayır! Tersine şimdilik cari açık artma eğiliminde!

Yani bu senaryoya başlandığından beri, evet dolar kuru arttı ve beklendiği gibi ihracatımız da bir miktar arttı. Ama ithalatımız da arttı! Hatta çok daha fazla arttı!

Dolayısıyla cari açığımız da arttı.

Bu garip değil mi? 

Cari açıktaki bu artışa sebep olarak piyasada enerji fiyatlarının artışları gösteriliyor. 

Geçen senenin aynı dönemine göre hem harcadığımız enerji miktarı daha fazla, hem de bize birim maliyeti daha fazla. Bunda belki de süresi dolduğu halde zamanında yenilenmeyen enerji anlaşmalarının da payı büyük, ama orasını tam olarak bilebilmek mümkün değil, çünkü mevcut anlaşmalar ticari sır olduğu için fiyatlar gizli.

Dolayısıyla enerji ithalatına ödenen bedel bir önceki seneyle karşılaştırıldığında oldukça yükselmiş.

Bir başka sebep de altın ithalatı için harcanan bedelin geçen seneye nazaran epey artmış olması. Muhtemelen sebebi geçen seneki salgın şartları dolayısıyla ertelenen düğünlerin bu sene yapılmasıdır, yani düğünler altın ihtiyacını artırmış olabilir. 

Altın fiyatlarında geçen seneye nazaran ciddi bir dalgalanma yok diyebiliriz. Yani cari açıktaki altın ithalatı tutarı daha çok dışarıdan getirilen altın miktarındaki artıştan kaynaklanıyor. Bu altın yurt içinde vatandaş tarafından ya yatırım amacıyla ya da düğün dernekler için satın alınmış olmalı.

Turizm gelirleri bu yıl epey artmış gibi görünse de, bir önceki senede salgın sebebiyle turizm gelirlerindeki aşırı düşüşün baz etkisini dikkate almak gerekli. Ayrıca bu sene de en çok turist gelen iki ülkenin birbiri ile savaş yapmasının olumsuz etkileri de mutlaka olmuştur.

Ayrıca doğrudan yatırımların da bir önceki seneye oranla yarı yarıya azaldığı söyleniyor. Halbuki işçilik düştüğüne göre artması bekleniyordu belki, ama bu tarz yatırımların ucuz işçilik dışında başka beklentileri de oluyor. Bu beklentilerin en başında da güven ortamı geliyor. 

Tabii bir yandan da yerli sermayenin yurtdışına çıkışı da söz konusu. Bu da muhtemelen güven ortamı ile ilintili.

Sıcak para dediğimiz portföy yatırımlarında da para çıkışı gözleniyor. Bunda sadece yabancıların paralarını ülke dışına geri götürmelerinin etkisi yok, yerli yatırımcılar da yurt dışı borsalarda yatırımlarını artırmış durumdalar. Yani yerli yatırımcı da yurtdışına finans aktarımında bulunuyor. Bunun cari açığa olumsuz etkisi de azımsanacak düzeyde değil. Bu biraz da yurtiçindeki yatırım imkanlarında getirilen olumsuz şartlardan kaynaklanıyor olabilir.  

Tüm bu bu sebeplerden dolayı cari açığımız olumsuz yönde etkileniyor, yani açık artıyor.

Peki bu uygulamadan dolayı hiç mi olumlu bir şeyler yok?

Evet, reel bazda ithalat seviyesinde bir artış yok, yani hammadde ve enerji dışı lüks harcamalar için yapılan ithalat aynı seviyede seyrediyor. Ben düşmesini bekliyordum aslında, sonuçta toplumun kazanç seviyesi oldukça düştü, lüks tüketimin de düşmesi beklenir. Ama anlaşılan lüks tüketimi dün kim yapıyorsa, onlar için bir şey fark etmemiş, onlar her zaman olduğu gibi lüks içinde yüzüyorlar. Tabii bunu olumlu olarak tanımladım, ama gerçekte bence tasarruf yapmamız şart.

Olumlu tarafta beklendiği gibi ihracatta da bir artış gözleniyor. Ancak ihracatın önünde ciddi engeller de mevcut. 

Öncelikle Rusya-Ukrayna savaşının Avrupa'ya olumsuz etkisi bizi de oldukça ilgilendiriyor. Sonuçta bizim yurtdışı ihracatımızın yarısı Avrupa'ya yapılıyor.

Bu konuda bir olumsuzluk da Euro/Dolar paritesi. Hammaddeyi dolarla alıp, ürünü euro olarak satıyoruz ve euro'nun dolar karşısında değer kaybetmesi bizi de olumsuz yönde epey etkiledi.

