Site İçi Arama

ekonomi

Hepimiz Birer Numaradan İbaretiz

Kuyruğun ucu göründü. Büyük salona giriş kuyruğuymuş meğerse. İşi biten biri çıkıyor ve koridorun öteki ucundaki kapıdan bina dışına çıkıyor. Yerine de bizim kuyruktan birini salona alıyorlar. İçerisi tıklım tıklım. Tavana asılmış bir monitör var. Numaralar ve oklarla hangi numaranın hangi göze gitmesi gerektiği yazılı ekranda. Sırayla göz göz yapılmış pencerelerin üzerindeki numaralar yanıp sönüyor. Trafik işlemleri için hepimiz bir numaradan ibaretiz.

Bankaya gidiyorum. Girer girmez kapının karşısında güler yüzlü bir görevli karşılıyor.

Yapmak istediğini söylüyorsun. Tabii ki diyor ve yanındaki ekranda bir yerlere basıyor, bir kâğıt parçası çıkıyor ekranın altından.

Kâğıt parçasının üzerinde bir numara, güler yüzlü görevli ekranları bu numaradan takip edin, sizi çağıracaklar diyor.

Çağıracaklar dediği sizi çağırmıyorlar. Numarayı çağırıyorlar.

Banka için hepimiz bir numaradan ibaretiz.

Arabanın evraklarını yaptıracağım. Yakındaki trafik polis merkezine gidiyorum.

Orada da güler yüzlü bir görevli arıyorum sormak için. Ama maalesef orada yok öyle biri sizi kapıda karşılayan.

İçerideki birine soruyorum, nereden numara alabilirim acaba diye. Sıradan genç biri koridorun sonundaki cihazdan diyor.

Kapının girişine koysanıza şunu. Görsün insan girince. Ya da duvara bir yere ok ile işaret koyar insan, numara şu taraftan alınır diye.

Neyse, buldum işte makinayı.

Ekranda bir sürü seçenek var. Onun için buna, bunun için şuna diye bir sürü seçenek olan bir ekran.

Seçeneklerden birine basınca da alt seçenekler beliriyor.

Hangisi benim yapmak istediğim ile ilgili acaba?

Tamam buldum galiba, şu alt menüde evrak yenileme diyor.

Tam emin olamadım ama doğru yerden mi buraya ulaştım diye, kim bilir ne evrağı yenilemeye bastım.

Neyse kâğıda basılı numara çıktı ekranın altındaki yarıktan. Bu sefer bir de harf var numaranın başında.

Yine binaya girdiğim yerdeki kuyruğa gidiyorum. Muhtemelen önceden numara almış olanların kuyruğu o kuyruk.

Koridoru da daracık yapmışlar. Göremiyorsun kuyruğun başında ne var diye.

Koridorun başındaki oda kapısı açılıyor ve bir polis hanımefendi çıkıyor kapıdan. Ben hemen bir şey sorabilir miyim diye yanaşıyorum yanına.

Meraklı gözlerle bakıyor bana, ama bir şey de demiyor. Fırsat bu fırsat diyerek kısaca derdimi anlatmaya çalışıyorum.

Hiç oralı olmuyor ve kuyrukta bekleyin diyerek dönüp arka odalardan birine doğru gidiyor.

Kuyruğun ucu göründü. Büyük salona giriş kuyruğuymuş meğerse. İşi biten biri çıkıyor ve koridorun öteki ucundaki kapıdan bina dışına çıkıyor. Yerine de bizim kuyruktan birini salona alıyorlar.

İçerisi tıklım tıklım. Tavana asılmış bir monitör var. Numaralar ve oklarla hangi numaranın hangi göze gitmesi gerektiği yazılı ekranda. Sırayla göz göz yapılmış pencerelerin üzerindeki numaralar yanıp sönüyor.

Trafik işlemleri için hepimiz bir numaradan ibaretiz.

Hanımla onun pasaportu için yakındaki çok fonksiyonlu işlem merkezine gidiyoruz.

Burada nüfus işlemleri dahil birçok şeyi halledebileceğiniz vatandaş işlemleri için çok amaçlı merkezler var bir süredir. Her türlü işinizi halledebiliyorsunuz burada. Evin aylık su elektrik ısınma ödemeleri için bir itirazınız varsa, onu da burada hallediyorsunuz.

Bankadaki gibi, girişin karşısında bir vezne var, oraya yöneliyoruz. Hanım anlatıyor derdini. Görevli hanım kızımız biraz yorgun görünüyor. Bankadakiler gibi o kadar da güler yüzlü değil.

