Site İçi Arama

ekonomi

Kapitalist Sistemdeki Ekonomik Kriz Teorileri (Bölüm-1)

Bütün bu anlayışların yegâne ve belirleyici ortak özelliği ise: Ekonomik krizlerin gerçek nedenini kapitalist sistemin dışında aramaktır. Bu teorisyenler için kapitalizmin temel çelişkisi diye bir gerçeklik yoktur. Tam da bunun için onlar, ekonomik krizlerin nesnel yasallığını, krizlerin gerçek nedenini bir çırpıda reddederler.

2008 yılında, dünya ekonomisi belki de 1929 Büyük Buhranı’ndan bu yana görülmemiş şiddet ve yaygınlıkta bir krizin içinden geçmiştir. ABD’de mortgage piyasasının çökmesi ile başlayan ve en gelişmiş ülkelerde borsaların ve devasa bankaların çökmesi ile şiddetlenen finansal kriz en nihayet beklendiği üzere reel ekonomiye de etkilemiştir. ABD başta olmak üzere 2008 yılında gelişmiş kapitalist ülkelerin neredeyse tamamında baş gösteren durgunluk yerini hızla şiddetli bir küçülmeye bırakmıştır. Dünya ekonomisinin baskın gücü konumunda olan ABD ekonomisi, 2008’in son çeyreğinde yüzde 6,2 oranında küçülmüştür.

AB ülkelerinin nerdeyse tamamında uzun süredir ilk defa küçülme yaşanmıştır. Bu ülkelerde işsizlerin sayısında ve işsizlik oranlarında şiddetli artışlar görülmüştür. Kuşkusuz kriz sadece merkez ülkeleri etkilemekle kalmamış, yarı çevre ve çevre ülkeleri de pençesine almıştır. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde neoliberal politikaların mucizeleri olarak adlandırılan bir dizi ülke yerle yeksan olmuştur. “Nordik kaplan” İzlanda, “Kelt kaplanı” İrlanda, “İktisadi Mucize Estonya”, eski doğu Avrupa ülkeleri Polonya, Macaristan, Bulgaristan, Baltık ülkeleri. Mevcut krizin ileri kapitalist ekonomilerde 8-10 yıllık aralıklarda ortaya çıkan devrevi dalgalardan (konjonktür devreleri) farklı olduğu da aşikardır.

Böylesine şiddetli ve yaygın bir “buhran”ın ekonomiye devlet müdahalelerinin ve düzenlemelerin asgariye indirildiği bir “liberalleşme” döneminde ortaya çıkmış olması kuşkusuz neoliberal iktisat anlayışının sorgulanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Krizin nedenleri ve çıkış yolları konusunda egemen iktisadi görüşün dışında arayışların yaygınlaşması da bu sürecin bir parçasıdır. Bu çalışmada Marksist olmayan çeşitli kriz teorilerinden bahsedilecek ve kapitalizmin küresel uzun dalgalanmalarına teorik açıklamalar getirilmeye çalışılacaktır.

Farklı Nedenlere Dayandırılan Kriz Teorileri

Bazı ekonomistler, kriz çevrimini fiziki süreçlere dayandırmışlar ve çok soyut nedenler dahi ileri sürmüşlerdir. Örneğin H. St. Jevans: “On senelik kriz çevrimi, aynı dalga uzunluğundaki meteorolojik yalpalanmalara dayanır. Bu yalpalamalar da kozmik nedenlerden kaynaklanır ki, bu nedenlere güneş lekesinin, şafak sökümünün ve sihirli tedirginliğin sıklığından varılabilir” demiştir. (Çalışması; “The Sun’s and Trade Activity”, London 1910). H. L. Moore: Venüs'ün, güneşe 8 senede bir yaklaşması –bu periyot- havanın, hasatın ve konjonktürün aynı uzunluktaki çevrimine neden olur (“Economic Cyeles: Their Law and Case” New York 1914). Bazıları da kriz çevriminin hissi yalpalanmalara dayandırır; A. C. Pigou (1877-1959): “Yanlış iyimserlik gündeme gelirse, iki nedenden dolayı büyür ve yaygınlaşır. İş adamları, sadece mali olarak birbirlerine bağımlı değildirler, bilakis hissi olarak da herhangi bir yerde üslup değişirse, bu ekonominin en uzaktaki bölümleri üzerinde telkin edici etkide bulunur. Bundan sonra, iyimserliğin hâkimiyeti altında gerçekten, artan siparişler ve daha iyi ticari seyir beklenir”. J. St. Mill (1806-1873): “İyi ticari seyir iyimserliği doğurur. İyimserlik de düşüncesizliğe, düşüncesizlik de felakete (neden olur). Kriz, kötümserliği doğurur, kötümserlik de durgunluğu. Yükseliş, insanlar düşündükleri kadar dert çekmediklerini gördükleri anda yeniden başlar”.

