Site İçi Arama

ekonomi

Kapitalist Sistemdeki Ekonomik Kriz Teorileri (Bölüm-5)

Bilimsel burjuva politik ekonomi için esas olan, kapitalizmi eleştirmek değil, onun üstünlüğünü, ebediliğini ilan etmekti. Klasik burjuva politik ekonomi, sanayi burjuvazisinin çıkarını savunuyordu.

Bazı Kriz Teorilerinin Eleştirisi

Bilimsel burjuva politik ekonomi için esas olan, kapitalizmi eleştirmek değil, onun üstünlüğünü, ebediliğini ilan etmekti. Klasik burjuva politik ekonomi, sanayi burjuvazisinin çıkarını savunuyordu. Ama klasik burjuva politik ekonominin teorisyenleri satın alınmış kalemşorlardan değil, kişisel çıkar gözetmeden, nesnellik zeminini terk etmeden araştıran unsurlardan, çağına göre ilerici unsurlardan oluşuyorlardı.

Bu ekonomi, tarihsel olarak, en son temsilcisi Ricardo nezdinde de kapitalizmin, sanayi (makineli) üretim aşamasına geçişini ve fazla üretim krizlerinin patlak vermesini inceleme olanağı bulamamıştır. Zaten kapitalizmde kriz, burjuva politik ekonomi için önemli bir konu da olmamıştır. Kapitalizm, sanayi kapitalizmi aşamasına geçtiğinde burjuva politik ekonominin de sonu gelmiş, onun bilim olarak var olma koşulları ortadan kalkmıştı. Sanayi kapitalizmi aynı zamanda fazla üretim krizleri ve de o zamana kadar örtülü olan sınıf mücadelesinin, sınıf olarak burjuvazi ile proletarya arasındaki uzlaşmaz çelişkilerin bütün şiddetiyle açığa çıkması demektir. Bu, klasik burjuva ekonomisi için “ölüm çanlarının çalması” (Marks) demekti ve öyle de oldu. Bilim olarak klasik burjuva politik ekonomi, kapitalist ekonomide kriz sorununa çözüm bulamadan tarihe karıştı. Kapitalizmde fazla üretim krizlerinin nedenlerini Marksizm açıkladı ve aynı zamanda anti Marksist kriz teorilerini de belli anlayışlar altında toparlayarak eleştirdi. Belli anlayışlar diyoruz, çünkü vülger ekonomide her araştırmacı neredeyse kendine özgü bir kriz teorisi geliştirmişti. Ama bunların hepsinde göze çarpan ortak nokta, krizleri, kapitalizmin temel çelişkisinden hareket ederek açıklamaya çalışmak olmamıştır. Bu ortak noktanın yan ısıra bu kriz teorilerinde gördüğümüz iki temel akım/yön vardır. Ekonomik krizi oransızlık ve az tüketim olgularından hareket ederek açıklamaya çalışmak.

Oransızlık teorileri:

Tugan-Baranovski:

“Üretimin genişlemesi fiilen sınırsız ise, pazarın genişlemesini de keza sınırsız olarak kabul etmemiz gerekir. Çünkü pazarın genişlemesi için toplumsal üretimin oranlı taksimatında, toplumun tasarrufunda olan üretici güçlerin dışında başka bir engel yoktur” (T. Baranovski).

Hilferding:

“Meta fazla üretimi sözü, “az tüketim” sözü gibi aslında hiçbir şey ifade etmiyor. Çok dar anlamıyla sadece psikolojik anlamda az tüketimden bahsedilebilir. Sadece (şunu) ifade edebilir: Toplum, ürettiğinden daha az tüketiyor. Ama şayet doğru oran içinde üretildiğinde, bunun neden mümkün olacağı anlaşılmıyor... Üretim, meta fazla üretimine varmaksızın, sonsuz genişletilebilir” (R. Hilferding).

Tugan-Baranovski ve Hilferding’e göre: Kapitalizmde fazla üretim krizi, ekonominin yükseliş döneminde farklı üretim dalları arasında doğan oransızlıktan kaynaklanır. Farklı üretim dalları arasındaki oranlılık korunduğu müddetçe; kitlelerin yoksulluğu kapitalist üretimin kapsamını sınırlayamaz ve dolayısıyla kapitalist üretim, krize girmeksizin sınırsız gelişir.