Ses etmeden makinaya basıp bir numara çıkartıyor ve veriyor. Sonra da sıradakine meraklı gözlerle bakıyor. Kendisi bir söz bile söylemiyor.

Buradaki bekleme salonu bankadan bile daha geniş. Hem de epey ferah.

Köşede küçük çocuklar resim yapsınlar diye oyun masası da koymuşlar, duvara asılı televizyonda çizgi film de oynuyor.

Etrafta bir sürü bilgisayar var, kimileri oturup bir şeyler yapıyorlar.

Fotokopi makinası da var, fotoğraf çekilebileceğiniz kabin de var.

Sol tarafta ayakta durup bir şeyler yazabileceğiniz yüksek masalar koymuşlar. Masaların yanında da bir sürü dilekçe örneği var. Ne tip dilekçeyi nasıl dolduracaksınız diye örnekleri sayfa sayfa açarak bulabiliyorsunuz.

Dilekçelerin boşluklu hazır halleri de yandaki göz göz yapılmış rafta dizilmiş. Ne lazımsa blank (boş dilekçe örneği) dedikleri hazır dilekçelerden birini alıp boşlukları doldurarak ne istiyorsan dilekçesini rahatlıkla doldurabiliyorsunuz.

Hanımın gözü salonun ortasındaki ekranda. Yine ekran, yine numara.

Bu çok amaçlı işlem merkezi için de hepimiz bir numaradan ibaretiz.

Karnım açıktı, şu alışveriş merkezine gireyim de hızlıca bir şeyler atıştırayım.

Makinalar koymuşlar hemen sevdiğim yerin yan duvarına. Seçiyorsun ne istiyorsan, sonra da kredi kartıyla ödüyorsun.

Alışveriş fişiyle birlikte bir kâğıt çıkıyor makinadan. Üzerinde yine bir numara var.

Kasaların yanında siparişinizi buradan alabilirsiniz diye bir yer var. Aynı kıyafetli genç kızlar koştur koştur tepsiler üzerinde siparişleri diziyorlar. Herkeste bir telaşe var.

Yukarıdaki ekranda numaramı görüyorum. Hazırlanıyor denilen tarafta henüz benim numara.

Birazdan hazırlandı bölümüne geçiyor numara. Yanaşıyorum ve uzatıyorum numarayı. Tepsi ile siparişimi uzatıyor genç delikanlı. Numaranın yazılı olduğu kâğıdı da yarısına kadar yırtıp tepsinin yanına iliştiriyor.

Fastfoodlar için bile hepimiz bir numaradan ibaretiz.

Geçenlerde Moskova'da konsolosluğa gittim.

Konsolosluk uzun zamandır randevu usulü ile çalışıyor. İnternetten çok güzel bir program ile cep telefonunuza mesajlı falan yollayan, size ne zaman uygunsa o zamanı seçebildiğiniz ve size uygun zamanda konsolosluğa gidebileceğiniz bir sistem kurmuşlar. Sistemi beğendim.

Randevumu almışım, tam saatinde, yani on dakika kadar daha erken konsolosluğun önündeyim.

Nasıl bir sıra var kapının önünde. Benim randevum var diyorum. Herkes anlamsızca gözümün içine bakıyor, ne olmuş yani randevun varsa der gibi.

Oradan biri benim de randevum var, ama kapıya sor istersen diyor. Belki seni alırlar içeriye diyor.

Zar zor kapıya ulaşıyorum. Kapıda bir zil düğmesi var, basıyorum ve diyafondaki ses buyurun diyor.

Randevum vardı diyorum.

İsminiz diye soruyor diyafondaki ses.

Adımı soyadımı söylüyorum.

Bekleyin diyor. Kulağım diyafonda bekliyorum.

Bu arada kapının yanındaki polis kulübesinden genç bir Rus polis yanıma gelip önce bir selam veriyor ve kendini tanıtıyor.

Sonra da pasaportunuzu alabilir miyim diye rica ediyor.

İlk defa gelmediğim için konsolosluğa biliyorum, sakince pasaportumu çıkartıp veriyorum.

Kulübeye giriyor ve birazdan teşekkür ederek pasaportumu bana geri veriyor.

Kaydını tutuyorlar herhalde kim girip çıkıyor konsolosluğa diye.

Nihayet yaklaşık bir saat sonra kapı açılıyor ve içeriden biri çıkıyor.

Kapı kapanmadan ben dalıyorum içeriye.