Bir başkası kriz çevriminin hammaddesel üretim koşullarına dayandırılmasıdır; W. Sombart (1863-1941): Organik ve anorganik hammadde ile çalışan üretim yerlerinin dengesiz bir üretim ritmi vardır. Bundan doğan aksaklıklar ve ekonomik dengenin yeniden sağlanması kriz çevrimine neden olur. J. A. Schumpeter (1883-1950): Üretim faktörlerinin yeni kombinasyonları dalgalar halinde açığa çıkarlar. Bu dalgalar yükselişe neden olurlar ve bunu da krizler ve durgunluk takip eder.

Diğeri kriz çevriminin iktisadi kurumlara dayandırılması; S. S. Kuznets (1901-1971): Para ekonomisi, hammadde ve mamul madde üretiminde sipariş durumunda yalpalanmalara neden olur. Bu yalpalanmalar giderek, tüketim malları talebindeki yalpalanmalardan daha güçlü olurlar. Th. W. Mitchell: Bir iktisadi sektör, tüketimden ne kadar uzaklaşırsa o kadar çok yalpalanmalara maruz kalır. Bu, pazarın kontrol edilemezliğinden doğan hayale bağlıdır. Bütün bunlarda görülen ortak özellik kapitalistlerin kriz çevrimini, para-kredi banka, arz-talep mekanizmalarının, kurumlarının işleyişiyle açıklamaya çalışmalarından kaynaklanmaktadır.

Modern dönemdeki kriz teorilerinde ise; John Maynard Keynes: “Yatırım şansını tahminde (yatırımı yapacak olanların) sinirlerini ve histerilerini ve hatta hazım (durumlarını) ve hava (şartlarına) bağımlılıklarını dikkate almak zorundayız. Çünkü yatırım çoğu kez onların ani faaliyetine bağımlıdır. (Paranın, Faizin ve Faaliyetin Genel Teorisi). Paul Anthony Samuelson: “Toplam yatırıma veya para harcamaya gelince... on yıllar boyu yatırımlar çok yüksek olabilir: Bu kronik enflasyona götürür. Diğer yıllarda veya on yıllarda yatırımlar belki de azdır. Bu, deflâsyona, zarara, kapasite kullanamamaya, işsizliğe ve ekonomik sıkıntıya götürür. Verimli yılların verimsiz olanları dengelemesini sağlayacak ne bir “görünmez el” garantisi vardır ne de sistemi dengede tutmak için bilim adamlarımızın aklına, gerekli zamanda, kâfi derecede yeni ürünler ve yöntemler keşfetmede doğru olan gelecektir.

Bütün bu anlayışların yegâne ve belirleyici ortak özelliği ise: Ekonomik krizlerin gerçek nedenini kapitalist sistemin dışında aramaktır. Bu teorisyenler için kapitalizmin temel çelişkisi diye bir gerçeklik yoktur. Tam da bunun için onlar, ekonomik krizlerin nesnel yasallığını, krizlerin gerçek nedenini bir çırpıda reddederler.

Ekonomik krizlerin nedenleri olarak ciddi ciddi savundukları anlayışları şöyle toparlayabiliriz:

a- Ekonomik krizlerin nedenini ve çevrimini doğa olaylarında aramak.

b- Ekonomik krizlerin nedenini ekonomi dışı olgularda aramak

c- Bu iki nedenden dolayı ekonomik krizi, engellenemez, üstesinden gelinemez doğa yasası olarak kabul etmek ve

d- Ekonomik krizlerin nedenini, ekonomik krizlerden kaynaklanan ekonomik görünümlerde aramak ve bu görünümleri krizlerin esas nedeni olarak kabullenmek.

Belirttiğimiz bu nedenlere dayandırılan kriz teorilerini tarihi gelişme, yani kapitalizmin gelişme seyri çerçevesinde de ele alabiliriz. Sorunu böyle ele alırsak:

Tarihi Gelişmeler Işığında Kapitalist Kriz Teorileri

David Ricardo (1772-1823):

Burjuva politik ekonomisinin son temsilcisidir. Ricardo, teorik olarak, sanayi burjuvazisinin çıkarlarını savunmuş ve burjuva bilimsel ekonomi düşünceyi en gelişmiş noktasına çıkartmıştır.