Az/yetersiz tüketim teorisi:

Az tüketim teorisinin esas savunucusu Sismondi’dir. Aynı teori daha sonra biraz değişikliğe uğratılarak J. Karl Rodbertus (1805-1875) tarafından savunulmuştur. Oransızlık teorisi gibi, bu teoride ekonomik krizin nedenini kapitalizmin iç mekanizmasına, temel çelişkilerine dayanarak açıklamıyor. Bu teoriye göre tüketim, üretimden geri kalmaktadır. Yani ürünün hepsi tüketilmemektedir. Bundan dolayı da kriz patlak vermektedir. Kitlelerin yetersiz tüketimi, ekonomik krizlerin nedeni olamıyor. Az üretim krizi veya da tüketimin üretimden geri kalması açıklanırken, kapitalist üretim biçiminin temel çelişkisi çıkış noktası olarak ele alınmıyor. Bu kriz teorisinin savunucuları, ekonomik krizlerin nedenlerini üretim sürecinde değil, pazarda, mübadele sürecinde arıyorlar.

Ekonomik krizleri bu teoriye göre açıklamak aynı zamanda şu anlama gelir: Kapitalist sistem, iyi bir sistemdir. Önemli olan, krizin patlak vermesinin engellenmesidir ve bu da engellenebilir. Çünkü sorun, krizin nedeni, kapitalist sistemin temel çelişkisinde değil, onun pazar, mübadele alanındaki işleyişinin tıkanmasıdır. Bu tıkanma kaldırılınca, sistemin kendisi de krizlerden kurtulur. Sosyal demokratların bu kriz teorisine sarılarak kapitalizmi kurtarmaya çalışmaları boşuna değildir!

Parasal Kriz Teorileri ve Gelişmekte Olan Ülkeler

Günümüz dünyasında krizlerin nedenleri çok farklı olmakla birlikte yayılma hızları çok fazladır. Genelde finansal (döviz, dış borç ve bankacılık) nedenlerle çıkan bu krizlerin etkileri uzun zaman kendisini göstermektedir. Marksist olmayan kriz teorilerinin beslendiği sistemi daha iyi anlamak ve makroekonomik anlamda incelemek üzere bazı önemli detayları paylaşmanın faydalı olacağını düşünmekteyim. Parasal krizler sonrası genelde kısa vadeli sıcak paranın ülkeyi terk ettiği görülmektedir. 90’lı yıllardan itibaren krizleri analiz ettiğimizde ise;

A- Birincil Nesil Döviz Krizi Teorisi

1970’li yıllardan itibaren, Latin Amerika’da dış borç krizleri olarak ortaya çıkan iktisadi krizleri açıklamak amacıyla Krugman tarafından ortaya atılan ve Flood ve Garber tarafından geliştirilen teorik açılımdır. Teori para stokundaki artış yoluyla, kamu açığının kapatılması sürecinde sabit kur sisteminin uygulanmasının döviz krizine yol açtığı savındadır.

B- İkinci Nesil Döviz Krizi Teorisi

Obstfeld tarafından ortaya konan bu teori, 1992 yılında ortaya çıkan Avrupa Para Krizini betimleyen bir modeldir. Teori gelişmiş ülkelerin döviz krizlerine odaklandığı için uluslararası likidite sorununu döviz krizinin nedeni olarak görmektedir.

C- Üçüncü Nesil Döviz Krizi Teorisi: Krugman’ın Ahlaki Risk Modeli

Kruagman, D.Asya’da 1997’de görülen krizin, Birinci ve İkinci nesil kriz modelleri ile açıklanamayacağını ileri sürmüştür. Kruagman’a göre parasal krizlerin nedeni hükümetlerin dış borcun geri ödenmesinde garantide bulunmasının yarattığı ahlaki risktir.

D- Sachs’ın, Bankacılık Kriz Modeli

Bankacılık krizi genel olarak, parasal kuruluşların ödünç aldıkları kısa vadeli fonu, uzun vadeli kredi olarak verme eğimlinin getirdiği bir sonuçtur. Parasal kuruluşlar topladıkları fonların önemli bir kısmını likiditesi oldukça düşük veya likit olmayan uzun vadeli yatırımlarına yönlendirdiğinde yasalar çerçevesinde bulundurmak zorunda kaldıkları munzam karşılıklar yetersiz kalabilmektedir.

