Kışla Birlikte Gelen Hüzün Duygusu
Soba, bir araya getirir ev halkını birbirine yakınlaştırır. Kaloriferle ısınan evlerde oturan çocuklar bilmez sobanın kıymetini. Belki anne babaları hatırlarlar sobanın başında geçen çocukluk günlerini.
Kış şartları ağırdır. Odunu kömürü olmayana, doğalgazı kullanmaya parası yetmeyeni zordur kış şartları. Bu nedenle kışın güzelliği zengine, romantizmi ve hüznü de fakire kalır.
Siyahın asaleti başkadır ama kış gelince de her tarafta beyazın asaleti hüküm sürer. Renksiz bir yaşamın saflığını temizliğini temsil eden beyaza da yansır. Beyazın en güzel hali denildiğinde aklıma gelen en masum şeylerden biri de kar taneleridir. Kış günleri her ne kadar soğuk olsa da dışarı baktığımızda içimizi ısıtan, göz alabildiğince bembeyaz rengiyle bizi hayaller âlemine götüren kar tanelerini hissetmek, dokunmak ne kadar güzel gelir insana. Götürür uzaklara, çocukluğa, yaşanmışlıklara. Mutluluk bir kartopu gibi çoğalır kaplar içimizi.
Mesela, kar yağarken sıcacık bir odada oturmak, karın lapa lapa yağışını sıcak odanın penceresinden seyretmek çok keyiflidir. Karlar yere düştükçe içimizi sevinç kaplar, değişik bir mutlulukla dışarıya bakarız. Belki de bu mutluluk hissi beyazdandır, zira beyaz renk bizi ferahlatır, sevindirir.
Bu arada havalar iyice soğuduğunda, üstünüzde paltonuz, ayağınızı ısıtacak bir çizmeniz veya postalınız yoksa o zaman haliniz nicedir, berbattır. Evinize geldiniz, bir de sıcak çatınız yoksa cellâdınız olur soğuk hava. İliklerinize kadar soğuğu hissedersiniz. Bu nedenle fakir fukara insanlar için kar her zaman üşümek demektir.
Belki de bu yüzden, kış geldiğinde kâr yağmaya başladığında hep bir hüzün kaplar içimi. Kış gelince üşüyen çocuklar aklıma gelir hep. Yüreğim sızlar. Zengin istediği gibi çocuğunu giydirir, ama fakir için durum hiç de öyle değil. O küçücük çocukların ayaklarını ısıtacak botları yoktur, montları yoktur. Üzerinde sadece bir kazakla dışarı çıkar, yırtık ayakkabıyla yine karda oynamaya zengin çocuğundan çok fazla bayılırlar, keyif alırlar. Üşüyen ayakları karla oynarken ısınır adeta. Unuturlar belki de ayaklarının üşüdüğünü, sıcak oyun ortamında ısınmanın bir yolunu bulurlar.
Yine de kış mevsiminin şiddetini çocuklar gibi yok sayamıyor insan. Yoksulluğu, fakirliği, soğukta oyun oynayan o çocukları hatırlatıyor, bir tokat gibi suratına çarpıyor dünyanın çarpık düzeninin sokaklara taşan görüntüsü. Kış mevsimi zordur. Üşütür elleri, ayakları hasta eder tüm benliğinde derin yaralar açar yoksulun.
Soba, bir araya getirir ev halkının birbirine yakınlaştırır. Kaloriferle ısınan evlerde oturan çocuklar bilmez sobanın kıymetini. Belki anne babaları hatırlarlar sobanın başında geçen çocukluk günlerini. Soba yanan evlerde, kendini bile zor ısıtan sobanın başına herkes üşüşür ısınmaya çalışır. Ne bulduysa atarlar içine sobanın. Nerde kömür, nerde odun? Bu arada evin hanımı soba üzerinde güğümü ısıtır. O ısınan suyla yemeğini yapar, çayını hazırlar, bazen de çocuklarını yıkar. O nedenle sobanın üstünde güğümler hiç eksik olmaz fakirin evinde.
Sobalı evlerde güzel olan nedir bilir misiniz? Kimsenin bir odaya çekilip yalnız başına internette oyun oynama, film seyretme, müzik dinleme lüksü yoktur. Zira odalar soğuktur. Sıcak tek yer herkesin başında buluştuğu sobadır, sobanın etrafındaki yer minderi veya koltuklardır. Orada yapılır ödevler, orada birlikte izlenir televizyon. Birlikte oyun oynanır. Birlikte aile olmanın zenginliği yaşanır. Zengin evlerinde olmayan bu zenginlik, sadece fakir evlerinde yaşanır. O yüzden, böyle ortamların tadı bir ömür boyu unutulmaz. Buralarda büyüyüp sonra daha iyi imkanlara kavuşanlar, daha iyi evlerde oturanlar, kış geldiğinde sıcacık evlerinde karla birlikte gelen soğuğu unutanlar, çocukluklarının geçtiği o soba başında geçen hayatın güzelliğini unutamazlar. Kendi çocuklarıyla soba başında oturmayı arzu ederler. Ne ki çocukları odalarından çıkarmak, kendilerini hapsettikleri yalnızlarından koparmak pek mümkün olmaz. Sonra başlanır ilk fırsatta, bizim zamanımızda şöyleydi diye söylenmeye… Peki eksik olan sadece soba mıdır bu evlerde?
Dönelim biz yine fakirin evine. Gece oldu mu, soba söner. Soba söndüğünde girer herkes yorganın altına, ısıtır yorganın altında kendi nefesiyle kendini. Sakın ha dışarıda kolun, bacağın kalmasın dona kalırsın mazallah.
Fakir olan sevmez kışı. Kış ona düşman, o kışa. Sevemez kışı, fakirliği sevmediğinden dolayı. Zenginse kış soğuk mu geçiyor, normal mi anlamaz pek. İş yeri de sıcak, evi de. Nasıl fark etsin soğuğu. Oysa biraz fakirlik günlerini düşünse hatırlayacak fakirleri de. Kendi havamız iyi olabilir ama tüm memleketin, memleket insanın da havası iyi olmalı. Ancak o zaman hepimizin havası iyi olur. Bugünlerde soğuk havalar tekrar geldi memleketimize. Kar yağışları başladı. Kış şartları çetin geçeceğe benziyor. Zorlu kış günlerinde zorda olanlara yardım etmeyi ihmal etmeyelim. İmkanımız iyiyse yardım edelim. Bir elin verdiğini, diğer elin görmeyeceği şekilde hareket etmeye özen gösterelim derim.
Saygı ve sevgiyle