Bir diğer konu da salgın sonrası dünya çapındaki finansal durgunluk, resesyon. Bunun da ihracat miktarlarında olumsuz etkisi oluyor doğal olarak.

Ama ihracat konusunda olumlu diyebileceğimiz bir gelişme daha var. Avrupa bir yandan Rusya'ya ambargo uygularken, diğer yandan da Rusya ile tek doğru dürüst kanal olan Türkiye üzerinden alışverişine devam ediyor. Bu durumun da Türkiye'nin ihracat-ithalat dengesi açısından olumlu olduğunu söyleyebilirim.

İhracat açısından son bir olumlu konu da özellikle Avrupa tarafından ambargo gören Rusya'nın Türkiye açısından büyük bir pazar olması. Şimdiden bazı mağazalarda Türk ürünlerinin artmaya başladığını söyleyebilirim.

Evet, yeni ekonomik düzenin artısıyla eksisiyle cari acik açısından görüntüsü bu şekilde. 

Cari açık beklenenin aksine artış gösteriyor ve hükümet bu açığı her zaman olduğu gibi dışarıdan bulmaya çalıştığı borç paralarla kapatmaya çalışıyor.

Bu arada da ülke içinde sabit gelirli vatandaş ise sürünüyor, dengenin bozulmuş olması yüzünden enflasyon azmış durumda, hayat pahalılığı had safhada, vatandaş perişan.

Bilemiyorum, bu iş iki ucu pislik içindeki değnek gibi. Bir yanda gelen paraya verilen faiz kıskacı, diğer yanda da ülkeden kaçan yatırımcının yarattığı döviz ihtiyacı kıskacı. 

Biraz da şanssızlık belki, enerji fiyatları bu kadar artmayabilirdi sonuçta. 

Bir de altın demiştim, fiyatlarında öyle dişe dokunur bir artış yok, ama düğün dernek konusunu saymazsak, muhtemelen çoğu ithal altın yastık altına gitti.

Çünkü uygulanan bu ekonomi yöntemi ile bir yandan da insanların yatırım seçenekleri azaldı. Artık mevduata en azından enflasyon seviyesinde faiz alamıyor vatandaş. 

Bu durumda da birikimlerinin enflasyon altında kayba uğramaması için başka yatırım araçları arıyorlar.

Önce dövize saldırdılar, kur bu yüzden patladı. Sonra iktidar kur korumalı mevduat hesabı çıkardı. Önceleri bu bir çare oldu dövize talebin azalması için.

Ama şu anda kur korumalı mevduat hesaplarında da döviz kurunun suni olarak belli bir seviyede tutulması sebebiyle yatırımcısı o kadar da memnun değil.

Eskiden olduğu gibi bonolar da uygun olmadığına göre, bir başka çare de borsa.

Ama borsa da bir yatırım aracı olarak bazen yatırımcısını çok fazla üzebiliyor. Özellikle de küçük yatırımcı fillerin ayakları altındaki çimenler gibi resmen ezilebiliyor. 

Daha sonra borsa konusunda da biraz daha detaylı bir yazı kaleme alacağım. Ama şimdilik paranın son zamanlarda yöneldiği bir yatırım aracı olarak borsayı da sayabilirim.

Ama dediğim gibi bunlar az da olsa bir birikimi olanlar için enflasyondan birikimlerini korumak amacıyla mecbur kaldığı çareler. 

Günlük kazançla yaşayanlar, emekliler, sabit gelirliler ise bırakın birikimi, yaşamak için bile zorlanıyorlar. 

Mevcut iktidarın tercihleri yüzünden bu eziyeti çekmek zorundalar.

Ama katlanıyorlar, çünkü mecburlar, başka çare yok diye düşünüyor birçoğu.

Tabii bu derde aslında bir çare var, beğenmiyorsanız iktidarı değiştirebilirsiniz! 

Ben mevcut iktidarın yapmış olduğu tercihleri elimden geldiğince açık bir şekilde yazdım. Sonuçlarını benden daha iyi biliyorsunuz. 

Yenisi ben böyle yapmayacağım diyor. Doğru söylüyor olabilir, zaten sanırım bugünkü durumun daha kötüsü mümkün de değil.

Eğer ihracatta artış gerekiyorsa bunu yapmanın yolu işçilik maliyetini düşürmekten geçmez, kaliteli üretimden geçer. Kalite ile rekabet edeceksin, ucuz işçilikle değil!

Seçiminizi kendiniz yapın.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 09.12.2022
  • Süre : 6 dk
  • 1212 kez okundu

Google Ads