E- Parasal Serbestleşme ve Şişme-Patlama (Boom-Bust Cycle) Modeli

Allen F. Gale D. (1999), krizlerin asıl nedenin piyasa sisteminin iyi çalışmamasına bağlamaktadırlar. Piyasaya dayalı finans sistemi periyodik parasal krizlere yol açmaktadır. Allen ve Gale’e göre, parasal krizin süreci üç aşamadan oluşmaktadır. İlk aşama kredinin genişlemesine neden olan parasal serbestleşme ile başlamaktadır. Serbestleşmenin en önemli göstergesi ücret, faiz ve kredi sözleşmeleri üzerindeki devlet denetiminin kaldırılması veya en aza indirilmesidir. Kredi arzından meydana gelen genişleme, menkul ve gayrimenkul gibi reel varlıların fiyatlarında artışa yol açarak fiyat köpüğünün (bubble) ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bu fiyat artışı, fiyat köpüğünün, şişmesini sağlayarak belirli bir zaman, hatta yıllarca sürebilmektedir. Parasal kriz sürecinin ikinci aşaması reel varlıklarda oluşan fiyat köpüğü patlayıp (bust), mevcut yüksek fiyat seviyesi çöktüğünde başlamaktadır. Parasal kriz sürecinin üçüncü aşamasında ise şişmiş fiyattan varlık satın almak üzere borçlanan çok sayıda firma ve diğer yatırımcılar borçlarını ödeyemez (default) hale gelirler.

F- Parasal Kriz’in Yayılma (Contagion) Etkisi

Bir ülkede ortaya çıkan krizin başka ülkelere de yayılma etkisine denir. Bu etki ik biçimde gerçekleşmektedir. İlki uluslararası ekonomik bağlantıdan kaynaklanan yayılma etkisidir. Buna ekonomik göstergelere dayanan yayılma (fundamental based contagion effect) etkisi denmektedir. İkincisi se ekonomik göstergelerden bağımsız olarak piyasadaki psikoloji ya da mevcut ekonomik gelişmelerin başka bir açıdan yorumlanmasından meydana gelen yayılma etkisidir. Bu etkiler ise çeşitli nedenlerle yayılırlar;

1- Dış Ticaretten Kaynaklanan Etkiler.

2- Makroekonomik Benzerlik,

3- Sürü Psikolojisi (Herd Behavior) Hareketine bağlı etkiler

4- Parasal Piyasaların Küreselleşmesinden Kaynaklanan etkiler

5- Uluslararası Yatırımcıların Likidite Yetersizliğinden Kaynaklanan Etkilerle Yayılması.

Sonuç

Burjuva modern kriz teorileri en azından burjuvazi kadar eskidir. Günümüz kapitalistlerinin ekonomik kriz teorileri, yukarıda bahsedilen teorilerden farklı değildir. Spekülasyon, borsa krizlerinin, banka ve kredi krizlerinin ve ekonomik krizlerin açıklanışına bakın. Yukarıdaki anlayışlara benzer anlayışlar görürsünüz. Hükümetlerin, devletlerin, şu veya bu uluslararası mali kurumun, bankaların, sermaye sahiplerinin yanlış politikaları, kar hırsı vb. krizin nedenleri olarak gösterilir. Yani burjuvazi, çeşitli kriz açıklamalarına yenilerini eklememiştir, koşullara uygun hale getirmiştir. Dahası tüm bu krizlerde, ülke ekonomileri önemli ölçüde küçülür, üretim ve istihdam azalır, milli gelir düşer ve işsizlik oranları yükselir. Ancak yeni olan bazı anlayışlar da vardır. Bu anlayışlar, doğrudan ekonomik krizle ilgili olmasa da kapitalizmin geleceğiyle ilgili kriz anlayışlarıdır. Söz konusu krizlerden kurtulmak içinde yapısal tedbirler alınması, banka birleşmelerinin gerçekleşmesi, sağlıklı ve denetimi yüksek bir bankacılık sektörü olması, muhasebe standartlarının ve şeffaflık kriterlerinin olması gibi yine sistemin devamına yönelik tedbirler düşünülmektedir. Amaç ise kapitalist sistemin işleyişinin bir daha azalmamak şartı ile sürekliliğidir. Kapitalizm ise dünyadaki gelir farklılıklarını çoğaltan, çok uluslu şirketlerin istediği bir düzeni oluşturan, yoksullukları daha da derinleştiren ve emperyalizmin emellerine hizmet eden bir sistemdir ve asla alternatifsiz değildir.