Camekanın arkasındaki görevliye ama benim randevum vardı diyorum.

Görevli tekrar ismimi soruyor ve elindeki kâğıttan kontrol ediyor.

Sonra isterseniz sizi salona alayım, ama çok kalabalık diyor.

Ben geçeyim içeriye en iyisi diyorum.

Moskova konsolosluğunda küçücük bir salon yapmışlar.

Rus usulü, kurşun geçirmez camlar ardında görevliler artık biraz da kalabalığın verdiği bunaltıdan olacak, ellerinden geldiğince yardımcı oluyorlar, ama içerisi gerçekten çok küçük ve çok kalabalık. Zaten yanlış hatırlamıyorsam o kadar kalabalığa sadece altı tane pencere var.

Camların üzerinde her yerde olduğu gibi konsoloslukta da numaralar var, ama burada Allah'tan o sıra numaraları yok.

Tam bizim usul yani, randevu desen var, ama randevuyu takan kim. Sıra numarası sistemi vardı galiba bir zamanlar, ama ya çalışmıyor ya da kaldırmışlar galiba. Gerek de yok zaten, ne sırası kardeşim. Kim boş bir pencereyi kaparsa o işini görmeye çalışıyor.

Özlemişim memleketi. Bizim düzenimiz bize yeter.

Eskimiş bir konsolosluk binamız var burada. Oldukça lüks bir semtte hem de.

Rusların Duma dedikleri beyaz ev var ya, hani şu köprünün üzerinden rahmetli Yeltsin tankların üstüne çıkmıştı da, birkaç kez vurulmuştu beyaz ev top mermileriyle. Sovyet Rusya'nın yıkıldığı zamandı. Hatırlıyor musunuz o binayı?

İşte oraya çok yakın konsolosluk binamız. Nehrin kıyısında sayılır.

Önceden önü tümden açıktı, ama şimdi önüne kocaman bir lüks bina yaptılar, nehir manzarasını tamamen kapadılar.

Al bayrağımız uzaktan her yerden görünürdü önceden konsolosluğun bahçesinde dalgalanır şekilde, şimdi meşhur Kievski garı önündeki meydandan bakıldığında bile önündeki bina bayrağımızı kapatıyor.

Bu arada Kievski garı dediğim Moskova'daki dokuz tren garından biri. Ukrayna'nın başkenti Kiev'e trenlerin kalktığı gar.

Ama dedim ya, memleket havası var konsolosluk binamızda, oldukça eski püskü.

Eski oturduğum evin yanında Özbekistan konsolosluğu vardı. Resmen bir sanat yapısıydı.

Tabii Özbekistan çok zengin bir ülke. O yüzden sanırım konsolosluk binaları da muhteşem yapılmış. Kültürlerini yansıtmışlar binaya.

Ama bizim binamızda içeride de insana insan gibi davranıyorlar. Numaralama yok ya, onun için öyle söylüyorum.

Bir numara değilsin sen bizim konsolosluğumuzda diğer birçok yer gibi.

Bir de biraz tamir etselermiş binayı iyi olurmuş doğrusu.

Yarı şaka, yarı ciddi yazıyorum anladığınız gibi yazıyı.

Özbek kardeşlerimiz gerçek Türk kültürünün iyi bir örneğini ortaya koymuşlar burada.

Biz ise gerçekten karakteri olmayan bir bina yapmışız nedense. Hem de bina dökülüyor resmen.

Hiç mi müteahhit bulamamışlar acaba devlet büyüklerimiz?

Rusya bir zamanlar Türk müteahhit kaynıyordu. Kime rica etseler, para da istemezdi, cebinden tamir ederdi valla binayı.

Bana kalsa tümden yıkıp gerçekten bize yakışır bir yer yapmamız lazım. Biraz daha insana uygun olmalı. Şu haliyle resmen içeride eziyet çekiyorsun.

Gururumuz sonuçta temsilcilik binamız.

Bir tek TOGG mu gururumuz sanıyorsunuz?

Bence vakit kaybetmeden konsolosluk binamızı onarmamız lazım. Daha da güzeli yıkıp yenisini yapmalıyız bence, kültürümüze uygun, Türk mimarisinde iyi bir konsolosluk binasını hakkediyor bence Türkiye bu topraklarda.

Moskova'dan herkese sevgi ve saygılarımla

Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Araştırmacı Yazar Deniz BURSALIOĞLU
Tüm Makaleler

  • 19.04.2023
  • Süre : 6 dk
  • 1213 kez okundu

Google Ads