İlk Çevrimli Krizden (1825 fazla üretim krizinden) Önce Kriz Teorileri:

Sanayi kapitalizm öncesi krizler (1825 öncesi krizler) fazla üretim krizleri değildi, patlak vermeleri başka nedenlerden kaynaklanıyordu. O dönemde de burjuvazi bu krizlerin nedenleri üzerine kafa yormuş ve birtakım kriz teorileri öne sürmüştür. Ama bunların hiçbirisi fazla üretim krizi üzerine teoriler değildi. Burjuva politik ekonominin son temsilcisi olan Ricardo da fazla üretim krizlerini açıklayacak durumda değildi. Çünkü böylesi krizleri yaşamamıştı.

Malthus, Thomas Robert (1776-1834):

Daha ziyade gerici nüfus teorisiyle tanınmış olan Malthus, papazdı ve aynı zamanda burjuva ekonomisti. Malthus, İngiltere’de “vülger ekonomisinin” kurucusudur ve büyük toprak beylerinin, toprak aristokrasisinin çıkarlarının amansız savunucudur. Malthus, burjuvazinin çıkarları toprak aristokratlarının çıkarlarıyla çakıştığı oranda burjuvazinin çıkarlarını da savunmuştur. Malthus kriz teorisini, belli krizler üzerine yaptığı araştırma temelinde geliştiriyordu. İngiltere’de 1815-1819 dönemindeki kriz sorunlarını inceliyor ve genel fazla üretimin olabileceği ve bunun da krize yol açabileceği sonucuna varıyordu.

Jean Baptiste Say (1767-1832):

Say’e göre genel fazla üretim olmaz. Çünkü metalar metalara karşı mübadele edilirler ve para, sadece “aracı rolü” oynar. Malthus ve Sismondi’nin aksine Say, ilk fazla üretim krizini araştırmış ve bu krizin nedenlerini para safhasında (parayı metaya karşı meta mübadelesinde sadece “aracı rolü”nü üstlenmiş bir faktör olarak görmesine rağmen!) bulmuştur.

Kapitalizmin Serbest Rekabetçi Dönemindeki Fazla Üretim Krizleri:

Bu dönem zarfında kapitalist kriz teorisi anlayışında bir nokta hariç hiçbir ilerleme olmadı. 1825 krizinden sonraki dönemde tek ilerleme, krizlerin periyodik karakter taşıdığı gerçeğinin kavranmasıydı. Overstone, Blangui, Clarke, Wilson ve Briaune krizlerin periyodikliğini nispeten daha tam belirlemeye çalışırlar. Bu dönemde kriz gerçeğini açıklayan teori olmadığı için, sanayi kapitalizmi öncesindeki, (1825 öncesindeki) krizler de periyodik krizlerden kabul edilir. Öyle ki krizlerin periyodiklik nedenlerini aramak için yola çıkanlar, politik ekonominin sınırlarını aşarlar ve işi kozmonolojik nedenlere bağlarlar. İngiltere’de kredi ve bankacılığın rolünün artması, burjuva kriz teorisyenlerini ileriye doğru adım atmaya zorlar ve bu adım atılır da “Currency School” ve “Banking School”un gelişmesi, bu alanda burjuvazinin teorik ve pratik politik zavallılığını sergiler: Her iki ekol sorunu, üretim ve tüketim safhasından çıkartarak para ve kredi safhasına aktarır. Kısaca: “Burjuva kriz teorisinin temelleri, burjuva politik ekonominin klasikleri gibi yükselen genç burjuvazinin ileri düşünen, akıllı, anlayışlı temsilcileri tarafından değil, ilk çevrimli fazla üretim krizinin patlak vermesinden önce ya apologetler ya da kapitalizmin eleştiricileri tarafından atılmıştır.

Bu dönemde öne sürülen burjuva kriz teorisinin içeriğini şöyle sıralayabiliriz.

a- Krizlerin periyodikliğini kavramak ve bunu ara sıra, tamamen yanlış da olsa açıklamaya çalışmak.

b- Krizleri veya çevrimliliği tarihi-istatistik olarak anlatmak, ki bunun teoriyle bir ilgisi yoktur.

c- Para, kredi ve krizler üzerine tamamen yanlış teorik düşünceler temelinde, para ve kredi hareketi sorunlarının açıklanmasına bazı katkılarda bulunmak.

d- Krizlerden kaçınmak veya onları yumuşatmak için ilk pratik-politik denemelere girişmek.

(Devam Edecek)

Araştırmacı Yazar, Akademisyen Yiğit KÖYMEN
Araştırmacı Yazar, Akademisyen Yiğit KÖYMEN
Tüm Makaleler

  • 29.08.2024
  • Süre : 5 dk
  • 148 kez okundu

Google Ads