Alada, Dinç. (2001). “İktisadi Düşünce Tarihinde Girişimcilik Kavramı Üzerine Notlar”

http://www.istanbul.edu.tr/siyasal/Turkce/dergi.htm. (10.12.2008).

Anderson, Esben Sloth. (April 1992). “The Difficult Jump From Walrasian to Schumpeterian Analysis”. http://auu.edu/businessstudies/schump1.html (05.10.2008).

Aydoğuş Osman, Türkcan Burcu, Çalışkan Elif Tunalı, Kopurlu Barış Serkan, (2009, Mart), Kriz Teorileri: Kondratieff, Schumpeter ve Wallerstein, Ege Üniversitesi Working Papers İn Economics, No: 09/1. http://www.iibf.ege.edu.tr/economics/tartisma

Dymski, G. A. (1999). “Asset Bubbles and Minsky Crises İn East Asia: A Spatialized Minsky Approach”, Research Paper Universty of California Riverside Department of Economics, 1-25.

Freeman, C. ve Soete, L. (2003). Çev. Ergun Türkcan. “Yenilik İktisadı – The Economics of

Industrial Innovation”. Tübitak Yayınları. Ankara.

http://ibrahimokcuoglu.blogspot.com.au/2008/11/ekonomik-kriz-teorileri-i-burjuva-kriz.html

http://www.biraz.gen.tr/bankacilik/finansal-kriz-teorileri-isiginda-turkiyede-yasanan-krizlerin-genel-bir-degerlendirmesi

Langlois, Richard. (April 1979). “Schumpeter and Obsolescence of The Entraprenuer”,

http://www.ucc.uconn.edu/Langlois/schumpet.html. (04.10.2008).

Minsky, Hyman. (1982), “The Financial Instability Hypothesis: Capitalist Process and The Behavior of the Economy”, Cambridge University Pres, s.13-39.

Minsky, H.P. (1982), “Can “It” Happen Again?: Essays on Instability and Finance”. M.E. Sharpe, Armonk, N.Y.; xxiv, ss. 275-301.

Minsky H, P. (1996), "Uncertanity and the Institutional Structure of apitalist Economıes", The Jerome Levy Economics Institute Working Paper, No.155,

Minsky, H. P. ve WHALEN, C. J. (1996/97), “Economic İnsecurity and the İnstitutional preretuisites For Succesful Capitalism”, Journal of Post Keynesian Economics, 9ol. 19, No. 2, Winter.

Nazende Ö.Ç, (2009), “Finansal Kriz: Keynes ve Minsky”, Ekonomik Yaklaşım, Cilt : 20, Sayı : 73, ss. 1-12,

Nur Keyder,” Türkiye’de 2000-2001 Krizleri ve İstikrar Programları”, İktisat İşletme Finans, Yıl:16, Sayı:183 http://www.inovasyon.org/pdf/blm2.pdf: 7

Oktik, Nurgün. Kökalan, Füsun. (2000). “Immanuel Wallerstein; Tarihsel Kapitalizmin Analizi ve Dünya Sistemi”. Doğu Batı şünce Dergisi, yıl:4, sayı: 17.

Şişman Mehmet, (2006), “Parasal Kriz Teoriler ve Gelişmekte Olan Ülkeler”, Marmara Üniversitesi, İİBF Dergisi, Cilt 21, Sayı 1. 

Von Tunzelmann, G.N. (2000). “Technology Generation, Technology Use and Economic Growth”. European Review of Economic History. Vol. 4.

Wallerstein, Immanuel. (2000, Ekim) “Bildiğimiz Dünyanın Sonu. Yirmi Birinci Yüzyılın Sosyal Bilimi”. Çev. Tuncay Birkan, Metis Yayınları.

Wallerstein, Immanuel. “Ekonomik Krize Uzun Vadeli Bakış”. www.sendika.org.tr (20.11.2008)

Araştırmacı Yazar, Akademisyen Yiğit KÖYMEN
Araştırmacı Yazar, Akademisyen Yiğit KÖYMEN
Tüm Makaleler

  • 02.09.2024
  • Süre : 4 dk
  • 94 kez okundu

Google Ads